Günün ilk ışıkları İstanbul’u henüz aydınlatmaya başlamışken, genellikle dar gelirli ailelerin yaşadığı Sultangazi’de bir demir atölyesine giriyorum.
Burada Suriyeli ve Afgan kaçak işçiler ile birlikte çalışan İbrahim, demirleri kesip parlatmakla meşgul.
Bir süre izliyorum İbrahim’i… 4 yıllık üniversite eğitiminin ardından yıllarca atanmak için bekleyen bir öğretmen aslında. Atanamayan öğretmen…
4 yıldır yaptığı ücretli öğretmenlikten geçen ay kazandığı bin 916 lira 68 kuruş aile geçindirmeye yetmeyeceği için sabahın karanlığında kalkıp bu atölyeye geliyor.
Öğlene kadar burada çalışıyor. Öğle vakti, atölyedeki doz, duman ve kirden temizlenirken, yanında getirdiği takım elbisesini giyerek okulun yolunu tutuyor.
Akşama kadar mevcudu 60’a dayanmış 3'üncü sınıf öğrencileriyle ilgileniyor, ders veriyor, velilerle konuşuyor, eğer nöbet günüyse koridor nöbeti tutuyor ve evine gidiyor.
Günde 11.5 saat çalışıyor ve cumartesi günü de atölyede çalıştığı için haftada sadece bir gün dinlenebiliyor.
İbrahim yalnız değil
Onun gibi binlerce ücretli öğretmen var. Bu öğretmenler, asgari ücretin net 2 bin 20 lira olan ülkede, aslında bu rakamın altında çalışan kadrolu öğretmenlerle aynı işi yaptığı halde onların maaşının 3’te 1’i parayla hayatlarını sürdürüyor.
Hafta sonları okul kapalı olduğu için bu günlerde sigortaları yatırılıyor, resmi tatillerde, sömestr ve yaz aralarında, hatta kar tatillerinde bile ücretleri kesilen eğitim ordusunun binlerce piyadesi konumundalar.
"En fazla 2 bin 100 TL alabiliyorlar, aynı işi yapan kadrolulara 5 bin 200 TL ödeniyor"
Kadrolu öğretmen olarak atanmak zor. Ama ücretli öğretmen olmak da kolay değil.
Önce Milli Eğitim Müdürlükleri’ne online başvuru yapmak gerekiyor. Eğer araya “hatırlı kişiler” girmezse müdürlükler okulların ihtiyacına göre atamayı gerçekleştiriyor.
Eğitim-Sen İstanbul 4 No’lu Şube Sekreteri Adil Taşatan, ücretli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle aynı işi yaptıklarını çok fazla sayıda derse girseler dahi en çok 2 bin 100 lira civarında bir ücret alabildiklerini söylüyor.
Oysa aynı şartlarda çalışan bir kadrolu öğretmen, 5 bin 200 lira civarında maaş alabiliyor.
Ücretli öğretmenler, saat ücreti aldıkları için sigortalarının 16 günlük yapılabildiğini kaydeden Taşatan, “İş güvenceleri de yok. İşleri yöneticilerinin iki dudağı arasında. Ücretli öğretmenlere mobbing uygulama daha rahat. Müdür, ‘İşine son veriyorum’ dediğinde işsiz kalıyorlar. Aynı işi yapanlar aynı haklara sahip değil” diyor.
Ücretli öğretmenler, yaşanan maddi sıkıntıların yanı sıra bir de görev yaptıkları okullarda kadrolu öğretmenler tarafından ayrımcılığa maruz kaldıklarını ifade ediyor.
Atanan öğretmenlerin, atanamayan ücretli öğretmenleri “hakir gördüğünü” söyleyenlerden biri aralıksız 7 yıldır ücretli öğretmenlik yapan Hülya Acartürk.
Acartürk, ücretli öğretmenlerin arasında da bazı sorunlar olduğunu söylüyor. Ön lisans mezunlarının da ilkokul kimi zaman da ortaokul kademelerinde ücretli öğretmen olarak görev alabildiğini, “İngilizce biliyorum” diyenlerin de ücretli olarak İngilizce öğretmenliği yapabildiğini söylüyor. Bu durum da ön lisans ile lisans mezunu ücretli öğretmenler arasında bazı “sorunlar” yaratıyor.
Şu anda okullarda aynı işi yapan ama kadrolu, sözleşmeli ya da ücretli adı verilen üç grup öğretmen var. Ve üç grup da çalışma şartları farklı olduğu için birbirleriyle sorun yaşıyor.
Hülya Acartürk ise Türkiye’de kendisi gibi 100 bine yakın ücretli öğretmen olduğunu söylüyor. Ücretli öğretmenlerin kadrolulardan farkını şu sözlerle anlatıyor:
Çalışma koşulları aynı fakat iş maaş ödemeye gelince farklı. Kadrolu öğretmenlerin ek ders ücretleri bize maaş olarak yansıtılıyor. Sigortalarımız çalıştığımız gün ve saate göre yatırılıyor. Yani ayın yarısı sigortalı olabiliyoruz. Tatillerde sigorta ve maaşlarımız kesiliyor.
Dershane öğretmenleri atandı ama ücretli öğretmenlere farklı şartlar getirildi
Acartürk, 100 günlük eylem planında Milli Eğitim Bakanlığı’nın ücretli öğretmenlik konusunda iyileştirmeye gidileceğini açıkladığını hatırlatsa da atılan bir adımın olmadığını vurguluyor.
Dershanelerin dönüşümü çalışmaları kapsamında dershane öğretmenlerinin kadroya alındığını söyleyen Acartürk, “Bu hakkın ücretli öğretmenlere de tanınacağı söylenmişti ama bizim atama şartlarımız çok farklı oldu. Mesela dershane öğretmenlerinin atanmasından farklı olarak bizlere KPSS şartı getirildi. Oysa birçok arkadaşımız KPSS’ye girmemişti. 540 gün prim şartı getirildi ve açıklanandan daha az ücretli öğretmen kadroya alındı” dedi.
"Ücretli öğretmenler, kadrolu meslektaşları tarafından da ayrımcılığa uğruyor"
Acaktürk'ün dilelendirdiği şikayetleri sendikacı Taşatan da doğruluyor.
“Adı farklı da olsa bu arkadaşlarımız öğretmen” diyen Taştan, bazı okullarda öğretmenler arasında ayrımcılık yapıldığına yönelik duyumları aldıklarını vurgulayarak, “Ücretli öğretmenlere ‘geçici’ gözüyle bakıldığı için diğer öğretmen arkadaşlarımız onlara doğru şekilde yaklaşamayabiliyor” dedi.
Taşatan’a göre bu işin çözümü ücretli öğretmenleri kadrolu olarak atamak. Kendi sendikalarının kadrolu istihdamı savunduğunu söyleyen Taşatan, “Kadrolu istihdamı istiyoruz. 23 Kasım’da Ankara’da miting yapacağız. Taleplerimizden biri de ücretli öğretmenlerin kadroya alınması olacak”
Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir Sen 1 No’lu Şube Başkanı Mükremin Köse, telefonla aranmayı “kurumsal bulmadığı” gerekçesiyle görüş bildirmek istemedi.
Geçen yıl 80 bin ücretli öğretmen görevlendirildi
Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş ücretli öğretmenlik uygulamasını yanlış bulanlardan.
“Ücretli doktorumuz, ücretli mühendisimiz, ücretli veterinerimiz yoktur ama her nedense ücretli öğretmenlik uygulaması yıllardan bu yana var” diyen Akkaş, şunları kaydetti:
Bu sistemle öğretmen açığını ön lisans, lisans ve eğitim fakültesi mezunu gençlerle kapatıyorsunuz. Sadece geçen yıl 80 bin civarında ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapıldı. Bu çok yüksek bir sayı. Bu arkadaşlarımızın bir kısmı eğitim fakültesi mezunu değil. Pedagojik formasyon görmemiş, öğretmenlik tecrübeleri yok. Sağlık bilimleri, ticaret, ağırlama, kuaförlük gibi programlardan mezun iki yıllık yüksekokul mezunları ücretli öğretmenlik yapabiliyor. Bu durum ister istemez eğitimin kalitesini de düşürüyor
Akkaş’a göre Milli Eğitim Bakanlığı, kar-zarar hesabı yaparak öğretmen açığını ücretli öğretmenlikle kapatıyor. Resmi verilere göre 130 bin civarında öğretmen açığı olduğunu söyleyen Akkaş, "400 bin eğitim fakültesi mezunu var. 250 bin civarında da eğitim fakültelerinde okuyan genç var. Nereden bakarsanız bakın 700 bin civarında gencimiz öğretmen olmak için sırada bekliyor. Bu açığı ücretli öğretmenlerle kapatmak MEB’in bir ayıbı. Biz öğretmenlerin kadrolu olarak atanmasını istiyoruz. Ücretli öğretmenlik sistemi yanlış bir uygulama diyoruz" diye konuştu.
"2020'de bu sorunların hepsi çözülmeli"
Çok sayıda eğitim fakültesi olduğunu sözlerine ekleyen Akkaş, eğitim fakültelerinin mezunlarının eritilmesi için YÖK ve MEB’in işbirliğiyle kontenjanlarının azaltılması gerektiğini ifade etti.
Açıkta kalan gençlerin istihdamını sağlayacak şekilde çalışmaların ortaya koyulması gerekiyor diyen Akkaş şöyle devam etti: “Bazı yatılı okullarda etütler yapılıyor. Dershanelerin kapatılmasıyla birlikte okullarımızda kurslar açıldı. Hem açığı kapatacak bir şekilde alımı yapıp lazım hem de etüt ve kurslara da ataması yapılmayan gençlerden atama yapmak suretiyle eğitimin daha verimli hale gelmesini sağlayabiliriz. Türk Eğitim-Sen olarak 2019 sonuna kadar mutlaka 60 bin öğretmen atanmasını istiyoruz. 2020’de ne kadar açığımız varsa o kadar öğretmen atanması gerekiyor. Biz bu konuları 2012’de artık konuşmak istemiyoruz.
Ücretli öğretmenler, kadrolular gibi eğitim ödeneği de alamıyor.
Eğitim-öğretim yılının başında öğretmenlerin aldığı bu ödenekle sınıf ihtiyaçları karşılanıyor. Ama ücretli öğretmenler bu ödenekten mahrum kaldığı için tahta kalemi, A4 kağıtlar ve fotokopi paralarını kendi ödemek zorunda. Bir ücretli öğretmen okul yönetimlerinin sınıfların bazı ihtiyaçlarını karşıladığını ancak hepsine gücü yetmediğini söyledi. Bu durum da zaten çok düşük paralarla çalışan ücretli öğretmenlerin bir de fotokopi ve kağıt parası ödemesine neden oluyor.
Independent Türkçe, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) aracılığıyla bu konuyu yetkililere sordu.
CİMER’e sorduğumuz sorular arasında ücretli öğretmenlerin şartlarının iyileştirilmesine yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığı, Türkiye’de kaç ücretli öğretmenin bulunduğu ve ücretli öğretmenlerin en çok hangi dersi verdiği vardı.
Milli Eğitim Bakanlığı İdari ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bu sorularımıza tek cümlelik bir yanıt vermeyi tercih etti:
Henüz yürürlüğe girmemiş herhangi bir konuda bilgi verilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.
© The Independentturkish