Tablo sadece ABD'de siyah-beyaz değil. Doğu'da da işleri basitleştirme eğilimindeyiz.
ABD'de bir yönetimden diğerine yetkilerin devri sırasında işler böyle görünse de bu, tüm eski politikalardan kopulacağı anlamına gelmiyor.
Yönetimin devri sırasında bazı tutumlar sürmesi bazılarının ise sona ermesi ile ilgili daha önceki tecrübelerden bahsediliyor.
Örneğin eski ABD Başkanı George W. Bush Jr. ve yeni muhafazakârların (neo-conservatives) maceralarından kaynaklanan huzursuzluk, genç Senatör Barack Obama'nın başkan seçilmesini sağladı.
Obama'nın liberal politikalarına verilen tepkiler ve Beyaz Saray'da siyahi bir başkanın varlığı ise bir müteahhit olan Donald Trump'a başkanlık yolunu açtı.
Trump'ın ABD siyasetinde onlarca yıldır varlığını sürdüren geleneklerden ve kırmızı çizgilerden uzaklaşmasının yarattığı sıkıntı da, kıdemli Senatör, eski Başkan Yardımcısı ve Washington'daki geleneksel siyasi düzenin öz evladı Joe Biden'ı başkanlığa taşıdı.
Fakat her biri 'derin devletin' koruyucularıyla ve onun hayati çıkarlarıyla çatıştılarsa da istedikleri değişiklikleri yapamadılar.
Seçilmiş Başkan Biden, 'ABD geri döndü' politikasıyla, Trump dönemine damgasını vuran 'Önce Amerika' politikasına hızlı bir yanıt verdi.
Öyle ki Biden'ın, ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi olarak ataması beklenen Linda Thomas-Greenfield, "ABD geri döndü. Çok kutupluluk geri döndü. Diplomasi geri döndü" ifadelerin i kullandı.
Biden yönetiminin dışişleri bakanlığına gelmesi beklenen Antony Blinken ise, 'ABD'nin yerini hiç kimsenin almadığını' vurguladı.
Fakat ABD'nin dört yıl önceki haline dönmesi kolay değil. Çünkü dünya, eski dünya değil. Hiçbir gücün alamayacağı bu pozisyon ve üstlenemeyeceği bu rolü, ABD de değişmeden alamayacak ve üstlenemeyecektir.
Uzmanlar, askeri çatışmalarda olduğu gibi, siyasi uygulamalarda da hiçbir askeri planın kağıt üzerine çizildiği haliyle uygulanmadığını söylüyorlar.
Generaller de bunu itiraf ediyorlar. Burada, pratikte hiçbir seçim programının ve siyasi algının korunmadığı mesajını vermek istiyorum.
Bush Jr.'a Başkanlığı kazandıktan sonra babası eski Başkan George W. Bush'un deneyiminden ne öğrendiği soruldu. Buna, "siyasi sermayeyi harcamam gerektiğini" diye yanıt verdi.
Bununla babasının Irak askerlerini Kuveyt'ten çıkarmak için kod adı 'Çöl Fırtınası Harekatı' olan Birinci Körfez Savaşı'na girmesine rağmen ikinci kez seçilme savaşını kaybettiğini ileri sürüyordu.
ABD, baba Bush döneminde Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra dünyanın tek süper gücü haline gelmişti. Çünkü baba Bush, siyasi sermayesini iç siyasette harcamamıştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bush Jr. o dönem 'yurtiçiyle ilgili bir başkan' olacağını açıkça ilan etti. Fakat özellikle Afganistan ve Irak'ın işgali ve Ortadoğu'yu zorla değiştirme arayışı ile yurtdışıyla en çok ilgilenen ABD başkanı oldu.
Biden ise seçim kampanyası sırasında halkın kendisine verdiği siyasi sermayeyi, hem iç hem de dış siyasetteki uzun deneyimiyle birlikte harcama niyetinde gibi görünüyor.
İçerideki sosyal, ekonomik ve sağlık projelerinden, Trump'ın çekildiği ittifaklar, kuruluşlar ve uluslararası anlaşmalara yeniden odaklanmaya kadar bir çok alanla ilgilenen Biden'ın sloganı ise 'ABD, müttefikleriyle birlikte masanın başına geçecek', Blinken'ın tabiriyle 'süper güç, dünyayı aldatmaz' şeklindedir.
Ancak Biden'ın önündeki zorluklar çok büyük. Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran, Türkiye, İsrail ve Arap ülkelerinde gerçekler ve hesaplar değişti. Oyuncuların kendileri zirvede kaldı.
Biden'ın ekibinin çoğunlukla Obama yönetiminde görev yapanlardan oluşmasına rağmen, ABD'nin Trump öncesi hesapları değişmiş durumda.
Ne zaman bir ABD başkanı Ortadoğu'dan aşamalı olarak çıkmayı planlasa, o bölgede olaylar ardı ardına gelir ve ABD, bölgeye geri döner.
Amerikan halkı, dünya meselelerine karışmaktan ve trilyonlarca doları kanla ödemekten yorulduğunda, dünya kendisini ABD'nin yokluğundan ve dünya düzenini korumadaki rolünden korkar halde buldu.
İçeride bariz bir bölünme söz konusu. Biden'ın yeniden bir araya çağrısını ne kadar başarılı bir şekilde yerine getireceğini ise kimse bilmiyor.
Merkez, sosyal liberal ve ilerici siyaset izleyen Demokrat Parti içindeki liberal, ilerici ve muhafazakar akımlar arasında dengeyi sağlamak zor ve hassas bir görevdir.
Blinken, "Çin'in konumu güçlenirken bizim konumumuz zayıfladı" itirafında bulundu ve "Müzakereye başlamadan önce sabırlı olmalı ve kendimizi toplamalıyız" dedi.
Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine seçtiği Jake Sullivan ise nükleer anlaşmaya geri dönme konusunun 'İran'a bağlı' olduğunu düşünüyor.
Ancak sorunun çözümünün, Trump'ın çıktığı bir anlaşmaya otomatik olarak dönüş olmadığının da farkında.
Eski Başkan Obama'nın ihmal ettiği İran'ın balistik füze programı ve bölgesel nüfuzu ile ilgili müzakere koşulları çoğaldı.
Ruslarla oynan oyun daha da karmaşık bir hal aldı ve uzadı. Kuzey Kore ile sağırlar diyalogu yürütüldü. Türkiye ile de Saltanat hırsları konusunda çarpışıldı.
Körfez'deki hayati ortak çıkarların ve güvenliğin korunması, Trump'ın İran'ın Suudi Arabistan'daki petrol tesislerine düzenlediği füze saldırıları karşısında boş durmasından sonra oldukça isabetli olacaktır.
Blinken, 'diplomasi ve caydırıcılık politikasının' birleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Linda Thomas-Greenfield ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns tarafından kaleme alınan ve 'Foreign Affairs' dergisinde yayımlanan bir makalede, 'Trump'ın dört yıllık başkanlığı boyunca ABD diplomasisini bozduğu, diplomasinin gücünü ve hedeflerini olduğu gibi değil, yeni bir gerçeklik temelinde yeniden canlandırılması gerektiği ve bununda yapılacaklar arasındaki en basit şey olduğu' vurgulandı.
Fakat bilimde yenilik yapma konusunda usta olan ABD, siyaset ve diplomasi alanında o kadar da yaratıcı değildir.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish