Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Sur İlçesi'nde, 28 Kasım 2015'te, basın açıklaması yaptığı sırada PKK mensupları ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada başına isabet eden kurşunla yaşamını yitiren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin ölümü ile ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı.
Geçen ay 3 polis memurunun şüpheli sıfatı ile ifadelerinin alınmasından sonra soruşturmayı yürüten Savcılık, iddianamesini tamamlayarak mahkemeye sundu.
Hazırlanan iddianamede, 3 polis memuru S.T, M.S ve F.T hakkında 2 yıldan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
İki polis memurunun ölümüne neden olan PKK’lı Uğur Yakışır hakkında ise iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Hazırlanan iddianame Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
51 kişinin tanık olarak ifadesi alındı
Cumhuriyet Savcısı Nazım Tüzün tarafından hazırlanan 40 sayfalık iddianamede, olay öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmelere yer verdi.
Savcılık, iddianamede yaşanan olayı şu şekilde dile getirdi:
Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır isimli terör örgütü üyesi şahısların basın açıklamasının gerçekleştiği sokağa doğru koşmaya başladıkları, Dört Ayaklı Minare civarında bulunan, yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı olan şüpheli polis memurlarının bu iki şahsa doğru ateş etmeye başladıkları belirlendi. Mahsum Gürkan ve şüpheli Uğur Yakışır isimli terör örgütü üyesi şahısların olay tarihinde o bölgede bulunan hendek ve barikatlardan faydalanarak Sur ilçesinin ara sokaklarında kayboldukları belirlenmiştir. Uğur Yakışır isimli şahıs hakkında 29/12/2015 tarihinde 5237 sayılı TCK'nun 302/1 maddesi gereğince Yakalama Kararı çıkarılmıştır. Mahsum Gürkan isimli şahsın ise 13/03/2016 tarihinde Sur ilçesinde meydana gelen olaylar sırasında öldüğü belirlenmiştir.
Savcı iddianamesinde avukat, polis ve gazetecilerin aralarında bulunduğu 51 kişinin tanık olarak ifadesine yer verdi.
"Eşimi olay yerine ben bıraktım"
Savılık, mağdur tanık olarak Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi’nin beyanlarına da yer verdi:
Diyarbakır Barosu Başkanı olan eşim Tahir Elçi olaydan bir gün önce bana Tarihi Dört Ayaklı Minare yanında basın açıklaması yapacağını söylemişti.
Olay günü ben 21 KK 902 plaka sayılı aracımla eşim Tahir Elçi'yi Dağkapı meydanına getirerek bıraktım. Yanımızda başka bir kişi yoktu. Eşim baro çalışanı ve basın mensubu olduklarını düşündüğüm bazı kişiler ile birlikte Gazi Caddesi'ne doğru yürüdü, ben araba ile Dağkapı meydanından ayrıldım.
Eşimi saat 10.00 civarında bıraktım. Eşim olay sabahında saat 08.30-09.00 sıralarında yapacağı basın açıklaması ile ilgili olarak internette araştırma yaparak Tarihi Dört Ayaklı Minare ve oradaki cami hakkında bilgi toplamaya çalışarak basın açıklamasına hazırlık yaptı. Yapacağı basın açıklamasının içeriği konusunda net bir bilgim yoktu.
"Polislerden şikayetçiyim"
Eşim Tahir Elçi İstanbul İlinde yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alındıktan sonra twitter ve facebook yoluyla ölüm tehdidi aldığını bana söylemişti. Ancak bu ölüm tehditlerinin sayısı ve içeriği konusunda çok net bir bilgim yoktur.
Ben korkmayayım diye bana çok fazla anlatmıyordu. Gözaltına alınmadan önce de yine twitter ve facebook yoluyla tehdit içerikli değil de daha çok eleştirel nitelikte mesajlar aldığını anlatmıştı ancak bu mesajların içerikleri konusunda da çok net bir bilgim yoktur.
Eşimin Twitter ve Facebook adreslerini bilmiyorum. Kendisine bu yolla gelen tehditlerin dökümlerinin çıkartılması konusunda barodaki avukat arkadaşları ile bir çalışması olmuştu, bu tehdit dökümleri baroda bulunmaktadır.
Eşim bu tehditlerle ilgili herhangi bir şikayette bulunmamıştı. Ben olay günü eşimi Dağkapı meydanına bıraktıktan sonra eve gittim. Bir süre sonra evden çıkarak 75 metrelik yolda bulunan 1-2 dükkana uğradım.
Oğlumu okuldan almaya gidecektim, ancak erkek kardeşim Mehmet Fatih Akkoç'un olayı haber vermesi üzerine hastane morguna gittim. Ben olay nedeniyle Tarihi Dört Ayaklı Minare yanında bulunan polislerden şikayetçiyim. Eşimin herhangi bir resmi başvuruda bulunarak bir koruma talebi yoktu, buna rağmen re'sen de kendisine herhangi bir koruma tahsisi yapılmamıştır.
"Tahir Elçi’yi görmedim"
Savcı, iddianamesinde polis memurlarının ifadelerine de yer verdi.
Olay sırasında yaralanan şüpheli polislerden S.T, ifadesinde şöyle konuştu:
Olay anında atış menzilinde kimse yoktu. Silah seslerini duyduktan bir dakika sonra önümden bir kişi geçti. Bu şahsa ateş etmeye başladım. Hemen arkasından bir şahıs daha geçti.
Ben bu şahsa da ateş etmeye başladım. Hatırladığım kadarıyla 5-6 el ateş ettim. Şahıs beni geçtikten sonra arkası dönük vaziyette bana bir el ateş etti. Sol karın boşluğumdan yaralandım. Yaralandıktan sonra herhangi bir şekilde ateş etmedim.
Ben olay esnasında Tahir Elçi’yi görmedim. Bulunduğum konum itibariyle Dört Ayaklı Minare’yi bile göremiyordum. Olay anında ateş ederken atış menzilimde kimse yoktu. Bu nedenle suçlamaları kabul etmiyorum. Tahir Elçi'yi ben öldürmedim. Olay anında teröristleri etkisiz hale getirmek için ateş ettim.
"Kimin vurduğunu bilmiyorum"
Şüpheli polis memuru F.T ise, ifadesinde şöyle dedi:
Tahir Elçi’nin vurulma anını görmedim. Tahir Elçi'ye ben ateş etmedim. Tahir Elçi benim atış menzilimde değildi. Kimin vurduğunu bilmiyorum, suçlamaları kabul etmiyorum.
Sur içinden bizim bulunduğumuz gruba doğru silah sesleri gelmekteydi. Sonradan yaptığımız tespitlerde buralarda hendekler olduğunu gördük.
Ben bu olayın teröristler tarafından planlandığını düşünüyorum. Olay yerinde kimlik tespiti yapılan teröristlerin siyasi ve askeri eğitim aldıklarını biliyorduk. Tahminim suikast için oraya gelmişlerdi.
"Ateş edenleri görmedim"
M.S. ise, suçlamaları kabul etmediğini ifade ederek, "Ben vurulma anını görmedim. Ben ve diğer emniyet mensubu arkadaşlar, elinde silah tutan şahsa doğru ateş ettik. Öndeki şahsa ben ateş etmedim. Diğer emniyet mensubu arkadaşların öndeki şahsa ateş edip etmediklerini görmedim. Zira öndeki şahsın elinde silah görmedim. Tahir Elçi’yi vuran kişi ya da kişileri bilmiyorum. Ben olay anında silahlı şahsı durdurmak için ateş ettim. Tahir Elçi’yi ben vurmadım, suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.
Savcı iddianamede, olay yeri inceleme, kolluk, kriminal uzmanlık raporları, Adli Tıp Kurumu raporları, kamera kayıtları ve görüntü izleme tutanaklarına yer verdi.
Tüm gelişmeleri birlikte değerlendiren savcı, Uğur Yakışır ile Mahsum Gürkan’ın PKK’nın sorumlu düzeyde örgüt elemanları olduğunu belirterek, bu kişilerin Balıkçılarbaşı mevkiinde görevli polis memurları maktuller Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur’un şehit ettiklerini belirledi.
Örgüt üyelerini etkisiz hale getirmek için silah kullandılar
Savcı, Polis memurları S.T, M.S ve F.T’nin şüpheli kişilerin etkisiz hale getirilmesi için ateş ettiklerini belirterek, iddianamede şu ifadelere yer verdi:
Şüpheli Uğur Yakışır’ın, olay anında kullandığı tabancasını, mermilerinin bitmesi nedeniyle polis memurlarına doğru fırlatıp attığı, söz konusu silahın yapılan incelemesinde 6136 sayılı yasa kapsamında kaldığının anlaşıldığı, terör örgütü üyeleri olan Uğur Yakışır ile Mahsum Gürkan’ın Dört Ayaklı Minare'nin yanından geçerek kaçtıkları, olay sonrasında maktül Tahir Elçi'nin Dört Ayaklı Minare yanında olay yeri tutanaklarında geçtiği şekilde hareketsiz bir şekilde yattığının, başına, otopsi tutanağında belirtildiği şekilde ateşli silah mermi çekirdeğinin isabet ettiğinin ve olay neticesinde hayatını kaybettiğinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Tahir ELÇİ'nin ölümüne neden olan mermi çekirdeğinin ele geçirilemediği, bu nedenle Tahir ELÇİ'nin başına isabet eden mermi çekirdeğinin kimin silahından çıktığının net olarak tespit edilemediği, ancak olay bütünlüğü ve deliller dikkate alındığında; Olay yerinde görevli olan ve basın açıklamasının güvenliğini sağlamakla görevli polis memurları M.S, F.T ve S. T’nin terör Örgütü üyeleri Uğur Yakışır ile Mahsum Gürkan’ı etkisiz hale getirmek amacıyla olayda silah kullandıkları, terör örgütü üyeleri Uğur Yakışır ile Mahsum Gürkan’ın da olay bütünlüğü içerisinde silah kullandıkları, terör örgütü üyesi Uğur Yakışır'ın polis memuru Sinan Tabur'u silahla hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığı anlaşıldı.
"Amaçları Elçi değil, kaçmaya çalışan örgüt üyeleriydi"
Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın polis memurlarının bulunduğu noktadan geçerek kaçmaya çalıştıkları esnada polis memurları M.S, F. T ve S. T’nin terör örgütü üyeleri olan Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’a ateş ettikleri, Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın Dört Ayaklı Minarenin yanından geçtikleri esnada maktül Tahir Elçi'nin Dört Ayaklı Minare'nin yanında olduğu, silah seslerinin kesilmesi ile birlikte maktül Tahir Elçi'nin yerde yattığının ve otopsi raporunda belirtildiği şekilde başına isabet eden mermi çekirdeği nedeniyle vefat ettiğinin anlaşıldığı, polis memurları M.S, F.T ve S.B’nin iki polis memurunu şehit eden ve polis memuru S.T’yi yaralayan terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirmek için görevlerinin icrası kapsamında silah kullandıkları, terör örgütü üyelerinin kaçış güzergahına doğru ateş etmeye devam ettikleri, terör örgütü üyelerinin kaçış güzergahının, maktül Tahir ELÇİ'nin bulunduğu yön olduğu, dolayısıyla polis memurları M.S, F.T ve S.T’nin Tahir ELÇİ'nin bulunduğu yöne doğru ateş ettikleri, amaçlarının kaçmaya çalışan ve olayda silah kullanan terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirmek olduğu, polis memurlarının, silahlarıyla terör örgütü üyelerine doğru ateş ettikleri esnada, mesleki tecrübe ve yetenekleri ile kaçan terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirecekleri ve olayda başka bir şahsa zarar vermeyecekleri inanç ve düşüncesiyle hareket ettikleri, maktül Tahir Elçi’nin ölümü şeklinde gerçekleşen neticeyi istemedikleri kabul edilmiştir.
"Elçi’yi hangi silahın vurduğu belli değil"
Maktul Tahir Elçi'nin Dört Ayaklı Minare yanında mermi çekirdeğinin kendisine isabet ettiği anda hangi pozisyonda olduğunun net olarak tespit edilemediği, maktül Tahir Elçi'nin ölümüne neden olan mermi çekirdeğinin ele geçirilememesi ve maktülün vurulma anının ve bulunduğu pozisyonun görüntüsünün bulunmaması dikkate alındığında; PKK/KCK terör örgütü üyeleri olan Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın silahından çıkan kurşunlardan birinin de maktül Tahir Elçiİ'ye isabet etmiş olabileceği, olay sırasında terör örgütü üyelerinin kolluk görevlisi olan polis memurlarına karşı silah kullandıkları, silahla ateş ettikleri, olayda sivil başkaca şahısların zarar görme ihtimallerini öngörmelerine rağmen bu hususu dikkate almaksızın ve meydana gelebilecek yan neticeler yönünden kayıtsız kalarak eylemlerine devam ettikleri, PKK/KCK terör örgütü üyeleri olan Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın, maktül Tahir Elçiİ'nin ölümü şeklinde gerçekleşen yan neticeye karşı kayıtsız kalarak meydana gelen yan netice yönünden 5237 sayılı TCK’nin 21/2 maddesi kapsamında olası kastla hareket ettikleri kabul edilmiştir.
"Polislerin sorumlukları bulunuyor"
Maktül Tahir Elçi'nin ölümü ile neticelenen olayda, ölümü meydana getiren ateşli silah mermi çekirdeğinin ele geçirilememesi nedeniyle hangi silahtan atıldığı tam olarak tespit edilememiş ise de; yukarıda anlatıldığı şekilde olay bütünlüğü içerisinde silah kullandıkları anlaşılan polis memurları M.S, F.T ve S.B’nin bilinçli taksir derecesinde sorumluluklarının bulunduğu yönünde; PKK/KCK terör örgütü üyesi olan ve hakkında yakalama kararı bulunan Uğur Yakışır'ın ise olası kastla sorumluluğunun bulunduğu yönünde haklarında kamu davasının açılmasına yeterli şüphe oluşturacak delil bulunduğu kabul edilmiştir.
Bu değerlendirmelerin ardından Savcı, polis memurları M.S, F.T ve S.B hakkında taksirle adam öldürme suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
İki polis memurunun ölümüne neden olan PKK’lı Uğur Yakışır hakkında ise iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Sanıklar önümüzdeki günlerde 10. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkacak.
© The Independentturkish