Temel amacı "fiyat istikrarı" olan Merkez Bankası varken neden bir de Fiyat İstikrarı Komitesi kuruldu?

Merkez Bankası Kanunu'na göre TCMB'nin temel amacı fiyat istikrarı. Ancak bugün resmen bir Fiyat İstikrarı Komitesi kuruldu. Bazı uzmanlara göre görevler çakışabilir, bazılarına göreyse bu sadece bir "-mış gibi yapmak"

Fotoğraf: tcmb.gov.tr

İkide bir fiyat istikrarı diyorlar ya, biz onu artık bir kenara koyduk. Yeni dönem dört temel üzerine oturtulacak, Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Mart'ta gerçekleşen ve "fiyat istikrarını bir kenara koyduk" dediği "Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı"nda bir Fiyat İstikrarı Komitesi'nin bir de Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun kurulacağını duyurmuştu. 

Bu açıklamadan 3,5 ay sonra bugün Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile sözkonusu komite ve kurul resmen kurulmuş oldu. 

Kurulmasına kuruldu ama sosyal medyada da sıkça yer alan bir soru vardı: 

2018'de Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Ekonomi Politikaları Kurulu varken, Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na, Merkez Bankası varken Fiyat İstikrarı Komitesi'ne ne gerek vardı? 

TCMB'nin temel amacı: Fiyat istikrarını sağlamak

1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kanunu, TCMB'nin temel amacını şöyle açıklıyor: Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.
 

Türk Lirası AA

Fotoğraf: AA


Hazine ve Maliye Bakanlığının koordinasyonunda, Hazine ve Maliye Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, Ticaret Bakanı, Strateji ve Bütçe Başkanı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı'ndan oluşan Fiyat İstikrarı Komitesi'nin görev ve yetkileri ise şöyle sıralanıyor: 

- Para ve maliye politikaları arasındaki eşgüdümü gözetmek suretiyle fiyat istikrarını sağlamaya yönelik yapısal politika önerileri geliştirmek. 

- Fiyat istikrarını tehdit eden riskleri izleyerek alınması gereken tedbirleri belirlemek ve ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasını sağlamaya yönelik kararlar almak. 

- Kamu tarafından belirlenen ya da yönlendirilen fiyatların, fiyat istikrarı odağında uygulanmasını sağlamaya yönelik kararlar almak. 

"Merkez Bankası varken neden Fiyat İstikrarı Komitesi kuruluyor?" soruları ve "Merkez Bankası'na müdahale ediliyor" eleştirilerine ilk yanıt ise Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'dan geldi: 
 


Uzmanlara göre Fiyat İstikrarı Komitesi, her bakanlık ya da sektör bazında oluşturulsaydı bir ihtimal işe yarayan bir sistem olabilirdi. Ancak Merkez Bankası'nın kredibilitesinin çoktan düştüğü bir ortamda, Fiyat İstikrarı Komitesi'nin kurulması, "-mış gibi" yapılan bir aksiyon. 

"Kötü bir şey bile beklemiyorum, yapılacak tüm kötü işler yapıldı"

Bilkent Üniversitesi Ekonomi Profesörü Refet Gürkaynak'a göre Fiyat İstikrarı Komitesi, "kağıt üzerinde 'mış gibi' kurulan, sanki bir şeye yapmaya niyeti olan bir kurummuş gibi gösterilen" bir yapı. 

Prof. Dr. Gürkaynak, "Eskiden olsa, 'Cumhurbaşkanı eliyle bir komite kurduk. Merkez Bankası Başkanı'nı da buna üye yaptık. Tepesine de Cumhurbaşkanı'ndan emir taşıyan birisi getirildiği zaman, 'Bu Merkez Bankası'na emir verme işine dönüşür. Bağımsızlığa ve enflasyonla mücadeleye zarar verir' denebilirdi" değerlendirmesini yapıyor ve ekliyor: 
 

Merkez Bankası zaten emir alıyor, zaten bağımsızlık yok. 

Siz şu anda "Böyle bir kurum kuruldu. Merkez Bankası'na yaptırılmayan daha kötü bir şey yaptırılır mı?" sorusunu sorabilir misiniz?

Ben kötü bir şey dahi olmasını beklemiyorum. Çünkü zaten yapılacak bütün kötü işler yapıldı. 

Yalnızca bu karar, "Yukarıdan 'yap' denilince yapılmayan ne vardı da bir de bu komite kuruldu?" diye düşündürttü. 


"Merkez Bankası'nı rezil edip, bir de yeni bir komite kurmaya çalışmak"

Gürkaynak'a göre "Merkez Bankası fiyatlarla ilgili bir şey yapamaz" denmesi de yanlış. 
 

Refet Gürkaynak
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refet Gürkaynak/ Fotoğraf: YouTube


TCMB'nin elinde bir araç olduğunu, serbest bırakılsa ortalama enflasyona müdahale edebileceğini hatırlatan Ekonomi Profesörü, "Temel mesele, bunu bıraktırmayıp, Merkez Bankası'nı rezil edip, bir de yeni bir komite kurmaya çalışmak" dedi ve şöyle devam etti: 

Bu kurum şu an Ankara'da mı İstanbul'da mı onu bile bilmiyoruz. 

Her gün müdür yardımcılarına kadar personel değişiyor. Başkan'ın ikide bir değişmesinden çok daha büyük meseleleri var. 

Zaten bunlar varken, Türkiye'de enflasyonun inmesini beklememek lazım. Bunu değiştirmeyip "kurul kuracağım" demek olmaz. 


"Sektör bazında bakılması daha anlaşılabilir olabilirdi"

Refet Gürkaynak'a göre böyle bir komite yerine bir ihtimal, başka bir yol izlenebilirdi. 
 

Merkez Bankası AA
Fotoğraf: AA


O yol da her bakanlığın, sektörler bazındaki fiyat gelişmeleri üzerine çalışması ve bu sektörlere fiyat istikrarı doğrultusunda yön vermeye odaklanılması olabilirdi. Böyle bir durumda Merkez Bankası'nın katılmasına da gerek olmazdı: 
 

Örneğin biz biliyoruz ki Türkiye'de özellikle gıda enflasyonu çok yüksek ve bu yalnızca para politikası ile alakalı değil. 

Ya da X sektörü eskiden çok rekabetçi olsun ve bir noktada tekelleşme başlamış olsun. Bunun yarattığı bir tekel fiyatlaması görülür, bu durum da o sektörde fiyatları artırır. "Biz sadece buna bakacağız" dense daha anlaşılabilir bir karar olurdu. 

Buna bakacağız dense biraz daha anlaşılabilir olurdu. 


"O zaman TCMB'nin Para Politikası Kurulu'na gerek yok zaten"

Fiyat İstikrarı Komitesi'ne verilen "Para ve maliye politikaları arasındaki eşgüdümü gözetmek suretiyle fiyat istikrarını sağlamaya yönelik yapısal politika önerileri geliştirmek" yetkisini değerlendiren Gürkaynak şunları söyledi: 

Türkiye'de enflasyonun önemli nedenlerinden biri maliye politikası haline gelmiş durumda. 

Eğer Komite, fiyat istikrarı yönünde para politikasının nasıl olacağına dair bir şey söylüyorsa o zaman TCMB'nin Para Politikası Kurulu'nun varlığına gerek yok zaten. 

Bir taraftan Merkez Bankası enflasyonu kontrol etmeye çalışıyor, diğer yandan banka regülasyonu üzerinden genişlemeci işler yapıyorsanız bunlar çok uyumsuz işler. Bu yapı içinde bu yapılamaz.
 


"Bakanların hepsi lafa 'Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla' diye başlıyor"

Uzun yıllar hem Merkez Bankası'nda hem de özel sektörde görev yapan Ekonomist Uğur Gürses'e göre de Bakanlıklar kendi işini yapıyor olsa, Merkez Bankası kendi işini yapıyor olsa komiteye ihtiyaç kalmayacak. 
 

ugur gürses.jpg
Ekonomist Uğur Gürses


"Örneğin Tarım Bakanı'nın işi, tarım politikaları yoluyla üretim ve üretim fiyatlarındaki istikrarı sağlamak. Fiyatlar çok düştüğünde alım garantisi vermek, ürün fazla olduğunda lisanslı depolarında ürünlerin depolanmasını sağlamak gibi… Bu yolla en azından tarım ürünlerinde bir fiyat dalgalanmasının önüne geçersiniz" diyor Gürses ve şöyle bir şerh düşüyor: 
 

Bakanların hepsi bir aksiyon aldıklarında lafa "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla" diye başlıyorlar. 

İthalatı serbest bırakacaksanız da bu böyle, destekleme fiyatı açıklayacaksanız da bu böyle. 

Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla iş yapılacaksa neden komite kuruluyor?


Bu soruya iki ihtimalle yanıt veriyor Uğur Gürses: Birincisi "Enflasyona karşı aksiyon alıyormuş görüntüsü vermek", ikincisi ise "birtakım fiyat kontrollerini örtülü şekilde yapma ihtimali". 

"Örtülü fiyat kontrolü, 2019'da denendi"

Gürses'e göre, örtülü fiyat kontrolü, 2018'deki Rahip Brunson krizi sonrası döviz kurunun patladığı, 2019 başında başlayan dönemde de yaşanmıştı. 

Berat Albayrak yönetiminde Ankara, örtülü bir fiyat yönetimi peşinde koşmuştu. Şirketlere ve çeşitli sektörlere fiyatların dondurulması ya da düşürülmesiyle ilgili baskı yapılmıştı. 


"Bakanlık, enflasyon hedefini yüzde 5 belirleyip ÖTV'yi yüzde 15 artırıyor"

Refet Gürkaynak gibi "Para ve maliye politikaları arasındaki eşgüdüm" meselesi ile ilgili de değerlendirmede bulunan Gürses, "Zaten fiyatların bir kısmını belirleyen Maliye Bakanlığı. Vergiler, ÖTV artışları gibi… 'Hedeflenen enflasyon yüzde 5' diyen de ÖTV artışlarını yüzde 15 ila 30 yapan da Maliye Bakanlığı" değerlendirmesinde bulundu. 
 

enflasyon reuters
Fotoğraf: Reuters


"1970'lerdeki gibi bir fiyat kontrolü olmaz"

Fiyat İstikrarı Komitesi'ne getirilen eleştirilerden biri de 1970'lerde, karaborsayı çok geniş bir alana yayan, Fiyat Kontrol Komitesi'ne benzetilmesi.

Bu konuyu sorduğumuz Gürses'e göre bugünün koşullarında sıkı bir fiyat kontrolü çok mümkün değil. 

"O dönemlerde bugünkü kadar dış ticaret serbestisi yoktu" diyen Uğur Gürses, şöyle konuştu:

Türkiye kapalı bir ekonomiydi. Kapalı bir ekonomide belki fiyat kontrolü yapabilirsiniz ama kuyrukları, stokçuluğu, karaborsayı patlatırsınız. 

Serbest bir piyasa ekonomisinde fiyat kontrolü yapmanız pek mümkün değil. Berat Albayrak denedi de ne oldu? İşe yaradı mı?

Fiyat Kontrol Komitesi neydi?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, Şubat 2019'da "Kendime Yazılar" adlı blogunda kaleme aldığı yazıda 1970'lerin Fiyat Kontrol Komitesi'ni şöyle açıklamıştı: 

Bir yandan piyasa ekonomisi yürürlükte iken bir yandan da fiyat denetimleri başlatıldı.

Devlet, Fiyat Kontrol Komitesi adı altında bir komite kurdu. Bu komite, fiyat artırmak isteyen özel kesim kuruluşlarının başvurularını inceliyor, onaylıyor, reddediyor veya değiştirerek kabul ediyordu.

Bu uygulama yaygınlaştıkça başta büyük şehirler olmak üzere Türkiye'nin her yerinde karaborsa ortaya çıktı.

Türkiye bu uygulamaları 1980'lerin ortalarından itibaren terk ederek yeniden piyasa sistemine geri döndü.


"Tüm dünyada "fiyat istikrarı" görevi, merkez bankalarına veriliyor"

Piri Reis Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu'na göre ise Fiyat İstikrarı Komitesi, Merkez Bankası'nın görevleri ile çakışabilir. 

Fiyat istikrarının, tüm dünyada merkez bankalarına verilen bir görev olduğunu hatırlatan Aslanoğlu, Dünya gazetesine verdiği röportajda işin bir de yapısal bir tarafı olduğunu belirtti. 
 

Erhan Aslanoğlu
Piri Reis Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu/ Fotoğraf: iisbf.istinye.edu.tr


"Örneğin Türkiye'nin cari açık vermemesi, döviz kuruna baskı gelmemesi, tarımda fiyatların neden yüksek seviyede seyrettiğinin çözülmesi gibi yapısal noktalar var" diyen Prof. Dr. Aslanoğlu, "Fiyat istikrarı dışında kalan kısım, 3 ya da 5 yıllık hedefleri olan, bir yapısal reform dezenflasyon programı ile yürütülmelidir. Günlük müdahaleler, ya da 'Acaba hangi fiyata ya da miktara nasıl müdahale edilecek?' gibi belirsizlikler yaratılması risk olur" ifadelerini kullandı. 

"İlgili bakanlıkların koordinasyonunu gerçekleştirecekse, görüş alışverişi olacaksa, yaptırım gücü olacaksa, piyasaya müdahale etmeden yapısal dönüşüm sağlayacaksa böyle bir kurum önemli olabilir" diyen kurullarla bu denli verimli politika kararları alınabilieceğini düşünmediğini aktardı. 

Aslanoğlu, "Pratikte bu tür kurulların çalışmasından çok şey beklememek lazım. Para politikasına, fiyat istikrarına ilişkin belirsizlik varsa buna bir tane daha ilave etmek anlamında olabilir" dedi. 
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU