2014 yılında belde statüsünü kaybederek köye dönüşen Kılıçkaya'da Ağustos 2020'de kurulan SS. Kılıçkaya Köyü Kadın Girişimi, Üretim ve İşletme Kooperatifi üyesi Ayşe Katkat, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada tarım, sebze meyve, yöresel üretim biçiminin yaşatılması ve geliştirilmesi, yöreye özgü yeni ürünler geliştirerek köy halkının ve köyün yaşam standardını yükseltecek ekonomik, sosyal, kültürel faydalar sağlanması amacıyla kooperatifi kurduklarını söyledi.
"İstanbul'da yaşayan emeklileriz. Eşimle birlikte haziran ayında köyümüze geldik" diyen Katkat, "İstanbul'da tüketim kooperatifleriyle olan bağımızdan kaynaklı da büyük şehirlerde yaşayanların gerçek doğal gıdaya ulaşma isteklerini ve özellikle yöre insanımızın kendi yöre ürünlerine yönelik yoğun taleplerini bildiğimizden köyümüzde böyle bir girişime başladık" açıklamasını yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Geriye göç sağlamayı hedefliyoruz"
Kooperatifle birlikte yaratılacak istihdam ve üretimin geliriyle köylünün dışa göçünün bir nebze azalacağını düşündüklerini belirten Katkat şunları söyledi:
"Kooperatifle birlikte, halkın tekrar üretime başlayacağını, geri göçün sağlanabileceğini düşünüyoruz. Gurbette yaşayan köylülerimiz, kooperatifin kurulmasıyla birlikte, atıl duran tarlalarının kullanım hakkını, ekilip biçilmesi amacıyla kooperatife devrediyorlar. Kooperatif sayesinde daha çok üretimle özellikle kadın emeğinin değerleneceğini, hane halkının ve köyün kalkınacağını düşünüyoruz. Ayrıca, pandemiden dolayı bu sene köyümüzde 50'ye yakın aile yaşadıkları şehirlere gitmeyip köyde kaldı. Gelecekte sayının artacağını bekliyoruz. Şu anda kooperatifte pandemi koşulları çerçevesinde 10 gönüllü kadın ve gerektiğinde erkek gönüllülerle üretim yapıyoruz. Gelişen koşullarda köylüye istihdam da sağlanacaktır. Örneğin bugün için devlet teşvikli bir traktör aldık ve askerden yeni dönen bir gencimize bu traktörü kullanması için iş imkanı sağladık bile. "
"Hem üretiyoruz hem doğamıza sahip çıkıyoruz"
Buğday, pirinç, mısır başta olmak üzere birçok sebze ve meyve üretimi yaptıklarını, diğer yandan da köylünün ürettiği ürünleri satın alarak değerlendirdiklerini dile getiren Katkat şöyle devam etti:
"Sadece üretim değil aynı zamanda ürünlerimizin işlemesini de yaparak, salça, marmelat, erişte, siron, kurutulmuş sebze meyve gibi ürünlerden gelir elde ediyoruz. Tabii üretim yaparken bir yandan da doğamıza, toprağımıza ve suyumuza sahip çıkıyoruz. Çünkü toprak ve su olmadan üretim yapamayız."
Kooperatifin faaliyete geçtiği temmuz ayında Kılıçkaya köyünün tek deresine hidroelektrik santral (HES) yapılacağını öğrendiklerini aktaran Ayşe Katkat, ilk kez 2014'te gündeme gelen projenin, halkın karşı çıkmasıyla gündemden kalktığını ancak yeniden gündeme geldiğini söyledi:
"Artvin İl Genel Meclisi'nde projenin imarıyla alakalı süreci takip ettik. İmar izni verilmemesi gerektiğiyle alakalı itirazlarımızı ilettik. Muhtarlığımızla birlikte köylülerimiz HES projesinin iptali için Rize İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Köylümüz kendisine yetmeyen suyunun HES ile elinden alınmasına kesinlikle karşı."
Dava masraflarını Kılıçkaya halkı topladı
Devam eden davada mahkemenin, bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmasına karar verdiğini belirten Katkat, "Bunun içinde 13 bin 400 lira bir masraf çıktı. Köyde ve diğer şehirlerde yaşayan Kılıçkayalıların gönüllü maddi katkılarıyla gerekli mahkeme masraflarını toplayıp yatırdık, süreci takip ediyoruz" dedi ve ekledi:
"HES projesine karşı da köyde ve gurbette yaşan insanlarıyla topyekün mücadele ediyor ve etmeye devam edecek"
"Harç alınmamalı, çevre davaları kamu davası sayılmalı"
Çevre davalarının kamu yararına açılan davalar olarak kabul görmesi ve dava harç ve diğer yargılama giderlerinde de muafiyet sağlanması amacıyla, "Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi" veren CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç ise Independent Türkçe'ye şunları söyledi:
"Doğayla oyun oynanmaz, doğayla oyun oynandığı zaman doğa intikamını alır. En son Giresun'da yaşanan sel bunun bir örneği. Doğayı korumak için yurttaşlar çeşitli mücadeleler veriyor. Bu noktada da çeşitli davalar açılıyor, mahkemelere gidiliyor. Tüm dünyada bu tip davalardan harç alınmazken, Türkiye'de bu tip davalardan harç alınıyor. Bu harcın alınmaması için TBMM Başkanlığı'na bir kanun teklifi sundum. Bu kanun teklifinin yasalaşmasını temenni ediyorum. AK Parti her fırsatta çevreci olduğunu söylüyor, MHP çevreci olduğunu söylüyor; hatta türküler söylüyor bu konuda. Gerçekten samimilerse açılan davalarda harç alınmamasına destek vermeliler. Biz muhalefetin kanun teklifine destek vermiyoruz derlerse de canları sağ olsun, onlar getirsin kanun teklifini, biz onların getireceği bu teklife destek olalım"
"Bölgede HES için su yok"
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Kantarcı tarafından hazırlanan ve Rize İdare Mahkemesi'nde açılan davaya da sunulan "Kılıçkaya Ersis Deresi ve HES Girişimi Üzerine Ekolojik Değerlendirmeler" raporunda bölgede HES işletecek suyun olmadığının altı çiziliyor.
Raporda şu ifadeler yer alıyor:
"Havzadan geldiği farzedilen akışa göre hesaplanmış olan aylık yağışların beşinci ve altıncı ayda yüksek olmasının sebebi kar erimesinden kaynaklanan yüksek akıştır. Ancak Ersis Dere'den bu kadar akış gelmemektedir. Gelen suyu da halk arklar (3 kanal) ile tarım alanlarını sulamak için kullanmaktadırlar. İklim değişimi, ısınma/kuraklaşma döneminde ise su geliri çok azalacaktır. Diğer bir deyimle; Ersis Deresi havzasından bir HES işletecek su gelmemektedir. Su geliri hesabı için Berta Çayı havzasındaki verileri kullanmak doğru değildir.
"Kamu yararı yok, halk göçe zorlanır"
HES'i kuran firmaya, akarsuyun "A" noktası ile "B" noktası arasında "Su kullanım hakkı" verildiğinden ve firmanın suya el koyacağından bahsedilen rapor şöyle devam ediyor:
"Ersis Deresi'nden sulama suyu alan çiftçilerin ihtiyacı ve dere boyundaki doğal su ve su kenarı ekosistemlerinin yok olması, köylülerin tarlalarını sulamak için su kullanım hakları firmanın sorunu değildir. Konuya bu açıdan bakıldığında; Kamu (Köylü ve köylünün ürettiği besin maddeleri ile beslenen ailesi ve halk) yararı ile firmanın kâr etme amacı birbiri ile çelişmektedir. Bu çelişki "Öncelikli kamu yararı" ve "Üstün kamu yararı" kavramlarını gündeme getirmektedir. Sonuç olarak; Ersis Deresi'ne bir regülatörlü bent kurup, HES için su kullanım hakkını almak, bu suyu binlerce yıldan beri kullanan yerleşik halkı göçe zorlamak anlamına gelmektedir. "
"Suyun olmadığını AK Parti de kabul etti"
Kılıçkaya HES ile alakalı Prof. Dr. Doğan Kantarcı'nın hazırlamış olduğu raporu meclise anlattıklarını belirten Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ise "Kendileri de suyun olmadığını kabul ediyor. AK Parti Artvin İl Genel Meclisi Başkanı Furkan Çakmak ‘Suyun yokluğundan bahsediyorlar, doğrudur ben de gittim, gördüm. Ama bu suyun yokluğunu DSİ bana olumlu görüş veriyorsa biz onun sorgulamasını yapamayız' diyor. Yanlış olduğunu bildiği bir şeye evet demek ne kadar doğru sorgulamak gerekiyor" diye konuştu.
"AK Parti ve MHP, blok olarak HES'lerin önünü açıyor"
Kılıçkaya'daki HES projesinin imar izinleriyle alakalı Artvin İl Genel Meclisi'ne itiraz ettiklerini ancak itirazlarının "imar planı onayına engel teşkil etmediği" gerekçesiyle reddedildiğini belirten Yeşil Artvin Derneği Başkanı Karahan, şunları söyledi:
"11 AK Parti ve bir MHP üyesinin çoğunluğuyla izinler geçiyor. Gerekçeleri de ‘Biz HES'e izin vermiyoruz. Biz HES'in binasına imar veriyoruz' oluyor. Böyle bir mantık yok. Aslında bu şekilde HES'lerin yapılaşmasına ve kurulumuna başlanması için yolu açmış oluyorlar. Şirketler bu şekilde vadilere daha hızlı girilebiliyor. Mahkeme kararı olsa bile sonrasında o yapılaşmaların sökülmesi daha zor. En azından bu izinler için mahkeme kararı beklenmeli."