Emniyet teşkilatı 350 bine varan mevcuduyla en büyük kamu kuruluşları arasında yer alıyor.
Polislerin talepleriyle ilgili basın açıklaması yapma hakları bulunmasa bile sosyal medya pek çok kesim gibi onların da seslerini farklı kanallarla duyurmalarını sağlıyor.
Emniyet-Sen Genel Başkanı Faruk Sezer'in öncülük ettiği Twitter'daki tag çalışmalarında polislerin haklarıyla ilgili binlerce paylaşım yapılıyor.
Son olarak mesai saatlerinin düzenlenmesi için 15 Aralık 2021 Çarşamba günü akşamı yapılan tag çalışmasında 40 bine yakın paylaşım yapıldı.
Mesai saatlerindeki düzensizlik polislerin en çok şikayet ettiği sorunların başında geliyor.
Emniyet mensuplarının hakları için 2012 yılında Emniyet-Sen kuruldu. Ancak böyle bir sendikanın kurulması Anayasa Mahkemesi'nce yasalara aykırı bulundu.
Sendika yetkilileri de bu karara itiraz etti. İtiraza yönelik son karar dosyanın gönderildiği Anayasa Mahkemesi'nce verilecek.
Polislerin karılaştıkları sorunların dile getirememeleri eleştiri konusu olmayı sürdürüyor. Bu problemin boyutları ve polisler üzerindeki etkisinin ne olduğunu Twitter kampanyalarını organize eden Emniyet-Sen başkanı Faruk Sezer ile konuştuk.
Bilindiği gibi Sezer, polis intiharlarına dair yaptığı pek çok açıklamada uzun mesai saatlerine dikkat çekmiş ve ağır çalışma koşullarının polislerin psikolojisinde yarattığı olumsuz etkinin de canlarına kıyma vakalarının nedenleri arasında olduğunu öne sürmüştü.
Bundan dolayı Sezer, son süreçlerde mesai saatlerinde düzenlemeye gidilmesine yönelik propaganda çalışmalarına ağırlık vermiş durumda.
"86 farklı çalışma sistemi varsa buna sistem denmez"
Sezer, son yapılan tag çalışmasının konusunun da emniyet teşkilatının ana sorunlarından olan çalışma sistemsizliği olduğunu söyledi.
Emniyet teşkilatında 86 farklı çalışma sistemi olduğunu ifade eden Sezer, "86 farklı çalışma sistemi varsa buna sistem denmez. 86 çeşit çalışma her kafadan bir ses demek" dedi.
Uygulamaların illere ve ilçelere göre farklılık arz ettiğini dile getiren Sezer, "Amire göre çalışma sistemi olabilir mi?" diye sordu.
"Bu sistemsizliğin giderilmesini talep ediyoruz" diyen Sezer, "Gelişmiş ülkelerde kullanılan 4 vardiyalı işte 8 saat mesai, 24 saat istirahat şeklinde geçen mesai sistemine geçilmesini istiyoruz. Bu da haftada 40 saat mesaiye tekabül ediyor. Böyle çalışan kişi tabii ki yine ek göreve de mitinge de gidecek. Ama normal günlerinde 8 / 24 sistemiyle vücut bütünlüğü bozulmayacak. Biz daha verimli çalışırız. O televizyonlarda haberlerde gördüğümüz istemediğimiz görüntüleri daha az görürüz diye düşünüyorum" diye konuştu.
"Sebepsiz yere eve gitme dersen bu mobbing oluyor"
Sezer, iller arasında iş yoğunluklarının farklı olabileceğini ancak bunun bile çalışma saatleri konusunda bir çerçeve oturtulmasına engel olmadığını kaydederek, "Diyelim ki toplumsal olay, deprem, yangın var. O halde polise 'evine git' desen gitmez. Ama zaten eve gitmeyecek kişiye 'eve gitme' dersen bu mobbing oluyor ve çalışma sistemiyle polisi ve personeli terbiye etmektir" ifadelerini kullandı.
Sezer, adını vermek istemediği bir ildeki bir ilçeye bağlı bürodaki şöyle bir çalışma sistemi uygulandığını öne sürdü:
Bir ilimizin ilçesinde bir büroda mesainin sabah 07.00 akşam 23.20 arası olduğunu duydum. Başta inanmadım böyle mesai olur mu diye. Sonra o ilden bir arkadaşımı arayarak doğruluğunu sordum. Yarım saat sonra beni arayıp teyit etti. Doğruymuş. O büronun amiri belirlemiş bu mesaiyi. Bu kadar basit. Kanun yok, düzen yok, nizam yok. İşte bu sebepten dolayı çalışma şartlarındaki zorluk emniyet teşkilatının en önemli problemi.
"Ağır mesailer polislerin sinirini yıpratıyor, toplumsal müdahalelerde kural dışı davranışlara yol açıyor"
Ağır mesailerin polislerin sinir sistemini de yıprattığını belirten Sezer, bunun sonucunda Kamu Denetçiliği Raporu’nda yer aldığı şekilde poliste sinire, öfkeye ve toplumsal olaylara müdahalede kural dışı davranışlara yol açtığını iddia etti.
"Poliste ortalama ömür normal çalışanlardan neredeyse 17 yıl az"
Sezer, bu çalışma koşullarının polislerin yaşamını da etkilediğini belirterek sonuçlarına dar iddialarını şöyle sürdürdü:
Ana sorun çalışma şartlarının zorluğu. Bu ana kolonun etrafındaki diğer konular da buna bindiği zaman kolon artık taşımıyor ve ne yazık ki çöküyor. İşte bu çöküş kimi zaman erken emeklilikle kimi zaman intiharla, kimi zaman kalp kriziyle sonuçlanıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2011 yayımladığı raporuna göre Türkiye'de normal bir çalışanın ortalama ömrü 73,2 iken emniyette ortalama ömür 55,9. Polisler erken ölüyor. Merak eden internetten rapora da bakabilir.
"Polis, işi olmayan 30 görev yapıyor"
Polisin başka kurumların yapması gereken işleri de yaptığını iddia eden Sezer, "Polis, kendi görevi olmayan 30 iş yapıyor. Bu 30 görevin içinde 3'ünü görev olarak kabul edebilirsin. Çünkü şehit cenazesidir ve yahut da işte çelenk koymaktır falan gibi. Eski milletvekili hayatını kaybediyor. Polis merasim yapıyor. Neden polis merasimi yapıyor? Mesela tiyatro oyun değil mi? Polis 10 saat orada görev yapıyor. Tiyatro başlamadan 5 saat önce gidiyor. Tiyatro bittikten 2 saat sonra da mesaisi bitiyor. 5 kuruş para almıyor. Ya şimdi onu düzenleyen organizatör para kazanıyor. Tiyatrocu para kazanıyor. Seyirci keyif alıyor. Polise ne oluyor? Tebligatı neden postacı yapmıyor, polis yapıyor? Daha doğru anlatacak o kadar çok iş şeyi var ki ve en son işte pandemide de filyasyon işi çıktı" değerlendirmesinde bulundu.
"Twitter'dan sesimizi duyurmaya devam edeceğiz"
Sezer, Twitter başta olmak üzere sosyal medyada seslerini duyurmaya devam edeceklerini sadece 3 haftada polislerin haklarıyla ilgili 200 bin tweet atıldığını söyleyerek, "Paylaşımları yapanların çoğu meslektaşlarımız. Emniyet-Sen’in başkanı ve polis hakları savunucu olarak artık Twitter'ı etkin kullanmak gerektiğini meslektaşlarımıza anlattık. Ve olumlu dönüş aldık. Üç haftadır yapıyoruz. Bunu yapmaya da artık devam edeceğiz. Emniyet-Sen, Anayasa Mahkemesi'nde bekletildikçe biz sesimizi duyuracak başka yasal mecralar aramaya ve bulmaya devam edeceğiz" diyerek sözlerini bitirdi.
"Fazla mesai insanların psikolojilerini olumsuz etkiler"
Psikolog Cansu Yurtseven, fazla mesainin insanları psikolojik olarak olumsuz etkileyebildiğini ifade ederek nedenini özetle şu şekilde anlattı:
"Bizim hayatın içinde doyuma kavuşabileceğimiz, boşaltım yaşayabileceğimiz etkinlik alanlarına ihtiyacımız var. İş duygusal bir yoğunluğa sürüklese de bir boşaltım sergileyemiyoruz. Tersine işte yükleniyoruz. Bunun için iş dışında stresleri boşaltabileceğimiz alan yaratmamız gerekiyor. Bu da sevdiklerimize hobilerimize ayıracak zaman yaratmamızla mümkün."
© The Independentturkish