Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun kabulünün 8. yılı nedeniyle, "İnternet Çağında Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması" konulu sempozyum düzenlendi.
Kayınpederi Derviş Tarakçı'nın vefatı nedeniyle açılışa katılamayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, sempozyum için gönderdiği konuşma metni Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan tarafından okundu.
Buna göre Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesinin görevinin, Anayasa'nın 2. maddesinde güvenceye alınan demokratik hukuk devletinin tüm kural ve kurumlarıyla işleyişine katkı yapmak olduğunu vurgulayarak, temel hak ve hürriyetlerin korunmasının yasama, yürütme ve yargının ortak hedefi olduğunun altını çizdi.
Bireysel başvuru
Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesinin, 8 yıl önce bugün uygulamaya geçen bireysel başvuru hakkıyla, yaşam hakkından toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına, adil yargılanma hakkından ifade özgürlüğüne kadar bireysel başvuru kapsamındaki anayasal hak ve özgürlüklere ilişkin standartları belirlediğini kaydetti.
23 Eylül 2012'den bugüne mahkemeye toplam yaklaşık 285 bin başvuru yapıldığını, bunun 243 binin sonuçlandırıldığını aktaran Arslan, şu anda mahkemenin önünde 42 bin civarında başvuru bulunduğunu, incelenen başvurularda 10 binden fazla ihlal kararı verildiğini bildirdi.
"Bu tam da teröristlerin istediği şeydir"
Mahkemenin ihlal bulduğu başvurular arasında ifade özgürlüğü şikayetlerinin önemli bir yeri tuttuğuna işaret eden Arslan şunları kaydetti:
Özellikle bu özgürlükte esas olan serbestlik, istisna olan sınırlamadır. Bu bağlamda, kural olarak, şiddet ve terörü teşvik, nefret söylemi, tehdit ve hakaret dışında her türlü ifadenin hukuk düzenince korunması gerekir.
Burada ifade özgürlüğünü sınırlama nedenlerinin başında gelen terör üzerinde kısaca durmak gerekir. Terörün ifade özgürlüğünün önündeki en büyük tehditlerden biri olduğu herkesin malumudur. Zira terör ve terörizmin amacı, temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alındığı demokratik hukuk devletini paralize etmektir. Bu anlamda suçla ve terörle mücadele, sadece bireysel ve toplumsal hayatın vazgeçilmezi olan güvenliği sağlamak için değil, aynı zamanda başta yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm temel hak ve hürriyetleri korumak için de zorunludur. Bununla birlikte bu mücadelenin hukuk içinde sürdürülmesi de anayasal bir zorunluluktur. Buna uyulup uyulmadığını denetleme görevi yargıya, özellikle de anayasa mahkemelerine aittir.
Terörle mücadele tarihinde demokratik devletlerin zaman zaman düştükleri bir tuzak vardır. Bazen hukuku bir kenara bırakarak ya da bir süre askıya alarak mücadele etme zorunluluğundan bahsedilir. Aslında bu tam da teröristlerin istediği şeydir. Hukuku ayak bağı olarak gören bir anlayış ve uygulamanın, verilen haklı mücadeleye gölge düşürebileceği ve uzun vadede ağır maliyetlere yol açabileceği bilinmektedir.
"Twitokrasi gibi kavramlar icat edildi"
Arslan, bireysel ve toplumsal yaşamda radikal değişikliklere yol açan internetin, temel hak ve özgürlükler bakımından fırsatları ve riskleri bir arada sunduğunu kaydetti.
Siyasi alanda da internetin önemli olduğunu, devlet başkanlarının en önemli mesajlarını sosyal medya üzerinden verdiğini anlatan Arslan, ortaya çıkan yönetim modellerini ifade etmek için "twitokrasi" gibi kavramların icat edildiğini söyledi.
Arslan, Anayasa Mahkemesinin, gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda, internet yoluyla kullanılan temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaları Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen kriterleri uygulayarak denetlediğini aktardı.
"Yargı kararlarının eleştirilmesi de ifade özgürlüğü kapsamındadır"
Yargı kararlarınında eleştirilebileceğini ve bunun ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğini ifade eden Arslan, "Yargı kararları, özellikle Anayasa Mahkemesi kararları, kutsal metinler değildir. Eleştirilebilir, dahası eleştirilmelidir. Bundan en fazla kurumsal olarak kararları eleştirilen yargı kurumu faydalanır" dedi.
Arslan şöyle devam etti:
Bir metni eleştirmek için öncelikle onu okuyup anlamak gerekir. Bu yargı kararları için de geçerlidir. Daha kararın gerekçesi bile yayımlanmadan tamamen varsayımlar üzerinden yapılan veya yayımlandıktan sonra okunmadan yöneltilen eleştiriler kamuoyunu yanlış bilgilendirme ve yönlendirme sonucunu doğurmaktadır. Kararlara yönelik bazı eleştirilerden görüyoruz ki kararlarımız okunmadan, bazen de okunduğu halde yeterince anlaşılmadan eleştirilmektedir. Halbuki sağlıklı bir eleştiri, okumayı ve okunanı doğru anlamayı gerektirmektedir. Aksi takdirde kararda söylenmeyenler, söylenmiş gibi gösterilebilmektedir.
"Karar verenlere odaklanan, eleştiri ötesine geçen ifadelerin fayda getirmeyeceği açık"
Eleştirilerin etkili ve faydalı olabilmesinin üsluba bağlı olduğunu da vurgulayan Arslan, "Çoğu kez 'nasıl' söylediğiniz, 'ne' söylediğinizin önüne geçer. Hiç şüphesiz üslup ya da ifade tarzı da ifade özgürlüğünün güvencesi altındadır. Elbette herkes dilediği üslubu tercih etmekte serbesttir. Ancak yargı kararından ziyade kararı verenlere odaklanan ve eleştiri ötesine geçen ifadelerin fayda getirmeyeceği, zira eleştiriyi mecrasından uzaklaştıracağı açıktır" ifadelerini kullandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Arslan, Anayasa Mahkemesi'nin, görevini en iyi şekilde yerine getirmek için çaba gösterdiğini vurgulayarak, "Bu vesileyle buradan kamuoyuna bir çağrıda bulunmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi'ne katkı yapmak istiyorsanız, lütfen kararlarımızı eleştirin. Eleştirileri gerçekten dikkate alıyor ve değerlendiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
AYM'nin 'Şehirler arası yollarda gösteri ve yürüyüş yapılamaz' hükmünü iptal etmesinin ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı açıklamada, "Ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?" ifadelerini kullanmıştı.
Independent Türkçe