Dağlık Karabağ'da Türk ve Ermeni orduları arasında savaş devam ederken, Akdeniz'de Yunanistan ile Türkiye arasında petrol arama konusunda anlaşmazlık yaşanırken Türk, Yunan ve Ermeni bilim insanları, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı aşı bulmak için hiç durmaksızın yorulmadan çalışıyorlar. Hükümetlerin, siyasi tutkuları ve bölgesel hesapları bir yana, bu ülkelerin bilim insanları ve doktorları bir yanadır.
Göçmen bilim insanları
Ölümcül virüse karşı dünyaya aşı temin edecek olan ABD merkezli ilaç şirketi Moderna’nın Yönetim Kurulu Başkanı Nubar Afeyan, 10 yıl önce şirketini ABD topraklarında kuran Lübnan asıllı ABD vatandaşı bir Ermenidir. Moderna tarafından geliştirilen aşının Kovid-19’a karşı etkinliğinin yüzde 94,5 olduğu kanıtlandı. Şirket, Ağustos ayında, 100 milyon doz aşı temin etmek için ABD hükümeti ile 1,5 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı.
Rakip tarafta ise iki Türk asıllı Almanya vatandaşı doktor Uğur Şahin ve eşi Özlem Türeci, şirketleri BioNTech'te dünyayı kasıp kavuran ve ekonomisini ciddi şekilde tehdit eden virüse karşı bir aşı bulmak için çalışıyorlardı. Geçtiğimiz haftalarda dev ilaç şirketi Pfizer ile iş birliği yapan BioNTech, Kovid-19’a karşı etkinliği yüzde 90 olduğu kanıtlanan bir aşı geliştirdiklerini duyurdu. Dr. Şahin, bir röportajda “Kovid-19 salgınının sonunun başlangıcına gelmiş olabiliriz” dedi. Fakat bu iki şirket arasındaki ilişki, Dr. Şahin’in Türk asıllı, Pfizer'in CEO'su Albert Burla’nın ise Yunan asıllı olması nedeniyle oldukça ironiktir.
İki aşıyı bulanlar, Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan başta olmak üzere birbirleriyle problem yaşayan ülkelerden ve milletlerden gelip insanlığı tehdit eden virüse karşı savaşında dünyaya yardımcı olmak için Moderna ve Pfizer şirketlerinde iş birliği yapıyorlar. Bu durum, siyasetin ötesine geçilmesine ve milli, etnik veya dini köklerin yarattığı sınırların aşınmasına yol açtı. Bilim ve bilimsel iş birliği, insanları ortak bir yarar için birleştirebileceklerini bir kez daha kanıtladılar.
Afeyan ile Dr. Şahin ve eşi Dr. Türeci’nin bu tür eylemleri gerçekleştirmelerine katkıda bulunan şeyin, doğdukları ülkelerden ABD’ye ve Almanya’ya göç etmeleri olduğunu söylemekte yarar var. Gittikleri bu ülkelerde, yeteneklerinin yanı sıra maddi ve manevi yönden desteklenirken hayallerini gerçekleşebileceklerine inanıldığından bunu başardılar. Kendi ülkelerinde kalsalardı bunlar gerçekleşmeyecekti. Bu durum aslında, kendi ülkelerindeki savaşlardan, yoksulluktan, açlıktan ve işsizlikten kaçan, kendi ülkelerinin üniversitelerinde eğitim alıp çalışsalar dahi elde edemeyecekleri birçok başarıya başka ülkelerde ulaşabilen, yeteneklerini ve güçlerini keşfetmelerine, mesleki ve pratik yaşamlarında ilerlemelerine ve keşiflerine ulaşmalarına yardımcı olacaklarına inandıkları ülkelerin hükümetlerine güvenen dünyadaki birçok göçmenin biyografisi niteliğindedir.
Ermenistan'dan Lübnan'a oradan da Amerikan rüyasına
Kovid-19’a karşı aşısının piyasaya sürüldüğünü haftalar önce duyuran Amerikan ilaç devi Moderna’nın Yönetim Kurulu Başkanı Nubar Afeyan, Ermeni bir ailenin çocuğu olarak Lübnan’da dünyaya geldi. Ailesi 1976’da Beyrut'tan Kanada’nın Montreal şehrine taşındığında 13 yaşındaydı. Afeyan, 1983 yılında McPhail Üniversitesi’nin Kimya Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. Eğitimine Massachusetts Institute of Technology'de devam eden Afeyan, 1987 yılında biyomühendislik alanında doktorasını tamamladı. Henüz 24 yaşındayken ilk küçük işini kurdu.
Afeyan, 1999 yılında, sağlık ve tıp şirketlerine yatırım yapmaya yönelik bir yatırım fonu olan Flagship Ventures'ı (bu isim daha sonra Flagship Pioneering olarak değiştirildi) kurdu. Şirket, toplam değeri 30 milyar dolar olarak tahmin edilen 100'den fazla bilimsel projeye yatırım yapıyor. Binlerce patent tescil ettiren şirket, çok sayıda ilaç geliştiriyor. Afeyan’ın kurucu ortağı olduğu ve yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Moderna, Flagship Ventures bünyesindeki en başarılı projelerden biridir. 2009 yılında kurulan Moderna’nın merkezi Massachusetts eyaletinin Cambridge şehrinde bulunuyor. Şirketin değerinin 3 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Nubar Afeyan 2016 yılında Carnegie Endowment tarafından bilim alanındaki olağanüstü katkılarından dolayı yabancı kökenli bir Amerikalı olarak ‘Büyük Göçmen’ madalyası ile ödüllendirildi. 2017'de ise International Institute of New England (IINE) tarafından ‘Altın Kapı’ ödülüne layık görüldü.
Türkiye’den Almanya’ya
Dr. Uğur Şahin, Hatay şehrinden ailesiyle birlikte dört yaşındayken babasının çalıştığı Ford Otomobil Fabrikası'nın bulunduğu Almanya'nın Köln şehrine göç etti. Köln Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olan Dr. Şahin, 1993 yılında aynı üniversitede ‘tümör hücrelerinde immünoterapi’ üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı doktora derecesi aldı.
Dr. Şahin gibi BioNTech’in kurucusu olan eşi Dr. Özlem Türeci, Almanya'da doğdu. Türeci, göçmen bir Türk doktorun kızıdır. BioNTech, 2018 yılında, ABD’li ilaç devi Pfizer ile ortaklık kurdu. Bill & Melinda Gates Vakfı da geçtiğimiz yıl BioNTech’e HIV virüsü ve tüberküloz için yaptığı araştırmaları desteklemek için 55 milyon dolarlık yatırım yaptı.
Şüphecilerin güvenilirliği sarsıldı
İki uluslararası ilaç şirketi olan Moderna ve Pfizer da yapılan aşı denemelerinin başarısının ve diğer ülkelere dağıtılmaya başlanacağının duyurusu, uluslararası basında birinci haber oldu. Bunun olması son derece doğal. Çünkü bu haberler, uluslararası toplumun büyük sıkıntılar çektiği zorlu bir dönemin, yani yaklaşık bir yıl önce küresel pandemi olarak ilan edilen Kovid-19 salgının sonunun geldiği anlamına geliyordu.
Ancak Avrupa ve ABD’deki birçok medya kuruluşu, bu gelişmelere başka bir yönden daha bakıyordu. Bu göçmenlere karşı şüpheci bir şekilde yaklaşanların güvenilirliğinin sarsıldığını, dünya çapında göçün toplumların kanını tazelendiğini, insanlar arasında kültür alışverişinin sağlandığını ve aralarından yeni katıldıkları topluma yardımı olacak büyük yeteneklere sahip olanların ortaya çıktığı göçmenlere olan ilgi ve sunulan fırsatların güvence altına alınması için onlara güvenilmesi gerektiğini vurgulayan bir bakış açısıydı.
Örneğin Almanya'da, Başbakan (Angela) Merkel'in göç kapılarını açtığını duyurmasından bu yana, Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Suriye, Irak, Afganistan ve diğer ülkelerdeki savaş ve krizlerden kaçan yüz binlerce göçmenin göç ettikleri ülkelere entegrasyonu giderek daha önemli bir hale geldi. Bu durum, göçmenlerin eğitimi, barınması, yeni yerde ikamet etme hakkına sahip olanları barındıracak yasal çerçevenin sağlanması ve sağlık sigortasına yönelik özel programlar aracılığıyla açıkça görülüyor. Bununla birlikte Merkel'in kararına karşı Almanlar arasında büyük bir muhalefet olsa da karardan geri adım atılmadı.
ABD’de göçmenlere yönelik çalışmalarda da özellikle ABD Başkanı'nın çok sayıda ülkeden göçü durduracağını ve birçok Amerikalının ‘çılgınlık’ olarak nitelendirdiği adımlar atarak Meksika sınırına ayırma duvarı inşa edeceğini duyurduktan sonra aynı durum söz konusu.
“İki Türk göçmen, insanlığı içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarabilir”
Bununla birlikte Danimarka’da Berlingske Tidende gazetesi, ‘İki Türk göçmen, insanlığı içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarabilir’ başlığı ile bu durumu vurguladı.
Son olarak insanların ırklarının ve doğdukları ülkelerin farklı olması temelinde ayrımcılık, popülist söylemler ve sanrılar arasında birbiriyle çatışan ülkelere mensup bu bilim insanlarının, Kovid-19’a karşı birlikte aşı geliştirmeleri, kökenleri ne olursa olsun bilimin insanları birleştirdiğini ve onları ayıran tüm sınırları aştığını teyit etmektedir.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.