DİSK'e bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası'nın (GENEL-İŞ) Ocak 2021'de yayınladığı raporuna göre salgın döneminde çalışan yoksul sayısı, 7,7 milyonu geçerken, en zengin ile en yoksul arasındaki gelir adaletsizliği 2019'da 8,3 kata yükseldi.
"Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması"nın henüz 2020 verilerini açıklamayan Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre ise 2019'da her 100 kişinin 14'ü yoksul sayılıyordu. Bu, 11 milyon 600 binden fazla yoksul anlamına geliyor.
TÜİK'in bir de "maddi yoksulluk" hesaplaması var.
Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden bu hesaplamada, aşağıdakilerden en az dördüne sahip olamayan "ciddi maddi yoksunluk oranı"na dahil ediliyor:
- Çamaşır makinesi,
- Renkli televizyon,
- Telefon,
- Otomobil,
- Ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme,
- Evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme,
- Kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme,
- İki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme
- Evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme.
2019 verilerine göre Türkiye'de ciddi maddi yoksunluk oranı yüzde 26,3. Her dört insandan biri maddi yoksulluk çekiyor.
Yoksul sayılmamak için haneye 9 bin lira girmeli
1987'den bu yana düzenli olarak her ay açlık ve yoksulluk sınırını açıklayan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (Türk-İş) Nisan 2021 raporuna göre dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 9 bin 14 liraya kadar ulaştı. Bu miktar, Nisan 2020'de 7 bin 733 liraydı.
Bir ailenin yoksul sayılmaması için 9 bin liranın üzerinde kazanması gerektiğini açıklayan bu değer, gıda harcaması ile birlikte giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu harcamaların toplamı.
Milyoner sayısı 300 bini geçti
Türk Lirası'nın dolar karşısında alım gücünün yüzde 20 gerilediği pandemi yılıyla ilgili önemli verilerden biri de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklandı.
Buna göre üretimi, tüketimi ve hizmet sektörünü tamamen durduran pandemide (Mart 2020- Mart 2021), milyoner sayısı yüzde 36 yükseldi.
Türk Lirası cinsinden 1 milyon TL ve üzeri mevduata sahip mudi sayısı 2020'nin üçüncü ayında 220 bin 260'tı. Bu sayı, 2021'in aynı döneminde 300 bin 662 olarak kaydedildi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verilerine göre Türk Lirası cinsinden 1 milyon TL ve üzeri mevduata sahip mudi sayısı 2020'nin üçüncü ayında 220 bin 260'tı. Bu sayı, 2021'in aynı döneminde 300 bin 662 olarak kaydedildi.
Ne yapıyorlar da milyonları artıyor?
Pîrî Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu'na göre bu durumun dört nedeni var:
- Pandemide başlayan parasal genişleme ve bunun kredi genişlemesine yol açması
- Mevduata uygulanan yüksek faiz
- Yatırım yapılan varlık fiyatlarındaki yüksek artış
- Pandeminin her sektörü farklı etkilemesiyle oluşan sektörler arası ayrışma.
Bu dört nedenden ilkiyle başlayalım…
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu'nun da belirttiği gibi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, dünyadaki diğer merkez bankaları gibi pandemide para tabanında çok ciddi bir artışa gitti. Yani bastığı para miktarını artırdı.
Koronavirüs pandemisi, 100 yılda bir gelen bir sağlık krizi ve 1930'daki Büyük Buhran'la eş değer tutulan bir ekonomik kriz.
Kriz nedeniyle üretimi ve dolayısıyla gelir akışı sekteye uğrayan kişi ve kurumların daha rahat kredi bulup borçlarını ödemesi gerekiyordu.
Bu nedenle merkez bankaları, açık piyasa işlemleri ya da piyasaya banknot sağlanması yöntemleriyle para arzlarını artırdı.
Türkiye'de de benzer bir durum yaşandı.
TCMB verilerine göre Mart 2021 itibarıyla, dolaşımdaki para ve vadesiz mevduatlardan oluşan "M1 para arzı"ndaki yıllık değişim yüzde 45,7.
Kredi kampanyasının düzenlendiği temmuz ayında bu oran, yüzde 98'e kadar çıktı.
M1, TL ve döviz cinsinden mevduatları, açık piyasa işlemleri repodan sağlanan fonlar gibi kalemleri içeren geniş tanımlı para arzı M3'teki artış ise, Mart 2021 itibarıyla, yüzde 30'a yakın.
"Merkez Bankası parasal genişleme yaptıktan sonra aslında bir gelir ve talep artışına yol açıyor" diyen Erhan Aslanoğlu, bu gelirin büyük oranda bankacılık sistemine geri döndüğünü, dolayısıyla toplam geliri artırdığını söylüyor.
Zira, parasal genişleme, önce krediye, daha sonra mevduatlara dönüşüyor.
"Geçen yıl 800 bin lirası olanın parası 1 milyona ulaşmış olabilir"
Ekonomi profesörü Aslanoğlu'na göre parasını mevduatta bekletenin de geliri artmış olabilir.
Çünkü her ne kadar faizler 2020 yazında düşüş göstermiş olsa bir süre sonra yükselmeye başladı ve ortalamada mevduat gelirleri de arttı. Şu anki durumda mevduat sahibi, yıllıklandırılmış olarak yüzde 18-19 bir getiri sağlayabiliyor.
"Yani geçen yıl 800 bin lirası olanın parası, bir yıl boyunca hiç dokunmadıysa 1 milyona doğru çıkmaya başladı" örneğiyle açıklıyor Erhan Aslanoğlu.
Pandemi döneminde sektörel ayrışmalar çok arttı
Restoranları, kafeleri kapatan, otellerin kapasitesini düşüren pandemi en çok hizmet sektörünü vurdu.
Bunun yanında insanlar evde oturdukça, mobilya, teknoloji cihazları gibi eşyalara talep arttı. Bu da sanayideki üretimi artırdı.
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, "Sanayi firmaları, genel anlamda imalat sanayi, oldukça iyi performans gösterdi. Çünkü evde kullanılan teknoloji ürünleri, mobilyalar, işlenmiş gıda vs.'ye talep arttı. Bu sektördeki işverenler ve sermaye sahipleri hem iç talepte hem de dış talepte ciddi bir kazanç elde etti" değerlendirmesini yaptı.
Aslanoğlu'nun açıklamasına göre büyük kayıplar yaşayan hizmetler sektöründe ise daha çok küçük ve orta ölçekli işletmeler ve buraların çalışanları olumsuz etkilendi.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sektörel ayrışmanın gelir ayrışmasına yol açtığını söyleyen Aslanoğlu şöyle devam etti:
Hizmet sektöründe özellikle daha düşük vasıflı işgücü, daha kolay iş kaybetti. Yaşan gelir kaybı daha fazla yoksullaşmaya iterken diğer taraftan bazı sektörlerin pozitif ayrışması, o sektördeki çalışanların gelirini sürdürmesine yol açtı.
Örneğin dünyada teknolojinin çok öne çıkmasıyla Elon Musk, Jeff Bezos gibi isimlerin servetleri katlandı. Bunun nedeni hem sattıkları ürünlerden elde edilen hasıla, hem de şirketteki hisselerinin çok değerlenmesi.
"Gelir elde eden değerlendirmeye çalışıyor"
Pîrî Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Aslanoğlu'na göre gelir elde edildikçe, insanlar bu geliri değerlendirmek de istiyor. Hisse senedi, emtia, konut, yüksek getiri veren ülkelerde fonlar, hatta kripto paralar yatırım alternatiflerinden birkaçı.
"Varlık balonlarının oluşmaya başladığı bir zamanda gelir daha da artıyor" diyen Aslanoğlu, dünyanın en üst gelir grubunun kripto varlıklara talebinin hayli yüksek olduğunu, Türkiye'de de benzer bir durum yaşanmış olabileceğini aktarıyor.
Dünyanın en büyük elektrikli otomobil üretici Tesla'nın şubat başında yaptığı açıklamada 1,5 milyar dolarlık Bitcoin satın aldıklarını ve yıl sonuna kadar kripto parayla ödeme kabul edebileceklerini açıklamasıyla bile Bitcoin'in fiyatı bir günde yüzde 14 yükselmişti.
Bir yıl önce 8 bin dolar civarında seyreden Bitcoin'in fiyatı 55 bin doları aşmış durumda.
ABD merkezli blokzincir analiz şirketi Chainanalysis'in verilerine göre şubat ve mart aylarında Türkiye'de kripto para alım-satım hacmi 26 milyar dolardı. Bu miktar, 2020'nin aynı döneminde 1 milyar doların biraz üzerindeydi.
Arslanoğlu'na göre bu varlıklara talebin bu denli yüksek olmasının nedeni fiyatının dolar bazında olması ve nominal biçimde artması. Dolayısıyla TL karşılığı da çok fazla yükseliyor.
"Herkes dip noktasından alıp en üst seviyesinden satmış olamaz ama aradaki süreçte ciddi bir TL bazında getiriye yol açan süreç de oldu" diyor ekonomi profesörü.
"Gelir artışı daha çok üretimden değil finansal varlıklardan"
Banka hesabında milyonları olanların artmasının üretimden çok yukarıdaki sebeplerden kaynaklandığını ifade eden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, "servet etkisi"ne de değindi.
Türkiye'de toplam mevduatların yarıdan fazlası döviz olduğunu hatırlatan Aslanoğlu, kurlardaki aşırı artışın bir servet etkisi de yarattığını belirtti.
Aslanoğlu, "Servetini daha çok döviz olarak tutan yerleşiklerin bu anlamda TL'nin değer kaybından ciddi bir gelir de yarattığını görüyoruz" diye konuştu.
"Üreterek gelir yaratımı"na örnek olarak imalat sanayini gösteren Aslanoğlu, "Ancak imalat sanayi de ekonominin yüzde 20-22'sidir. Kalan yüzde 60'lık hizmet sektörü çok büyük sıkıntıda. Tarımda da üretici, ciddi anlamda gelir kaybı yaşadı. Yani yaratılan gelirin yüzde 70-80 üretim tarafında değil" değerlendirmesini yaptı.
Dünyada milyarder sayısı yüzde 30 arttı
En saygın ekonomi dergilerinden Forbes'un, nisanda 35'inci kez yayımladığı "Dünyanın En Zenginleri Listesi"ne son bir yılda 660 kişi eklendi ve sayı 2 bin 755'e yükseldi.
Bu listenin yüzde 86'sı bir yıl öncesine göre daha zengin.
Hesaplamasında 5 Mart 2020'den bu yana hisse senedi fiyatlarını ve döviz kurlarını alan Forbes'un raporuna göre listeye ortalama her 17 saatte bir yeni bir milyarder eklendi.
Bu zenginlerin tamamının serveti bir yıl önceye göre 5 trilyon dolar daha fazla.
Musk'ın serveti birkaç ayda yüzde 513 arttı
Amazon'un kurucusu, 2021'de CEO'luğu bırakması beklenen Jeff Bezos, dünyanın en zengin insanı. Bezos'un 2020 sonunda 113 milyar dolar olan serveti 177 milyar dolara çıktı.
İkinci sırada yer alan Tesla CEO'su Elon Musk'ın ise net serveti 151 milyar dolar. 2020 sonunda bu miktar 24,6 milyar dolardı.
Pandemi süresince milyarder sayısının yüzde 30 yükseldiğini söyleyen Forbes, 2 bin 755 zenginin değerinin 2020 sonundaki 8 trilyon dolarlık değerinden 13,1 trilyon dolara çıktığını belirtti.
Sadece ABD'li milyarderlerin pandemi süresince gelirlerindeki artış, yaklaşık yarım trilyon dolar. Ülkede aynı sürede 40 milyondan fazla insan, işsizlik maaşına başvurdu.
En zengin 10 kişinin serveti Türkiye üretiminin yüzde 70'i
Londra merkezli insani yardım örgütü Oxfam'ın sene başında yayınladığı eşitsizlik raporuna göre ise dünyanın en varlıklı 10 insanının serveti, pandemi döneminde 540 milyar dolar arttı.
Bu, Türkiye'nin bir yıllık ekonomik üretiminin %70'ine denk geliyor.
Oxfam'ın raporunda "Gezegen üzerindeki en zengin 1000 kişi Covid-19 nedeniyle yaşadıkları kayıpları sadece 9 ay içerisinde telafi edebilirken, dünyanın en yoksullarının ekonomik olarak toparlanması on yıldan fazla sürebilir" denildi.
Aşırı yoksul sayısı 200 milyonu geçebilir
Dünya Bankası'nın Ekim 2020'de yayınladığı rapora göre ise Kovid-19 pandemisi nedeniyle, hâlihazırda 115 milyon olan aşırı yoksul sayısı, 2021'de 88 milyon kişi daha artabilir.
Günde 1,90 doların altına geçinmeye çalışanları kapsayan "aşırı yoksulluğun", dünya nüfusunun yüzde 9,1'i ila yüzde 9,4'ünü etkilemesi bekleniyor.
Dünya Bankası Başkanı, David Malpass, ekimde yaptığı açıklamada "Pandemi ve küresel resesyon, dünya nüfusunun yüzde 1,4'ünü aşırı yoksulluğa itebilir" demişti.
Rapora göre aşırı yoksulların yüzde 82'sinin orta gelir düzeyindeki ülkelerde olacağı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler, pandemiden sonra küresel yoksulluğun önlenmesi için gerekli önlemler alınmazsa pek çok ülkedeki yoksulluk ile ilgili ilerlemelerin 3 ila 10 yıl geriye gideceğini öngörüyor.
© The Independentturkish