Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu.
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda, sahipsiz hayvanlara yönelik düzenlemenin kabul edildiğini hatırlatan Yumaklı, bütün Türkiye'de sorun olarak kabul edilen hususun yasal düzenleme seviyesine getirildiğini söyledi.
Bu alanda 2004 ve 2021 yıllarında düzenlemeler yapıldığını hatırlatan Yumaklı, evcil hayvanların "mal" statüsünden "can" statüsüne taşınması ve dönüştürülmesinin bu düzenlemeler sayesinde olduğunu belirtti.
Yumaklı, 2021 yılındaki düzenlemenin temel gerekçesinin o dönemde hayvanlara yapılan işkencelerin gündemde bulunması olduğunu dile getirerek, "O süreçte o sorunu çözmek üzere buradaki düzenlemeler gerçekleştirilmiş. Bu düzenlemeleri yaparken 'yakala, kısırlaştır, sal' modeli kanuni düzenlemenin içerisinde konulmuş. Geçen süreç içerisinde bu modelin uygulanabilirliği maalesef istenilen düzeyde olmamış ve popülasyon kontrol altına alınamamış. Artık herkes kabul ediyor ki bu popülasyonun artması sebebiyle sosyal hayatın farklı şekillerde ve olumsuz bir biçimde etkilenmesi söz konusu" dedi.
4 milyon başıboş köpek var
Bu sorunu çözmek için Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, İçişleri, Adalet, Sağlık, Hazine ve Maliye bakanlıklarıyla çalışma başlattıklarını ifade eden Yumaklı, AK Parti grubunun teknik çalışmaları ve toplumun diğer kesimlerini dinleyerek, söz konusu yasal düzenlemeyi Meclis'in gündemine getirdiğini söyledi.
Yumaklı, sorunun hayvanların sahipsiz olma sorunu olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
Sahipsizlik, sorumsuzluğu getirmektedir. Dolayısıyla buradaki temel bakış açımız, toplumsal hayatı etkileyen hususların elimine edilmesi ve sahiplendirme. Daha sonra da popülasyonun kontrol altına alınması için kısırlaştırma, rehabilitasyon ve diğer hususlar. Yaklaşık 4 milyon civarında başıboş köpek olduğunu tahmin ediyoruz. Sürekli yer değiştiren, tam sayamadığınız, hiçbir yerel yönetimimizin net rakam veremediği bir ortamda elimizdeki verilerden harekette bunu tahmin ettik. Köpeklerin yılda 1-2 kez yavrulayabiliyor olması ve her batında 6-8 hayvan yavru meydana gelmiş olması. Ben buradaki artış hızını herkesin kendi hesaplamasına bırakayım. Hiçbir şeye dokunmazsak bu şekilde devam edilirse karşılaşacağımız o kadar çok problem olacak.
Kamuoyunda tartışılan "uyutma" konusuna ilişkin değerlendirme yapan Yumaklı, "Bu yasanın bir 'katliam yasası' şeklinde söyleniyor olması, anlam veremediğimiz bir husus. Biz bunu hazırlarken sorunu çözmeye odaklandık. Sokakta başıboş, hiçbir kontrolü olmayan, hastalık yayma riski olan, toplumsal hayatı etkileyen bir durumu ortadan kaldırmak için yaptık. Bu hayvanların sokaklardan toplanması gerekir. Sahiplikle ilgili bir sürecin yaşanması gerekir. Rehabilite edilmeleri, popülasyonun kontrol altına alınması için kısırlaştırmaları gerekir. Bütün bunlar yapıldıktan sonra bile halihazırda bakılacak olan hayvan varsa yerel yönetimlerin de bakımevlerinde bakması gerekir. 'Hepsini alıp öldürecekler.' Hiçbir zaman için böyle bir şey ne düşünüldü ne de önerildi" diye konuştu.
6 aydan 2 yıla kadar hapis
Sahipsiz köpek sorunu için yerel yönetimlerin "ben sokaklardaki köpeklere dokunmayacağım, onları toplamayacağım" şeklinde bir yaklaşım içinde olamayacağını bildiren Yumaklı, "Bu konuda görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlileri için de halihazırda yasal düzenlemeler var ama burada tekrar belirtiliyor bu, 6 aydan 2 yıla kadar bu görevlerini yerine getirmeyenlere hapis cezası öngörülüyor" diye konuştu.
Yumaklı, sorunun, sokaklarda sahipsiz, başıboş köpeklerin olması olduğunu ve bunun toplumsal hayatı etkilediğini vurgulayarak, "Bunun çözümü, hayvanların sokaklardan, toplumsal hayattan çekilmesi. Ondan sonraki süreç de bunların rehabilite edilmesi, kısırlaştırılması, sahiplendirilmesi, sahiplenilmeyenlere de barınaklarda, bakım evlerinde bakılmasıdır" ifadesini kullandı.
"Konu çok speküle edildi"
İddia edildiği gibi gündemlerinde bu hayvanların toplu imhası gibi bir durumun söz konusu olmadığına dikkati çeken Yumaklı, "Yasada 'saldırgan' ifadesi tariflendi. Önce halihazırda mevcut veterinerlik düzenlemesine atıf yapılıyor. Orada hangi hayvanlara, hangi şartlarda, nasıl ötenazi yapılabileceğine dair kriterler belli. Bu vardı zaten, yerine getirilmiyordu. Tekraren bu kanunda ona atıf yaparak sorumluların, ilgililerin bu vazifelerini yerine getirmeleri sağlanıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Yumaklı, konu çok speküle edildiği için mevcut kanuna atıf yapılarak düzenlemenin belirgin hale geldiğini belirterek, "ötenazi" kelimesinin kullanıldığı andan itibaren "sokaktan bütün hayvanlar toplanacak, sonra hepsi öldürülecek" şeklinde aslında olmayan şeylerin gündeme getirildiğini bildirdi.
Bunun doğru olmadığını, hiçbir zaman böyle bir çalışma yapılmadığını aktaran Yumaklı, "Ancak köpeklerin toplanıp bakım evlerine götürülmesi, orada kısırlaştırılması, aşılanması, rehabilite edilmesi, ne gerekiyorsa, bunların alındıkları yere bırakılmadan, kampanyalarla sahiplenmek isteyenlerin sahiplenmesinin sağlanması, sahiplendirilmeyenlerin de bakım evlerinde tutulması konusu var. Bakım evlerine alınan köpeklerden, insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike arz eden davranışta bulunanlar olabilir, hastalık taşıyanlar olabilir. Artık geri dönmeyecek kadar tedavi edilemeyecek hastalığı olan olabilir. İşte bu Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nda 'eğer bu tür bir durumla karşılaşılırsa, veteriner hekim onayıyla bu hayvanlara ötenazi uygulanabilir' şeklinde yazılmıştı" diye konuştu.
Yanlış anlamaya meydan vermemek için AK Parti Grubu olarak vekillerin kanuna atıfla yeniden bir önerge vererek, bunun değişmesini sağladıklarını anımsatan Yumaklı, şu değerlendirmede bulundu:
‘Hayvanlara ötenazi yapmak yasaktır' diyor bu kanunda. Ancak, 'hayvanlara acı ve ızdırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda, veteriner hekim tarafından ötenazi yapılmasına karar verilebilir, ötenazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır.' deniyor. Peki siz buradan şunu anladınız mı; 'bütün hayvanları toplayacağız ve öldüreceğiz.' Burada böyle bir şey var mı? Yok, öncekinde de yoktu. Bu kadar bu konunun ajite edilmesindeki arka amaç bu hayvanların tekrar sokaklara geri bırakılmasının sağlanması. Ben bunu görüyorum."
"Bu husus çözülecek"
Düzenlemenin TBMM'deki görüşmeleri sırasında yaşanan tartışmalara işaret eden Yumaklı, şunları kaydetti:
Konuya bir bakan olarak değil, bir baba ve insan olarak bakıyorum. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir şey kabul edilebilir mi? Bir tarafta vatandaşımızın mağdur olduğu bir sorunu çözmek için gayret sarf ederken, öbür taraftan bunun acısını yaşamış insanların acısını dindirmeye çalışırken, bir daha olmamasını sağlamaya çalışırken, kendimizi o annenin, o babanın yerine koyalım. Onlara saldırmak, gerçekten vatandaşımızın vicdanına bırakıyorum. Hiçbir kelime buradaki hususun garipliğini tarif edecek bir şey değil. Bu inanılır gibi değil. Tekraren söylüyorum, hükümetimiz bu konuda kararlı, Meclis'imiz bu konuda gereğini yapıyor. Sokaklarda, toplumsal hayatı etkileyecek, toplumun her kesiminden insanı mağdur edecek bu husus çözülecek.
“Varsa örneğini göstersinler”
Bakan Yumaklı, "Yanan orman alanları imara açıklıyor." iddialarına yanıt vererek, orman yangınlarından çok yalanlarla mücadele ettiklerini söyledi.
Yanan alanların yapılaşmaya açılmadığını "sağır Sultan'ın bile duyduğunu" ama bunları iddia edenlerin duymadığını aktaran Yumaklı, "Buradan açıkça ilan ediyorum, varsa örneğini göstersinler, Anayasal olarak bunun olması mümkün değil. Yanan alanları bir sonraki yılın sonuna kadar tohumla ve fidanla buluşturuyoruz, bunun aksine bir şey tespit eden varsa buyursun hodri meydan, ortaya koysunlar" diye konuştu.
Yumaklı, bakanlık olarak her yıl 500 milyonun üzerinde tohum ve fidanı toprakla buluşturduklarını bildirdi.
"Yangınların çıkma sebebi yüzde 90 insan kaynaklı"
Yangınların çıkış sebeplerinin polis ve jandarma gibi kolluk güçleri tarafından tespit edildiğine işaret eden Yumaklı, sözlerini şöyle sürdürdü:
Yangınların çıkma sebebi yüzde 90 insan kaynaklı. Tarlasını temizlemiştir, onu çöpe atmak yerine yakmıştır. Bizde hem zirai faaliyetler hem de yaşam faaliyetleri ormanla, yeşil alanla iç içe, ülkemiz öyle. Hemen yakındaki ormana sirayet edip yangın çıkarması söz konusu. İzmarit atılması söz konusu. Mangal yaparken ateşin rüzgardan kontrol edilemez şekilde gidip ağaçları yakması söz konusu. Dolayısıyla biz bu istatistikten hareketle geçtiğimiz yıldan itibaren şöyle bir şeye başladık: Orman yangınlarıyla mücadele sadece yangın çıktığında yapılmamalı. Yılın 12 ayı orman yangınlarıyla mücadele etmemiz gerekir. Dolayısıyla bilgilendirme, bilinçlendirme faaliyetlerine başladık, 23 ilimizin valisiyle toplantı yaptık. Bütün hususları konuştuk. Hem kendi teşkilatımız hem valiliklerin oluşturmuş olduğu gruplar, orman yangını çıkma potansiyeli olan yerlerdeki vatandaşlarımıza ne yapmamaları, nasıl davranmaları gerektiğini tekraren hatırlattı. Belki 2 ya da 3 tur yapıldı.
Yumaklı, bu kapsamda bazı yerlerde önlem amaçlı zirai faaliyetlerin günün belirli saatleriyle sınırlandırıldığını belirterek, "Orman yangınlarıyla mücadele konusunu tek başımıza başaramayız. Vatandaşımızla omuz omuza vermemiz gerekir. Onların bu konudaki duyarlılığına ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı.
"25 bin arkadaşımız aynen vatanı koruyan güvenlik güçlerimiz gibi"
Helikopterler, uçaklar, insansız hava araçları, kara araçları ile ekiplerin bilgi, deneyim ve tecrübelerinin orman yangınlarıyla mücadelede önem taşıdığına dikkati çeken Yumaklı, şu değerlendirmede bulundu:
Bizim 25 bin arkadaşımız var, onları çok fazla görmeyiz. Onlar yangınların içine girerler, oralarda çekim yapılamadığı için o çocukları görmek çok mümkün olmaz ama bu 25 bin arkadaşımız aynen vatanı koruyan güvenlik güçlerimiz gibi onlar da yeşil vatanı korumak için canlarını hiçe sayarlar. Bizler gereklilik arz ettiği durumda buradaki kapasitemizi daha genişletmekle ilgili hem imkana hem de iradeye sahibiz. TUSAŞ'a yaklaşık 5 ton kapasiteli 8 yangın söndürme helikopteri siparişini verdik, inşallah 2028'den itibaren de teslimatlar başlayacak.
Yumaklı, orman yangınlarıyla mücadelede önemli yere sahip helikopter pisti, orman kulesi ve yangın havuzlarının tasarruf tedbirleri kapsamında olduğuna ilişkin iddialara da cevap verdi. Bu yılın bütçesi kapsamında 52 yangın havuzu ve göletin olduğunu anımsatan Yumaklı, bu yatırımların sürdüğünü aktardı.
Orman yangınlarıyla mücadelede önem taşıyan yol, tesis, altyapı gibi inşalarda da duraksamanın söz konusu olmadığını belirten Yumaklı, şöyle devam etti:
Elbette ki Orman Genel Müdürlüğümüz bir devlet kurumu. Devletin bu konudaki düzenlemelerine uymak durumunda ve ihale mevzuatı çerçevesinde bu alımları yapmak durumunda. Normal rutin akışında bir kurumun ihale yapması, uygun olanları devam ettirmesi, olmayanları da iptal etmesi veya yenilemesi gayet normal. Olmayan şeylerin üzerinden politika üretmek yerine vatandaşın lehine, onların menfaatine bir şeyleri düşünseler herhalde herkes için çok daha hayırlı olacak. 'Uçak yok' diyerek selfie çekiyor, video çekiyor. Üzerinden uçaklar, helikopterler geçiyor. Yani bunu sağduyulu bir yaklaşımla nasıl ifade edeceğiz bilmiyorum.
Yumaklı, dünyanın birçok ülkesinde haftalarca devam eden yangınlar olduğunu ancak Türkiye'de böyle bir durumun söz konusu olmadığını bildirdi.
"Fahiş fiyatla mücadelemiz devam edecek"
Bazı ürünlerin fiyatlarında fahiş artış yapılmasını da değerlendiren Yumaklı, "Bu, ne ürünün olmamasıyla ne de maliyetiyle ilişkilendirilemeyecek şekilde fiyatlama davranışı. Buna 'fahiş fiyat' diyoruz. Siz 10 liralık maliyeti olan bir şeyi 100 liraya satıyorsanız orada başka bir şey var. İşte tam da Ticaret Bakanlığımızla halihazırda devam eden fahiş fiyata karşı ciddi bir mücadelemiz var. Fahiş fiyatla mücadelemiz devam edecek. Bununla ilgili zaten bir de yasal düzenleme oldu, bunlara hiçbir şekilde göz açtırmayacağız" dedi.
Yumaklı, ülkenin pek çok üründe kendi kendine yeter konumda olduğunu aktararak, "Elbette dünyada hiçbir ülke her ürün için kendine yeterli olamaz. Biz büyük oranda, güzel vatanımızın, çok farklı bölgelerinde farklı zaman dilimlerinde üretim yapabilme kabiliyetine sahibiz, hamdolsun üretimle alakalı bir sorunumuz yok. Ancak bizim hem üreticiyi koruyan hem de tüketiciyi kollayan bir politika geliştirmemiz gerekir. Üretim artışıyla ilgili her türlü arz-talep dengesini de gözetecek hatta fazlalarını ihraç edebilecek pazarların oluşması için gayret sarf edecek her türlü politikayı oluşturuyoruz ve takip ediyoruz" diye konuştu.
Çeşitli ürünlere ilişkin üretim yol haritalarını belirlediklerini anlatan Yumaklı, üretimi, sürdürülebilir, verimli, kaliteli, kayıtlı ve yatırım yapılabilir şekilde planladıklarını söyledi.
AA