Uygur Hareketi, Doğu Türkistan Sincan Uygur Özerk Bölgesi dışında yaşamak zorunda kalan Uygurların bir araya gelerek kurduğu geniş kapsamlı uluslararası organizasyonlardan biri.
Hareketin başkanı ise 31 yıldır ABD'de yaşayan ve 26 yıldır ABD vatandaşlığı bulunan Ruşen Abbas.
ABD seçimlerinin hemen ardından Türkiye'ye gelen Abbas, buradaki Uygur lobisinin daha etkin bir şekilde faaliyet göstermesi için çalışıyor.
ABD'nin seçilmiş başkanı Joe Biden'la beraber ülkede Uygur dosyasına bakışın değişmeyeceğini söyleyen Abbas, "Uygur meselesi ABD'de partilerüstü bir mesele. Biden geçtiğimiz yıl toplama kamplarından bahsetmişti. Birkaç ay önce yaşananlara 'soykırım' demişti. Hem Demokrat Parti ile hem Cumhuriyetçi Parti ile Uygur diasporasının yakın ilişkileri var. Çok ümitliyiz. Bu meseleyi gündemin ilk sırasında tutmak için çaba göstereceğiz" dedi.
"Soykırımın tanınması için çalışıyoruz"
İstanbul'da Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Abbas, uluslararası kamuoyundan Çin'e karşı daha büyük adımlar atılmasını beklediklerini ifade ederek, "Uluslararası yasalar üzerinden Uygurların zorla çalıştırılmalarıyla üretilen malların yurtdışı piyasalara sokulmasının engellenmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Pekin yönetiminin Uygurlara yönelik uygulamalarının soykırım olarak tanınmasını talep ettiklerinin altını çizen Abbas, bunun yasal olarak da hayata geçirilmesini istediklerini kaydetti.
Çin'in uygulamalarının soykırım suçunun bütün unsurlarını oluşturduğunu savunan Abbas, "1948'de Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre Doğu Türkistan'da yaşananlar bir soykırım. Bir durumun soykırım olarak nitelendirilmesi için 5 madde var ve bu maddelerin hepsi Doğu Türkistan'da uygulanıyor" ifadelerini kullandı.
Eşinin 14 akrabası kaçırıldı
Kardeşinin ve teyzesinin 2018 Eylül'ünden bu yana toplama kampında olduğunu söyleyen Abbas, eşinin annesi, babası, kız ve erkek kardeşleri, kardeşlerinin eşleri ve 14 yeğeninin de kampa götürüldüğünü anlattı.
Ailesinin kamplara alınmasının nedeninin ABD'deki bir düşünce kuruluşunda yaptığı bir konuşma olduğunu belirten Abbas, "Uygurlara yönelik yapılanları delilleriyle birlikte bu konuşmamda anlattım. Sadece 6 gün sonra ailemize yönelik tutuklama operasyonları başlatıldı. Ben 1989'dan bu yana Amerika'da yaşıyorum. 1994'te ABD vatandaşlığı aldım. Bir Amerikalı olarak ABD yasaları dahiline konuşma hakkımı kullandım. Eğer bir sorumluluk varsa sorumlusu benim ama ailem cezalandırılıyor. Geçen yıl teyzem bırakıldı ama kız kardeşimin nerede olduğunu hala bilmiyorum. Hiçbir iz bulamıyorum" şeklinde konuştu.
"Diasporadaki Uygurların aileleri kaçırılıyor"
Uygur Kongresi'nin tespitlerine göre 3 milyondan fazla Uygur Türkü'nün toplama kamplarında olduğunu belirten Abbas, Çin dışında yaşayan her Uygur'un ailesinden 1 ila 4 kişinin kamplara alındıklarını belirtti.
Diasporada yaşayanların baskı altına alınması amacıyla ailelerinin kaçırıldığını öne süren Abbas, mayıs ayında Pentagon'da bir çalışma yapıldığına değinerek ABD'deki resmi rakamlara göre de bu sayının 3 milyon olduğunu söyledi.
Çin'de toplamda kaç toplama kampı olduğuna yönelik bilgi olmadığını söyleyen Abbas, bu durumun Çin devletinin niteliğini de gösterdiğini ifade etti.
"Hepimiz mi Çin ajanıyız?"
Diasporadaki Uygurların ABD politikalarına hizmet ettiği ve bir kısmının CIA ajanı olduğu iddialarına yanıt veren Abbas, şöyle konuştu:
ABD'de 10 bin Uygur yaşıyor. Onlara göre hepimiz ABD ajanı olabiliriz. İstanbul'da 60 bin Uygur var, hepsi mi CIA ajanı? Yurtdışında yaşayan her bir Uygur'un hiçbiri annesiyle babasıyla kardeşiyle konuşamıyor. Aileleri kaçırılmış. Yüz binlerce Uygur'un hepsi mi ajan? Bana da bu iftirada bulunuyorlar. Benim tüm hayatım ortada. Herkesle konuşuyorum. Demek ki ben iyi bir ajan değilim, öyle mi? Bu mantığa göre İstanbul'daki tüm Uygurların CIA ajanı olması gerekiyor.
Yaşadıklarımızın nedeni: Bir Yol Bir Kuşak
Toplama kamplarının aynı zamanda zorla çalıştırma fabrikaları olduğunu söyleyen Abbas, buraları "21. yüzyılda köleliğin devam ettiği yerler" olarak nitelendirdi.
Toplama kamplarının 2014'te kurulmasının önemli olduğunu anımsatan Abbas, 2013'te 'Bir Yol Bir Kuşak' projesinin başladığını hatırlatarak "Çin bu projeyle dünyanın genelini domine etmeye çalışıyor. Dünyanın bunu anlaması gerekiyor. Projenin başlama notası da Doğu Türkistan. Soykırımın nedeni bu, köleleştirmenin nedeni bu, kızlarımızın zorla evlendirilmesinin nedeni bu, çocuklarımızın kaçırılmasının nedeni bu. Bizim için belki de çok geç oldu ama artık Uygurlar için değil insanlık kendi ülkeleri için Çin'i anlaması ve durdurması gerekiyor" dedi.
"Çin'in her ülkede bir Doğu Perinçek'i var, el-Ezher'i bile susturdular"
Yıllardır dünyadan basit taleplerde bulunduklarına değinen Abbas, şunları söyledi:
Annemizi talep ettik, babamızı talep ettik, akrabalarımızı talep ettik. Onlarla en azından telefonla konuşmak istedik. Her yerde anlattık bunu. Çin 60 yıl önce Doğu Türkistan'da yaptığını şimdi başka ülkelerde, özellikle Müslüman ülkelerde yapıyor. Şirketlerini kuruyor, ordularını satın alıyor, politikacılara rüşvet veriyor, akademisyenlerini ele geçiriyor. Medya satın alıyor. Doğu Perinçek gibi insanları satın alıyor. Doğu Perinçek Türkiye'de ama Pakistan'ın da Doğu Perinçek'i var. Afrika'nın da var. Bunlar vasıtasıyla bizim sesimizi kesmeye çalışıyorlar. Mısır'da İslam aleminin en ünlü üniversitelerinden biri var; El Ezher. Kahire'deki Çin Büyükelçisi her iki haftada bir El Ezher'i ziyaret ediyor. El Ezher'den Uygurların yaşadıklarına yönelik tek kelime bile edilmedi. Bunlar tesadüf mü? Konu artık Uygur konusu değil. Dünya bize baksın ve ibret alsın.
Bu meselenin birinci sahibinin Türkiye olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin bu meseleye önderlik yapmasını istiyoruz. Ankara bu meseleyi Avrupa'ya ya da Washington'a bırakmamalı. Bir çözüm olacaksa Türkiye'nin liderliğinde olmalı. Bu nedenle Türkiye'ye geliyoruz ve bütün demokratik partilerle görüşüyoruz. Bu konuda Türkiye'nin önemini ABD'de de anlatıyoruz.
© The Independentturkish