Küresel salgın haline gelen yeni tip koronavirüsün etkileri (Kovid-19) en çok sağlık ve ekonomide görülse de, bireylerin gündelik hayatlarından toplumsal alışkanlık ve davranışlarına kadar pek çok alan da etkilenebilir.
Koronavirüs sonrası toplumsal alışkanlık ve davranışların ne yönde değişebileceğini Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan ve Psikiyatrist Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya ile konuştuk.
"Seyahatlerimiz ilk etapta azalacak, teknoloji odaklı iletişimlerin içinde olunacak"
Toplumsal davranışların ilk etapta belli bir süreliğine de olsa değişebileceğini belirten Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan, "İlişkilerde sosyal mesafeye daha çok dikkat edilecektir. Sarılma, öpüşme, kalabalık toplantılara katılma alışkanlıkları azalacak. Sosyal iletişim kurma yöntemlerimiz değişecek. Teknoloji odaklı iletişimlerin içinde olacağız. Seyahatlerimiz ilk etapta azalacak, korku sürecek” yorumunu yaptı.
Erdoğan’a göre sosyal mesafe ile ilgili yürütülen davranışların bir bölümü ancak aşı ya da ilaç bulunduğu zaman son bulabilir.
Koronavirüs günlerinde edinilen pek çok tecrübenin bundan sonraki dönemlerde de sürdürüleceğine inanan Sosyolog Barış Erdoğan, çalışanlar ve şirketlerin teknoloji kullanarak hem zaman hem de paradan tasarruf sağlamaları nedeniyle bazı işlerin ofisten sürdürülmesine son verileceğini ileri sürdü.
Doç. Dr. Barış Erdoğan, hâlihazırda kullanımı artan teknoloji ve e-ticaretin daha da ilgi göreceğini, özelikle bu konuya temkinli yaklaşan yaşlı kesimin de sosyalleşip günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek için internet teknolojileri ve hizmetlerine yöneleceğini belirttti.
"Kriz öncesi hangi yönünüz baskınsa o yönününüz daha da güçlenecek"
“Salgın sonrasında bireyselliğin artacağı” görüşüne katılmayan Doç. Dr. Barış Erdoğan, “Aksine toplumsal dayanışmanın artma ihtimali daha yüksek” yorumunu yaptı.
“Bireycilik ile yalnız yaşamak arasında fark var” diyen Sosyolog Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Hâlihazırda ‘bireyci’ kişiler, bu süreçle birlikte yine aynı şekilde bireyci davranışlarına devam edebilirler, diğer taraftan dayanışmacı bireylerin ise bu yönlerinin güçlenebileceği öngörülebilir. Yani kriz öncesi hangi yönünüz baskınsa o yönününüz daha da güçlenecektir kanaatimce.
Küreselleşmeden yana olanlar ile ulus devletçilerin durumu
Salgın sonrasında ulus devletlerin güçleneceği yönündeki tartışmaları da hatırlatan Doç. Dr. Barış Erdoğan, şunları söyledi:
Küreselleşmeden yanaysanız, ‘Toplumlar, virüse karşı olduğu gibi diğer sorunların çözümünde de dayanışmanın, beraber çalışmanın önemini daha iyi anladı. Dünyanın geleceği küreselleşmiş toplum idealinde' diyebilirsiniz; Ulus devletçiyseniz, ‘Dış dünyaya karşı, ulusal pazarı ekonomiyi ve toplumu korumak güçlendirmek için daha devletçi, korumacı politika uygulamak gerekli’ görüşünde olabilirsiniz.
Erdoğan, "Birçok düşünürün ifade ettiği gibi salgın sonrası siyasi pozisyonunuzda değişiklikten çok, hangi görüşteyseniz onu daha güçlü bir şekilde savunmayı sürdürmeniz daha olası gözüküyor. Salgın sonrasında siyasi görüşler bu noktada daha da belirginleşebilir. Zira herkesin kısmen haklı olduğu güçlü argümanları var” diye konuştu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Temel ihtiyaçların önemi anlaşıldı"
Koronavirüs salgını öncesinde de dünyanın hızla şekillenmeye başladığını belirten Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya, "Anında her bilgiye ulaşıyor, zaten istediğimiz alışverişleri dünyanın dört bir yanından alıyor, kendimizi tüm güçlü hissediyorduk" dedi ve ekledi:
Kapitalizmin hedeflediği 'ihtiyaç duymadığımız' şeyleri evlerimize istifliyor, balkonu bile olmayan tematik sitelerdeki apartman dairelerimiz için yüklü krediler ödüyor ve belki yollarda saatlerimizi harcıyorduk.
Salgın sonrasında ise farkındalık arttı ve özellikle temel ihtiyaçların önemi arttı. İnsanların her şeyi kontrol edemediği ve mevcut düzenin insanları bir virüsten bile koruyamayacağı anlaşıldı.
"'Tüm güçlülük' yanılsamamız' yerle bir oldu"
"Eskiden sınırsız ve sabırsız davranırken artık yavaşlamayı ve sınırlara uymamız gerektiğini öğrenir hale geldik" diyen Psikiyatrist Demirkaya'ya göre eskiden para verilip gidilen konserlerin canlı ve ücretsiz izlenmesi, müzelerin, sarayların internetten gezilebilmesi pek çok kitabın ve müziğin yine ücretsiz paylaşılması gibi gelişmeler, korona sürecinde dayanışma adına verilen güzel örnekler.
Ancak durum ruhsal açıdan ele alındığında Demirkaya'ya göre "her bireyin hatta her canlının ilk hedefi 'ne olursa olsun yaşamı sürdürmektir'":
Bu nedenle eğer tokalaşmak zararlıysa uzunca yıllar temas yasağı olmasa bile tokalaşma-öpüşme gibi selamlaşmalar olmayabilir.
İşlerin bazıları ev ortamında yürütüldüğüne göre o zaman öğle yemeği arkadaşlığı veya kahve molası sohbetleri olmadan da hayat geçebilir.
Hayatın sanıldığı gibi sonsuz sürede ve hep bizim kontolümüzde olduğunu düşündüğümüz ve bir türlü sistem bizim büyümemize izin vermediği için 'tüm güçlülük yanılsamamız' yerle bir oldu.
Sağlık çalışanları, güvenlik görevlileri, kargo çalışanları gibi salgın döneminde bile çalışan ve çalışmaya zorlanan insanların, hayatın adil olduğu inancı ve kendisini göreve, hizmete adama düşüncesi bozuldu. Onlar da diğer insanlar gibi güvende olmayı istiyorlar. Bu durum ise giderek daha bencil bir bakış açısını beslemekte.
Gelecek için "daha kötümser bir beklentinin" söz konusu olabileceğini ifade eden Demirkaya, "Aslında 4-5 yaşında kazanılması gereken empati ve mentalizasyon gibi 'kendimizi ve başkalarındaki niyetleri duyguları kavrayabilme ve buna göre davranabilme 'becerisi duygusal gelişmemişle birlikte bazı bireylerde oluşmamıştı. Bunun sonucunda daha saygısız ve hoşgörüsüz bir toplum olmuştu. Korona ile şiddetin azalmadığı ortada. Gelecek için ise daha kötümser bir beklenti yaratmakta" değerlendirmesinde bulundu.
"Daha az insan bağımlısı ve daha çok kontrolcü olabiliriz"
Demirkaya, bu dönemde enfekte olan ya da kayıplar yaşayan kişilerin yas sürecine ortak olunmadığını, güvenlik nedeniyle özellikle bu kişilerden uzak durulduğunu hatırlattı.
İşsizlerin, evine çekilenlerin ve tek başlarına hayatta kalma mücadelesi verenlerin sayısının fazlalığına dikkat çeken Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya, şöyle konuştu:
Bu bireyler de koronadan sağ kalarak daha sonraki yaşamlarını daha özgeci ve kendine yönelik sürdürme motivasyonuna sahipler. Anı yaşama, bedensel farkındalık ve bireysel sağkalımın önemi daha da anlaşıldı.
Bizim her şeye gücü yeter olduğumuz algısı yerle bir oldu. Bu durumla yüzleşmek için ise inkâr veya manik savunmalar yolda.
Daha az insan bağımlısı ve daha çok kontrolcü olabiliriz. Bu ise korona sonrası daha bireysel ve bencil bir hayatın bizi bekleyeceğini düşündürtüyor.
© The Independentturkish