CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün akşam Ankara’da bir grup gazeteciyle bir araya gelerek soruları yanıtladı.
Özel, “Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynaklarının açıklamasına göre, teğmenlerin YDK’ya sevkiyle ilgili süreçte bir ay içinde karar bekleniyor. ‘Sonuç malum’ demeye getirildi. İhraç olur mu, olursa sonrasında nasıl bir yol izleyeceksiniz” sorusunu şöyle yanıtladı:
Bence 'Şöyle olur, böyle olur' demek, benim böyle bir değerlendirme yapmam doğru değil. Ben ihraç edilmemeleri gerektiğini düşünüyorum. İşin kötüsü, bu meselenin sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın kutuplaştırma siyasetine alet edilmek üzere yapıldığını ve hiçbir suçu olmayan gencecik teğmenlerin çok sevdikleri ve özellikle Teğmen Ebru Eroğlu'nun birincilikle mezun olduğu bu okuldan çok özleyerek başladığı, bütün Türkiye'nin tanık olduğu o heyecanının Tayyip Bey'in kutuplaşma ihtiyacına feda edilecek olmasından çok üzüntü duyuyorum gerçekten. Meselenin ne Ebru ile ne diğer teğmenlerle ilgisi yok. Mesele Tayyip Bey ile benim aramda. Tayyip Bey CHP’nin 31 Mart zaferi ve sonraki seyri, kendisine sürekli 'Bu süreç CHP'ye yarıyor, sizin eski CHP'ye döndürmeniz lazım.' Onun için nasırımıza basıp duruyor. Yani basacak nasır arıyor. Bu da onun için elverişli bir alan. Meseleyi mümkün mertebe, ‘cunta’, ‘darbe girişimi’ diyerek 28 Şubat sürecine doğru çekme gibi bir gayret de var. Çünkü o süreçte kendileri çok mağduriyet ve siyasi bir avantaj elde ettiklerine düşünüyorlar. Meselenin tam ortasında Ebru Teğmen duruyor ama bir tarafında ben varım, bir tarafında Tayyip Bey var. Arka planda da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen bir zihniyet var. 28 Şubat sürecindeki gibi gerilimler üretmeye, oradan beslenmeye çalışıyorlar. O imkanı ona vermeyeceğiz.
“Yataktan kalkmak için bir motivasyonum daha olur”
Bu tip davranışlar bizim iktidar motivasyonumuzu arttırıyor. Sanıyorlar ki böyle yaparak bir gerginlik çıkaracaklar. Bu gerginlikten beslenecekler. Tut ki teğmenleri ihraç ettiler, onlarla birlikte okul komutanlarını feda ediyorlar. Ben her sabah yataktan mesela Soma'da ölen madenciler için kalkıyorum. Mesela en önemli motivasyonlarımdan bir tanesi bu. Can için, Tayfun için, Gezi tutukluları için, diğer taraftan yoksullar için kalkıyorum. Ecevit'in yüzde 70 sendikalı bıraktığı işçiler için kalkıyorum. Şimdi yüzde 7 özel sektörde sendikalı oranı. Bir motivasyonum daha olur yani. Sırf benim değil, bütün CHP’lilerin bütün bu haksızlığa uğradığını düşünen ve bunu telafi etmek isteyenlere motivasyon sağlarlar. Bizi yıldıramazlar. Ama telafi edilmeyecek bir zarar verecekler diye korkuyorum. Bu tip mesleklerde birkaç yılın çok önemi oluyor, devre arkadaşlarından geri kalma. Onun için de yasal düzenlemeyse yasal düzenleme, yönetmelikse yönetmelik, bu işi bilen arkadaşlarımız onu telafi edecek tedbirlerin alınabileceğini söyledi. Ayrıca da bunu ilk kez yapmıyoruz. Bundan önce ihraç edilmiş dört teğmenimiz vardı, birisi özel sektörde çalışmayı tercih etti. Diğer üçüne biz uygun bir yerde sahip çıkıyoruz zaten ve günü gelince onları da getireceğiz.
“İlk kez gündemi CHP’nin belirlediği meselesini dert etmiş durumdalar ve gündem belirleme imkanını geri kazanmak için her yolu deniyorlar”
Özel, “Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in 'CHP camileri ahır yaptı' söylemini de bu kutuplaşma gayretiyle bağlantılı mı görüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
Yusuf Tekin bunu tek başına yapıyor olamaz. Yusuf Tekin bunu tek başına yapıyorsa, bakanlıktan alınmamak için bir polemiğin tarafı olup da ‘Beni Cumhurbaşkanı savunmak zorunda kalsın’ diye bir uyanıklık yapıyorsa onu bilmem. Bir adam bu kadar şuursuz olabilir mi? Bunları belli bir şuurla yapıyor. 100 yıl önce saman doldurmuş, bilmem ne yapmış. Utandım yani anlatmaya, CHP'nin Genel Başkanı olarak. O ‘saman’ dediğinin, köyde cami cemaatinin hepsi cephedeyken mühimmat ıslanmasın diye samanlarla birlikte konmuş, sabahleyin de geri yüklenmiş. Camideki samanın fotoğrafından ‘Camiyi samanla doldurdular.’ Hepsi bir bütünün parçası. Bir tek amaç var, gündemi belirleyen kazanıyor. AK Parti iktidarları boyunca ilk kez gündemi CHP’nin belirlediği meselesini dert etmiş durumdalar ve gündem belirleme imkanını geri kazanmak için her yolu deniyorlar. O yüzden de attıkları her adıma bu filtreyle bakmak gerekiyor diye düşünüyorum.
“Muhalefet tarafında sürekli etkili ve samimi bir iletişime ihtiyaç var”
Özel, “Kutuplaştırma siyaseti etrafında ortaya atılan bu argümanlar tutuyor mu, karşılık buluyor mu” sorusunu şöyle yanıtladı:
Tutmuyor, tutmadığı için de hep daha büyüğüne yelteniyorlar. Burada muhalefet partilerinin birbiriyle iletişim ve dayanışma halinde, bu iktidarı değiştirme motivasyonunu kaybetmeyecek ve topluma kaybettirmeyecek bir kararlılıkta ve sakinlikte olması lazım. Sürekli aynı gündeme dönmek lazım. Yoksulluk bu ülkenin gerçek gündemi. Gündem böyleyse iktidarın zaten seçim kazanması zor. Ama birinci kaygıyı güvenlik ve terör yaptığınızda işler değişebiliyor. Ona oynuyorlar. Bu oyuna gelmemek lazım. Bunun için bana bazen şöyle eleştiriler duyuyorum: 'Özgür Bey sık konuşuyor ve detaylı anlatıyor.’ Açık açık konuşmak ve detaylı anlatmak lazım. Çünkü muhalif seçmen sürekli bir tedirginlik halinde ve o tedirginlik ancak açık, şeffaf ve düzenli bir iletişimle ortadan kaldırılabilir. Türkiye'de komplo teorileri çok hızlı yayılıyor ve bir süre sonra algıyla olgu yer değiştiriyor. Onun için de muhalefet tarafında sürekli etkili ve samimi bir iletişime ihtiyaç var.
“Sosyal medyada yaratılmaya çalışılan birtakım operasyonel işlerin sahada hiç olmadığını görüyorum”
Özel, “‘Algıyla olgu yer değiştiriyor’ dediniz. ‘Erdoğan'ın adamısınız’ algısı mı mesela” sorusuna şu yanıtı verdi:
O bize yapışmaz da birçok şey söyleniyor. Mesela ben o gizli oturumla ifşa etmeye karar verene kadar geçen 40 dakika içinde içeride oturduğumda hep şunu düşündüm: ‘Kesin, CHP’ye bir bilgilendirme yapıldı, tehdit büyük’ falan diyecekler. Gittim dışarıya dedim ki ‘Hadi bakalım. Gelin, anlatın'. İYİ Parti falan bana tepki gösterdi, ‘Efendim, kapalı oturumla halktan neyi kaçırıyorsunuz’ falan. Öyle bir şey değil ki aksine halka olmadığını gösteriyorsunuz. Ankara ile Manisa hariç 46 ile 193 ziyaret yapmışım ben. 365 günde, ilçe, belde, köy, büyükşehir bazında bu 193 ziyarette sürekli insanlarla temastaydık. Sosyal medyada yaratılmaya çalışılan birtakım operasyonel işlerin sahada hiç olmadığını görüyorum. Gören varsa anlatsın. O yüzden o işlere bakmıyoruz.
“Devlet Bey olmadık bir yerden başladı ve olmayasıya gidiyor”
Özel “İktidarın tekrar Kürt sorununu ortaya atıp bu konuda seçmenin konsolide etmeye çalıştığı noktada CHP ne yapacak” sorusuna şu yanıtı verdi:
Kürt sorunu değil, iktidarın kürk sorunu. O yüzden mesela ilk açılım sürecindeki gibi bir toplumsal taban bulmadı çünkü ‘Devlet Bey, son söyleneceği ilk söyledi’ desen bu bile yanlış anlaşılır. Sonda da söylenmeyecek bir şey. Devlet Bey olmadık bir yerden başladı meseleye ve olmayasıya gidiyor. Şimdi Tayyip Bey ‘Destekliyorum’ falan diyor ama bir yandan da Devlet Bey'in söylediği cümleleri söylemeden Devlet Bey'e destek verdiğini, aralarında sorun olmadığını söylüyor. Benim toplumsal mutabakattan anladığım şu, ilk gün bir masa kurulursa Meclis’te şehit aileleri gelecek, pozisyonlarını söyleyecekler. Son gün bir karar verilmeden önce en son onları dinleyeceğiz. Onlar evet derse ben de diyeceğim. Ben bunu Bahçeli konuştuktan 40 dakika sonra söyledim Meclis kürsüsünde. Şehit ailelerinin, gazilerin gözünün içine bakamayacağınız hiçbir şeye destek vermeyiz’ dedik. Genel Başkan Yardımcımız Yankı Bağcıoğlu, Türkiye'de 36 şehit yakını ve gazi derneğini gezdi. 36'sı da ‘CHP'nin tutumunu destekliyoruz’ diyor.
“Samimiyetine inanamıyorsun çünkü çözmek istediği sorunun varlığını inkar ediyor”
Özel, “1 Ekim itibarıyla Cumhur İttifakı siyasetinde bir değişiklik var. AKP'liler ‘Tam bir mutabakat var' diyor. Devlet Bey kimi istedi de cezaevinden çıkaramadı. Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz çıktı. AKP'liler ‘Öcalan da çıkabilir o zaman’ diye düşünüyor. Siz bu mutabakat için nasıl bir okuma yapıyorsunuz? Orada bir kırılma var mı gerçekten” sorusunu şöyle yanıtladı:
Benim konumum veya bizim partimizin pozisyonunu, bunu tahmin edecek bir pozisyon değil. Erdoğan, Bahçeli ile ilgili meselede halen daha tedirgin ve bekliyor. Çünkü bugün Bahçeli'nin ortaya koyduğu mesele bir çatışmalı sürecin çözümlenmesi, terörün bitirilmesine yönelik evrensel birikimlere uygun bir tutum değil. Türkiye'de bu sorunu reddederek bir çözüm olmayacağına inanan hiç kimseyi heyecanlandırmıyor. Kimse inanmıyor, bundan endişe ediyor insanlar. Ama mesele biraz, şehit ailelerinin söylediği gibi bir siyasi hesap içinde ve benim ilk günlerde ‘Buradan kötü kokular geliyor’ dediğim de buydu. O yüzden samimiyetine inanamıyorsun çünkü çözmek istediği sorunun varlığını inkar ediyor.
Özel, “Bu çıkışı tamamen anayasa değişikliğine mi dayandırıyorsunuz” sorusuna ise "“Ben tamamen ne olduğunu bilmiyorum. Devlet Bey'in aynı paragraf içinde virgüllerle bağladığı bir şey var. ‘Ne olur yani Abdullah Öcalan gelse, konuşsa, terör bitse, PKK silah bıraksa, Sayın Cumhurbaşkanı da bir kez daha seçilme hakkı elde etse kime ne zararı var’ gibi bir şey söyledi. Bunu Devlet Bey söylüyor, ‘Biz Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını bir anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ın yeniden seçilmesine bağlamayı düşünüyoruz. Bunda ne mahsur var’ diyor. Yani bunu ben söylemiyorum, kendi söyledi. Erdoğan da ‘Bizim Devlet Bey’le aramızda tam bir mutabakat var' diyor” sözleriyle yanıt verdi.
“Altın kaçakçılığı yapıyorsan hiçbir şeye itiraz etmezsin partide”
Özel, “Bahçeli, Ufuk Uras ile görüştü, ‘Biz çok kavga ettik, artık etmeyelim' dedi. Bu konuda samimi buluyor musunuz gerçekten” sorusuna şu yanıtı verdi:
Siyasette bunu söyleyebileceği Ufuk Bey'den daha aktif faktörler var. Devlet Bey siyasette kavgayı, sağ-sol çatışmasını ya da birtakım gerginlikleri düşürmek istiyorsa Ufuk Bey'den daha ekili olabilecek aktörler var. Onlara söylemeli veya ortaya söylemeli. ‘MHP, Kürt sorununun çözülmesinde engel teşkil ediyor. O yüzden Devlet Bey bu kadar üstten bir çıkış yaptı ama AK Parti o süreci korkarak politikalarıyla dolduramadı. Biz burada eksik kaldık’ diyen AK Partililer var. Devlet Bey’in yaptığı çıkış memlekette infiale yol açmış. Herkes kızıyor. Şehit aileleri de sokaktaki insan da söylüyor. Mesela anketler var: ‘Devlet Bey’in çıkışına Erdoğan destek vermeli midir?’ MHP’lilerin yüzde 70'i ‘Vermemelidir’ demiş. CHP'nin de desteklemesini istemiyorlar. ‘Bizimki bir şeyler yaptı, aman siz uymayın’ diyen bir MHP tabanı bile var. Meclis grubu ne dese, tam tersini de söylese ayakta alkışlıyor ama sahada Devlet Bey'in ayakta alkışlandığı bir pozisyonu yok. ‘Yalnız da kalsam’ videoları da o yüzden. Herkes Tayyip Bey'e yoruyor ama kendi tabanına söylüyor onu. Çünkü anketlere göre yüzde 82 MHP tabanı bu işe itiraz ediyor. İtiraz etmeyen yüzde 18'den üçü de istifa etti zaten. Altın kaçakçılığı yapıyorsan hiçbir şeye itiraz etmezsin partide. MHP’nin elitleriyle MHP’nin tabanı arasında ciddi bir makas açıldı yeniden.
“Trump'ın hoyratça tutumlarına karşı aynı hoyratlıkla gidince daha büyük felaketlerle karşılaşacağız endişem var”
Özel, “Trump konusunda AKP hükümeti bir hayal kırıklığı mı yaşar” sorusu üzerine de şunları söyledi:
Ben dış politikayı yorumlarken biraz daha farklı bakmayı tercih ediyorum. Sonuçta Trump seçildi. Bu Trump'ın ikinci ve anayasaya göre son dönemi. Amerikan başkanlarının ikinci dönemi, birinci dönemlerinden farklı olabiliyor. Trump çok öngörülebilir biri değil ama Erdoğan’ın Trump ile iki ahbap, iki şirket sahibi gibi müzakerelerden geçen dönem biz zararlı çıktık. Kurumsal ilişkilerin terk edildiği, diplomatlara alan açılmadığı, aksine kişisel ilişkiler, hatta ilişkileri üzerinden yürüyen süreçte biz zararla çıktık. Bazı fırsatlar da olabilir. Örneğin Ukrayna'da savaşı bitirme iradesi önemli. Türkiye açısından da çok önemli. Çünkü oradaki denge politikası önemli ama o denge politikasından Türkiye şu anda zarar görüyor, kâr etmiyor. Kâr etmesi için bu savaşın bitmesi lazım. Trump ile kişisel ilişkiler yerine, Amerika ile kurumsal ve diplomatik ilişkiler güçlendirilerek bu sürecin yürütülmesi lazım. Trump'ın hoyratça tutumlarına karşı aynı hoyratlıkla gidince daha büyük felaketlerle karşılaşacağız endişem var. Ben Erdoğan'a diplomasi, kurumsal ilişkiler ve bir miktar tedbirli bir süreç çağrısı yapıyorum. Çünkü o ‘Hemen her şeyi Trump ile halledebilirim’ gibi düşünüyor. Sonra başımıza büyük işler geliyor. Yani o aldığı mektuptan herhalde Türkiye'de en az utananlardan bir tanesi Erdoğan’dı. Biz çok utandık yani.
“MİT’e inanarak, güvenerek cevaplayabileceği sorular sorduk”
Özel, “MİT Başkanı ile görüşmenizde İmralı ile görüşmeler olup olmadığı konu oldu mu” sorusuna şu yanıtı verdi:
Ben biraz bu meselelere, dünyada akademisyenler böyle görüşmelerle ilgili taraflara neler öneriyorlar diye baktırdım. Orada şöyle bir yöntem ortaya çıktı: Heyet, bütün soruları bir havuza atsın. Sonra ortak sorular sadeleştirilsin, sonra bütün heyet sorulacak sorularda bir mutabakata varsın. Biz arkadaşlarımızla bunu yaptık, sonra o soruları önümüze koyduk ve sunumları dinledik. Sunumdan beklediğimiz yanıtlar verildiğinde, yani merak ettiğimiz hususlara cevaplar verildiğinde o soruları çıkardım ben. 15 sorumuz vardı merak ettiğimiz, bunların dokuzuna sunumla yanıt verildi. Altı soruyu da ben Sayın Başkan'a yönelttim, o da o soruları samimiyetle ve olabildikçe açıklıkla yanıtladı. MİT’i bir Milli İstihbarat Teşkilatı olarak siyasi tartışmaların içine çekmemek ve yanıtlayamayacağı sorular sormamaya özen gösterdim. ‘Abdullah Öcalan ile bir pazarlık var mı’ meselesi, MİT’in yanıtlayamayacağı, yanıtlarsa da yanıtın tatmin etmeyeceği bir soru ne cevap verilirse verilsin. O yüzden biz MİT’e inanarak, güvenerek cevaplayabileceği sorular sorduk. ‘Abdullah Öcalan ile gizli bir pazarlık var mı’ gibi gündelik siyaset için çok elverişli bir polemik alanına MİT’i sokmadık. Çünkü o zorunun cevabını merak da etmedik yani. Şu açıdan merak da etmedik: O soruya MİT gibi bir kurum cevap veremez. O soruya verdiği cevabın doğru olduğunu sorgulayacaksan zaten o soruyu sormayacaksın. O sorunun bir tane muhatabı var Türkiye’de. O çıkacak, konuşacak. Bir süreç yürütülüyor mu, yürütülüyor. Erdoğan yürütüyor, bunu niye MİT Müsteşarı’na sorayım? O yüzden de sormadık öyle bir soru.
Özel, “‘Suriye’den iki füze fırlatırız’ gibi söylemler aklımızda. Hangi sorulara yanıt aldınız? Bir savaşa girecek miyiz? ‘Ben savaştayım’ diyen bir Dışişleri Bakanımız var. CHP olarak ‘Bu konuya daha farklı bakalım’ dediğiniz bir konu oldu mu” sorusuna karşılık, “Bu soruya verebileceğim cevabın sınırları sizi tatmin etmez. Sizi tatmin etmeye çalışırsam da bu işten ben zarar görürüm” dedi.
“Partide Özgürcüler, Özgür Özel'in seçim gecesi bir kez daha zafer konuşması yapmasını istiyorlar, genel başkan sıfatıyla”
Özel, “Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu arasında bir problem olduğuna dair bir inanış var. Yani Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş aleyhine çalışıyor veya tam tersi Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu’nun aleyhine çalışıyor. Yarın bir gün Cumhurbaşkanı adayı belirleyeceksiniz. Bu iki ismin kavga etmesi tehlikesi görüyor musunuz” sorusu üzerine şöyle konuştu:
Birincisi o iki ismin kavga etmesi, didişmesi gibi hayaller kuran, CHP’nin başarısızlığını kendi başarısı olarak gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Bunun için gerçekten hem sosyal medyada hem konvansiyonel medyada ciddi gayret, emek ve para harcıyorlar. O yüzden bu iki ismin de Cumhurbaşkanı adaylığına yakıştırılıyor olması, ikisinin de Erdoğan’ın çok önünde çıkıyor olması hiç kötü bir şey değil. CHP’nin an itibarıyla bir aday sorunu yok. CHP’nin adayı belirleme gündemi var önünde. Oysa AK Parti’nin bir aday sorunu var. Ben girdiğim ilk yerel seçimi kazandım. Şimdi girdiğim ilk genel seçimi kazanmak gibi bir sorunum var. Bunu yaparsam ben zaten tarihe geçeceğim. Bunun önündeki bütün engelleri kaldırmam lazım. Birinci engel kendim. Kendi adaylığı genel başkanın bütün denklemi karıştırabilir. Ben kendim aday olmamaya karar verdim. O yüzden partide Özgürcüler Özgür Özel'in seçim gecesi bir kez daha zafer konuşması yapmasını istiyorlar, genel başkan sıfatıyla.
“CHP, kimsenin adaylığının önünü kesecek bir ön kabulle hareket edemez şu anda”
Bu iki ismi bugüne kadar aday tartışmaları yüceltmedi. Aday tartışmaları yükseltmedi. Onları yaptıkları icraatları yükseltti. Mansur Bey’in ve Ekrem Bey’in başarılı belediyecilikleri. O yüzden başarılı belediyecilik çalışmalarına devam etmeleri ve aday tartışmalarının dışında kalmaları doğru. Bunu benim sözüme değer veren herkese söylüyorum. Aday belirleme sürecinde, tüzüğümüzde çok elverişli bir madde var, o maddenin üzerinde de hiç oynamadık. Avantajımız da o madde eskiden yazıldığı için Cumhurbaşkanlığı Kanunu’ndan önce yazıldığı için avantajlı bir madde. Bütün üyelere sormayı da halk yoklaması yapmayı da. Ama bir gerçek var: Bu kavgadan çok medet uman var. Oysa bizim bir koltuk kavgamız yok. CHP’de şu dar anlayışı reddediyorum: Bir koltuk varmış, onun başında kavga ediyormuş. Seçim gecesi oyun bitmiyor. Seçim gecesi zorluklar bitiyor, çok umutlu, hepimiz heyecanlandıran yeni bir süreç başlıyor. Ben o süreçte o akşam partinin genel başkanlığı dışında hiçbir pozisyona talip değilim. CHP, kimsenin adaylığının önünü kesecek bir ön kabulle hareket edemez şu anda. O gün o karar verilir.
“Önümüzdeki günlerde Ekrem Bey, Mansur Bey, ben bir araya geleceğiz”
Ekrem Bey ile Mansur Bey’in bir araya gelmelerinden benim önceden haberim vardı, onu birlikte konuştuk. Ekrem Başkan da az bir şey yapmadı. Sonuçta ciddi şekilde ikisi tartışılırken İstanbul’dan kalktı, geldi, randevu aldı ve Mansur Başkan’a gitti. Çıkışta da çok güzel bir açıklama yaptı, sonra da bana geldi. Genel Merkezimizde açıklama yaptı. Öyle bir başına değil, yanında Genel Sekreterimiz eşlik ederken bir açıklama yaptı. Yani o açıklamayı kurumsal olarak da sahipleniyoruz. O vurgu odur yani. ‘Orada bir kürsü var, git konuş’ diye değil orada. O açıklamayı ve tutumu Genel Sekreterimizin Ekrem Bey’e eşlik etmesiyle kurumsal olarak da sahipleniyoruz. Önümüzdeki günlerde birkaç hafta içinde Ekrem Bey, Mansur Bey, ben bir araya geleceğiz. Bu konuda zaten bir irademiz vardı. Ama malum kayyum atamalarıyla ortalık çok karıştığı için fotoğraf verme zamanı değil. Fotoğrafı Esenyurt’ta çektirdik hepimiz. Mansur Bey yoktu ama Mansur Bey’in yaklaşımı da şöyle değildi: ‘Ben orada olmam’ demedi yani. Diyen arkadaşlarımız da var. Onları da kendi bölgeleri kendi hassasiyetleriyle değerlendiriyoruz. Ama Mansur Başkan’ın da o gün kayyuma karşı Ankara’da bir etkinliğe katılması da kıymetli. Önümüzdeki günlerde Ekrem Başkan’ın Mansur Başkan ile birlikte olduğu şeyler de görülecek. Ve biz bir böyle bir adaylık tartışmasının içinden partimize bir fayda, Türkiye’ye bir fayda üremeyeceğini biliyoruz. En doğru adımı da günü geldiğinde hep birlikte atacağız.
“Olmayan bir sıklet merkezini partide var gibi göstermeye çalışan bir akıl var. Akıl partide değil, sarayda”
Özel, “Dört parçalı bir CHP’den söz ediliyor. Kılıçdaroğlu davasının bu şekilde gündeme taşınmasının bir nedeni de özellikle ‘Yine bu dört parçalı CHP yapısı olsun’ amaçlı olduğu da iddia ediliyor” değerlendirmesine ilişkin şunları söyledi:
CHP’de idari yönden baktığınızda bütün yaz boyunca birileri, ‘Tüzük kurultayı seçimliye çevrilebilir’ tartışması yaptı. PM’de 60’ta 52’lik bir çoğunluk ve şu anda 60’ta 57’lik bir çoğunluğumuz var bizim. Deniz Yavuzyılmaz bizim liseden girmedi ama şimdi çok uyumlu çalışıyoruz. Birçok arkadaşımızla hiç sıkıntımızın olduğu bir PM değil. Bakın, geçen sene nasıl kurultay öncesinde, ‘Sokağın duygusu salona hakim olacak’ deyip haklı çıktıysam, şimdi de sokakta olmayan bir itirazın salona hakim olmayacağını biliyordum ben zaten. Bunu soran herkese dilim döndüğünce anlattım bütün yaz boyunca. Sokakta bir itiraz yok partiye. Sokakta partiye büyük bir destek var. Büyük bir heyecan var. Çünkü insanlar şöyle diyorlar: ‘İlk kez AKP’liler, MHP’liler bize yanaştı. Bizi dinliyor, oy vereni var, verecek olanı var.’ Tüzük büyük bir konsensusla, örgütsel birliktelikle geçti. Olmayan bir sıklet merkezini partide var gibi göstermeye çalışan bir akıl var. Akıl partide değil, yemin ederim. Parti dışında, sarayda akıl. Ama ona alet olan bazı arkadaşlar var. Şu anda sokakta sorun olmadığı için salonda sorun yok.
“Altın kemeri millete takma niyetindeyiz”
Özel, “Erdoğan’ın aday olduğu bir erken seçime girmek mi, yoksa Erdoğan’ın aday olamayacağı zamanında bir seçime girmek mi? Erdoğan’ı yenme duygusu mu partideki” sorusuna şu yanıtı verdi:
Ne kadar erken o kadar iyi. Aday Erdoğan olsun ya da başkası olsun ama bir an önce seçim olsun. Bizim yaklaşımımız bu. Biz seçimin bir an önce olmasını istiyoruz. Ama Erdoğan seçimden kaçıp, bir yandan Anayasa değişikliği kovalayıp sonra da son zamanlarda tekrar aday olmak için kapımıza gelecekse diyoruz ki ‘Bak, aday olmak istiyorsan hiç bizi uğraştırma. En geç Kasım 2025’te seçimi yapalım, aday ol.’ Ben AK Parti’nin adayıyla değil, seçimin tarihiyle ilgileniyorum. Psikolojik üstünlük bizde, onu da çıldırtan bu. Ama Türkiye’ye şunu dayattı: Son seçimi kim kazanıyorsa altın kemer ondadır, mahallenin abisi odur. Kusura bakmasın, son seçimi biz kazandık. O yüzden altın kemer bizde, biz bu altın kemeri bozdurup emeklilerle falan paylaşalım diyoruz. Tayyip Bey’e geri verme niyetimiz yok yani. Altın kemeri millete takma niyetindeyiz.
“Türkiye'nin açıklayabileceği en doğru ekonomik paket, bu iktidarı paketleyip göndermek”
Özel Merkez Bahkası'nın son faiz kararı hatırlatılarak, "Bu faiz kararına karşı Erdoğan ne yapacak” sorusu üzerine de şu değerlendirmelerde bulundu:
Bunların hepsinin sorumlusu Erdoğan. Bu yüzden de bugün bu faiz kararı verilir, yarın iki ay sonra Erdoğan kendik afasına göre bakan değiştirir ya da pozisyon değiştirir ya da Merkez Bankası başkanı değiştirir. Bu mevzunun tamamı dengesiz, denetimsiz ve Türkiye'nin çıkarlarını bir partinin çıkarlarına, Türkiye'nin çıkarlarını, bir kişinin iktidarına feda edilebilir bir yönetim anlayışı. Bu yüzden Türkiye'nin açıklayabileceği en doğru ekonomik paket -bunu hükümetten beklemiyorum milletten bekliyorum- bu iktidarı paketleyip göndermek, yerine gerçekten aldığı eğitimin gereğini yapabilen, ülkenin çıkarlarını önceleyen, parti-devlet ayrımından kurtulmuş bir devlet yönetimi ve bir ekonomi yönetiminin gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu iktidar kaldıkça yine biz sadece seçim kaybetmek, tüketici güven endeksi artsın diye karşılığı olmayan paralar basmak ya da sadece döviz kurunu baskılayabilmek için ülkenin yıllarca güçlükle biriktirdiği rezervleri yakıp atmak ya da sadece seçimde kedilerini desteklesin diye Rusya'ya tavizler vermek, Türkiye'nin içişlerine dünyanın güçlü ülkelerini karıştırmak, Türkiye'nin çıkarlarını kendi siyasi çıkarlarını feda etmek gibi şeyleri yaşayabiliriz. O yüzden benim Erdoğan hükümetine ilişkin duygum; hep ‘Kötüsünü geride bıraktık’ diyor ya daha kötüsünü yaşatma potansiyelleri var. Bir an önce bu iktidardan kurtulmak lazım.
“İYİ Parti, Devlet Bey’e ip attı ama o ipin ilk sahibi Devlet Bey, attığı kişi de Tayyip Beydi.”
“Kayyumla ilgili ekstra başka planlar var mı? MHP, aday belirleme süreçlerine dair usullerin değişmesine dair bir kanun tekliflerinin gerekliliğine işaret etti. Bu çözüm olabilir mi? Ek olarak bu kayyum uygulaması bir mesaj mıydı” sorularına şu yanıtı verdi:
İYİ Parti, Devlet Bey’e ip attı ama o ipin ilk sahibi Devlet Bey, attığı kişi de Tayyip Beydi. İp atıp ‘as’ dediği kişiyi; ‘Getir, benim konuştuğum bu kürsüden konuşsun’ diyen noktaya gelince Devlet Bey. Bunu dengelemek için ‘Devlet Bey böyle diyor ama biz terörle mücadele de ediyoruz. Bakın, kayyum da atıyoruz.’ Esenyurt konusunda da biz 15 günlük planımızı ilan ettik, 15 gün sonra yenisini ilan edeceğiz. İlk 15 gündeki hedeflere ulaşıldı. Biliyorsunuz belediyeye girecek soru önergeleri verilecek şey olacak olacak. Sonraki 15 gün veya sonraki bir ayla ilgili de yeni bir karar alıp ilan edebiliriz.
“Devlet Bey, ‘Bir bulanık suya hep birlikte girelim’ diyorsa önce kendi girsin”
(MHP) Mevcutun kötü ve yanlış olduğunu söylüyorsa -çünkü geçen sefer de onlar değiştirmişti- bu öz eleştiriyi kabul ediyorum. Burada güven arttırıcı bir adım olarak da ilk olarak OHAL KHK’sıyla yapılan kayyum düzenlemesini düzeltelim, eski haline getirelim. Devlet Bey böyle bir adım atsın, biz de destekleyelim. Ama Devlet Bey, ‘Bir bulanık suya hep birlikte girelim’ diyorsa Devlet Bey o bulanık suya kendi girsin önce.
“Hamas’ın siyasi bürosunu Türkiye'ye taşıması, İsrail'in Türkiye'deki terör örgütlerini desteklediği bir süreci getirebilir”
Özel, “Cumartesi günü büyük bir uluslararası medya kuruluşu, Hamas’ın Katar'daki siyasi ofisinin kapatılması ve Hamas üyelerinin Türkiye’de ofisi açacağını iddia etti. Dört gün boyunca net bir açıklama göremedik. Dışişleri Bakanlığı dört gün sonra bir arka plan notu şeklinde bunu paylaştı. Resmi bir açıklamanın gelmemesi, Türkiye'nin bu bunun net bir şekilde yalanlamamasını nasıl yorumluyorsunuz” sorusunu şöyle yanıtladı:
Hiç hayra yorumlamıyorum. Bundan da endişe ederim. İşte o zaman Erdoğan’ın gündemi belirlemek, ‘Güvenlik kaygılarıyla diğer sorunlar konuşulmasın’ diye söylediği ama kapalı oturumda dinlediğimiz iki Bakanın da bu kaygıyı besleyecek argümanları ortaya koymadığı ve edindiğimiz tüm bilgilerin ve tüm kaynakların da İsrail'in Türkiye'ye saldırmasıyla ilgili herhangi bir riski tanımlamadığı bir gerçekliğe rağmen Hamas’ın Türkiye'ye bir büro açmasının, Hamas’ın Türkiye'den yönetilmesinin, İsrail'in Türkiye'yi belki doğrudan orduya değil ama Türkiye'deki terör örgütlerini açıktan desteklemek, lojistik sağlamak ve Türkiye'de birtakım operasyonlara hem gizli örgütler eliyle hem terör örgütleriyle girişmek gibi Türkiye'yi çok rahatsız edecek ve hiçbirimizin istemeyeceği bir pozisyona sürüklemesinden endişe ederim. O yüzden de dilim döndüğünce bunu Erdoğan'a aktarabilecek herkese söyledim. Sizin kanalınızla da söyleyeyim: Hamas’ın siyasi bürosunu Türkiye'ye taşıması, Türkiye'yi de çok yeni güvenlik riskleri yaratacak, Türkiye'yi İsrail ile Hamas’ın hesaplaştığı bir alan halini getirebilecek, doğrudan İsrail'in Türkiye'deki terör örgütlerini desteklediği bir sürecin içine girilebilir ki bunun hiçbirimize faydası yok, bu bir felaket getirir.
“‘Ateşle oynamayın, saçmalamayın’ diyorum”
Özel bu soruya ek olarak sorulan “2011 yılında kendisinin bilgisi dahilinde Türkiye'ye yerleştirilmiş üç Hamaslıya yaptırım uygulayan bir Amerika ve öte yandan Katar pasaportu verilmiş Hamaslılar Türkiye'ye giriş çıkış yapıyorsa bunun faturasının Amerika tarafından Türkiye çıkartılması noktasında ne dersiniz” sorusu üzerine de "İsrail'in şu anda Türkiye'ye saldıracak bir cesareti yok. Ama siz Hamas’ın bürosunu İstanbul'a açarsanız İsrail arkasında çok ciddi bir batı desteği bulur, zaten var olan destek Türkiye'ye karşı yönelir ve bu Türkiye'nin lehine bir durum olmaz. ‘Ateşle oynamayın, saçmalamayın’ diyorum. Bu ateşin karşısında elinde tiner tutmak gibi bir şey, yani eninde sonunda canın yanar. Ondan bu işlere girişmemek lazım. Bunu samimiyetle telkin ediyorum Erdoğan'a” dedi.
“Milletvekillerinin tepki gösterme niyetinde olduklarından haberdarım”
Özel, “Ali Yerlikaya olayından sizin haberiniz olmadığı ve tepki gösterdiğiniz doğru mu” sorusuna şu yanıtı verdi:
Ben Ali Yerlikaya konusunda şöyle bir şeyden haberdarım. Milletvekillerinin böyle bir tepki gösterme niyetinde olduklarından haberdarım ve o konuda bir şeyim olmadı. Kameralar önünde, belli bir süre için tepkinin dile getirildiği ve mesajın verildiği bir hazırlık içinde olduğunu biliyorum ama olayın vardığı noktadan mutlu değilim. Çünkü orada süreç kötü yönetildi. Bu kötü yönetimle ilgili de esas eleştirim de Sayın Ali Yerlikaya’ya. Sen milletvekillerini günlerce sokmamışsın Esenyurt’a. Arkadaşlarımız oradalar ve diyorlar ki ‘Hadi bakalım biz de...’ Orada Mehmet Muş ki gerçekten Meclis’te krizlerin çözülmesinde birlikte çok sorumluluk üstlendiğimiz bir arkadaşımız. Mehmet Muş ile müzakere edilir. Sayın Bakan bir çay içer. ‘Maksat hasıl oldu’ denir. Toplantıya başlanır. Korumalarla birlikte oraya yüklenmeye, kameramanın elindeki kameraya vurma... Bu görüntüler doğru değil. Demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Ama itiş kakış yakışmadı.
“Kimseye ‘armut piş ağzıma düş’ bir cumhurbaşkanlığı adayı bırakacak değiliz”
Özel, “Kendiniz aday olmayı düşünmediğinizi ifade ettiniz. Mansur Bey de Ekrem Bey de bütün anketlerde Sayın Erdoğan’ın önünde çıkıyor. Hatta Mansur Bey, hep birinci çıktığını ifade etti. İki isimden hangisi CHP’nin adayı olursa diğer ismin bağımsız olarak seçime girebileceği konuşuluyor. Böyle bir risk görüyor musunuz” sorusu üzerine şöyle konuştu:
Mansur Bey de Ekrem Bey de geçen sefer bu testten geçtiler. Şu anda çok daha güçlü, çok daha başarıya yakınız. İkisi de parti aidiyetleri açısından; Ekrem Bey ilçe başkanlığından geliyor, Mansur Bey de o zor soruya doğru cevabı vaktiyle verdi. Mansur Bey, CHP’nin adayı olmaksızın Ankara Büyükşehir adaylığını dahi kabul etmedi. oluyor. Mansur Bey, o birilerinin burun kıvırdığı yüzde 25’lik ama her şeye rağmen dimdik ve bir arada duran CHP tabanının ne demek olduğunu bilir ve o tabanı karşısına alacak bir işin içine girmemesi gerektiğini de bilir. Geçmişte de bu konuda zaten çok doğru bir pozisyon tuttu. Aynı noktadayız. Bir de kimseye ‘armut piş ağzıma düş’ bir cumhurbaşkanlığı adayı bırakacak değiliz. Bir adayda ortaklaşacaksak bütün muhalefet birlikte ortaklaşmakta fayda var. Eğer ülkenin faydasına bir seçenek varsa onu da hep birlikte düşünür, taşınır hep birlikte öneririz ama hiçbir zaman için böyle arkadaşlarımızdan herhangi birinin parti dışından, bir başka partiyle falan... Onlar bu zor sorulara en doğru cevabı geçen sefer verdiler.
“Seçimi kazandıktan sonra en iyi makam, mevki artık istirahat etmektir”
“Şöyle bir formül de dillendirildi. Mansur Yavaş sembolik Cumhurbaşkanı, Ekrem İmamoğlu da icracı Başbakan. Size yer yok mu” diye sorulması üzerine Özel şunları söyledi:
En iyi yer benim. Düşünsenize bu iktidar değişmiş, bu kadar yıldır yaşanan üzüntüler ortadan kalkmış ve burada kendisiyle ilgili bir talep açıklamamış, süreci doğru yönetmiş ve seçimi kazanmış bir genel başkanın mutluluğu ve tarihe bıraktığı izden daha büyük bir miras olabilir mi çocukları, torunları için? Benim motivasyonum seçimi kazanmak ve Atatürk’ün partisini yeniden iktidar yapmak. Bunu başaran genel başkan daha ne makam, mevki peşinde koşacak? O vakitten sonra en iyi makam, mevki artık istirahat etmektir.
Bugünkü Anayasa öyle bir olanak tanımıyor. Ama hep birlikte seçimi kazanıp iktidarı değiştirdikten sonra, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamıyla ilgili bir mesele varsa orada da benim yeniden bir talebim olmayacak. Eğer iki aday varsa o konuda en doğru kararı, partililerimiz ve hep birlikte veririz. Güçlü bir parlamentoya geçtikten sonra da bir tarafsız Cumhurbaşkanı ve icracı Başbakan noktasında o zaman işler daha kolay olur. İki tane koltuk, iki tane aday varsa işler daha kolay olur. Benim orada da kendime ilişkin bir şeyim yok. Benim bütün motivasyonum partiyi yeniden iktidar yapmak.
“Anayasa’ya uymayanla anayasa yapmaya çalışırsak kandırılırız”
Anayasa değişikliği konusunda sizi ikna edici bazı adımlar olursa örneğin parlamenter rejime geri dönüş gibi, hiçbir şekilde mi yoksunuz” sorusu üzerine Özel, “Mevcut Anayasa’ya uymayanlar ne havuç sallarlarsa sallasınlar, arkamızı döneceğiz.Çünkü bu milleti iki kere kandırdılar. Biz o zamanlar ‘Aman kalmayın, büyük bir felaket gelir’ dedik. Biz, bir anayasa değişikliğini çok gerekli görüyoruz ama bu anayasa değişikliğini gelecek seçimlerden sonra geniş bir toplumsal mutabakatla ve mevcut Anayasa’ya tam uyan bir hükümetin varlığında yapılmasını... Anayasa’ya uymayanla anayasa yapmaya çalışırsak kandırılırız” dedi.
“MİT’ten istediğimiz destekte Türkiye ile ilgili böyle bir şey söz konusu olamaz”
Özel, son olarak “İbrahim Kalın’ın CHP'ye ziyareti ve sunumu esnasında üye başvurularında terör bağlantısı olup olmadığına ilişkin istihbarat desteği istediğiniz gündem oldu. Kalın'dan ne talep ettiniz, yanıtı ne oldu” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
Türkiye'deki üyeliklerde iki CHP üyesinin referansı, ilçe başkanı ve il başkanının onayıyla üye olabiliyorsunuz. Burada herhangi bir sorunumuz yok. Amerika'da biz temsilcimizle yolları ayırmıştık. Şu anda 52 eyalette CHP temsilciliği ve 20'nin üzerinde eyalette temsilcilikte görev almak için başvurular var. CHP temsilciliği ve CHP birliği kurmak istiyorlar. Biz de Amerika'daki ve Almanya'daki Fethullah Gülen Cemaati başta olmak üzere, terör örgütlerinin CHP örgütlerine sızıp da yarın ‘Bak, bunun üyesi FETÖ'cü’ gibi bir durumla muhatap olmamak için İbrahim Kalın’a yurt dışı örgütlerimize yapılan başvurularda bunu sordum. Benim orada ilçe başkanım, il başkanım yok, üyem yok. Yeni gelen başvurularla ilgili istihbarat desteği, FETÖ ve diğer terör örgütleri konusunda sordum. O da büyük bir memnuniyetle 'Böyle bir destek verebiliriz. Bunu isteyen her partiye de verebiliriz’ diye söyledi. Ben de temsilci atamalarında böyle bir destek isteyeceğimi söyledim. Türkiye ile ilgili böyle bir şey söz konusu olamaz. Zaten kendi örgütümüzün referans ve öneri sistemiyle ilerliyoruz.
Independent Türkçe, ANKA