"Yenidoğan çetesi" davasında 9. gün: Örgütün varlığını kabul etmiyorum

“Hastaların basamaklarını Fırat Sarı belirliyordu”

Fotoğraf: AA

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık hemşire Renginar Molla, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.

Molla, Silivri Kolan Hastanesi'de çalıştığını, hemşirelik dışında bir şey yapmadığını dile getirerek, "Doktorun söylediklerini yaptım. Hasan Basri (Gök) asistan olarak geldi. Ben sorumluydum. O gelince arka planda kaldım. Sorumlu doktorum Fırat Sarı'ydı. Kendisine ulaşamadığım zaman Hasan Basri'ye ulaşırdım. Fırat Sarı'yı çocuk doktoru olarak bilirdim." dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hastaların basamaklarını Fırat Sarı'nın belirlediğini kaydeden Molla, "Ben de Hasan Basri öyle deyince 'Fırat Sarı istiyor.' diye düşündüm. Bu yüzden 'Hasta tamam.' dedim. Basamakları hasta dosyasında değiştirdim. Ama 3'ten 1'e basamakları değiştirmedim, 2'ye çektim. Basamak benim anladığım bir şey değil. Doktorun yaptığı görevleri ben hiçbir zaman yapmadım." diye konuştu.

Molla, tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'yla arasındaki para hareketlerinin sorulması üzerine paraya ihtiyacı olduğunu, yurt dışına çıkacağını anlattı.

Molla, tutuklu sanıklardan ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'i hemşire olarak tanıdığını, bebek sevki yaptığına hiç denk gelmediğini öne sürdü.

Sanık Hasan Basri Gök'ün hastanede denetim yapıldığı sırada "Sadece dosya üzerinde basamakları çektim." dediğini iddia eden Molla, bu kişinin dosyaları dışarı çıkarıp çıkarmadığını bilmediğini kaydetti.

Molla, basamaklarla ilgili olmaması gereken bir durumu fark etmediğini söyledi.

Silivri Özel Kolan Hastanesi'yle sanık Fırat Sarı arasında yapılan sözleşmeyi bilmediğini savunan Molla, "Para karşılığında bebek getirildiğini duymadım. Benim yönetim kısmıyla alakam yok." ifadelerini kullandı.

"Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum"

Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, söz konusu hastaneden kendi isteğiyle istifa ettiğini anlattı.

Kızılay Hastanesi'nde çalışırken gözaltına alındığını, psikolojisinin bozulduğunu, bu nedenle emekli olduğunu ve İstanbul'dan taşındığını belirten Kazan, "Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum. Gözaltına alındığım zaman örgütü öğrendim. Kimseyi tanımıyorum. Bahsi geçen örgütle para alışverişim yoktur. Örgüt üyesi olarak iddia edilen kişiler beyanlarında beni tanımadıklarını söylediler." dedi.

Sanıklardan sadece Gıyasettin Mert Özdemir'le görüşmesinin olduğunu iddia eden Kazan, "Mertle aramda asla 'Eşine SGK yaptıralım.' gibi bir görüşme geçmedi. Mert'e ödeme yapmadım. Bu ödemelerin hastanenin muhasebesinden yapıldığı iddianamede açık ve net görülmektedir. Benim bir örgüte bile isteye yardım etme durumum söz konusu olamaz." savunmasını yaptı.

Tutuksuz sanık Kazan, bebek sevkleriyle ilgili Özdemir'le konuşmasının sorulması üzerine şöyle devam etti:

Benimle konuşmalarında kabul etmemişti. Sonra nasıl kabul etti, bilmiyorum. Ben ödemeyle ilgili sonraki konuşmada, muhasebenin bana ilettiğini ona ilettim. Büyük ihtimal muhasebe ona ulaşmamıştır, beni aramıştır. İlk görüşmeyi ben yaptığım için ödemeyle ilgili beni muhasebeden biri arıyordu. Bunun sebebini bilmiyorum. Gıyasettin'in bebekleri nasıl, nereden getirdiğini bilmiyordum. Gıyasettin benimle konuştuğunu söyledi. Anlaşmayı benimle yapıp yapmadığıyla ilgili bir şey söyledi mi hatırlamıyorum.

Mustafa Kazan, duruşma savcısının "Bebeğin yoğun bakıma alınması gerekiyor, ölüm tehlikesi var. Para karşılığında bu işin olması seni rahatsız etmedi mi?" sorusu üzerine, "Uygun değil. Şikayete bulunmadım, 3 tane çocuğum var ama iş aradım." diye konuştu.

"Bu bebek ölürse sorumluluk olur diye tereddüt olmadı mı?" sorusunu cevaplayan Kazan, "Nasıl olmasın benim de çocuğum var. Başhekimim çok titizdir. Hastane doktorlarına güvendim. İçim o yönden rahattı." ifadelerini kullandı.

"Görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştım"

Tutuksuz sanıklardan Bağcılar Özel Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, insan sevgisini ve saygısını ailesinden alarak, görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştığını savundu.

Kendilerinin hasta ve hasta yakınlarının memnuniyeti için çalıştıklarını dile getiren Yavuz, hastaneye yapılan denetimlerde herhangi bir eksiklerinin olmaması için ellerinden geleni yaptıklarını bildirdi.

Yavuz, "Yenidoğan yoğun bakımda, 25 Eylül 2023'te çok büyük bir denetim oldu. Tek tek bütün hastaları gezdik. Ne tedavi aldıkları, hangi kanalla, hangi sevkle geldikleri, ailelerinin onayı olup olmadığı tüm gün değerlendirildi. Çok uzun bir denetim oldu." dedi.

Her denetimde bulunmaya çalıştığını anlatan Yavuz, "Yenidoğan belki de İstanbul'un en güzel ünitesiydi. Kendi hastanemde doğan bir bebeği kabul ediyorsam önce baba ile görüşüyordum. Çünkü anne yeni doğum yapmış, doğumdan sonra daha endişeli olabiliyor. Bana güven duymalarını isterdim." diye konuştu.

Yavuz, evde olduğunda bebeğin durumu kötüleşince kendisini çok defa aradıklarını, hasta başına giderek değerlendirme yaptığını sözlerine ekledi.

Hastanede çalıştığı dönemde Fırat Sarı'yla bir anlaşma yapılmadığını öne süren Yavuz, "Çocuk doktoru olduğum için böyle bir şeye ihtiyacım olmadı. Benden öncede olmadığını biliyorum." ifadelerini kullandı.

Fırat Sarı'nın "Bağcılar Medilife'ta Semiha'yla anlaşma yaptık." şeklindeki ifadelerinin aktarılması üzerine bunu kabul etmediğini kaydetti.

Duruşmaya öğle arası verildi.

"Tüm hastane biliyordu"

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda savunma yapan Esenler Güney Hastanesi'nin yardımcı hemşiresi tutuksuz sanık Batuhan Çetin, ölen bebeklerin ailelerine başsağlığı diledi.

Esenler Güney Hastanesi'nde staj yaptıktan sonra tutuklu sanık Hüseyin Günerhan tarafından işe alındığını söyleyen Çetin, Günerhan gittikten sonra yerine tutuklu sanık Damla Atak'ın geldiğini ifade etti.

Çetin, yenidoğan yoğun bakımda işletme olduğunu bildiğini kaydederek, "Bunu tüm hastane biliyordu. Ben hemşire yardımcısı olarak çalıştım. Bebek Kaya öldükten 2-3 hafta sonra ayrıldım." dedi.

Yenidoğan yoğun bakımına geceleri genelde tutuklu sanık doktor İlker Gönen'in geldiğini belirten Çetin, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Kaya bebeğin ölümüne de doğumuna da şahit oldum. Bebek doğduktan sonra kimse müdahale etmedi. Yoğun bakıma alındı ve 2 gün sonra kanaması başladı. Gelmesi gerekenler hastaneye gelmeye tenezzül etmedi. Teslim aldığımızda bebek çok soğuktu. Monitör okumuyordu. Sorumluluğu hiçbir zaman kabul etmedim. Kendi üzerlerinden atmak için bebeğin ölümünü geceye bırakmak istediler. Damla Atak bana, 'Başım ağrıyor. Beni aramayın.' dedi. Gece doktoru bebeğin kötü olduğunu görmüştü. Bebek gece saatlerinde daha da ağırlaştı. Rıza Keykubad hocayı aradım, gelmesi gerektiğini söyledim. Hoca bana '500 gram zaten, çek fişini gitsin.' dedi. Ben de vicdanımı rahatlatmak için kalp masajı yaptım. Benim sanık değil tanık olmam gerekiyor. Ben yoldan geçen bir kişi kadar müdahalede bulundum. Yetkilerimde var mı yok mu onu da bilmiyordum. Yaşaması için çabam var ama ihmalden yargılanıyorum. Takdir sizindir."

Çetin, tutuklu sanık Rıza Keykubad'ın kaşesinin hastanede olduğunu ifade ederek, "Yoğun bakımda kamera vardı. Bir hemşire bacak bacak üstüne atsa, aranıp 'İndir bacağını.' denirdi. Kamera kayıtlarından bizi sürekli uyaran Müzeyyen'di (Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu)." diye konuştu.

Denetime gönderilen nöbet listesinin gerçeği yansıtmadığını, sadece bebek Kaya'nın öldüğü günkü listenin doğru olduğunu söyleyen Çetin, "Damla beni arayıp, 'Denetim geldi. Kaya bebekle ilgili 'Oktay geldi, müdahale etti diyeceksin.' dedi. Rıza Keykubad kendisini çocuk doktoru olarak tanıttı. Damla bana 'Çocuk doktoru.' dedi. Bunu söylerken tek ben yoktum, 3-4 kişiydik. Gıyasettin'i (Gıyasettin Mert Özdemir) 'simsar' olarak bilirim. Hastaları getiriyor olarak biliyorduk. Yüz yüze konuşmuşluğumuz yok. Damla Atak'la Gıyasettin sürekli iletişim halindeydi. Sanık Hüseyin Günerhan açık açık 'Ben Şeyhmus'um.' demiyordu ama kahvedeki adam onu doktor olarak biliyordu." ifadelerini kullandı.

"Evde yatmak daha rahat gelmiş demek ki"

Sanık Çetin, Damla Atak hastaneye geldikten sonra hiçbir şekilde yenidoğanda doktor görmediğini belirterek, "Evde yatmak daha rahat gelmiş demek ki. Doktora ben haber vermişim gelmemiş. Ben elimden geleni yapmışım, daha ne yapabilirim? Ölecek diye bırakılan bir bebekti Kaya bebek." dedi.

Davanın sanıklarından Hüseyin Günerhan, sanık Çetin'e "Kendini hastalara doktor olarak tanıtıyor muydun, tanıtmıyor muydun?" sorusunu yöneltti.

Çetin, "Beni bu tipte doktor olarak tanıtsam inanacak bir kimse var mı acaba? Bakın tipime, 2 yıl önce daha küçük gösteriyordum. Tüm hastalar beni asistan hemşire olarak tanıyordu zaten." yanıtını verdi.

"Yolsuzluk orada başladı"

Esenler Güney Hastanesi'nin mesul müdürü olan tutuksuz sanık doktor Ali Dirik, Medisense şirketini daha önce hiç duymadığını öne sürdü.

Hemşire bulma konusunda sıkıntı çektiklerini kaydeden Dirik, Fırat Sarı'ya hastaneden ulaşıldığını, danışmanlık hizmeti adı altında tanışıldığını belirtti.

Dirik, bir gün boş ilaç kutularını görünce hemşireleri çağırdığını belirterek, "Hemşirelere, 'Bu ilaçları uyguladınız mı?' dedim, 'Hayır' dediler. Kullanmadıklarından emin oldum. Fırat Sarı'yı arayarak, 'Bunlar SGK'ya fatura edilmiyor.' dedim. Yolsuzluk orada başladı. Dosyaları incelemeye başladım. Eksiklik vardı. Fırat Sarı'ya eksik dosyaları getirmesini söyledim. Birazını getirdi. İlaçları tarif etmesini söyledim. Tarif edemedi. Hastaneye geldi, tartıştık. Bana, 'Savcı tanıdığım var.' dedi. Ben de artık danışmanlık hizmeti almamaya karar verdim. Onların hemşirelerini işten çıkardım." dedi.

Ardından yenidoğan yoğun bakımını yeniden düzenlediğini söyleyen Dirik, "Damla Atak'ı sorumlu yaptım. Gündüz doktor Oktay Bey vardı. Şeyhmus Bey'in ayrılması için ihbar süresi vardı. Şeyhmus Bey'in istifasının olduğu gün başka bir doktorun girişini yaptım. Şeyhmus Bey danışmanlık şirketinden gelmişti. Birini bulmadan Şeyhmus'u gönderemezdim. Bulduğum gün gönderdim. Şeyhmus'un yasal sorumlulukları vardı." diye konuştu.

"O saatte kimse o hastanın riskini almazdı"

Dirik, Kaya bebekle ilgili gece gebelik zehirlenmesi olduğu gerekçesiyle arandığını belirterek, "Farklı yerleri aramışlardı. İstanbul'da yer bulunmaması imkansız ama o saatte kimse o hastanın riskini almazdı. Doktorlar korkuyor artık, 'Ben alırım.' dedim. Öğrendim ki bebek 500 gram doğmuş, anne stabil gidiyor. İkinci gün de Oktay Bey gündüz bebeğe baktı. Ben anneye bakarken anne biraz toparlandı. Damla'ya, 'Siz bebeğe ne yaptınız, ne ettiniz?' dedim. 'Oktay Bey'le gerekeni yaptık.' dedi. Anneyi taburcu ettik." ifadelerini kullandı.

Sanık Dirik, aynı gün saat 11.00 sıralarında denetleme ekibinin geldiğini anlatarak, "Denetim esnasında bir savcı sohbeti geçiyor. Evrakta Yavuz Engin yazıyor, Büyükçekmece yazıyor. Fırat Sarı bana 'Savcı tanıdığım var.' demişti. Ben de o zaman o savcı bu savcı dedim." diye konuştu.

Hastanenin bulunduğu yerin Bakırköy'e bağlı olduğunu kaydeden Dirik, denetimdeki söz konusu evrakın Bakırköy'den gelmesi gerektiğini söyledi.

Dirik, savcıyla ilgili konuşmasının yer aldığı tape kaydının sorulması üzerine, "Bu Fırat Sarı'nın kulağına gitsin diye söyledim. " dedi.

Kaya bebeğin öldüğü gece kimin nerede çalıştığını bilemeyeceğini dile getiren Dirik, "Ben sadece erişkin yoğun bakıma girerdim. Acil bir durumda kimi arayacaklarını bilirlerdi. En kötü bana ulaşırlardı." ifadelerini kullandı.

Esenler Güney Hastanesi'nin sahibi tutuksuz sanık Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu da savunmasında, hastanedeki doğum sayılarının artması üzerine doktor ihtiyacı oluştuğunu belirtti.

Danışmanlık ücretlerine baktıklarını ancak anlaşamadıklarını ifade eden Yurtoğlu, "Bir arkadaşımın önerisiyle Fırat Bey'i aradım. Hastaneye geldi, konuştuk. Birçok hastaneye danışmanlık hizmeti verdiklerini söyledi. Ben neonatologlarının da olduğunu öğrenince memnun oldum. Başhekim Ali Bey'de arayış içindeydi. Kendisini çağırıp danıştım. Ali Bey'le de tanıştırdık kendilerini. Kabul ettik ve süreç başladı." dedi.

"Olağanüstü denetimde de savcı Büyükçekmece'den gelince şikayeti onun yaptığını düşündüm"

Yurtoğlu, danışmanlık şirketiyle ilgili sıkıntılar olunca Ali Dirik'in gelip, "Uyardık, bir de siz konuşun." dediğini belirterek, "Ben de Fırat Bey'i görüşmek için çağırdım. Konuşurken başhekimi tehdit etmeye, hakaret etmeye başladı. Başhekimimiz, 'Bir türlü ilacı izah edemiyorsun.' diye bağırdı. O da 'Böyle bir şeyi kabul etmiyorum.' dedi. Ben de 'Tamam artık sizinle çalışmıyoruz.' dedim. Fırat Bey daha önce, 'Merak etmeyin tanıdıklarım çok. Büyükçekmece'de savcı tanıdığım var.' demişti. Olağanüstü denetimde de savcı Büyükçekmece'den gelince şikayeti onun yaptığını düşündüm. Akşam kendisini aradım, 'Şikayeti sen yaptın değil mi?' diye sordum.'' ifadelerini kullandı.

Danışmanlık sürecinde hastalardan şikayet almadıklarını kaydeden Yurtoğlu, "Ödemeler için Fırat Sarı hastaneye fatura kesiyordu. Ödemeyi Medisense şirketine yapıyorduk. Faturalarda çok para olmuyordu, 30-40 bin lira gibi rakamlardı. Fırat Sarı ile anlaşmayı bitirmemizin asıl nedeni SGK'nın ödemediği ilaçlardı. Sonrasında çok üzüldüm, arayıp 'Sen yaptırdın.' dediğim için. O yapmamış." diye konuştu.

Yurtoğlu, ilaçlarla ilgili hastanede sorun olup olmadığının sorulması üzerine, "İspat edemediğinizde şikayet de edemiyorsunuz." dedi.

Kamera kayıtlarının olmama nedeninin sorulmasına karşılık Yurtoğlu, "Bilgim yok. Böyle bir talimatım da olmadı. Geceleri hapçı tipler geliyordu, çalışanlara zarar veriyorlardı. Emniyet bize 'Kamera koyun.' dedi. Kamerayı mecburiyetten koyduk." yanıtını verdi.

Yurtoğlu, hastaneye hiçbir cihazı, malzemeyi almamazlık etmediğini, kendisinin de orada 5 kez ameliyat olduğunu, torunlarının da bu hastane doğduğunu, vicdanlı biri olduğunu ve kimsenin zarar görmesini istemediğini söyledi.

Mahkeme başkanının, "Vicdanlı olduğunuzu söylediniz. Bu olaylardan sonra Ali Bey'e 'Bu olayı araştır.' dediniz mi?" sorusu üzerine Yurtoğlu, "Kadın doğum doktorumuz böyle şikayetler olunca çok üzüldü, 'Abla keşke almasaydık hastayı, başın belaya girdi.' dedi. Ben hiçbir doktoruma müdahalede bulunmam. Bu, bebeğin değil annenin hayatının kurtarılmasına yönelik bir davranış." diye konuştu.

Sanık Yurtoğlu, örgüt suçlamasını hiçbir şekilde kabul etmediğini belirterek, "SGK'yı zarara uğratmak gibi çabam olamaz. Zaten bebek yoğun bakım çok getirisi olan bir yer değildi. Takdir sizin." dedi.

Yaklaşık 9,5 saat süren ve 6 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.

Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 18 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.

 

Independent Türkçe, AA

DAHA FAZLA HABER OKU