Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat’ın doğusuna gerçekleştirdiği operasyonlar sürerken, operasyonların düzenlendiği ilçelerden biri de Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinin karşısında bulunan Rasulayn.
Rasulayn’a günlerdir yapılan bombardıman, Milli Savunma Bakanlılığı’nın bu bölgenin TSK’nın kontrolüne geçtiğini açıklamasından sonra, yerini çatışma seslerine bıraktı.
Yaşanan bu çatışma ve bombardımandan sınırın Türkiye tarafındaki Ceylanpınar ilçesi de önemli bir düzeyde etkilendi.
Yaşanan çatışmalar süresince, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki Rasulayn’dan, Ceylanpınar ilçesine onlarca mermi, roket ve şarapnel parçası isabet etti.
İlçeye düşen mühimmatlar, biri 9 aylık bir bebek, diğeri 11 yaşında bir çocuk olan 2 sivil Türk vatandaşının yaşamını yitirmesine yol açarken, yaklaşık 10 yurttaşın yaralanmasına neden oldu.
Birçok eve mühimmatın isabet ettiği, Ceylanpınar’da, sınıra yakın mahalleler boşaltıldı ve yüzlerce ev ilçeden ayrılmak zorunda kaldı.
İlçede günlerdir kapalı olan okullar, Şanlıurfa Valiliği tarafından 3 gün daha (14-15-16 Ekim) uzatıldı.
Ceylanpınar; Şanlıurfa’nın Suriye sınırındaki ilçelerinden biri.
Fırat’ın doğusunda bulunan ve Türkiye’nin müdahale ettiği yerlerden biri olan Rasulayn ilçesinin hemen karşısında bulunuyor. Ceylanpınar ile Rasulayn arası sesleniş mesafesinde.
Ceylanpınar’ı Şanlıurfa’nın diğer ilçelerinden ayıran en büyük özelliği kozmopolit bir yapıya sahip olması.
Nedeni ise; ilçede Türkler, Kürtler, Araplar ve 1982 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından Afganistan’dan getirilen Özbek kökenli Afganların yanı sıra, Suriye’deki çatışmalardan dolaya buraya gelmiş sığınmacıların bir arada yaşıyor olması.
Ceylanpınar, Suriye savaşının başladığı 2011 yılından bu yana, en az Suriyeliler kadar savaşa tanıklık etmiş ve bedel ödemiş bir ilçe.
Savaşın ilçe sakinlerinde bıraktığı en büyük travma, 2013 yılında gerçekleşti.
Bu tarihte İlçenin hemen karşısında bulunan Rasulayn’daki çatışmalardan dolayı Ceylanpınar’a seken mermi, şarapnel ve diğer ateşli silahlardan 5 Türkiye vatandaşı yaşamını yitirmişti.
Yaşamını yitirenler; kimi evinde otururken, kimi sokakta yürürken, kimi ise bahçesinde çalışırken Suriye’den gelen ateşli silahlardan çıkan mühimmatın hedefi oldu.
O tarihte yine onlarca ev başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı; bir o kadar ev ve bina da bu silahların hedefi oldu.
İlçe’de hala 2013 yılındaki çatışmaların izlerine rastlamak mümkün.
İlçe sakinleri henüz o tarihte yaşananların etkisini üzerlerinden atamamışken yeni bir çatışmanın ortasında kaldı. Ve 2013 yılında yaşadıklarını tekrar yaşadılar.
TSK’nın 9 Ekim’de Rasulayn’a başlattığı operasyon süresince İlçeye onlarca roketler düştü; bu roketlerden 9 aylık bir bebek ve 11 yaşında bir çocuk olmak üzere iki sivil yaşamını yitirdi.
Yaklaşık 10 kişi yaralandı. Yaralıların bir kısmının Şanlıurfa’daki hastanelerde tedavisi sürüyor. Bir kısmı ise yoğun bakımda.
Resmi nüfusu 85 bin, gayri resmi nüfusu 120 bini bulan ilçeden yaklaşık 50 bin insan ilçeyi terk etmek zorunda kalıp, başka şehirlere gitti.
İlçedeki bütün dükkânlar kapalı. Birçok sokakta acil durumlar için ambulanslar ve askeri araçlar bekletiliyor.
İlçedeki durum çatışmaların yaşandığı bölgeler kadar kötü durumda. İlçenin giriş çıkışları polis kontrolünde.
İlçede dolaşırken sık sık askeri ve polis araçlarının devriyeleriyle karşılaşmak mümkün ve Ceylanpınar’da ki çocuk sesleri, yerini silahların, bombaların ve savaş uçaklarının gürültüsü almış.
Ceylanpınar’ın Rasulayn sınırına en yakın mahalleleri Mehmet Akif Ersoy, Mevlana ve Cumhuriyet Mahalleleri çatışmaların ikinci gününde Şanlıurfa Valiliği tarafından boşaltıldı ve buralar Özel Güvenlikli Askeri Bölge ilan edildi.
Bu mahallelerdeki yurttaşların birçoğu başka şehirlere gitmek zorunda kaldı.
İlçede silah seslerinin azalmasıyla ilçeden ayrılanların sayısı azaldı. Fakat hala ellerinde valizlerle ilçeden ayrılanları görmek mümkün.
Elinde valiziyle ilçeden ayrılmaya hazırlanandan birisi de Ahmet Yılmaz.
Yılmaz, evine Rasulayn’dan gelen bir kurşunun isabet ettiğini söylüyor.
Bütün ailesini şehir dışına götürmüş, fakat evini hırsızlardan korumak için geri gelmiş.
Gün içinde evinde otururken bir ses duyup dışarı çıktığını söyleyen Yılmaz, balkonuna bir merminin isabet ettiğini görmüş ve ilçeden ayrılmaya karar vermiş.
Yılmaz yaşadıkları şöyle ifade ediyor;
Çatışmaların başladığı ilk günde ailemi şehir dışındaki akrabalarıma götürdüm. Ben geri geldim.
Ama bugün anladım ki her an bir kurşunun hedefi olabilir insanlar.
Devletin vatandaşı için yeterli önlemi almadığını düşünüyorum.
Çatışmaların yaşanacağı ortadaydı. Eğer zamanında ilçede önlemler alınsaydı ne kimse ölürdü, ne de yaralanırdı.
Ama geriye boşaltılmış bir şehir, gözü yaşlı insanlar kaldı.
İlçedeki birçok durakta insanlar şehirden ayrılmak için hala bekliyor.
Bombardımanın durması onlar için hiçbir anlam ifade etmiyor.
Çünkü karşı tarafta yoğun çatışmalar sürüyor ve sesi ilçede yankılanıyor.
Şimdi de karşıdan gelebilecek bir merminin hedefi olmaktan korkuyorlar.
Duraklarda onlarca insan şehirden ayrılmak için araç bekliyor.
Bu durakta bekleyenlerin bir kısmı, Suriye’deki savaştan kaçarak Ceylanpınar’a gelenler.
Bekleyen bu gurubun İçinden Mustafa Ali ile yaşadıklarını konuşuyoruz.
Ali, Suriye’nin Halep kentinden 2015 yılında gelmiş. Ailesiyle birlikte, önce Rasulayn’a, oradan da Ceylanpınar’a geçmiş.
İlçedeki çadırkentte kalmışlar bir süre. Daha sonra ilçede ev tutarak yerleşmişler.
Yaşadıkları trajik hayat hikayesini özetle şöyle anlatıyor;
Halep’te savaşa şahit olduk, çatışmaların ortasında kaldık, yakınlarımızı kaybettik.
Arkamızda doğup büyüdüğümüz toprakları bıraktık. Günlerce süren bir yolculukla Rasulayn’a geldik. Oradan da Ceylanpınar’a.
4 yıldır burada yaşıyorduk. Çatışmaların başlamasıyla yeniden savaşı anımsadık.
Savaşın insanlar üzerinde yarattığı tahribatı en çok ben biliyorum. Yıllardır bunun etkisindeyim.
Ali, “Nereye gideceksiniz” sorumuza ise, hiçbir fikrinin olmadığını cevabını veriyor.
Yaşanan çatışmalardan en çok etkilenenler arasında esnaflar da var. Bütün dükkânların iş yerlerinin kepenkleri aşağıda.
İlçe esnaflık yaparken kısa bir süre önce dükkânını kapatan bir yurttaş ise yaşananlardan dolayı hayli tepkili, çünkü aylardır yapılan savaş söylemleri onu ve diğer esnafları iş yapamaz duruma getirmiş.
Ve kısa bir süre sonra iş yerini kapatmak zorunda kalmış. Şimdi ise canlarının tehlikede olduğunu vurguluyor.
İsminin gizli kalmasını isteyen bu yurttaş, devletin vatandaşına sahip çıkmadığını, can ve mal güvenliğinin korumadığını belirterek, bankalardan çektiği kredileri ödeyemediğini, iş yerini kapattığını ve bunu hesabını kimden soracağını söyleyerek sitem ediyor.
Görüştüğümüz diğer esnaflar ve İlçedeki Esnaf ve Sanatkârlar Odası’ndan aldığımız bilgiler, esnafların içinde bulunduğu zor durumu ispatlıyor.
Çünkü neredeyse esnafların tamamı bankalardan çektikleri krediler ile ayakta.
İlçede 800 esnafın olduğu, bunların 750’sinin kredi çektiğini öğreniyoruz.
Sanatkârlar Odası’ndan edindiğimiz bilgilerin en dikkat çekeni ise, olabilecek bir savaştan dolayı yaklaşık bir yıldan bu yana, ilçeden 850 evin göç ettiğini ve bunların en az 250’sinin esnaf olduğu yönünde.
Çatışmaların başlamasıyla birlik göç eden evlerin de esnafların da sayısı iki katlandı.
Ceylanpınar sokak ve caddelerini dolaşırken her sokakta mermi, şarapnel yada bir roketin isabet ettiği bir ev veya araçla karşılaşmak mümkün.
İlçenin tek hastanesi acil olmadığı sürece sivillere kapalı.
Hastane önünde yoğun güvenlik önlemleri alınmış vaziyette.
Sokak aralarında ambulanslar bekletiliyor.
İlçe’de özellikle gecenin geç saatlerinde ise, havada dolaşan Drone ve İnsansız Hava Araçları’nın (İHA) ve savaş jetlerin seslerini duymak mümkün.
Bütün caddeler sokaklar bomboş durumda.
Ceylanpınarlılar bir taraftan canlarının derdindeyken, diğer taraftan ise malları hırsızların talanıyla karşı karşıya.
Çünkü güvenlik güçleri kısa bir süre önce güvenlik nedeniyle boşaltılan evlerde hırsızlık yapan kişileri yakaladı.
Hal böyle olunca yurttaşların bir kısmı evlerini hırsızlardan korumak için nöbet bekliyor.
İlçe sakinleri yaşanan bu durumu istismar eden hırsızlara tepkili ve polisin bu konuda önlem almasını istiyor.
TSK’nın Rasulayn’a yaptığı müdahalenin dördüncü gününde Milli Savunma Bakanlığı İlçenin TSK kontrolüne geçtiğini duyurdu.
O gün silah sesleri neredeyse hiç duyulmadı. Fakat beşinci günde (13 Ekim) sabah saatlerinden itibaren silah sesleri yeniden yankılanmaya başladı.
Daha önce okullara ara veren Valilik bu durumda verilen tatil kararını üç gün daha uzattı.
Hal böyle olunca ilçede kalanların da ilçeden ayrılmak için otobüs duraklarına akın etti.
İlçede insanlar gerek yaşanan çatışmalardan, gerekse ilçeden ayrılmak zorunda kaldıkları için gerginler.
Kimse konuşmak istemiyor fotoğraflarının çekilmesine ise tepki gösteriyorlar.
Soy ismini ve fotoğrafını vermemek şartı ile, yaşadıklarını bizimle paylaşan Ali Bey de onlardan biri.
Ali bey yaşadıkları duruma alışık olmadıklarını vurgulayarak, devletin vatandaşı için daha önceden önlem alması gerektiğinin altını çiziyor.
Çatışmaların bir an önce bitmesini dileyip evlerine dönmeyi umut ettiğini söyleyen Ali Bey yaşadıklarını şöyle anlatıyor;
Devletimiz bu yaşananların olacağını biliyordu. Fakat vatandaşı için gerekli önlemleri almadı.
Sınır hattında yaşıyoruz özellikle bu durumlar için devletin bir tahliye planı olmalıydı.
Bu plan ‘hadi şehri terk edin’ şeklinde değil, daha önceden ayarladıkları barınma merkezleri ile yapmalıydı.
Oysa şimdi gördükleriniz, yaşadıklarımız sanki bunların yaşanacak olacağından habersizmişiz gibi bir durum.
Aylar öncesinden biliniyordu oysa. İnsanlar öldü. 2 çocuk hayatını kaybetti. Yaralılar var ve hala bunların yaşanması muhtemeldir.
Bunlar çok üzüntü verici keşke böyle olmasaydı.
İlçede genzi yakan yoğun bir barut kokusu var. Bu koku insanlara korku salıyor.
İlçede herkesin penceresi kapalı, perdesi örtülü vaziyette.
Savaş psikolojisi ilçeye hükmetmiş durumda.
Bütün bu yaşananları dünya duyurmak için ilçeye gelen ulusal ve uluslararası basın için ilçenin girişindeki tepe ayrılmış.
Suriye’ye üç kilometre mesafedeki bu tepeye basın mensuplarının yanı sıra, karşıda yaşananları görmek için sivillerde var.
Çevre köylerden gelen bu siviller tepeden savaşı izliyorlar.
Yanaşıp konuşmak istesem de tepkisiz kalıyorlar.
Tepkisiz kalışının nedenini ise kısa bir süre sonra karşıda olan akrabalı için olduğunu öğreniyorum. Onlar için kaygılanıyorlar.
Rasulayn için kısa bir araştırmadan sonra aslında birbiriyle aynı kültürleri yaşayan insanlar olduğu gerçeği ise gözden kaçmıyor.
Rasulayn’ın Arapçadaki anlamı çeşme başı yada çeşmenin gözü anlamına geliyor.
Kürtçedeki karşılığı ise Serekaniye. Anlamlı Arapça ile aynı. Yani çeşme başı ya da pınarbaşı anlamına gelmekte.
Bu ilçede yaşayanlar büyük bir bölümü, Ceylanpınar’da yaşayan yurttaşlar ile akraba.
1921 Yılında yapılan Ankara Antlaşmasıyla sınırlar çekildikten sonra, Türkiye tarafı Ceylanpınar, Suriye tarafı ise Rasulayn ya da Serekaniye olarak adlandırıldı.
Aslında Rasulayn’daki ki insanlar Ceylanpınar için de Rasulayn ve Serekaniye ismini kullanıyor.
Nedeni ise örf, adet, kültür ve geleneklerinin aynı olması ve tabi akrabalık ilişkileri.
Rasulayn (Serekaniye)’nin kuzeydoğusunda, Mardin’in Şenyurt ilçesinin karşındaki Dırbesiye ilçesi, batısında ise Akçakale ilçesinin karşısında bulunan Tel Abyad (Gre Spi) bulunuyor.
Rasulayn/Serekaniye ilçe merkezi nüfusu, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşından önce yaklaşık 80 bindi.
Sekiz yıldır süren iç savaş süresince nüfusunda zaman zaman değişmeler yaşandı.
2014-2018 yılları arasında bu sayı ikiye katlandı. Bu tarihlerde Suriye’nin birçok kentinden buraya göç yaşandı.
Nedeni ise; sınır ilçesi olmasından kaynaklı olması ve olası bir savaş ve çatışma durumunda Türkiye tarafına geçmenin rahat olması olarak değerlendiriliyor.
İlçenin ağırlık nüfusu Kürtler olsa da ilçe de Araplar, Türkmenler, Süryaniler de yaşıyor.
© The Independentturkish