Edebiyat dünyasının önemli isimlerinden Stefan Zweig’in tüm hayatı, birleşik bir Avrupa hayali ile geçmiş ve ne yazık ki bu düşü kuran bir insan olarak kıtasında iki dünya savaşı görmüştü.
Zweig, Dünün Dünyası adlı kitabında, ülkelerin sınırlarının anlamsız olduğunu anlatmış, vize politikalarının hayatlara girdiği dönem itibariyle insanların birbirlerinden uzaklaştığından ve düşmanlar yarattığından bahsetmişti.
Haksız değil Zweig, insan bilmediği şeyden korkar. Eğer bir düşman yaratmak istiyorsanız, öncesinde onu gizemli kılmalısınız; uzaklaştırmalısınız kendinizi ve topluluğunuzu başka, düşman yaratma istediklerinizi başka kılmalısınız.
Kısacası bir metafor olarak araya bir duvar çekmelisiniz.
Bu metaforun gerçek anlamıyla kullanıldığı zamanları okurken bile şaşırıyorduk. Nasıl olur da, Almanya gibi bir ülke tam ortasından koca bir duvarla ayrılabilirdi…
Bizim jenerasyonun insanları daha o dönemleri içselleştiremeden, günümüzde, bu akıl almaz güvenlik politikasını uygulamak isteyen biri daha çıktı.
Facebook’ta gördüğü yalan haberlerle zihni manipüle olan Amerikan toplumu, emlak kralından başkan türetince, O da çimento ve betonla güvenlik politikası inşa etmek istedi.
Trump’ın duvar fikrini nasıl geliştirdiği konusunda çeşitli iddialar var. Bunların içinde bir tanesi var ki, o da aslında Donald Trump’ın ne denli makyavelist olduğunu gözler önüne seriyor.
Donald Trump’a Twitter kullanmayı gösteren eski Twitter danışmanı Justin McConney (ki sonrasında pişman olduğunu açıklayacaktı) bir Netflix belgeselinde şu açıklamayı yaptı:
Trump, Twitter’da her attığı tweet'in etkileşimlerine bakardı. Hatta öncesinde biz ekipçe kurgusal içerikler hazırlardık ve reaksiyon ölçülerdik. Bir gün çıkıp Meksika sınırına duvar örme tweet'i atmayı önerdi. Ardından, atılan tweet o zamana kadar alınan en yüksek erişimi aldı. Trump o günden sonra, Meksika ve duvar ilişkisini seçimleri kazanan süreçte bir katalizör olarak kullandı.
Evet, yanlış duymadınız, atılan tweet'ten aldığı etkileşimle devlet politikaları belirleyen bir siyasi figürle karşı karşıyayız.
Öyle ki, kendisi de tarihe “Twitter’dan Dışişleri Bakanını kovan lider” olarak geçecekti zamanla.
Donald Trump, 2015 yılındaki seçim çalışmaları sırasında, Meksika-Amerika sınırına duvar örmekten bahsetmiş, “Çok güzel bir duvar öreceğiz. Bunu da Meksika ödeyecek. Bu söylediklerimi yazın bir kenara” demişti.
Trump başkan seçildikten sonra, Meksika ile yaptığı bir dizi ticari anlaşmayı da kamuoyuna Meksika duvarının parasının ticaret yoluyla dolaylı ödeneceği şeklinde açıklamıştı.
Ardından, beton duvarın büyük maliyeti için Demokratları ikna etmek istemiş ve para talep etmişti. Hatta bu kriz, Amerika’da hükümetin kapanmasına ve bir haftaya yakın bir süre devlet kurumlarının işleyememesine neden olmuştu.
Bugünlerde Trump’ın “sınır duvarı” tartışmalarının merkezinde yer alan Orta Amerika Göçmen Kafilesi, 2017 yılında orijinal adıyla Viacrucis del Migrante olarak kurulan, Sınır Tanımayan İnsanlar tarafından örgütleniyor.
Honduras, Guetamala, Nikaragua ve El Salvador’dan yola çıkan kafileler ülkelerindeki yoksulluk, çatışma veya politik baskıların sonucu, kuzeye doğru yaklaşık 5 bin kilometre yürüyerek Meksika-Amerika sınırından Amerika’ya iltica etmeyi umuyorlar.
Bununla birlikte Trump, özellikle Guetamala, Honduras ve Nikaragua gibi ülkeleri, yürüyüşü durdurmadıkları takdirde Amerikan yardımlarını kesmekle tehdit etti.
24 Aralık 2018’den bu yana göçmenler, Tijuana’da geçici barınaklarda bekletiliyor ve iltica işlemleri ABD sınırının dışında, Meksika içinden işleme konuluyor.
Bu süreçte yaşanan çatışmalarda, ABD polisi mültecilere biber gazıyla karşılık vererek grubun sınıra yaklaşmasını engellemeye çalışıyor ve zaman zaman istenmeyen görüntüler yaşanıyor.
Bu yaşanan sıkıntının en acı faturasını ise göçmen çocuklar ödüyor. Amerika Devleti çocuklar için özel misafirhaneler inşa etse de, sadece bu dönemde yaşanan çocuk ölümleri dünya kamuoyunun dikkatini çekti.
Hatta biz Independent Türkçe için Amerika’da yaşayan Meksikalılarla konuşurken, o kadar şanslı olmayan üç yaşında bir göçmen çocuk, ABD sınırında tek başına ağlarken bulundu.
ABD Sınır Devriyesi'nin, Teksas'taki Rio Grande Vadisi'nde tek başına ağlarken bulduğu 3 yaşındaki çocuğun ayakkabısına ismi ve bir telefon numarası yazılmıştı.
Early this morning, #USBP Agents found a 3-year-old boy alone and crying in a corn field in TX. He had his name & phone numbers written on his shoes. #CBP is attempting to reach his family. We believe the boy was with a larger group that ran when they encountered Agents. pic.twitter.com/0s0zwmFxih
— CBP (@CBP) 24 Nisan 2019
Biz bu dosya ile şunu yapmak istedik;
Trump, madem ki bir duvarı metafor olarak görmeyip, ciddi anlamda güvenlik politikasının merkezine koydu, biz de bu güvenlik politikasının etkilediği insanlarla konuşup, onların hayatlarından metaforlar yaratalım.
Kimdi bu topluluk;
Silikon Vadisi’nin Meksikalı komşuları
Dünyanın dört bir yanından insanlara kapısını açan bu özel bölgeyi, hemen yanı başında 5 dakikalık mesafede, tamamı Meksikalı göçmenlerden oluşan özel bir mahalle kuşatıyor.
Bu dosyayı hazırlarken, başlığı da attığım gibi bu mahallenin insanları ile konuşacaktım.
Öyle de yaptım…
Bir dişçi, bir öğrenci ve bir garson ile konuştum.
İlginç bir şey de oldu ve ben daha bu dosyayı yazmadan, notlarımı dağınık bir halde bir not defterinde tutarken, Facebook’un yıl içindeki en büyük yarışması olarak kabul edilen ve dünyanın dört bir yanından yazılımcıların gelip yarıştığı Facebook Hackhaton sonlandı.
Takipte olduğum organizasyonun şampiyonu Silikon Vadisi’nde yaşayan bir Meksikalıydı.
Adeta Trump’ın örmeye çalıştığı duvara, Mark Zuckerberg’in verdiği bir cevap niteliği taşıyordu bu detay!
Ve Silikon Vadisi’nin Meksikalı komşularıyla konuşmanın ardından, Hackhaton’un şampiyonu Meksikalıyla da görüştüm.
Amerika çok büyük bir ülke, her bir eyaletin, hatta bölgenin tamamıyla bambaşka ülkeler ve topluluklar olduğunu herkes bilir, ama Kaliforniya eyaleti çok kültürlülük konusunda dünyanın en önemli merkezlerinden bir tanesidir.
Dünyada, dünya mutfağı bakımından metrekareye en fazla restoran düşen lokasyonu olması, bazı şeyleri açıklıyor aslında…
Ortak bir amaç doğrultusunda bir araya gelebilen ve farklılıkların aslında zenginlik olduğunu idrak eden insanların yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz.
İşte, bu bölgenin Meksikalı komşularını dinlemek faydalı olabilir düşüncesiyle sözü onlara vermek istedim.
Malum bu insanlar ülkede istenmeyen kişiler.
Ve akrabalarıyla aralarına kocaman bir beton duvar girecek. (Bu arada Demokratların hamlesiyle duvar beton değil de demir olacakmış. Demokratların bir arada yaşama kültürüne katkısı ne muhteşem ama!)
Bir arada yaşamaya inanan bir öğrencinin çığlığı
“Birlikte yaşamamıza izin vermeyen politikacıların çocukları ile aynı okullarda okuyoruz.”
Vianney Munoz 16 yaşında bir öğrenci. Ekonomik olarak Meksikalı akranlarına nazaran iyi bir konumda oluşu nedeniyle Amerikalı arkadaşlarıyla benzer şartlarda eğitim alıyor.
Munoz, “Bu toplumun değişmesini sağlayacak bir şeyler yapmazsak, bu politikaların sonucunda daha korkunç bir toplum bizi üzebilir. Birlikte yaşamamıza izin vermeyen politikacıların çocukları ile aynı okullarda okuyoruz ve gelecekte onlar da söz sahibi olacaklar!” diyor ve ekliyor:
Ben burada büyüdüm. Adapte olmaktan öte, biz burada yaşayanlar ortak bir kültür oluşturduk. Kim buralı kim değil bunu kim belirleyebilir!
Kendisinin başına bir ırkçı saldırı gelip gelmediğini sorduğumda 16 yaşındaki Vianney şu yanıtı veriyor:
Benim başıma şu zamana dek kötü bir şey gelmedi, ama yakın arkadaşlarım başta olmak üzere birçok kişinin başına gelen hikayeleri biliyorum. Ve bu durum her geçen gün artmakta! Bu durum için bir şeyler yapmalıyız.
“Amerikalı komşularınızla, Trump'ın politikaları arasında bir fark var mı?” diye sorduğumda ise şu cevabı veriyor:
Tanıyabileceğiniz en mütevazi ve yardımsever insanlar olduğumuzu düşünüyorum. Aslına bakarsanız Trump'ın neden suçlayıcı bir dil kullandığını anlamadık. Komşularımız da bizi çok iyi tanıyorlar ve onlar politikacılar gibi konuşmuyorlar.
Meksikalı garson kendi geleceğinden çok Amerikalıların geleceğinden endişe ediyor!
Esmeralda Frausto, 33 yaşında ve sadece orta yaşlı insanların ve Meksikalıların olduğu bir yerde yaşıyor. Bir Meksika restoranında garsonluk yapıyor.
Meksika sınırına yapılması muhtemel duvarın kendisini etkilemeyeceğini düşünüyor, ama endişesi sınırın öte yanında kalanlarla ilgili.
Akrabalarıyla arasında bir duvarın olmasının ekonomik, sosyolojik sorunlarının haricinde psikolojik olarak bir kopuş yaşatacağını düşünüyor.
Her ne kadar okuduğu haberler, izlediği televizyon programlarında bu duvarın adım adım geldiğini görse de, akrabalarıyla arasına bir set geçirilmeyeceğine dair inancını koruyor ve şöyle konuşuyor:
2019 yılında yaşıyoruz ve insanların arasına duvar çekemezsiniz. Bu çağ dışı bir fikir.
“Kesinlikle ben bu ülkenin bir parçasıyım. Ben yıllardır bu ülkede yedim, içtim, gezdim. Hala da bu ülkeye vergi veriyorum” diyen Esmeralda Frausto, sözlerine şöyle devam ediyor:
Ben bu ülkedeki geleceğimden endişelenmiyorum, ama bu ülke renklerini yavaş yavaş kaybedecek gibi duruyor. Bu da tüm Amerikalıları etkileyecek bir şey olacak.
Amerikalılar ile Meksikalılar birbirinin ayrılamaz bir parçası haline geldi
51 yaşındaki diş hekimi Manuel Munoz’la ailece geldikleri Meksika restoranında konuşuyoruz.
Munoz, “Tarihe baktığımızda, hangi dönemde bu tarz duvar misali, ayrıştırıcı bir politikanın başarılı olduğunu gördünüz?” diye soruyor.
Munoz sözlerine şöyle devam ediyor:
Ticaretin yüzyıllardır sürdüğü iki toplumun arasına duvar çekemezsiniz. Çekmeye çalışırsanız da bunun sonuçlarına, başta ekonomi olmak üzere katlarsınız.
Birlikte yaşadıkları komşularıyla harika bir uyum içerisinde olduklarını ifade den Munoz, Meksikalıların Amerikalılarla evlendiğini, birlikte işler kurduğunu ve gelecek nesillere zengin, hibrit bir kültür emanet ettiklerini düşünüyor.
Facebook yılda bir kere Hackathon düzenliyor
Hackathon, bilgisayar programcıları, grafik tasarımcıları, arayüz tasarımcıları ve proje yöneticileri de dahil olmak üzere, katılanların yoğun bir şekilde yazılım projelerinin geliştirilmesi amacıyla diğer takımlar ile rekabet içerisinde bulunduğu bir yarışma son tahlilde.
Facebook’un bir nevi yetenek avcılığı da yaptığı bu yarışmayı bu sene Meksikalı bir ekip kazandı. Meksikalı ekibin Human to human ismini verdiği proje, dünya üzerindeki tüm göçmenlerin hayatını kolaylaştırmayı amaçlayan bir yazılım.
Şampiyon ekibin başındaki isim Meksikalı Ivan Lozano, dezavantajlı grupların kendi ülkelerinden uzakta yaşamasını biraz olsun kolaylaştırabilmek adına arkadaşlarıyla Human to human yazılımını gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.
Trump’ın örmek istediği duvara delik açan bu uygulamanın Facebook ekosisteminde ödüle değer görülmesi de, tekno-iyimserlik pompalayan Mark Zuckerberg’in en azından duvar konusunda da görüşünü ortaya koyuyor.
Amerika-Meksika sınırı özetle;
Amerika-Meksika sınırı toplam 1,954 mil (3,145 km) uzunluğunda. Sınırın 653 millik bölümünde hali hazırda bariyer, duvar veya boyu 18 feet’i geçen demir tel örgüler bulunuyor.
Bu bariyerlerin çoğunu ise 2006 yılında Güvenli Tel Örgü Yasası (Secure Fence Act) ile George W. Bush inşa etmişti. Sınır boyunca toplamda 30 kontrol noktası ve 25 yasal giriş kapısı bulunuyor.
Sınırın ABD kısmı boyunca, çöl arazisi, dağlık ve kırsal alanlar olduğu gibi, San Ysidro ve El Paso gibi şehirler de yer alıyor.
Ve her yıl milyonlarca Meksikalı bu sınır hatları üzerinden işlerine, evlerine, akrabalarına gidiyor ve dönüyor.
Silikon Vadisi'nin Meksikalı komşuları - Facebook'un Meksikalı Şampiyonu yazısını bir Güney Afrikalı ile bitirmek garip duracak, ancak ünlü komedyen Trevor Noah’ın Netflix şovunda kurduğu bir cümle, bizim yazmaya çalıştığımız yazının da özeti gibi aslında.
Noah diyor ki;
“Eğer göçmenlerin gitmesini istiyorsanız, yemeklerinin de bu ülkeden bir daha yenmeyecek şekilde gitmesine razı olmalısınız. Eğer biri göçmen karşıtı söylemde bulunuyorsa Meksika yemekleri yememeli. Taco yememeli! Baharatlı yemeklere veda etmeli. Göçmen yoksa baharat da yok! (baharatı hem mecazi anlamda hem de gerçek anlamıyla kullanıyor)
Eğer göçmenler giderse yiyeceğiniz tek şey patates olur. Sadece patates, hem de baharat veya sos olmaksızın sadece haşlanmış patates!”
© The Independentturkish