"En yakın müttefiklerimizle görüştüm. Askeri darbe kabul edilemez. Herkese diplomatik dille yaklaşacağız. Suudi Arabistan'ı yalnız bırakmayacağız"
Bu sözler tartışmalı olayların ardından göreve başlayan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden'a ait.
Seçildikten sonra Dışişleri Bakanlığı'nı ziyaret eden ve burada yaptığı konuşmayla "Amerika geri döndü, diplomasi geri döndü" mesajı veren Biden her alanda diplomatik kurumları daha fazla kullanacağını ve uluslararası ittifak ilişkilerini önemsediklerini söyledi.
Verilen mesajların yanı sıra alınan kararlar da oldu. Bunların başında ise Yemen'de devam eden iç çatışmaya ilişkin yıllardır Suudi Arabistan'a verilen ABD desteğinin kesilecek olması oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Biden, bu konuda yaşanan savaşın artık bitmesi gerektiğini belirterek, "Vaadimizi yerine getirebilmek için Yemen'deki savaşta operasyonlara sağlanan tüm Amerikan desteğini, ilgili silah satışları da dahil olmak üzere sonlandırıyoruz" ifadelerini kullandı.
Yeni ABD Başkanı açıklamalarıyla, dış siyasette özellikle Ortadoğu'da yapacak değişikliklerin de işaretini verdi.
Bu beraberinde Ortadoğu'da bazı değişiklikleri yaşanması anlamına geliyor. Özellikle Yemen kararı bölgedeki dengeler değişeceğe benziyor.
Alınan kararın başta İran olmak üzere Ortadoğu'ya etkilerini uzmanlar, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Uzmanlar, Trump'ın aksine Biden yönetiminin Ortadoğu'da denge politikası stratejisi izleyeceği görüşünde.
"Ekonomik olarak zorda olan İran'ın elini güçlendirecek"
İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni'ye göre karar, ABD'nin artık gereksiz yere askeri alanda güç kullanmaktan vazgeçtiğinin bir göstergesi.
Trump'ın, başkanlığı döneminde Şii-Sünni çatışması ile İsrail'i rahatlatma siyaseti izlediğini hatırlatan Köni, "Aslında Trump Ortadoğu'dan çıkmak istiyordu ama İsrail lobisi bırakmadı. Biden yönetimi bu siyasetten vazgeçiyor ve bunu sessizce uygulamaya başlayacaklar" dedi.
Biden'in aynı politikayı İran için de uygulayacağını kaydeden Köni, "Ortadoğu bir sakinleşme boyutuna girecek. Kararın İran'a etkileri olacaktır. Ekonomik anlamda zorda olan İran, bir sıkışma içerisindeydi ve gücünün bir bölümünü de Yemen'e aktarıyordu. Bu Tahran yönetiminin elini güçlendirecek" diye konuştu.
İsrail'in baskılarına rağmen ABD'nin USS Nimitz uçak gemisini geri çektiğini aktaran Köni, yeni yönetimin içindeki Yahudilere dikkati çekerek şunları söyledi:
"Biden yönetiminde orta sol dediğimiz gruplar ki bunların arasında Yahudiler de var. Bunlar artık Ortadoğu için çok büyük harcamalar yaparak kaybetmek istemiyor. Çünkü içerdeki ekonomiyi bu şekilde düzeltmeleri mümkün değil. Karar içerdeki ekonomiyi düzeltmenin başlangıç noktalarından biridir. Gereksiz askeri harcamalar minimize edilmek isteniyor, uygulanan model budur."
"ABD, bölgeyi dengelemek ve itibarını yeniden tesis etmek istiyor"
Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney ise Donald Trump döneminde Suudi Arabistan'a açılan kredinin yanlış olduğunu savundu.
Güney, yeni yönetimle birlikte alınan kararın sürpriz olmadığını görüşünde.
Ortadoğu'daki dengeler açısından nükleer anlaşma çerçevesinde İran'a yönelik bir açılımın beklendiği dile getiren Güney, "Biden, Trump döneminde Suudilere verilen o aşırı desteği bir nebze düşürmek istiyor. Bu, Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) verilen desteği de içeriyor. Bir müddet sonra bunu BAE içinde göreceğiz" ifadelerini kullandı.
Trump'ın Filistin ve Yemen meselesinde Suudi ve BAE lehine oluştuğu desteğin hem içeride hem de dışarıda rahatsızlığa neden olduğunu kaydeden Güney, "Aynı zamanda bununla İran'a da bir mesaj verilmek isteniyor. Bu taktiksel bir girişim ve ABD bölgede bir dengeleme ihtiyacı içerisinde. Ama bu İsrail'in güvenliğini zedeleyecek bir biçimde değil de daha çok Ortadoğu'da dengeleri düzenli hale sokacak bir çaba şeklinde olacak" diye konuştu.
Kararı Filistin meselesinde iki devletli çözüme geri dönmek ve İran'a yakınlaşmanın bir parçası olarak da değerlendirmenin mümkün olduğunu ama Obama yönetimindeki ABD-İran ilişkileri seviyesi şeklinde bir yakınlaşma olarak okumamak gerektiğinin altını çizen Güney, şunları kaydetti:
"ABD dengeleyici hamlelerle bölgedeki itibarını onarmak, düzeltmek istiyor. Biden, Suudi ve BAE'ye verilen aşırı desteği sınırlayarak İran'a göz kırparak onu masaya çekmek istiyor. Çünkü Suudi ve BAE, Trump yönetiminden aldıkları aşırı destekle bölgede inanılmaz maksimalist bir politika izliyordu. Karar bu anlamda olumludur. Sonuç olarak, alınan kararın esas amacı bölge politikalarını dengelemek ve ABD'nin itibarını yeniden tesis etmektir. ABD'de yönetimler, onların uygulama biçimi ve retorikler değişebilir ama esas hedefler değişmiyor. Bunu unutmamak lazım."
"Biden'ın etkili bir şekilde Körfez, Mezopotamya ve Arap Yarımadası'na girme arzusu var"
Emekli Büyükelçi Umut Arık ise alınan kararda Dışişleri Bakanı Antony Bliken'in etkisine dikkati çekti.
Bir dönem Türkiye'nin Suudi Arabistan Büyükelçiliği görevinde bulunan Arık, Yemen'deki Husiler ile hükümet güçleri arasındaki mücadelede Suudi Arabistan faaliyetlerinin başından beri ABD tarafından hoşnutlukla karşılanmadığını ifade etti.
Kararda bazı al-ver dengelerinin yanında ABD'nin bölgede fazla güç elde eden Suudi Arabistan'ı biraz geri çekerek hizaya getirmek istediğini iddia eden Arık, "Biden yönetiminin Körfez, Mezopotamya ve Arap Yarımadası'na daha etkili bir şekilde yeniden girme arzusu var. Ama Trump'ın aksine daha olumlu bir yaklaşımın içinde olacaklardır" değerlendirmesinde bulundu.
Netice itibariyle alınan kararın İran'a olumlu etkilerinin olacağını düşündüğünü ifade eden Arık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biden'ın Suudi Arabistan'ı dengelenmesi meselesi tabii ki İran ile ilgilidir. Hürmüz Boğazı bakımından da oradaki kontrollerde çok büyük değişiklikler olmamakla beraber baskının hafiflediğini de görüyoruz. Yani yeni yönetimin İran'a biraz daha olumlu bir yaklaşımı söz konusu olacak."
Yeni yönetimin Irak, Suriye ve Türkiye'ye olası etkilerini de değerlendiren Arık, sözlerini şöyle tamamladı:
"Trump'a nazaran Biden'in bu ülkelere etkisi daha fazla olacak. Özellikle Ankara'yı daha olumsuz etkileyebileceği anlaşılıyor. Ancak bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugüne kadar Ankara'nın göz ardı edildiği politikalar başarıya ulaşmadı. Dolayısıyla bundan sonra da politika yürütenler için olumlu sonuç vereceğini düşünmüyorum."
"Irak benzeri bir model Yemen içinde uygulanabilir"
Trump sonrası Biden'ın Ortadoğu'da izleyeceği siyasetin İran'ın lehine olacağı görüşünün birçok kesim tarafından dile getirildiğini belirten siyaset bilimci ve Ortadoğu uzmanı Arif Keskin, benzer görüşün daha önce BAE, Suudi Arabistan ve İsrail tarafının da dile getirdiğini söyledi.
Yemen'de sürdürülen savaşın her geçen gün daha derinleştiğine dikkat çeken Keskin, "Toplumun büyük kesimi savaşın bir an önce durmasını arzu ediyor. Bunun nasıl yapılacağı ve hangi yöntemlerle olacağı konusunda ciddi tartışmalar yaşanıyor. Mesela Biden'in Yemen konusunda net bir politikası görünmüyor. Tamam Suudilere silah satışını durdurdun ama Yemen'in iç siyasetini dönüştürmek için nasıl bir yol haritası izlenecek, Yemen nasıl dönüştürülecek? İran ve Husilerin daha fazla güçlenmesi iç çatışmaları daha fazla derinleştirmeyecek mi? Doğrusu bunların hepsi meçhul" ifadelerine yer verdi.
Keskin, Husiler, hükümet ve El Kaide arasında fiilen üçe bölünmüş Yemen'de iç savaşın durdurulmasının çok zor olduğunu söyledi.
"Yemen, Biden'in hesap ettiğinden daha karmaşık bir noktada. Politika üretilecekse hem iç dengeler hem de Ortadoğu'daki dengeleri hesaba katarak plan yapılmalı" diyen Keskin, Suudi Arabistan'ın sınırlandırılmasının daha çok İran'a yarayacağını belirterek, devamında şunları kaydetti:
"Bir kısım İranlı yorumcular, Biden'in kararını Tahran yönetimi için bir fırsat olarak değerlendirdiler. Husiler de kararı çok olumlu karşıladı ve muhtemelen önümüzdeki süreçte kazanımları kabullenilecek. Husiler de bir taraf olarak masaya oturtulacak. Irak benzeri bir model Yemen için uygulanabilir. Bu İran'ın işine yaracak bir gelişmedir. Çünkü zaten Irak, Suriye ve Lübnan'da nüfuz sahibi. Yemen'deki nüfuzunu da iç savaşa harcıyordu. Dolayısıyla karar İran'ın bölgede daha da güçlenmesine neden olacak. Önümüzdeki süreçte Irak benzeri bir model Yemen içinde uygulanabilir."
Husilerin Yemen'de elde ettiği kazanımların ABD tarafından kabullenme ihtimaline de değinen Keskin, sözlerini şöyle tamamladı:
"İran destekli Husiler ile resmi bir müzakere süreci başlatılabilir. Bu da onları meşru kılacak bir girişim olur. Bu aynı zamanda yeni bir Yemen'in kurulması anlamına da gelir. Nasıl ki İran daha önce Irak'taki nüfuz alanı tescillediyse Yemen'de de benzerini yapacaktır. Önümüzdeki sürecin hem Yemen hem de bölgemiz açısından çok zor geçeceği söylemek yanlış olmaz."
© The Independentturkish