İnsan Hakları İzleme Örgütü'nce (HRW) yayımlanan yeni rapora göre 60 ülkede yüz binlerce kişinin ruh sağlığı sorunları nedeniyle zincire vurulmuş halde yaşadığı iddia edildi.
Reuters'ın haberine göre Çin, Nijerya, Meksika gibi dünyanın farklı kıtalarından 60 ülkede psikososyal engelleri olan yaklaşık 800 hastayla görüşen HRW'nin hazırladığı rapor, bu kişilerin zincire vurulduğunu, ağaçlara bağlandığını, kafeslere kilitlendiğini ya da hayvan barınaklarına hapsedildiğinin belgelendiği öne sürüldü.
Raporda akıl hastalarının zincire vurulması olayının özellikle pandemi sürecinde yeniden arttığı ileri sürüldü.
Türkiye'ye dair ayrıntı verilmedi ama bir ihtimal aileler olabilir
Raporda akıl hastalarının zincire vurulu ya da kafeste yaşadığına dair bulguların bulunduğu 60 ülke arasında Türkiye'de sayıldı ancak ayrıntılara yer verilmedi.
Türkiye'de yakın zaman içerisinde hastanelerde böyle bir uygulama olduğuna dair bir iddia kamuoyuna yansımadı.
Bu nedenle raporda Türkiye ile ilgilili iddianın hastanelerden ziyade hasta yakınlarına kendi evlerinde bakmaya çalışan ailelerden kaynaklanmış olabilme ihtimali bulunuyor.
Çünkü kimi zaman bazı ailelerin, hasta yakınlarını kontrol etmek için bağladığına dair iddialar medyada da haber oldu.
Ancak bu bireysel olaylardan ziyade zincire bağlama gibi geçmişte görülen bir uygulamanın halen akıl hastanelerinde olup olmadığını önce Sağlık Bakanlığı'na yönelttik. Bakanlık yetkilileri söz konusu iddianın doğru olmadığını savundu.
"Türkiye'de zincirle bağlanan hasta olmadı. Son 40 yıldır yok"
1994 ve 2003 yılları arasında neredeyse 10 yıl boyunca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları'nın başhekimi olarak gören yapan Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli de bakanlık yetkilisiyle aynı görüşte.
Verimli, iddiayla ilgili "Böyle bir şey asla yok. Bakın Türkiye'de herkes herkesi eleştirebilir ama asla zincirle bağlanan hasta olmadı. Son 40 yıldır yok" diye konuştu.
"Aksine ruh hastalarına çok önem verilir"
Söz konusu iddianın Türkiye'ye karşı önyargılı bir yaklaşımdan kaynaklandığını öne süren Verimli, "Türkiye'de ruh sağlığı hastanelerinde böyle bir şey asla söz konusu değil. Herhangi böyle bir şey hiç mümkün olmadı. Başhekim olarak görev yaptığım dönemin öncesini de biliyorum. Aksine ruh sağlığı hastalıklarına, hastalarına çok değer verilir" iddiasında bulundu
"Kaynaksız uluorta yazılmış haberlere itibar etmemek gerek"
1982 ve 1995 arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları'nda görev yapan Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlılıları Tedavi ve Araştırma Merkezi'nin (AMATEM) kurucuları arasında yer alan Psikiyatrist Prof.Dr. Mansur Beyazyürek, söz konusu iddianın doğru olmadığını iddia ederek şöyle konuştu:
Haberin hiçbir dayanağı yok. Hangi hastaneler? Neredeler? Uzaydan insanın beninin resminin çekilebildiği bir dönemde böyle kaynaksız uluorta yazılmış haberlere itibar etmemek gerek. Belli ki yazan konu bulamamış ortaçağ uygulamalarını sanki bugünlerdeymiş gibi yazmış, yazık.
"Kısıtlı ortamlar yaratılıyor süngerli odalar gibi. Zincire vurulma yok"
Aynı iddiayı Türk Tabibleri Birliği Genel Başkanlığı görevini yürüten Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya da sorduk.
Fincancı, işkenceyle mücadele ve insan hakları konusunda tanınan, bilinen isimlerden biri.
Fincancı, doktorluğa başladığı 1980'li yılların başında Bakırköy'ün depo hastane olarak kullanıldığını belirterek, "Bu dönemde ailelerin baş edemediği hastaları getirerek hastaneye terk ettiğini, bu kişilerin kendilerine ve çevrelerine zarar vermemeleri için bir takım kısıtlama araçlarının kullanıldığını biliyoruz" dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti:
Ama şimdi modern psikiyartri yöntemleri içinde hastanın kendine zarar vermeyeceği kısıtlı ortamlar yaratılıyor süngerli odalar gibi. Dolayısıyla zincire vurulması gibi bir şey yok. Çok eskiden uygulanmış olabilir. Bu yöntem günümüzde daha çok yoksul ülkelerde uygulanıyor.
© The Independentturkish