"Sığınmacılar güvenlik sorunu olur mu?" Doç. Dr. Danış: Göçmenlerde birinci kuşak suça bulaşmaz

Afgan göçmenlere dair saha araştırması yapan Göç Araştırmaları Derneği kurucularından Doç. Dr. Didem Danış, Afganların durumunun Suriyelilerden kötü olduğunu yasal statülerinin olmaması nedeniyle sağlık güvencesine dahi sahip olmadıklarını söyledi

Danış, mültecilerin güvenlik sorunu yaratmadığını öne sürdü / Fotoğraf: Reuters

Son dönemde Afganistan'dan çok sayıda kişinin göç ederek Türkiye'ye gelmesi, sığınmacı tartışmalarını alevlendirdi.

Özellikle siyasilerden ve kamuoyunda tanınan kişilerden gelen açıklamalar, bu sefer tartışmanın öncekilerden daha hararetli yaşanmasına neden oluyor.

Yapılan tartışmalardaki konu başlıklarından biri de mültecilerin Türk ekonomisindeki rolüne dair.

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay'ın "Suriyeliler bir gitsin ülke ekonomisi çöker" yorumundan sonra yine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki'nin sığınmacıların kimsenin gönderemeyeceğini belirterek, "Şimdi bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Gaziantep sanayisine gidin yüzbinlerce insan en ağır ve en zor işlerde çalışıyorlar" iddiası dikkat çekti.

Göçmenler olmazsa ekonominin çökeceği, üretimin gerileyeceği iddialarına en sert tepkilerden birini ise Habertürk Yazarı Fatih Altaylı yaptı.

Altaylı, 27 Temmuz 2021 tarihli yazısında şunları kaleme aldı:

Bazıları Suriyeli ve Afgan ve bilumum milletten ülkemize gelen göçmenleri savunurken 'Bunlar olmasa sanayimiz çöker. Bunlar olmasa tarım biter. Bunlar olmasa enflasyon artar' diye sözde göçmen taraftarlığı yapıyor ve 'Misafirlik yeter. Suriyelilerin evlerine dönmelerini sağlayacak şartları oluşturalım' diyenlere de 'faşist' damgası vurmaya kalkışıyorlar.  Niye biliyor musunuz! Çünkü asıl faşist kendileri. Çünkü bunlar göçmenleri umursamayan köle tüccarları.

Afgan göçmenler araştırma konusu oldu

Herkesin bir şekilde yorum yaptığı göçmenler konusunda son yıllarda ciddi, bilimsel araştırmalar da yapıldı.

En yakın tarihli araştırmalardan biri Göç Araştırmaları Derneği'nce yapılan "İstanbul'un Hayaletleri: Güvencesizliğin Kıyısında Afganlar" adlı çalışma.

Raporlaştırılıp basınla da paylaşılan araştırmada, son günlerde gündemde olan Afgan göçmenlerin yaşantısına dair önemli veriler aktarıldı.

Didem Danış ve Deniz Sert koordinatörlüğünde Sibel Karadağ tarafından yazılan 56 sayfalık rapor, GAR tarafından Mart-Aralık 2020 döneminde yapılan çalışmalar kapsamında hazırlandı.

Raporun hazırlanması sürecinde yer alan Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucularından Doç. Dr. Didem Danış ile görüştük.

danış.jpg
Didem Danış / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Türk vatandaşlarının yapmak istemediği en düşük statülü işleri mülteciler yapıyor"

Öncelikle AK Parti'li Aktay ve Özhaseki'nin iddia ettiği gibi mülteciler bugün ekonomi açısından vazgeçilmez mi?

Türk vatandaşlarının yapmak istemediği en düşük statülü işleri mülteciler yapıyor. Türklerin tercih etmemesinin nedeni, bu işlerde ücretlerin çok düşük ve çalışma koşullarının çok kötü olması. Özellikle belli sektörlerde, tekstil, bakıcılık, yeme ve içme işlerinde mülteciler var. Taksim'den başlayıp Ege kıyılarından Akdeniz kentlerine kadar neredeyse bütün otellerde Orta Asyalı göçmenleri görüyoruz. Yine Gaziantep'te sanayi bölgesinde ve imalat işlerinde Suriyeli mültecilerin çok düşük ücretlere çalıştığını görüyoruz. Bundan dolayı dile getirilen görüşte bir doğruluk payı var tabi. Ama bu ucuz göçmen işgücünün pozitif bir unsur gibi sunulması hükümetin konuya işveren penceresinden baktığını gösteriyor. Bunun da ciddi olarak tartışılması gereken politik bir yönü var.

"Bir Türk'ün kabul etmediği şartları ve ücretleri kabul edebiliyorlar"

Fatih Altaylı, mültecilerin kimi çevrelerce köle gibi görüldüğünü öne sürüyor? Bu iddianın gerçeklik payı var mı?

Ülkeleri yakılmış, yıkılmış durumda olan mülteciler, bir Türk vatandaşının kabul etmediği şartları ve ücretleri kabul etmek zorunda kalıyor. Örneğin aynı iş için patronlar bir Türk vatandaşına 2500 lira verirken, bir göçmene 1000 lira veriyorlar. Onların kırılganlığından, her an sınır dışı edilebilir olmalarından faydalanan işverenler ve mal sahipleri oluyor. Göçmenler o az parayla geçinebilmek ve hatta bir kısmını ailelerine gönderebilmek için, yerlilerin kabul etmeyeceği şartlarda yaşamayı göze alıyorlar. Zorunlu göç durumunda gördüğümüz göçmen psikolojisinin bir parçası da bu dayanıklılık ve sebat. 10 kişi bir evde kalıp kira masrafını azaltıyor ve geriye kalan parayı ülkelerine gönderip ailelerinin hayatta kalmasını sağlıyorlar.

afgan1.jpeg
Son süreçlerde Türkiye'ye artan bir şekilde düzensiz Afgan göçmen geliyor / Fotoğraf: AA

 

"İş nerede, Afgan orada"

Afganlar özellikle daha ağır şartlarda mı çalışıyor?

Sibel Karadağ ve Deniz Sert ile yaptığımız araştırmada sık sık söylenen bir söz vardı: "İş nerede, Afgan orada." Çobanlık işi mi var, Afgan göçmen atlıyor Niğde'ye gidiyor. Hasat zamanı mı geldi, op atlayıp Anadolu'nun herhangi bir yerine gidip mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Şehirde inşaat işi mi var, atlayıp oraya geliyor. Durmadan çalışmaları lazım çünkü Afganistan'da kalanların hayatta kalması için onların göndereceği para hayati önemde.

"Afganların durumu Suriyelilerden kötü, hiçbir güvenceleri yok"

Afganların durumu Suriyelilerden farklı mı?

Evet çünkü Afgan göçmenlerin hiçbir statüleri yok. Suriyeliler, geçici koruma statüsünde olduklarından sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyorlar. Afgan göçmenlerin ise çoğu kayıtsız oldukları için hiçbir sosyal güvenceleri yok. Ancak çok ağır durumda olduklarında, mecburen özel hastaneye veya merdiven altı kliniklere gidiyorlar. O da kendileri için çok masraflı olduğu için ancak son aşamada bu yolu kullanıyorlar. Çünkü bir göçmenin gidip özel hastaneye 500 lira vermesi, ailesine göndereceği paradan kesmesi demek. İSİG meclisinin hazırladığı raporlarda da görüyoruz; iş kazalarında çok sayıda yabancı işçi yaşamını kaydediyor. Çoğu zaman iş kazası olduğunda patron yaralıyı hastanenin önüne bırakıp kaçıyor. Kısacası, öyle ağır bir sömürü ki, asıl üzerine düşünmemiz gereken bu. Göçmenin emeğini sonuna kadar sömürüyorsun ama bir iş kazası olduğunda bile en temel sağlık hizmetini vermiyorsun. Bu 'kullan at emek' demek oluyor ve tabi ki birilerinin çok işine geliyor.

atölye.jpg
Mültecilerden ucuz iş gücü olarak faydalanılıyor / Fotoğraf: AA

 

"İşleri çok daha ucuza yaparak yerli işçinin iş bulmasını engellemiş oluyorlar"

Mültecilerin üretimdeki rolü yerli işçileri nasıl etkiliyor?

Bu durum tabii yerli iş gücünde büyük tepki yaratıyor. Çünkü mülteciler yerli işçilerin kabul etmeyeceği işleri mecburen kabul ediyorlar. Çareleri yok. Bir Türk işçinin sigortalı olarak 3000-3500 liraya yapacağı işi sigortasız ve yarı fiyatına yaparak diğerinin iş bulmasını da engellemiş oluyor.

"Devletin yapması gereken denetimi markaların müfettişleri yapıyor"

Bu konuda denetim yok mu?

2015'te İstanbul'da konfeksiyon imalatında göçmen emeği üzerine bir araştırma yapmıştım. Atölyelerde çok sayıda mülteci işçi vardı ama buralarda neredeyse hiç denetim yoktu. Sadece bu atölyelere sipariş veren, büyük uluslararası markalar kendi imajlarına zarar gelmemesi için kendi özel elemanlarıyla denetim yapıyor ve bu atölyelerde sigortasız işçi çalıştırılıp çalışmadığını kontrol ediyordu. Konfeksiyon imalatında devletin yapması gereken denetimi markalar üstlenmiş durumda. Devlet aslında pek çok alanda göçmen emeğinin kullanılmasına gözünü kapatmış durumda. Bakıcılık sektöründe de benzer durum var. Biliyorsunuz yatılı bakım işlerinde göçmen kadınlar çalışıyor. Çocuk, hasta ya da yaşlı bakımı yapan bu kişiler kayıtsız göçmen oldukları için bir aşı hakları bile yok.

"Mülteci meselesinde Güney Avrupalaşma trendi görüyorum"

Mülteci meselesi sizce nasıl bir yön alacak?

Ben bir açıdan Güney Avrupalaşma trendi görüyorum. Tıpkı İtalya ve İspanya gibi Türkiye de artık göçmen nüfusun kalabalık olduğu ve emeklerine fazlasıyla ihtiyaç duyulduğu bir ülke olma yolunda. Unutmayalım ki, küreselleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak mal, sermaye ve fikirler sınırsızca dolaşırken insanların dolaşmaması mümkün değil. Türkiye çok önemli göç rotalarının kavşağında ve en büyük mülteci kaynağı olan ülkelerin komşusu. Yani göç her hâlükârda devam edecek. Türkiye'de de göçmen nüfusun bir kısmı yerleşikleşerek bu ülkenin bir parçası olacak. Türkiye, göçlerle dinamizmini koruyan bir ülke. Türkiye'nin avantajı esnek ve hızlı politikalar üretebiliyor olması. Dezavantajı ise demokratik ve şeffaf mekanizmaların çalışmaması. Göç konusunda çalışan biri olmama rağmen ben bile iktidarın göçmen politikası konusunda net olarak bilgi sahibi değilim. Ben yaptım oldu üzerine bir politika yapılıyor.

"Bugün göçmen-mülteci ayrımı yapmak giderek zorlaşıyor"

Şöyle bir görüş var. "Hadi Suriyeliler savaştan aileleriyle kaçtı geldi, Afganların hepsi erkek. Savaştan kaçmıyorlar çalışmaya geliyorlar. Bunlar nasıl mülteci?" Bu görüşe katılıyor musunuz?

Evet iş için geliyorlar ama niye bu kadar kötü koşullarda, açık sömürü ortamında çalışmayı kabul etmek zorunda kalıyorlar? Çünkü ülkeleri yıllardan beri perişan durumda. Çalışmamızda çok vahim olaylar gördük. Çalışırken ciddi şekilde yaralandıkları halde 20 kişiyle aynı yerde yaşayıp halen çalışmaya devam eden 16- 17 yaşındaki gençleri gördük. Türkiye, Suriyelileri alırken gelenlerin dosyalarını tek tek incelemedi ve dedi ki 'Esad zulmü var, bu da Suriye'den kaçıp gelenleri doğal mülteci yapar' diyerek onlara geçici koruma statüsü verdi. Afganistan'daki durum da çok farklı değil, belki doğrudan devletleri onlara zulmetmiyor ama Afganistan halkını koruyamıyor ve onlara en temel hak olan yaşam hakkını veremiyor. Kimse nedensiz ülkesini terk etmez, hele de bu şartlarda yaşamak için terk etmez.  Afganlar için ülkelerindeki şartlar o kadar kötü ki, göç ettikleri yerlerde bu koşulları kabul etmek zorunda kalıyorlar. Kısacası, pek çok araştırmacının da söylediği gibi bugün göçmen-mülteci ayrımı yapmak giderek zorlaşıyor.

afgan.jpeg
Afgan göçmenler, Suriyelilere oranla daha zor durumda / Fotoğraf: AA

 

"Suriyelilere verilen geçici koruma statüsü Iraklılara ve Afganlara verilmedi"

Devlet mülteci ya da geçici sığınma statüsü verirken siyaset de gözetiyor mu?

Kimin mülteci statüsü alıp almayacağı aslında tüm dünyada politik önceliklerle belirlenen bir konu. Çünkü bu statüyü devletler veriyor ve onlar da mülteci politikalarıyla düşmanlarına siyasi mesaj vermiş oluyorlar. Örneğin, ABD Kübalıları kabul ediyor çünkü Küba yönetimini siyasi rakibi olarak görüyor. Türkiye'de Suriyelilere kolaylıkla verilen geçici koruma statüsü, Iraklılara ve Afganlara verilmedi. Çünkü Türkiye yönetimi Esad'a düşmandı ve ondan kaçanlara kucak açarak, onun zulüm yaptığını tüm dünyaya ilan etmiş oluyordu. Aynı iltica imkanını, Irak ya da Afganistan'dan gelenlere sunmuyor, çünkü bu ülkeleri perişan eden ABD ya da Taliban güçleriyle o kadar derdi yok.

"Göçmenlerde ilk kuşak suça karışmaz"

Mültecilerin asayiş sorunlarına yol açabileceği ya da ülke güvenliği için risk oluşturabileceği görüşüne ne diyorsunuz?

Ben araştırmalarımda dikkat çekici bir suç olayı görmedim; aksine daha çok geçim derdine düşmüş kendi halinde bir nüfus gördüm. Tabii ki her kesimde olduğu gibi göçmenler arasında da münferit suç olayları olabilir ama Türkiye'de toplumsal güvenlik riski oluşturacak bir göçmen nüfus olduğunu düşünmüyorum. Afgan ve Suriyelilerin suça karışma oranları ortalamanın çok altında, bunların da büyük kısmı kendi aralarındaki vakalar. Göçmenler her yerde böyledir. Avrupa'ya göç eden Türklerde de suç istatistikleri uzun süre çok düşük kalmıştır. Göçmenlerde ilk kuşak suça karışmaz. Dünya genelinde yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor.

göçmenler.jpg
Danış, göçmenlerin birinci kuşağının suça bulaşmasının daha düşük olduğunu belirtti / Fotoğraf: YouTube

 

"Göçmenler arası suçlar daha çok birbirlerine yönelik, dışarı karşı işlenen suçlar minimal düzeyde"

ABD'de İtalyan mafyasının güçlendiği süreçte mafyanın hedefi yine kendi insanlarıydı. Göçmenler arasındaki suçlar daha çok kendi içlerinde oluyor. Türkiye'de böyle bir durum var mı?

Evet, göçmen grubun kendi içinde hırsızlık ve gasp olayları olabiliyor ancak dışarı karşı işlenen suçlar çok minimal düzeyde. Siyasi güvenlik açısından bakınca da devletin istediği zaman göçmenleri kontrol edebildiğini ancak çoğu zaman görmezden gelmeyi tercih ettiğini düşünüyorum.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU