İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, 12 baronun Türkiye Barolar Birliği'nin olağanüstü genel kurula çağırmasını, Yargı Reformu'nu, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'na yöneltilen 'eksen kayması' eleştirilerini ve yargıya olan güveni değerlendirdi.
Tükenmezhaber.com'dan Özlem Temena'ya konuşan Durakoğlu, sorulara şu yanıtları verdi:
- Feyzioğlu olağanüstü genel kurul isteyen 12 baroya, ‘Seçim imkansız, idari yargıya başvurun’ açıklaması yaptı. Ancak Türkiye Barolar Birliği'nin Olağanüstü Genel Kurul'a nasıl gidileceğini şöyle tarif ediyor; “Birlik Yönetim Kurulu, gerekli gördüğü hallerde veya en az on baronun yönetim kurulları yazı ile isterse Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.” Feyzioğlu neden mahkemeyi işaret ediyor?
Bu açıklama Avukat Kanunu’nun 115. Maddesine göre son derece dayanaksız olduğu net. Ancak bu toplam karşısında ben Avukatlık Kanunu’nu sadece usulü yönünde değil esasını da inceledim. Dolayısıyla kanun çok açık ‘çağırır’ demesine rağmen sanki ‘çağırabilir’ demiş gibi bir değerlendirme yaparak son derece keyfi bir karar aldığı ortada. Yani içinde bulunduğumuz konum itibariyle Yargıya gitmek bir durumumuz yok. Ancak burada açık bir biçimde yasa bu kararı TBB başkanının değil yönetim kurulunun vereceğini söylüyor. Yönetim Kurulu önümüzdeki hafta toplanacak. Şu anda önümüzdeki cumayı bekleme aşamasındayız. Ama ne yapacağımız konusunu kısmen geçen hafta 12 baronun bir araya geldiği toplantıda açıkladık zaten. Biz bir hukuk kurumuyuz, hukuk kurumuna hukuksuzluğu empoze edilmesi söz konusu olamaz. Bunu herkes bilmeli. Hukuksuz kararları içimize sindirmek gibi bir durumumuz söz konusu değil.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"52 baronun protestosuyla olağanüstü genel kurul çağrısı birbirinden bağımsız"
- Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki adli yıl açılış törenine katılmasına, Türkiye'deki avukatların yaklaşık yüzde 90'ını temsil eden 52 baro muhalefet etmişti. Ancak çağrıda bulunan baro sayısı 12. Sayı neden 12'yle sınırlı kaldı?
Birbirinden bağımsız kararlar. O çok açık bir biçimde yürütmenin bir mekânında Adli Yıl Açılışı’nın yapılmasıyla ilgiliydi. Yargıtay Başkanlığı tüm baro başkanlarına davetiye gönderdi. Ama yapılan yerin itibariyle baktığımızda bu katılımın doğru olmayacağını düşünen barolar oldu. Sayısı bildiğim kadarıyla 52’di. Bu sayının dışında kalan barolar da gitmedi. Ama TBB Başkanı Feyzioğlu gitti. Biz o sırada TBB’yi hedef alarak değil, Yargıtay’ı hedef alan, ‘böyle bir toplantının orada yapılmasının yanlışlığını’ anlatmaya çalıştık. Yargı yılının açılışı yürütmenin bir mekânında yapılamaz. Bu kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir durum demektir. Üstelik Türkiye’de bu kadar yargı krizinin yaşandığı bu dönemde bunun yapılması sanki hiç öyle bir kriz yokmuş gibi bir sonuç ifade eder. Avukatların Kanunu’nun 110. Maddesi açık bir şekilde, TBB’nin kararlarında baroların görüşünün alınmasını emrediyor. TBB başkanının hiç öyle bir şey yokmuş gibi davranması doğru bir şey olmadı.
"Feyzioğlu kendini seçen kuruldan kaçıyor"
- Açılışın dışında başka görüş ayrılıkları yaşandı mı Barolar ve TBB Başkanlığı arasında?
TBB Başkanlığı ve Barolar arasındaki görüş ayrılıkları sadece Yargı Yılı açılışında gibi görünse de aslındaki ahlaki sorunlara dayanıyordu. Mayıs ayında Samsun'da bir Mali Genel Kurul yapıldı. Orada bu dil farklılaşmasını "eksen kayması" olarak tanımlayan ciddi eleştiriler oldu. Metin Bey, Genel Kurul'un iradesinin bu yönde olduğunu gördü. Üstelik Ağustos'ta da "külliye" tartışması yaşandı. Onun çizgisinde meydana gelen değişiklik ve koltuk sevdasına düşmesinin karşında olağanüstü gelen kurulun zorunlu olduğu noktaya geldik. Yani barolarla TBB Başkanı arasında bir görüş ayrımı var. TBB Başkanı Feyzioğlu kendisini seçen kuruldan kaçıyor.
"Reformun sözcük anlamı içeren uygulamalara yönelmesi lazım"
- ORC’nin anket sonuçları arasında en çok konuşulan sonuç yargıya güven oldu. Ankette ‘Yargı’ya güven yüzde 11 civarındayken, yüzde 68'i "Güvenmiyorum" dedi. Bu sonuçlar nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu Türkiye gerçekliğinin yurttaşlara yansımadır. Düşününki yurttaşların yüzde 11’i yargıya güvendiğini söylüyor yüzde 20’si de ‘kısmen güvendiğini’ söylüyor. Yüzde 70 ‘güvenmiyorum’ diyor. Çok ağır bir tablo bu. Yani, Türkiye’de yaşanan yargı krizinin arık yurttaşlara da yansıdığını gösteren bir tablo. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz durum için ummak istiyorum ki bu tabloyu değerlendirebilecek girişimlerde bulunulsun. Adına yargı reformu denilen reform sözcüğüyle birleşemeyecek uygulamaları bize bir de yeşil pasaport ekleyecek bir tavır almak yerine gerçekten reform diyebileceğimiz, reformun sözcük anlamı içeren uygulamalara yönelmesi lazım.
"Yangın var ve bu yangını söndürmeliyiz"
- Ne olabilir bu uygulamalar?
Hakimler Savcılar Kurumu’nun seçiminin oluşumunun değişmesini konuşmadan bir reform konuşamayız.
AYM seçimini konuşmadan bir reform konuşamayız.
Türk Ceza Hakimliklerinin bugünkü konumunu devam ettirmeleri suretiyle bir reform konuşamayız.
Özellikle hakimlerin, savcıların bağımsızlığını sağlayabilecek, onlara güvence verecek olgular konuşmadan reform konuşamayız.
Savunma hakkının yeniden güçlendirilmesini konuşmadan, bu ülkede reform konuşamayız.
Ben evde yangın var diyorum, başkası bana ‘duvardaki tabloyu nasıl düzelteceğimi’ söylüyor. Yangın var ve bu yangını söndürmeliyiz. Bunu ben değil artık yurttaşlar söylüyor.
"Hastanın ayağa kalkacak dermanı yok doktor pansuman aletleriyle geliyor"
- Adalet Bakanlığı'nın, “ikinci yargı reform paketi” denilen ve kamuoyunda “af paketi” olarak da bilinen paketin Meclis’e gelmesi bekleniyor. Nafakadan, infaz yasasına kadar birçok alanda değişiklik yapılması bekleniyor. Bu alanda İstanbul Barosu’nun görüşü alındı mı?
Yargı reformu hazırlanırken, gerçekten sorunlara eğilmek istiyorsanız hiç kuşku yok ki Türkiye’nin en büyük kurumlarından birisi İstanbul Barosu’yla görüşmeniz gerekir. İstanbul Barosu 46 bin avukatı temsil ediyor. En azından Baronun çalışmalara katılması istenir ya da görüşü alınır. Partiler arası bir ittifak sağlayarak ‘tasarıdan’ söz ediyorlar. Bunlar palyatif tedbirler. Ben ciddi hasta olan birisinden söz ediyorum. Hastanede yatıyor, ayağa kalkacak dermanı yok bizim karşımıza pansuman aletleriyle gelmiş bir doktor var. Türkiye’nin sorunu bu değil. Siz yargıç değiştirerek yürütmeye çalıştığınız bir yargılama anlayışından vazgeçecek misiniz?
Independent Türkçe, Tükenmez Haber