İranlılar ve 13 sayısı fobisi

Bir bütün olarak bu seçkinler, karamsarlığın kapısını ardına kadar açtılar

Ayetullah Humeyni'nin kızı Zehra Mustafavi el-Humeyni / Fotoğraf: Twitter

13 sayısının uğursuzluğundan korkma durumu, ya da Latince verilen adla Triskaidekafobi, uygar ülkelerde bile toplumların ve bireylerin bu sayıdan korkmasına ve kaçınmasına neden olan bir batıl inançtır.

13 sayısının uğursuzluk getirdiği inancı, eski Roma sakinlerinden ABD'ye, oradan da İran'a ve Avrupa kabilelerine kadar uzanarak eski ve modern uygarlıkların sosyal ve kültürel mirasındaki yerini aldı.

İran'daki İslam Devrimi, 13 sayısını taşıyan festivallerindeki (İran halkının Nevruz-Bahar Bayramı'nda yaptığı kutlama törenleri ile ilişkili) adetlerini değiştirmekte başarısız oldu.

Bu festival Doğa Günü olarak yeniden adlandırılsa da İranlılar etkinliğin 13 sayısı ile ilişkilerinin doğasını değiştirmedi.

Halk, İran takvimine göre baharın ilk ayı olan Ferverdin'in 13'ünde kutlanan ve Sizdah Be-dar olarak bilinen gün uğursuzluğu kendilerinden uzak tutmak için evlerinden çıkıp sabahtan akşama kadar dışarıda duruyorlar.


Bu batıl inançla söz konusu festivale daha çok meyleden İran'daki bazı topluluklarda, bu tarihte evlerinin başlarına yıkılabileceğine inananlar da var.

Aynı şekilde 13'üncü katta ikamet etmekten ya da ayın 13'ünde uçağa veya otobüse binmekten, hatta 13 numaralı koltuğa oturmaktan kaçınanlar var.

Gelgelelim işin ironik tarafı şu ki 18 Haziran'da İran İslam Cumhuriyeti'nin 13'üncü Cumhurbaşkanı'nı seçmeye hazırlanıyorlar.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Anayasayı Koruma Konseyi'nin (AKK) tasarladığı konserve seçim sahnesine verilen tepkiler sürüyor.

Rejim müessesesinin İran'ın 13'üncü cumhurbaşkanını seçerken dayattığı yöntemden memnun olmayan ve bunun siyasi bir "uğursuzluk" getirebileceğini düşünen İranlı siyasi, dini ve kültürel seçkinlerin dillerinden karamsar sözler dökülmeye başladı.

Bu yüzden söz konusu seçkinler, İran'ın Dini Lideri'nin güvenini kazanan belli bir ismin cumhurbaşkanlık pozisyonunu almasına zemin hazırlayan veto kararlarını kabul etmediklerini kamuoyuna duyurdular.

Rejim kimi seçeceğine karar verdi. Seçim sürecinden çok seçme sürecine yatırım yapmaya ve halkın meşruiyetine karşılık devrimci meşruiyeti desteklemeye karar verdi.


Çoğu İranlıya göre iktidardaki rejim, İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu Ayetullah Humeyni'nin sandığa gidilerek seçimlerin meşruiyet kazanması için getirdiği en önemli kriterleri AKK aracılığıyla geçersiz hale getirdi.

Humeyni "İnsanların görüşü ölçüttür" demişti. Bu da demek oluyor ki AKK'de kendilerini yetkili olarak atayanların ve haleflerinin görüşü esas değil.

Bu yüzden devrim kurumlarında ve devlette geçmişi olan isimler, rejimi istikrarsızlaştırabilecek ve devrimin kazanımlarını olumsuz yönde etkileyebilecek siyasi ve popüler tehlikelere karşı uyarıda bulundular.

Bu durum, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin, sandıklarda rejimin meşruiyetini korumak için Ali Hamaney'in veto kararlarını gözden geçirmesini talep etmesine yol açtı.

Ruhani parlamento toplantısında yaptığı açıklamada "Seçimlerin temelinde rekabet vardır. Eğer rekabeti ortadan kaldırırsanız oylama süreci ceset gibi olur" ifadelerini kullandı.


Seçimlerin ruhunun sökülmesi, yapılan elemeler ve belirli bir aday lehine rekabetin sınırlandırılması üst düzey yetkililerin öfkesini uyandırdı.

Bu yetkililerin başında da adaylığı kabul edilmeyen Eski İran Meclis Başkanı Ali Laricani ve İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri'nin yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Eski İran Yargı Erki Başkanı Ayetullah Sadık Laricani, Ayetullah Humeyni'nin arkadaşlarından birinin oğlu olan ve seçimde saf dışı bırakılan milletvekili Murtaza Mutahhari ve Faize Rafsancani geliyor.

Ancak rejime en sert tepki Humeyni ailesinden geldi. Tahran Üniversitesi'nde hocalık yapan Humeyni'nin kızı Zehra Mustafavi el-Humeyni, AKK'nin kararlarını dengesiz olarak nitelendirerek "devrimin başlangıcından günümüze kadar halka ve devrime hizmet etmek için çaba gösteren rejim yetkililerinin başvurularının reddedilmesinin inanılmaz olduğunu" söyledi.

"İnsanların desteğine ve güvenine dayanmayan hiçbir rejim, sorunlar ve tehlikeler karşısında duramaz" ifadesini kullandı.


Bir bütün olarak bu seçkinler, karamsarlığın kapısını ardına kadar açtılar.

Söz konusu seçkinler, doğası gereği sembolik olsa da çoğulculuktan geriye kalanların buharlaşarak uçup gitmesiyle ilgili endişelerini dile getirmekle kalmıyor, sınırlı temsilin radikal doğasını dayatma kararının rejimin geleceği için doğrudan bir tehdit oluşturduğunu ve devrimden geriye kalanlar ile vatandaşlar arasında sert bir çatışma olasılığını beslediğini söylüyorlar.

Bu durum da uğursuz sayı hurafesini gerçeğe daha yakın bir hale getirebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU