Protestan kiliselerin kapatılması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve gazetecilerin tutuklanması meselelerini gündeme getiren uluslararası raporların ardından yurtiçi ve yurtdışından, ülkedeki insan hakları durumunu eleştiren sesler yükselirken, Cezayir’de özgürlükler meselesinin de yeni anayasada geniş bir yer tutması bekleniyor.
Özgürlükler meselesi, yeniden gündemde
Cezayir’in batısındaki Vahran’da bir Protestan kilisesinin kapatılmasını eleştiren Hristiyan Dayanışma Uluslararası’nın (Christian Solidarity International/CSI) yanı sıra İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) gazetecilerin ve politikacıların sürekli gözaltına alınmasına ilişkin yayınladığı haberler, ‘Cezayir’de özgürlük’ dosyasının yeniden açılmasına neden oldu. Gelişmeyle eş zamanlı olarak Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un emriyle kurulan hukukçular komitesi de kabul edilebilir bir oranda Cezayir halkı tarafından uzlaşı sağlanan bir anlaşmaya ulaşmak için anayasa maddelerini yeniden gözden geçirmeye yoğunlaştı.
CSI, Vahran’daki Evanjelik ‘Umut’ Kilisesi’nin, yerel mahkeme tarafından bir kapatma emriyle karşılaştığını ve geçen ocak ayından bu yana da 13 kilisenin kapatıldığını açıkladı. CSI Başkanı Mervyn Thomas, yaptığı yazılı açıklamada, ‘Beytu-l Reca Kilisesinin kapatılması ve Cezayir’deki diğer Hıristiyanlar ve diğer dini azınlıklar üzerindeki hükümet baskısının artması’ dolayısıyla endişe duyduklarını belirtti.
Kurulan komitenin henüz aldığı talepleri değerlendirmek için toplanmamış olmasına rağmen 2006 yasası, Cezayir’deki kiliselere kısıtlama getirmek için bir bahane olarak kullanılıyor. Thomas, “Komite, görevlerini kendi yetkisi altında yerine getiremiyorsa hükümet, Cezayir’de dini özgürlüğü güvence altına almak için komiteyi yeniden oluşturmalı ve 2006 yasasını yürürlükten kaldırmalıdır” ifadelerini kullandı.
Protestanlar, baskıyı eleştiriyor
2019 yılının sonlarında yetkililer, Cezayir’deki Hristiyanların, Protestan kilisesine bağlı dua ettikleri bazı ibadethaneleri kapattı. Durum, ‘birey ve grupların dini özgürlüklerini kullanma hakkına ve Cezayir anayasasının 42. maddesiyle güvence altına alınan bireysel özgürlük hakkına’ karşı bu saldırıları kınayan, içeriden ve dışarıdan bir eleştiri dalgasına neden oldu. Cezayir Protestan Kilisesi başkanı Salih Şellah, “Cezayirli yetkililer tarafından, Protestan kiliselere saldırmak ve yavaş yavaş bu kiliseleri kapatmak için açık bir arzu ve sistematik bir politika ortaya koyuluyor. Yetkili makamlar, genellikle düzenlemelere uymamak için çeşitli mazeretlere başvuruyor” dedi.
Uluslararası Hukuk Profesörü İsmail Halfullah, kiliselerin kapatılması meselesinin, abartılmış bir konu olduğunu ve bilinen taraflarca belirli çıkarlar için kullanıldığını vurguladı. Halfullah, yaptığı açıklamada “Gerçek şu ki, kiliseler değil depolar kapatıldı” dedi. Medyada, kapıların karşıt seslere açılmasını engelleyici bir baskının yaşandığını belirten İsmail Halfullah, “Anayasanın değiştirilmesiyle ilgilenen komite, bu konuya gözlerini kapatıyor. Aksine bu çalıştay, başta düşünce ve basın özgürlükleri olmak üzere çeşitli özgürlüklere kapı açmalıdır” dedi.
Düşünce ve basın özgürlüğü, ‘boğuluyor’
Gelişmelerle eş zamanlı olarak sivil toplum örgütleri de ‘gazetecilerin tutukluluk halinin devam etmesi ve eylemcilerin yargılanması’ meselesi başta olmak üzere uygulanan kısıtlamaları eleştirmeye devam ediyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, yaptığı açıklamada, “Cezayirli yetkililer, yeni Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun tarafından ortaya koyulan diyalog vaatlerine rağmen, halk hareketi aktivistlerini keyfi olarak tutuklamaya ve yargılamaya devam ediyor” dedi. Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölümü Genel Müdürü Eric Goldstein, “Barışçıl şekilde gösteri düzenlemeleri dolayısıyla tutuklananların tamamını serbest bırakmak yerine yetkililer, vatandaşları barışçıl faaliyetlerinden dolayı tutuklamaya ve gözaltına almaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Siyasi meselelerle ilgilenen bir gazeteci olan Hakim Mesudi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Cezayir’deki özgürlükler meselesi, şu an en kötü koşullara tanık oluyor. Durum, rejim tarafından benimsenen otoriter perspektifi de açıkça yansıtıyor” dedi. Mesudi ayrıca, Cezayir’de bugün, özgürlükler meselesinin, yönetimin imajını etkileyen tutuklama politikası nedeniyle endişe kaynağı olduğunu söyledi.
Yasaların uygulanmasında karşılaşılan sorun
Hakim Mesudi, gazetecilerin, soruşturmaların sona ermesine rağmen, haklarında herhangi bir hüküm verilmeden aylardır cezaevinde tutulduklarına dikkati çekti. Bu uygulamaların nedenleri hakkında birçok soru işaretinin oluştuğunu belirten Mesudi, aktivistleri içeren davalara ilişkin, siyasi bir bakış açısı dışında başka bir temel olmadığını vurguladı. Mesudi, “Aksi halde çok sayıda aktivistin bir kararla tutuklanıp serbest bırakılması, nasıl yorumlanabilir?” dedi.
Cumhurbaşkanı Tebbun’un onaylamaya yöneldiği anayasa hususuna da değinen Hakim Mesudi, “Mevcut anayasanın kamu özgürlüklerini ve basın hakkını içerdiği göz önüne alındığında sorunun yasal değil siyasi olduğuna inanıyorum. Bu haklar ayrıca, Ceza Yasası’nın 144. maddesinde karalama ve hakaret suçlamaları kapsamında da yer alıyor” diyerek, Cezayir’de yazılı olmayıp da yürürlükte olan bazı yasaların da mevcut olduğuna dikkati çekti.
Hükümet üzerindeki baskı
22 Şubat 2019 tarihinde halk hareketinin başlamasından bu yana Cezayir’deki insan hakları durumunu eleştiren insan hakları örgütleri, çok sayıda rapor yayınladı. Raporlarda, özgürlükler kapsamının genişletilmesi ve eşitliğin sağlanması çağrıları yapıldı. Durum, yakın zamana kadar keyfi uygulamalarla ve kısıtlamalarla karşı karşıya kalan bazı alanlarda, ‘gayrimüslimlere yönelik dini ritüelleri uygulama yasasının gözden geçirilmesi ve muhalif görüş ve özgür medyanın önünü açmak da dahil iyileşme sağlamak için’ hükümet üzerine baskı yapıldığı şeklinde yorumlanabilir.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin