Özgün müziğin Türkiye'deki en önemli ismi olan Ahmet Kaya yaptığı şarkılarla 1980 ve 1990 yıllara damga vurdu.
10 Şubat 1999 yılında katıldığı Magazin Gazeteciler Derneği’nin (MGD) düzenlediğini "Yılın en iyi sanatçısı ödülünü" almak için kürsüye çıkan Kaya, “Önümüzdeki kasette Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı yapıyorum ve Kürtçe bir de klip çekiyorum. Klibi yayınlayacak yürekli insanların olduğunu da biliyorum” deyinde salon karıştı.
Kaya daha sonra Fransa’ya yerleşti.
Kaya, 16 Kasım 2000’de, ülkesine hasret başka deyişle ‘sürgün’de öldü. Ölüm nedeni kalp kriziydi; eşine göre bu krize neden olan şey ise çektiği kahır! 43 yaşında sevenlerinden ayrılan Kaya, Paris’teki Pere Lachaise Mezarlığı’na defnedildi.
Ölümünün 19’üncü yıldönümünde Diken’den Seçil Türesay’a konuşan Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya, eşinin mezarını Türkiye’ye getirmeyi düşünmediğini söyledi.
19 yıl boyunca her 16 Kasım’ı mezarının başucunda sevenleriyle kucaklaştığını ve hissedecek hayaliyle memleket hallerini anlattığını kaydeden Kaya, “Aslında bizim yaptığımız Ahmet Kaya sevgi buluşması gibi. Kucaklaşıyor, o zor ve ağır duyguyla başa çıkmaya çalışıyoruz. Eserleriyle yaşanan her buluşma onların anılmasıdır bana göre zira onlar bu dünyada kalıcı; konuk değiller. Dolayısıyla, milyonlarca insan, dinledikleri her şarkıda Ahmet Kaya’yı anıyor diye düşünüyorum” dedi.
Türkiye’nin farkında olarak yaşayan herkes için çok zor, ruhu yoran ve yıpratıcı bir olduğu yorumunda bulunan Kaya, toplumsal anlamda bir yaprağın bile kıpırdamadığını şaşkınlıkla izlediğini söyledi.
“Kültüre hürmetsizlik ve yok sayma devam ediyor”
MGD’nin gecesinde ve sonrasında yaşanan süreçte duygu ve düşüncesinde bir değişimin olmadığı belirten Kaya, “Bilinç hiç gelişmedi. ‘Öteki’ olarak tanımlanana dair algı değişikliği olmaması kuşkusuz yalancı bir tarihin yazılmaya devam edilmesinden de kaynaklanıyor. Kendi anadilinde ‘yüzyıllardır sesini kaybetmiş’ tek bir şarkı okumak istemesi sonucunda ona linç ve sürgünün reva görüldüğü o yıllardan şimdiye, onun diline, kültürüne hürmetsizlik ve yok sayma devam ediyor. Acı…” yorumunda bulundu.
“İmamoğlu’nun buna tevessül etmeyeceğini düşünüyorum”
Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mezar ziyaretini şu sözlerle yorumladı:
“Siyaset artık maalesef bir intikam alma biçimi, muktedirin gösterisi gibi algılarla bezeli. Bugüne kadar siyasi yelpazenin her temsiliyetinden siyasetçiler ziyaret etti Ahmet Kaya’yı. Ben niyetleri okuyamam elbette ama bir kabir ziyaretinden ‘siyasi malzeme’ çıkarmak o ziyaretçinin huzurdaki vicdanıyla ilgilidir. Sayın İmamoğlu’nun buna tevessül etmeyeceğini düşünüyor, kendisine eşimi temsilen teşekkür ediyorum.”
“Sanat Ankara’nın taşına değil, yasına da bakmakla oluyor”
“Ahmet Kaya yaşasaydı bugünkü Türkiye’yle ilgili ne düşünür, nasıl bir konumda olurdu?” sorusuna yanıt veren Kaya, şu ifadeleri kullandı:
“Ahmet Kaya muhalif bir sanatçıydı ve ‘erk’ denen hiçbir yapının içinde yer almadı; yakınında durmadı. Onun projeksiyonu hep halklara ve onlara yapılan haksızlıklara, insanlığın mağduriyetlerine dönüktü. Ahmet Kaya’nın şimdiki zamana ya da onun açısından artık olmayacak bir geleceğe konulması için geçmişine ve üretimine bakmak yeterlidir sanırım. Yani, içinden geçtiğimiz zamanlar çiçek-böcek zamanları olmadığına göre, hep yaptığı gibi o ahlaklı tanıklığını yapar, hayatın tüm kirliliğini ve haksızlığını yüzümüze şarkılarla çarpardı. Çünkü sanat, sadece Ankara’nın taşına değil, yasına da bakmakla oluyor.”
Ahmet Kaya’nın yayınlanan albümleri
28 Ekim 1957'de Malatya'da, Adıyaman'dan Malatya'ya iş için göç etmiş Kürt kökenli bir baba ile Erzurumlu bir Türk annenin beşinci çocuğu olarak dünyaya gelen Ahmet Kaya, altı yaşında iken babasının getirdiği bağlama ile tanışır.
Ailesiyle 1972 yılında İstanbul’da Kocamustafapaşa’ya yerleşen Kaya, liseyi bitirdikten sonra Eğitim Enstitüsü’nün Keman bölümüne girer.
Zamanıdır deyip 28 yaşında Unkapanı’nın yolunu tutan Kaya’nın hiçbir kategoriye girmeyen müziğine kimse yüz vermez. Arkadaşların yardımı ve olanaklarıyla ‘Ağlama bebeğim’ adlı ilk albümünü yapar.
Kaya, Gülten Hayaloğlu ile evlendikten sonra kardeşi Yusuf Hayaloğlu ve şiirleriyle tanışır. Sözlerinin çoğunluğu Yusuf Hayaloğlu’na ait ‘Yorgun Demokrat’ isimli albümü yayımlar. 1994 yılında ‘Şarkılarım Dağlara’ isimli albümü 2 milyon 800 bin bandrol ile rekor kırar.
Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber Kaya, Attila İlhan, Can Yücel, Ahmet Arif, Nevzat Çelik, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de bestelemiştir.
2002 yılında Kaya’nın ölümünden sonra 20 ünlü şarkıcının söylediği “Dinle Sevgili Ülkem’ isimli son albümü yayınlandı.
Kaya’nın sırasıyla yayınlanmış albümleri:
1985: Ağlama Bebeğim,
1985: Acılara Tutunmak,
1986: An Gelir,
1986: Şafak Türküsü,
1987: Yorgun Demokrat,
1988: Başkaldırıyorum,
1989: Resitaller-1,
1989: İyimser Bir Gül,
1990: Resitaller-2,
1990: Sevgi Duvarı,
1991: Başım Belada,
1992: Dokunma Yanarsın,
1993: Tedirgin,
1994: Koçero, (Selda Bağcan ile)
1994: Şarkılarım Dağlara,
1995: Beni Bul,
1996: Yıldızlar ve Yakamoz,
1998: Dosta Düşmana Karşı ve
2001: Hoşçakalın Gözüm.
Independent Türkçe