Bağdat ve Washington arasında, ABD kuvvetlerinin 2011 yılında ülkeden geri çekilmesinden bu yana yapılacak ilk müzakerenin tarihi yaklaşıyor. Görüşmelerin, Haziran ayı ortalarında yapılması ve iki ülke arasında askıda kalmış meselelere odaklanması bekleniyor. Bu meselelerin başında ise ABD'nin askeri varlığının geleceği yer alıyor.
Irak, geçen Ekim protestolarından kaynaklanan ‘İran'ın nüfuzunu ve yandaş grupların Irak devletinin eklemlerine ve ülkenin egemenliğine yönelik kontrolünü sonlandırma' hususundaki halk talepleri, boğucu ekonomik kriz ve IŞİD'in faaliyetlerinin canlanması başta olmak üzere karmaşık krizlerden mustarip olması dolayısıyla bu müzakerelere uzandı.
Bu karmaşık konuların hükümeti bir dizi kritik karar almaya iteceği bekleniyor. Zira silah kaçakçılığı ve İran'ın Irak'taki yandaş grupları meselelerine çözüm bulma çerçevesinde halk ve uluslararası toplumla ilgili diğer yükümlülüklere sahip.
Çatışma
Sızıntılara göre Tahran'a yakın silahlı gruplar meselesi, yaklaşmakta olan müzakerelerin gündeminin büyük bir bölümünü oluşturabilir. Öyle ki Washington, bu grupları Irak'taki üslerini hedef almakla suçluyor. Aynı şekilde terör listesinde de bu gruplara mensup çok sayıda lider yer alıyor.
Başbakan Mustafa el-Kazimi, muhaliflerinden bazı isimler de dahil gayretli bir cephe tarafından bu pozisyona atanırken, kendisinin eski Başbakan Adil Abdulmehdi dönemindeki kalkınmaları başta olmak üzere silah kaçakçılığı ve silahlı grupların kontrolü meselelerine bir çözüm sunacağına inanıldı. Ancak bu yöndeki adımları henüz başlamadı. Hükümetinin Irak parlamentosunun güvenini kazanmasından neredeyse bir ay sonra bile Kazimi, bu konuyu çözecek ve hakkında hakim olan inancı güçlendirecek herhangi bir kanıt ortaya koymadı.
Bu silahlı gruplarla mücadele bağlamında Kazimi ve ‘Serullah' grubu arasında Basra'da bir çatışma kaydedildi. Ancak yürütme yetkilisi veya ekibi konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapmadan, grubun karargahına geri dönmesi sonrasında çatışma sona erdi. Nihayetinde Kazimi, silahlı bir grubun merkezini kapatan ilk başbakanı oldu.
Mücadele henüz başlamadı
Kazimi hükümetine hakim siyasi atmosfer, silahlı gruplarla gerçek mücadelenin henüz başlamadığı ve mücadelenin ‘Serullah' ile Basra'da yaşananlarla aynı olmayacağı izlenimi veriyor.
Gözlemciler, bu gruplarla mücadelenin farklı bir yola gireceğini ve Adil Abdulmehdi hükümeti dönemindekinden daha açık ve sert bir dizi hükümet kararı ve bürokratik emir yoluyla çözüleceğini öne sürüyor. Sızıntılar, Haşdi Şabi bünyesindeki bazı tarafların silahların devletin elinde sınırlandırılması hususunda Kazimi'ye destek sözü verdiğini ortaya koydu.
Haşdi Şabi'nin yeniden yapılandırılması
Haşdi Şabi ile ilişkiler hususunda Başbakanın, bünyesindeki grupları güvenlik birimlerine dağıtmak yerine onu güçlendirme ve devamlılığını sağlama senaryosunu kabul ettiği görülüyor. Bununla birlikte bu senaryo, ‘içerisindeki dengeyi yönetmek, Velayi'ye bağlı grupların kendi kararlarını vermelerini önlemek için' Sistani'nin yetkilerine bağlı grupların Haşdi Şabi bünyesine geri dönmesi ihtimaliyle karşı karşıya kalabilir.
Haşdi Şabi bünyesindeki farklı gruplar arasında uzlaşı seçeneğinin sonucu, diğer önerilere göre daha az şiddetli ve sorunlu olabilir. Ancak en belirgin soru şu; bu önlem ABD tarafını ne ölçüde tatmin edecek?
Iraklı müzakerecilere mesaj
Öte yandan Kata'ib Seyyid el-Şuheda lideri Ebu Ala el-Velayi, ABD ile müzakerelerin içeriği çerçevesinde Irak hükümetine güçlü bir mesaj gönderdi. Velayi, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, "Bağdat ile Washington arasında yakında resmi görüşmeler başlayacak. Iraklı müzakereciler, ABD'lilerin sınır dışı edilmesinin talep edildiğini, dökülen kanları, şehitlerin yetimlerini ve dul kalan eşlerini hatırlamadıkları sürece haindirler" ifadelerine yer verdi. Ebu Ala el-Velayi, "Eğer Iraklı müzakereciler, ABD'lilerin, 1 askeri bile olsun, kalma hakkına sahip olduğunu inanıyorsa, haindirler. Bize gelince, konuyu yakından takip edeceğiz. Eğer müzakereler, şehitlerin onurlarına değinecekse yapılabilir. Eğer bu olmazsa ve biz sessiz kalırsak, biz de hainiz" dedi.
Velayi'nin mesajı, İran'ın Irak'taki rolünün Abdulmehdi hükümetinin ayrılmasıyla azaldığı izlenimi de verdi. Öyle ki mesaj ABD varlığına değinirken, bu grupların baskın bir özelliği olarak, tehditten uzaktı. Bu çerçevede gözlemciler, Tahran'a karşı bir provokasyon yapılmadan gerçekleşmesi şartıyla, Washington ile yaklaşan diyalogda pozisyonunu güçlendirmek için İran ekonomisinin zayıflamasından ve ABD'nin ona uyguladığı yaptırımlardan faydalanacağı kanaatinde.
Eski antlaşmanın aktifleştirilmesi
Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemri, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "Stratejik diyalog meselesi, sadece silahlı gruplarla ilgili değil, aynı zamanda ABD kuvvetlerinin varlığı ve iki ülke arasındaki koordinasyon da dahil olmak üzere Stratejik Çerçeve Anlaşması'nın kapsamlı şekilde gözden geçirmesi üzerine odaklanıyor" ifadelerini kullandı. Şemri, "Washington, varlığı meselesine kuvvetlerinin maruz kaldığı hedeflere paralel olarak yaklaşabilir. Bağdat, bu çerçevede güvence meselesini ve Irak'ın egemen nitelikteki konularda İran'a bağlı olmaması konusunu masaya yatıracak" dedi. Ele alınacak en önemli meselelerden birinin de bir taraftan Bağdat, diğer taraftan da Washington ve Tahran arasındaki ilişki olduğunu söyleyen İhsan eş-Şemri, "Yaşanacaklar, yeni bir anlaşmanın imzalanması değil, eski antlaşmanın yeniden aktifleştirilmesidir" değerlendirmesinde bulundu.
Silahlı grupların söylemlerinin tırmandırma tercihleri
Şemri, "Silah kaçakçılığı meselesinin çözümüne ilişkin ilk adım, silahlı çatışmalardan değil, bir dizi hükümet kararından ve Haşdi Şabi'ye karşı askeri yasaların uygulanmasından geçecek. Aynı şekilde devlet çatısı altında olmayan grupların siyasi kanatlarıyla müzakerelere girme meselesi de gündemde olacak" dedi.
Bazı İran yanlısı grup liderlerinin, ABD kuvvetlerinin ülkede kalmamasına yönelik şartlarına da değinen yetkili, "Genel politikanın tasarımı bir yürütme organı olarak hükümete aittir. Buna bir irade dayatma girişimi devlet tarafından kabul edilmeyecektir. Kazimi'nin kararlarını güçlendiren şey; Şii, Sünni ve Kürt taraflar arasında ‘Irak'ın hala çok sayıda uluslararası ilişkiye sahip olması gerektiği' yönündeki genel eğilimdir. Bu yaklaşım, Kazimi'nin Washington ile güvenlik, siyasi ve ekonomik işbirliği konusundaki iradesine yardımcı olacak" ifadelerini kullandı.
Belirli seçenekler
Stratejik ilişkiler araştırmacısı Ahmed eş-Şerifi, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "ABD, Kazimi'yi belirli seçeneklerin önüne koyacak. Yaklaşan diyaloglar silahlar ve Tahran'a sadık gruplarla ilgili ilk ciddi sınav olacak. ABD, cesur kararlar alınmasına bir hazırlık olasılığı çerçevesinde mevcut nabzı hissetmek için diyalog öncesinde çeşitli durumlar ortaya koyacak" dedi.
İran, Katar ve Türkiye'ye yakın siyasi tarafların, Kazimi hükümetine ‘bir müzakere yapısı oluşturma ve müzakerelerin yürütülmesi için mekanizma edinme' hususunda baskı yapmaya yöneleceğini söyleyen Şerifi, "Başbakanın ana temelleri, özellikle kotalar tarafından kısıtlanması dolayısıyla bu siyasi güçlere baskı uygulamak için zayıftır" ifadelerini kullandı. Ahmed eş-Şerifi, ABD- İran çözümünün yokluğunun, Washington ile müzakere seçeneklerini engellediğini söylerken, "Kazimi'nin hükümetine yönelik uluslararası bir destek, Irak'taki siyasi karar üzerinde uygulanan bölgesel hegemonyayı kırıcı şartların uygulanmasına bağlıdır" dedi.
‘Stratejik diyalog'
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 7 Nisan'da iki ülke arasındaki ilişkinin geleceğini ele almak üzere ABD ve Irak arasında ‘stratejik bir diyalog' çağrısında bulundu.
Irak parlamentosu da bu yılın başlarında, İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Suleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Muhendis'in Bağdat Uluslararası Havalimanı yakınlarında ölmesiyle sonuçlanan ABD hava saldırısının arka planında, yabancı güçlerin ülkeden çıkarılması kararına dair oylama gerçekleştirmişti.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin