Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ''Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 33. ayında 3'üncü büyük ekonomik krizini çıkararak siyaset tarihine geçti. Geçen hafta yaşanan kriz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen keyfiliğin kendi eliyle çıkardığı bir krizdir'' dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Davutoğlu, ekonomi kurmaylarıyla birlikte "Ekonomi Değerlendirme Toplantısı"nda basın mensuplarıyla buluştu.
''Küresel ekonomi toparlanır, piyasalar olumlu gelişmelerle rekor üstüne rekor kırarken, 84 milyon vatandaşımız, parti içi hesaplaşmanızın üzerine yüklediği bedelleri ödemek zorunda kalıyor" diyen Gelecek Partisi lideri, "22 Mart krizinin ülkeye ilk maliyeti 525 milyar Türk Lirası (TL) olmuştur. Yıllık ilave 150 milyar TL faiz yükü de kapıdadır'' ifadelerini kullandı.
''Özgür basın yok, ekonomi konuşulmuyor''
2001 krizinde bütün televizyonların aylarca krizi tartıştığını hatırlatan Davutoğlu, ''Herkes, Türkiye'nin kaderini çizecek olayın bu olduğunu biliyordu. Bugün bunları tartışacak, derin yoksullaşmanın sebeplerini ortaya koyacak basın yok. Merkez Bankası Başkanı'nın değiştiği gün İstanbul Sözleşmesi'nden çekiliyor, onun konuşulması isteniyor. Aynı günlerde fırsatçılık olarak önemli yeşil alanlar bazı vakıflara devrediliyor. Bu da bu krizin gölgesi altında kalıyor. Kanal İstanbul'un bakanlık onayı bu hafta içinde geçti. Şehrin kaderi değişiyor ama özgürce bunu tartışacak ortam yok. Krizi bazı şeyleri karartacak bir fırsat olarak görüyorlar'' şeklinde konuştu.
''Birileri kısa yoldan zengin olmaya çalışıyor, bundan büyük vicdansızlık olamaz''
'''Bu toz duman içinde birileri kısa yoldan zengin olma hesapları yapıyorlar. Bundan daha büyük bir vicdansızlık olamaz" diyen Davutoğlu, "Halk, yaşadığı gerçekliği biliyor. Seçim sandığı göründüğünde halkın meseleyi nasıl derinden hissettiği fark edilecek'' dedi.
Başbakan olduğu dönemde mal beyanını ilçe başkanlarına kadar indirmeye çalıştığını hatırlatan Davutoğlu, ''İnsanlar elinin emeği dışında bir şey kazanmadığını görecekti. Öyle olduğu zaman genç nesiller siyaseti zenginlik aracı olarak değil kamu hizmeti görürler. Hiçbir meslek icra etmemiş, partide bir yer edinmiş olmakla kariyer edinen bir nesil türedi. Ben onların önlerini kesmek istedim. 'Siyasi Ahlak Yasası' dedik. Nepotizme karşı seferberlik başlattık. Başbakanlığı bırakmam için, bu yolla zenginleşenlerin ortak işbirliğiyle aleyhime kampanyalar yürütüldü'' ifadelerini kullandı.
''Cumhurbaşkanı, AK Parti içindeki ekiplerin mücadelelerinden kendisini sağlama almaya çalışıyor''
Davutoğlu, şunları söyledi:
''Spekülasyon olarak söylemiyorum. Herkes bilir ki son 2 yıldır Berat Albayrak- Naci Ağbal arasında mücadele yürüyordu. Son 4 yıldır AK Parti'de geleceğe dönük güç ve koz biriktirmeye çalışılıyor. Bir ekip bir başka ekipten rövanş almak üzere MB Başkanı değişimi başlatan bir süreç başlattı. Hiçbirinin ekonomi bilgisi de öngörüsü de varsayımı da hedefi de yok. Cumhurbaşkanı da bu ekiplerin mücadelelerinden kendisini sağlama almaya çalışıyor. O gün hangisi işe yarıyorsa onu öne çıkıyor, piyon gibi, işi bitince kenara alıyor. Ama sonunda tükenen kendi imajı ve itibarı. Parti içindeki mücadele tırmanacak. AK Parti kongresi bu mücadeleyi barındırdı. Kabine değişikliği de iktidar içi mücadelenin yansıması olacak, ehliyet ve liyakatın değil. Felaketin oluşmasında payı olanlar başka makamlarda korunacak''
''Bahçeli, Ecevit'i nasıl yalnız bıraktıysa yine yapabilir''
Erken seçim tartışmalarına da değinen Davutoğlu, ''Türkiye'de erken seçim olmayacak diyenler genelde yanıldılar. Türkiye'nin bir dönemi suhuletle tamamlayan bir dönemi yok. Bahçeli 2001'de iktidarı paylaştığı Ecevit'i nasıl yalnız bırakıp enkazdan kendini çektiyse aynısını yapabilir. Tek korkusu meclis dışında kalmaktır. AK Parti de MHP'de yolsuzluk ve ekonomik çöküntü gölgesinde seçime gitmek istemezler ama seçime gitmek zorunda kalabilirler'' şeklinde konuştu.
''Faiz lobisi diye etraflarını suçlayanlar tablodan memnunlar mı?''
Eski Borsa İstanbul Başkanı Tuncay Dinç de toplantıda söz aldı. Merkez Bankası'nın bir kriz halinde olduğunu belirten Dinç, "kullanabileceği rezervler elden çıkarıldı. Sorumlularının muhakkak bunun hesabını vermesi gerekiyor. 90'lı yıllarda mali disiplinden çok büyük taviz verilmişti. Bu sebepler nedeniyle Türkiye, bütçe ve cari açık ile karşı karşıya kalmıştı. Yine aynısını yaşıyoruz. AK Parti iktidarı, Türkiye'yi maalesef geçmişe döndürüyor. Türkiye, Avrupa'da birinci en yüksek faizde. Dünyada yedinci sıradayız. Bir zamanlar faiz lobisi diye etrafındakini suçlayanlar bu tablodan memnunlar mı" dedi.
''22 Mart'taki döviz kriziyle kaybolan parayla 1,5 milyar insan aşılanabilirdi''
Gelecek Partisi'nin Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota ise döviz artışlarının vatandaşı, kamuyu ve Merkez Bankası'nı da vurduğunu belirtti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte, iç borçlanmanın arttığına değinen Davutoğlu, "Rota, AK Parti'nin yönetimi ele aldığı 2002 yılından 2011 yılına kadar 99 ayda iki katına çıkan kamu borcu, 2011 ile 2018 arasında 89 ayda iki katına çıkıyor. Berat Albayrak'ın görev aldığı 2018 Haziran ile 2020 Kasım arasındaki sürede de 28 ayda iki katına çıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.
22 Mart'taki döviz kriziyle kaybolan kaynakla 1,5 milyar insanın aşılanabileceğini söyleyen Davutoğlu, "Bunun ekonomik acısını ileride hissedeceğiz. Merkez Bankası başkanı faiz indirmeyeceğini söylüyor. Bir şey değişmeyecekse bu parayı neden kaybettik" ifadelerini kullandı.
''Ağbal, işini doğru yapmaya çalışıyordu, 3 ay tahammül ettiler''
Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, Türkiye'nin 2018'den bu yanan finansal bir kriz yaşadığını belirterek Türkiye'nin bu krize Cumhurbaşkanı ve Berat Albayrak eliyle girdiğini savundu.
Özcan, şunları kaydetti:
"Bu krizin bedelini ödemeden bir sonraki aşamaya geçmek mümkün değil. Bedeli ödememek için de daha yanlış işler yapmaya başladılar. Zorla faizleri düşük tutma, daha yüksek krediler vermek, hibe vermek yerine daha hızlı biçimde milleti borçlandırmak gibi… Bir sürü yanlış şeyler yaptılar. Bedeli ödedikleri zaman neyle karşılaşacaklarını çok iyi biliyorlar. AK Parti-MHP koalisyon iktidarı hızla eriyor. Naci Ağbal gibi işini doğru yapmaya çalışan bir bürokrata 3 ay tahammül edebilirler. Çünkü doğrular yapılmaya başlandığında bu siyasi erime hızlanarak devam edecek."
© The Independentturkish