PKK’nın “hendek” ve “barikat” stratejisinin başladığı yerlerden biri de Diyarbakır’ın Sur İlçesi olmuştu.
Şırnak’ın Silopi ve Cizre, Hakkari’nin Yüksekova ve Mardin’in Nusaybin ve Dargeçit ilçelerindeki çatışmalar da uzun sürdü.
Ancak bunların arasında çatışmaların en son bitirildiği yer Sur olmuştu. Sur’da 2 Aralık 2015’te çatışmalar nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.
Çatışmaların hem ortalarında hem de artık sona yaklaşırken olayı takip eden gazetecilerden biriydim.
Özel harekatçıların kullandığı zırhlı araçlarla Mardin Kapı’dan giriş yaptığımız çatışma bölgesindeki Cumhuriyet İlkokulu, zarar görmüş olmasına rağmen asker ve polisler tarafından karargah olarak kullanılıyordu.
Burada, iki gece geçirdiğim tarih: 24 Şubat 2016 idi. Okulun etrafındaki tüm binalar birer enkaza dönüştü. Bu olaydan kısa bir süre sonra çatışmalar bitti.
O tarihten bugüne kadar aradan geçen zaman diliminde Sur’un, yaklaşık 3’te 1’i vatandaşların girişine kapalı. Gazi Caddesi’nin doğusu, yani Dicle Nehri’ne bakan tarafının bir iki sokak aşağısı, beton bloklarla kapatılmış durumda. Vatandaş, yıkım bölgesine giremiyor.
Kimi enkazların olduğu gibi durduğu, kimi tarihi yapıların restore edildiği ve bazı projelerin hayata geçirilmeye başlandığı “kapalı” ya da “yasaklı” Sur’a özel izinle giriliyor.
Independent Türkçe, alınan “özel” izinle 4 Diyarbakırlı ile bu bölgeye girdi.
Bir dönemin, harabe binası Cumhuriyet İlkokulu, tarihi Kurşunlu Camisi başta olmak üzere bazı yapılar elden geçirildi.
Kaba inşaatı biten birçok bina da var. Ama yürek yakan manzaranın büyük bölümü olduğu gibi duruyor.
Onlarca bina enkazı kaldırılmayı bekliyor. Yıkık, dökük binalara ise bin an önce el atılması gerekiyor. Keldani Kilisesi ve Sırp Giragos Kilisesi restorasyonu devam eden yapılar arasında. Tabii sadece bunlar değil, başka yapılar da ya yeniden inşa ediliyor ya da aslına uygun restore ediliyor.
Hükümet, yapılanları büyük bir başarı gibi gösteriyor ama Diyarbakırlılar aynı görüşte değil.
Üstelik iktidarın başarı olarak gösterdiği manzarayı gerçekçi bulmayanlar sıradan Diyarbakırlılar değil, eğitimli, bilgili, kültürlü ve donanımlı kişiler daha fazla ön plana çıkıyor.
Birlikte Sur’a girdiğimiz 4 Diyarbakırlı da tanıdık ve kendi alanında başarılıları kişiler. Gazeteci yazar Şeyhmus Diken, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek, Eski Darüşşafaka Yönetim Kurulu Başkanı Davut Ökütçü ve ses sanatçısı Bedri Ayseli.
Diken, Ötükçü ve Ayseli, Sur’lu. Üçünün de burada babalarından kalma evleri vardı. Diken ve Ökütçü, Sur’da doğup büyürken, Ayseli başka yerde doğup büyümesine rağmen toprağa fazlaca bağlı birisi. İpek ise onlara göre çok genç. Ancak bölgede aktif gazetecilik yaptığı ve tüm çatışmaları birebir izleyip aktardığı için çok tecrübeli. Yani dördü de Sur’u en iyi bilen insanları listesinin başında yer alanlardan.
Şeymus Diken, her sokağını ve caddesini bırakın her yapısını bildiği bölgenin asla eskisi gibi olmayacağını anlattı.
Gruba mihmandarlık yapan, yılların tecrübe ve bilgisiyle anlatımlarına devam eden Diken, Paşa Hamamı, Ahmet Arif’in evi, kendi babasının evinin başına gelenleri Diyarbakır şivesiyle bazen komik bazen trajikomik anekdotlarla aktardı.
Eskiden Diyarbakır’dan göç edenlere çok kızdığını ama son yıllarda tanık olduğu olaylardan ötürü bundan vazgeçtiğini vurgulayan Diken, “Cenaze bizim, Allah rahmet eylesin” dedi Sur için.
Diken, “yasaklı” Sur’daki camileri, kiliseleri, okulları tek tek adlarını söyleyip sayarken, bunlar hakkında bilgi verdi.
Yıllardır Diyarbakır’da gazetecilik yaptığı ve çok şeye tanık olduğu için pek çok olayın en ince ayrıntılarına bile hakim olan Diken, bazen dikkati tarihi surlara çekip konuyu değiştirmek istese de herkesin gördüğü manzara karşısında olumlu cümle kurmakta zorlandı.
Diken,. Sur’u çevreleyen ve bir kalkan balığına benzetilen tarihi duvarlarla ilgili bilgi verirken, “Delikleri beton bloklarla kapatmışlar” ifadelerini kullandı.
Sur’daki manzaraya isyan eden Davut Ökütçü de bölgeyi avucunun içi gibi bilenlerden. Ökütçü, Darüşafaka’da okuduktan sonra yurt dışı tecrübesinden ardından Türkiye’ye dönüp uzun süre Koç Holding’te çalıştı. Emekli olduktan sonra kendini eğitim işlerine adayan Ökütçü, asılında yaşayan bir çınar.
Diyarbakırlı çocuklar için kütüphane açan Ökütçü, kendi adını taşıyan “Diyarbakır Sur Belediyesi Türk Eğitim Vakfı Davut Ökütçü Çocuk Kütüphanesi’nin başına gelenleri anlattı. 11 Mayıs 2007 tarihinde açılan ve binlerce çocuk kitabının bulunduğu kütüphanenin çatışmalar sırasında fazla zarar görmediğini ancak daha sonraki zaman diliminde adeta talan edildiğini iç geçirerek aktardı.
Yaptığı eğitim çalışmalarından ve Sur’da farklı inançtaki insanların huzurlu şekilde bir arada yaşamalarıma tanıklık etmiş Ökütçü’yü herkes tanıyor.
“Sütunların altındaki pirinç bilezikleri götürmüşler”
Tarihi Surp Giragos Kilisesi’nin önünde Independent Türkçe’ye konuşan Ökütçü, tarihi yapıların harap edilmiş halini her gördüğünde çok üzüldüğünü belirtti.
Surp Giragos Kilisesi’nin daha önce restore edildiğini ancak Sur’daki çatışmalar sırasında büyük zarar gördüğünü hatırlatan Ökütçü, “Yalnız bir şey söyleyeyim: Burası sadece çatışmalardan dolayı zarar görmemiş. Şurada gördüğümüz ve anladığımız kadarıyla kent mimari dokusuyla hiç ilgisi olmayan müteahhitlerin adamları tarafından ya da hırsızlarca, o sütunların altındaki pirinç bilezikler götürülmüş. Yani burası her türlü tahribata uğramış” diye konuştu.
Kilisenin yeniden restore edildiğini dile getiren Ökütçü’nün en büyük dileği, bu yapının Diyarbakır’a özgün taş ustalığının örnekliğini yansıtacak bir özelliğe kavuşmasıdır.
“Kimse burada eski Diyarbakır’ı bulamaz”
Giragos Kilisesi’nin hemen yanında Keldani Kilisesi’nin bulunduğunu, onun yanında ise Dört Ayaklı Minare’nin yer aldığını aktaran Ökütçü, şunları söyledi:
Dört Ayaklı Minare’nin ne yazık ki, önce ayaklarına kurşun sıkıldı. Sonra hemen yanında Eski Diyarbakır Başkanı Tahir Elçi, öldürüldü. Yaralar kapanır, enkazların bir kısmı toparlanır, kaldırılır ama burada eski Diyarbakır’ı bulamaz.
“Hiç bir kimliği olmayan betonarme yapıların üzeri taşla kapatılıyor” diyen Ökütçü, şöyle konuştu:
Tabii ki, eski haliyle sur içi çok çok güzel değildi. Bir sürü gecekondu, toprak ve yığma taş yapı temizlenip, onun yerine mevcut kent mimarimize uygun çok güzel örneklerini ortaya çıkarabilselerdi iyi olurdu. Böylelikle geniş meydanlar bırakarak, boğmak yerine Sur’a nefes aldırırlardı.
Ayseli: Bazan insan gördüklerini, duydukların ve hissettiklerini anlatamaz
Sur’da babadan yadigar kalan bir evi bulunan sanatçı Bedri Ayseli de manzara karşısında kahrolan bir diğer Diyarbakırlı. İstanbul’da yaşayan ama kendi ifadesiyle ‘15 günde bir memleket havası’ alan Ayseli, manzarayı kahredici bulduğunu söyledi. Baba yadigarı yarısı yıkılmış evin avlusunda harabeye bakıp hüzünlenen Ayseli, Sur’un eski günlerine dönmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Ayseli, şunları dile getirdi:
Bazan insan gördüklerini, duydukların ve hissettiklerini anlatamaz. Şu anda, burada anılarım tazeleniyor. Burada doğmadığım halde sanki annemi ve babamı, dostlarımı ve kardeşlerimi görüyorum.
“Tabii geriye dönmek mümkün değil” diyen Ayseli, “Tanrı’dan dileğim, ben ölmeden, öbür tarafa göçmeden evimin yapılıp bana teslim edilmesidir. Son günlerimi ve zamanlarımı gelip burada geçireyim. Çok sevdiğim Diyarbakır’da son günlerimi geçirmeyi, Allah bana nasip eder” temennisinde bulundu.
“Burada iş çok, çalışmalar uzun sürüyor”
Çevre Bakanlığı’ndan daha önce destek aldıklarını, evin onarımına da başladıklarını ifade eden Ayseli, “Olaylardan önce evin onarımına başladık. Direklerini yeniledik. Ancak bu olaylar başlayınca ev bu hale döndü. Umarım burası biter ve hep beraber bir açılış yaparız” dedi.
Ayseli’nin babadan kalma tarihi evinin önünden ayrılıp Sur’u dolaşan Diyarbakırlılardan Şeyhmus Diken, Ermeni Kilisesi'ni gösterirken Davut Ökütçü, “Burada iş çok. Çalışmalar uzun sürer” cümlesini kurdu.
Herkes kahır dolu bir “off” çekerken bölgeyi birçok kere çalıştığı Habertürk televizyon kanalı için takip edip ilgili gelişmeleri kamuoyuna yansıtan İpek, Sur’u viraneye çevirenlerin vicdanlarda mahkum olduğunu kaydetti.
Devletin enkazı kaldırmak için uğraş verdiğini, “kapalı” alanın dışındaki yerlerin büyük oranda elden geçirildiğini belirten İpek, sorunların bitmediğini çözüm bekleyen ciddi meselelerin bulunduğunu vurguladı.
Sur’a ilişkin her haber yaptığında duygulandığını belirten Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek, “Eskiyi getiremeyiz. Burada derin izler oluştu. Ancak el birliğiyle Diyarbakırlılar yaraları iyileştirebilir, bir daha benzer tahribatların önüne geçebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
© The Independentturkish