ABD, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında Cenevre'de düzenlenecek müzakereler için çağrı yapar yapmaz, özellikle orduya muhalif Sudanlı sesler yükselerek, Mayıs 2023'te imzalanan Cidde Deklarasyonu'na tutunmanın ve özellikle de HDK’nin vatandaşların evlerini, hizmet binalarını ve sivil tesisleri boşaltması ile ilgili kısmına bağlı kalmanın anlamını sorgulamaya başladılar. Bu sesler daha sonra Cenevre’deki müzakerelere katılma taleplerini belirleyen ordu liderliğinin bu tutumunu hedef almaya yöneldiler. Ordu, Cidde Deklarasyonu'nda kararlaştırılanları ve özellikle de vatandaşların evlerini ve işgal ettiği sivil ve hizmet tesislerini tahliye etme maddesini HDK uygulamayı taahhüt etmediği sürece, yeni müzakerelere katılmayacağı konusunda ısrar ediyor. Ona göre bu, HDK’nin merkezlerinden çekilmesinin ve belirli kamplarda toplanmasının takip edeceği ilk adımdır.
Orduya saldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmazken HDK’ye gerekçeler bulup sonra da tarafsız olduklarını iddia edenler, Cidde Deklarasyonu'nun olayların gerisinde kaldığını söylüyorlar. Şunu soruyorlar; HDK yayılırken, şehirleri işgal ederken ve garnizonları art arda ele geçirirken onun evlerden, camiler, okullar ve hastaneler dahil sivil ve hizmet tesislerinden çıkmasında ısrar etmenin ne anlamı var?
Hatta içlerinden biri, Cidde Deklarasyonu'nda vatandaşların işgal edilen evlerinin boşaltılmasını öngören bir maddenin varlığını inkâr edecek kadar ileri gitti. Oysa resmi platformlarda yayınladığı deklarasyonun maddeleri arasında bunun varlığını reddettiğini duymadığım HDK medyası bile bunu yapmadı.
HDK, Cidde Deklarasyonu'nu himaye edenlerin- tanıklarının önünde imzaladı ve tek kelimesini bile uygulamadı.
Eğer bu kuvvetler ve liderleri imzaladıkları şeye bağlı kalmayıp uygulamıyorlarsa, bu imzanın veya daha sonra yapılacak herhangi bir anlaşmaya atacakları imzanın ne faydası var?
HDK’yi taahhüt ettiği şeylerden muaf tutuyor ve bunun için kendisine var olmayan mazeretler arıyorsak, başka bir anlaşmayı uygulayacağını kim garanti edecek?
Eğer onu şimdi anlaşmaya uymaya zorlamaz ve vatandaşların evlerini terk etmeye mecbur etmezsek, askerlerinin evlere yerleşmesinin, kuvvetlerinin sistematik ve kasıtlı bir şekilde devlete ait belgeleri ve tesisleri yakıp yıkmasının, dolayısıyla tapu sicillerini, emlak kayıtlarını ve belgelerini yakmasının ardından, evleri daha sonra boşaltıp sahiplerine teslim edeceğini kim garanti edebilir?
Kaldı ki, iddialarına göre kayıt ve belgeler yok edildiği ve insanların mülkiyetlerini kanıtlayacakları belgeler kalmadığı için üyelerinin veya destekçilerinin HDK ve diaspora Araplarına yaşadıkları evlere, binalara el koymaları ve geri vermemeleri yönünde çağrıda bulunduğu ses kayıtları ve videolar zaten mevcut.
HDK mesken, kışla, mühimmat deposu ve ganimet olarak kullandıkları bu evlerden savaşıyor. Ordu kontrolündeki bölgelerde bulunan diğer mahallelerdeki vatandaşları bombalamak için bu evleri kullanıyor. Tüm bunlar yayınlanan videolarla belgelendiğinden, HDK’nin bu evleri boşaltması, ordunun gözünde ciddi ve hatta gerekli bir talep haline geldi.
HDK için mazeretler bulmaya çalışanlar, bu güçlerin ordu gibi kışlalardan ve askeri kamplardan savaştıklarını mı, yoksa yerleşim yerlerine ve evlere sığınıp vatandaşları canlı kalkan olarak kullandıklarını mı görüyorlar? Vatandaşların evleri Hamideti'nin bahsettiği çatışma alanı mı?
Ordunun yarın HDK’nin kışlaya çevirdiği evleri bombalaması halinde, saldırıya ve şiddetli eleştirilere maruz kalacağından hiç şüphem yok. Ordunun ne yapmasını istiyorlar? Evleri bombalamamak ve tamamen yıkmamak, can kayıplarından kaçınmak ya da en azından mümkün olduğunca azaltmak, böylece bazen yanlışlıkla meydana gelen can kayıpları nedeniyle tartışmalardan kaçınmak için izlediği yavaş taktiklerle saldırıyor. Değerli canlar kaybedildi ve bu, karmaşık, zorlu ve maliyetli şehir savaşları bir yana, tüm savaşlarda yaşanan bir şeydir. Bunun için ordunun bir diğer seçeneği, Cidde'de mutabakata varılan kararların uygulanmasında ve HDK’nin vatandaşların evlerini ve sivil binaları terk etmesinde ısrar etmektir.
Ordu, bu tutumu benimserken bir temele dayanıyor, onun aksine bir temele dayanmayanlar ise müzakereleri başlangıç noktasına, sıfıra döndürmek isteyenlerdir. Böyle yaparak da HDK’ye daha önce verdiği taahhütlerden kurtulması için bir çıkış yolu sunuyorlar. Hatta sahada meydana gelen değişiklikleri bahane ederek, önerilen Cenevre müzakerelerinde kendisine avantaj sağlamaya çalışıyorlar. Dahası bu bağlamda sahada galip olan HDK’nin bir sonraki aşamada siyasi veya ekonomik kazanımlarından mahrum bırakılmasının mantıklı olmadığını söyleyenler de ortaya çıktı!
Benim değerlendirmem, somut bir atılım elde etmek için ister Cenevre'de ister başka bir yerde olsun, gelecekteki müzakerelerin Cidde'de kabul edilenleri temel alması gerektiği yönünde. Şu anda gördüğümüz kartları karıştırma ve müzakereleri tekrar başa döndürme girişimlerine gelince, bunlar olur da müzakereler yapılırsa, başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açacaktır.
© The Independentturkish