Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Kararı ile 20 Mart'ta çekildiği İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" 1 Temmuz 2021'de sona erdi.
CHP, İYİ Parti ve DEVA Partisi ile çok sayıda sivil toplum kuruluşunun kararın iptali için Danıştay'a başvurusu bulunuyor.
"Gerekirse Anayasamızı değiştiririz"
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Başkanı, AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal, 1 Temmuz sonrasına ilişkin tabloyu anlattı.
Hükümetin kadına yönelik şiddet ile mücadelede dünyada hiçbir ülkede eşi benzeri olmayan kapsamlı düzenlemelerle konuyu ele aldığını ve kararlılıkla sıfır tolerans ilkesi doğrultusunda sorunun üstüne gittiğine dikkat çeken Aksal, "İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "kadınları korumaktan taviz verdiği" anlamına gelmemektedir. Türkiye, sözleşmeden çekilse de aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir" dedi. TBMM’nin yaz tatiline girmeden önce yasalaştırılmasını istediği 4. Yargı paketinde yer alan düzenlemelerle Aksal’ın dikkat çektiği başlıklar şöyle:
- Eşe karşı işlenen suçlarda cezayı artıran sebeplerin boşanmış eşi de kapsaması,
- "Israrlı takip" fiilleri ayrı bir suç olarak düzenlenmesi,
- Suç mağdurları için hastanelerde oluşturulan özel merkezlerin yaygınlaştırılması,
- Savcılıklardaki özel soruşturma bürolarının ülke genelinde yaygınlaştırılması,
- Şiddet mağduru kadınlara avukat görevlendirilmesi ve adli yardımdan etkin yararlanması,
- Yargı mensuplarına konuyla ilgili eğitim verilmesi,
- Önleyici ve koruyucu kapasitenin artırılması,
- Şiddet uygulayanların rehabilitasyonu,
- Boşanma sürecinin taraflar ve çocuklara yönelik psiko-sosyal destek sağlanması.
KEFEK Başkanı Aksal’ın Independent Türkçe'nin sorularına değerlendirmeleri şöyle:
Sözleşmeden doğan boşluk nasıl doldurulacak?
Sözleşmeden doğan boşluk nasıl doldurulacak, ulusal mevzuatımızda neler yapılması öngörülüyor sorusu) Kadına yönelik şiddet sadece Ülkemizde değil dünyanın her yerinde gelişmişlik düzeyi, coğrafya ve kültür fark etmeksizin görülen önemli bir sorundur. Tüm dünyada çok yaygın olan bir insan hakları ihlalidir. Cumhurbaşkanımızın sıklıkla vurguladığı üzere kadına yönelik şiddet bir insanlık suçudur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Gerekirse Anayasayı değiştiririz"
AK Parti Hükümeti olarak; kadına yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadelemiz şiddetin her türlüsünün önlenmesi ve hiç hiçbir kadının ve çocuğun şiddete uğramadığı güne kadar aynı kararlılıkla devam edecektir. Şiddete sıfır tolerans ilkemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Bizler için kadına yönelik şiddet bir istatistik meselesi değildir. Tek bir kadın tek bir çocuk bile şiddet görmemelidir. Bir kadın aile ve çocukları için bir kainattır. Dolayısıyla KEFEK Başkanı olarak "Bir bile kainattır." sözü ile kadına yönelik şiddet ile mücadelede kararlılığımızı ve bir kadının her ne şart altında olursa olsun şiddete maruz kalmasını kabul edemeyeceğimizi belirtmek isterim. AK Parti Hükümeti olarak bir kadının şiddete uğramaması için kanunsa kanunu, gerekirse Anayasamızı bile geçmişte yaptığımız gibi değiştiririz.
"Türkiye, sözleşmeden çekilse de aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir"
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "kadınları korumaktan taviz verdiği" anlamına gelmemektedir. Türkiye, sözleşmeden çekilse de aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak, biz de kadına karşı şiddeti kuruluş yılımız olan 2009 yılından itibaren Komisyonumuzun gündemine aldık. Bu maksatla, Komisyonumuz 2010 yılında Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Mevzuattaki ve Uygulamadaki Noksanlıkların Tespitine İlişkin Komisyon Raporunu yayımladı. Raporumuzu hazırlarken akademisyenleri, hukukçuları, şiddet mağdurlarını dinledik. Çalışmalar sonucunda Raporumuzda yer verdiğimiz öneriler, 2012 yılında kabul edilen 6284 sayılı "Ailenin korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair Kanun" da yer aldı, böylelikle Komisyonumuzun çalışmaları ve politika önerileri hayata geçmiş oldu.
Bize yöneltmiş olduğunuz soruyu cevaplamadan önce ülkemizde var olan kadına yönelik şiddet ile mücadelede kanuni düzenlemelere ve uygulamada yaşanan sorunlara çözüm bulmaya ilişkin yürütülen çalışmalara değinmek gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin bu konuda sahip olduğu alt yapının tespiti ve diğer ülkelerin bu konuda yürüttüğü çalışmaların kıyaslanabilmesi açısından da bu bilgiler çok önemlidir.
Ülkemiz, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mağdurların korunması amacıyla her alanda yasal ve idari tedbirler alarak ciddi çalışmalar yürütmüştür. Bu kapsamda;
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
- 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
- 63 sayılı Suç Mağdurlarının Desteklenmesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (10/06/2020)
- 6284 sayılı Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği
- Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Hakkında Yönetmelik
- Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Yönetmeliği (30/04/2021)
- 2006/17 sayılı Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleri ile Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler Genelgesi
- 154/1 sayılı 6284 sayılı Kanunun Uygulama Genelgesi (17/12/2019)
- 176 sayılı Adli Görüşme Odaları Genelgesi (01/04/2021) ne ilişkin mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır.
Ayrıca;
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinin devlet politikası haline getirilmesinin göstergesi olan 2006/17 sayılı Genelge ve bu Genelge uyarınca 2007 yılından beri hazırlanan "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planları" ile kadına yönelik şiddetle mücadele düzenli ve kesintisiz olarak yürütülmektedir.
Ulusal Eylem Planı (2016-2020) kapsamında 81 ilde Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Eylem Planları hazırlanıp yürürlüğe konulmuştur.
2020-2021 döneminde kadına yönelik şiddetle mücadelede acil alınması gereken önlemlerin uygulanmasının sağlanması amacıyla 75 maddeden oluşan Koordinasyon Planı yürürlüğe girmiştir. 2020 yılı sonunda ise bakanlıklarımızın üstün gayretiyle bu Plandaki faaliyetlerin tamamına yakını gerçekleştirilmiştir.
Ulusal Eylem Planının yerele yansıtılması ve yerelin özellikleri dikkate alınarak daha etkin uygulanmasını teminen Ekim 2019 itibariyle 81 ilde İl Eylem Planları yürürlüğe girmiştir.
2020 yılı başında Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı kadına yönelik şiddetle mücadele ile ilgili genelgesini güncellemiştir.
"6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararlarının" daha doğru belirlenip daha etkin uygulanmasını sağlamak amacıyla 2019 yılında aile mahkemelerinden, bazıları tedbir mahkemesi olarak belirlenmiştir.
"7242 sayılı Kanun" ile getirilen denetimli serbestlik, özel infaz ve şartlı salıverilme hükümlerinden kadına yönelik şiddet suçu kapsamındaki suçlardan hüküm giyenler yararlandırılmamıştır. Düzenleme kapsamında ayrıca kasten adam yaralama suçunun canavarca his saikiyle, (örneğin kezzap atmak suretiyle) işlenmesi hali nitelikli haller arasına alınmış ve suçun bu suretle işlenmesi durumunda verilecek azami ceza 18 yıla çıkarılmıştır.
10 Haziran 2020 tarihinde, mağdur hakları alanında reform niteliğinde hükümler içeren 63 sayılı "Suç Mağdurlarının Desteklenmesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" yayımlanmıştır.
Aile Bakanlığının şiddet mağdurlarına yönelik hizmetleri ilçeler de dahil yurt geneline 7/24 anlayışı ile yayılmıştır.
Adalet Bakanlığınca; suç mağdurlarının özellikle şiddet mağduru kadın ve çocukların adalete erişimini kolaylaştırmak amacıyla adliyelerde Adli Destek ve Mağdur Hizmeti Müdürlükleri kurulmuştur. Adli Görüşme Odaları da müdürlük şemsiyesine alınmış ve uzman personel görevlendirilmiştir.
İl Emniyet Müdürlükleri’nde bulunan "Aile içi ve Kadın Yönelik Şiddetle Mücadele birimleri" ilçe düzeyine de yayılarak il/ilçe düzeyinde toplam 1086 birim oluşturulmuş olup uzman personel görevlendirilmiştir.
Alo 155 Polis İmdat hattı ise şiddete uğrayan kadınlar veya şiddete ya da şiddet tehlikesine tanık olan kişiler için 7/24 esasıyla ücretsiz olarak hizmet vermektir.
Savcılıklarda kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet kapsamında işlenen suçların soruşturmaları "Aile İçi Şiddet Suçları Soruşturma Büroları"nda takip edilip sonuçlandırılmaktadır.
Önleyici çalışmalar kapsamında farkındalık oluşturma ve zihniyet dönüşümünün sağlanması amacıyla eğitim ve seminerler gerçekleştirilmektedir.
Ocak 2021 itibarıyla etkin bir tedbir olan elektronik kelepçe uygulaması, İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Merkez bünyesinde kurulu elektronik izleme merkezinde 1.000 kapasite ile 7/24 esasına göre tüm il ve ilçelerde yerine getirilmektedir.
Kadınların, şiddet anında en yakın kolluk birimine en hızlı şekilde ulaşması için İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilen KADES (Kadın Destek Sistemi) mobil uygulaması bulunmaktadır. Bugüne kadar KADES uygulamasının 1,5 milyondan fazla kişi tarafından indirilmiştir.
Mağdura daha hızlı ulaşma, takip ve izleme sürecinin etkinliğini artırmak için veri sistemi entegrasyonu tamamlanmıştır.
Kadına yönelik şiddet suçlarında soruşturma süresi 80 günden 55 güne düşmüştür.
6284 sayılı Kanun kapsamında Bakanlık; şiddet mağdurlarına yönelik her türlü davaya katılabilmektedir.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı hastaneler bünyesinde "Acil Krize Müdahale Birimi" hizmet vermektedir.
"Aile içi ve Kadına Karşı Şiddet Olayları Kayıt ve Risk Değerlendirme Formu" Ocak 2021 tarihinde güncellenmiştir.
2012 yılından beri şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerini veren Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİMLER) sayısı 2019 Ağustos ayı itibariyle 81’e ulaşmıştır. Bunun yanında 353 Sosyal Hizmet Merkezinde de (SHM) ‘Şiddetle Mücadele İrtibat Noktaları’ oluşturulmuştur.
Yukarıdaki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere Hükümetimiz, kadına yönelik şiddet ile mücadelede dünyada hiçbir ülkede eşi benzeri olmayan kapsamlı düzenlemelerle konuyu ele almış ve kararlılıkla sıfır tolerans ilkesi doğrultusunda sorunun üstüne gitmiştir. Kadına yönelik şiddet ile mücadelede öncelikle Anayasamızda düzenlemeler yapılmış akabinde de kanunlarımızda, yönetmeliklerimizde, genelgelerimizde, stratejik planlarımızda kapsamlı düzenlemelere gidilmiştir. Tüm bu çalışmaların yanında uygulamada yaşanan sıkıntıların üstesinden gelmek için başta uygulayıcı hakim ve savcılar başta olmak üzere ilgili birimlerle farkındalık çalışmaları yürütülmüştür. Kanaatimce kadına yönelik şiddet ile mücadelede bu kadar geniş kapsamlı düzenlemeler yapan hükümetin kararlılığı ve samimiyeti sorgulanmamalıdır.
Neler hayata geçirilecek?
(Şiddete karşı, şiddete uğrayan mağdurlar açısından hayata geçirilecek yeni adımlar var mı sorusuna)
"Güçlü Kadın Güçlü Türkiye" esası kapsamında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde 2002'den bu yana Türkiye'deki tüm kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal hayata katılımını desteklemek için önemli düzenlemeler hayata geçirilmiştir.
Kadın haklarının teminatı, Anayasamız başta olmak üzere, iç mevzuatımızdaki mevcut düzenlemelerdir. Hukuk sistemimiz ihtiyaca göre yeni düzenlemeleri hayata geçirebilecek kadar dinamik ve güçlüdür.
Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü toplum ve güçlü Türkiye anlayışı ile geleceğin güçlü ve büyük Türkiye’sini inşa ediyoruz.
Bu kapsamda kadın haklarının geliştirilmesi, kadının güçlendirilmesi ve kadına yönelik politikalarımız artarak devam edecektir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti Hükümetleri dönemindeki son 19 yıllık süreçte Anayasa ve temel kanunlarımız başta olmak üzere reform niteliğinde yasal düzenlemelerle kadın erkek eşitliğinin hukuki zemini güçlendirilmiş, kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadınların güçlenmesine yönelik yürütülen kararlı ve istikrarlı politika ve programlar ile bu alanda çok ciddi ilerlemeler sağlamıştır.
Uluslararası sınıflandırmalar uyarınca Türkiye, "kadına yönelik şiddetle mücadelede kuvvetli yasalara sahip ülkeler" içerisindedir.
2 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 9 amaç ve 50 hedef 393 faaliyetten oluşan İnsan Hakları Eylem Planında; Aile İçi Şiddet ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadelenin Etkinliğinin Artırılması hedefine yönelik;
- Eşe karşı işlenen suçlarda cezayı artıran sebeplerin boşanmış eşi de kapsaması,
- "Israrlı takip" fiilleri ayrı bir suç olarak düzenlenmesi,
- Suç mağdurları için hastanelerde oluşturulan özel merkezlerin yaygınlaştırılması,
- Savcılıklardaki özel soruşturma bürolarının ülke genelinde yaygınlaştırılması,
- Şiddet mağduru kadınlara avukat görevlendirilmesi ve adli yardımdan etkin yararlanması,
- Yargı mensuplarına konuyla ilgili eğitim verilmesi,
- Önleyici ve koruyucu kapasitenin artırılması,
- Şiddet uygulayanların rehabilitasyonu,
- Boşanma sürecinin taraflar ve çocuklara yönelik psiko-sosyal destek sağlanması gibi çok sayıda faaliyete de yer verilmiştir. Bu düzenlemeler 4. Yargı paketi kapsamında 2021 yılı Haziran ayı içinde (içinde bulunduğumuz ay içerisinde) TBMM Genel Kurulunda yasalaşacaktır.
Bununla birlikte, Kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla şiddet mağduru kadını koruyan ve onun beyanını esas alan "6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun halen yürürlüktedir. Diğer taraftan yakın zamanda Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştur. Araştırma komisyonundaki tespitler doğrultusunda eğer mevzuatımızda ve uygulamada bütün yapılan düzenlemelere rağmen halen bir eksiklik veya sorun var ise herkes emin olmalıdır ki kadına ve aile bireylerini şiddetten korumak için ihtiyaç duyulan tüm düzenlemeler yapılacak ve önlemler alınacaktır.
Ne olmuştu
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi'nin tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi'ne de bildirildi.
Kamuoyunda "İstanbul Sözleşmesi" olarak anılan sözleşmenin, resmi adı, "Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi." Sözleşme kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin hükümler içeriyor.
--
62 milyon kadın ve kız çocuğu, fiziksel ya da cinsel şiddet mağduru
CHP’nin konuyla ilgili kısa bir süre önce yayınladığı raporda, şu rakamlar verilmişti:
•AB kapsamındaki her 3 kadından biri 15 yaş sonrası (62 milyon kadın) fiziksel ya da cinsel şiddete maruz bırakılmıştır.
•10 kadından biri en az bir kere cinsel şiddetin herhangi bir türüne maruz bırakılmaktadır.
•Her saniye; bir kadın cinsel tacizin bir veya daha çok türüne maruz kalırken 5 kadından biri takip yoluyla tacize maruz bırakılmaktadır.
•31 ülkenin 19’unda (%61) kadına yönelik erkek şiddetinin istatiksel verilerden açıkça anlaşılamadığı da yer almıştır.
•31 ülkenin 19’unda (%61) kadına yönelik erkek şiddeti, istatiksel verilerden açıkça anlaşılamamaktadır.
--
Kravat indirimi
TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun 9 Haziran tarihli toplantısında Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı Eyüp Yeşil, kamuoyunda "kravat indirimi" diye tabir edilen durumun aslında "kravat indirimi" olmadığını belirtti. Failin geçmişi, sosyal ilişkileri, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri göz önünde bulundurularak, yargılamayı yapan hakimin takdir kullanabileceğini söyledi.
Yeşil’in tutanaklara yansıyan konuşmasından bir bölüm şöyle:
YARGITAY 1. BAŞKAN VEKİLİ EYÜP YEŞİL:62’nci madde, halk tabiriyle "kravat indirimi" aslında kravat indirimi değil. Eski yasamızda 59’uncu maddeydi ki hakikaten bazı suçlarda müebbet gerektiren bir hapsin yirmi beş yıla düşmesi, neredeyse infazınd a yedi sekiz yıl gibi bir farklılık yaratan bir madde. Bunun da doğru olarak kullanılması gerekiyor. Yani bazı dosyalarda gerçekten görüyorsunuz, hiç takdiri indirimini hak etmemiş ama hukukçu olan arkadaşlarımız bilir, bu yönde aleyhe bir temyiz yoksa Yargıtay hiçbir şey yapamıyor, sadece bir eleştiri yapıyor, ancak aleyhe bir temyiz olma koşuluyla Yargıtayın bunu bozması söz konusu. İlgili davanın katılanı eğer cumhuriyet savcısı müdahil olmuşsa Aile Bakanlığının bu konuda temyiz yoluna başvurması lazım.
Bazı durumlarda da takdiri indirimi hak ettiği hâlde uygulanmaması söz konusu oluyor. Bu takdiri indirim yasada diyor ki: "Failin geçmişi, sosyal ilişkileri -yani fiil sırasında ve fiilden sonraki davranışları- cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkilerini göz önünde bulundurarak -aslında bunlar tahdidi olarak sayılmış hususlar da değil yani- yargılamayı yapan hâkimin burada bir takdir kullanması gerekir."
Eğer bu takdiri iyi yönde kullanırsa yani bu vatandaş gerçekten bir anlık bir suç işlemiş, buradan ciddi bir pişmanlık duymuş, suç işler işlemez hemen bunu ortaya koymuş, hareket ve davranışlarıyla göstermişse asıl burada bir takdiri indirim uygulayabilirsin. Bunun indirim oranı nedir? Süreli hapislerde işte 1/6’ya kadar indirim yapma yetkisi var. Genelde bu yetki, Yargıtayın genel kabulü, ilk derece mahkemelerinin yetkisi kapsamındadır ama "Bu bir denetlenmez değil." diyoruz, mutlaka bunu neden uyguladığının/uygulamadığının gerekçesini göstermesi lazım. Gerekçe yazmış olabilir ama gerekçenin de dosya kapsamına uygun olması lazım. Biz bunu Yargıtay olarak denetliyoruz. Bir örnek, özellikle kadına yönelik fiil sebebiyle bir cezanın vermiş olduğu kararı, bu konuda ki emsal nitelikte bir karardır.
2015-2021 arası da 1.309, kadına yönelik öldürme olayı
2015-2021 arası da 1.309, kadına yönelik öldürme olayından dolayı Yargıtay 1. Ceza Dairesinde mahkûmiyet hükmü onanmış; o şekilde geçmiş. İstatistiklerde gerçekten zorlanıyoruz yani UYAP sisteminde kadın erkek ayrımı veya şey ayrımı yapılmıyor, sanık ayrımı yapıldığı için bu verileri de yani oradaki personele söyleyerek, sayarak çıkardılar çünkü rakamlarda yani belki 1, 2 yanılgı olabilir; onlar çıkardığımız rakamlardır...
© The Independentturkish