Kader İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun aleyhine görünüyor. Zira muhtemelen başkan Johnson’un partisinin kendisini yeniden aday göstermesini reddettiği 1968'den bu yana benzeri görülmemiş bir siyasi fırtınanın ortasında Washington'u ziyaret ediyor. Biden, Tel Aviv'de "Ben Gurion" için dedikleri gibi kendisini çağdaş "Yahuda Aslanı" olarak sunmaya çalışan adamın gelişinden saatler önce adaylıktan geri çekildi.
Netanyahu'nun dört yıl önce, tam olarak Eylül 2020'de Washington'a yaptığı son ziyaretteki imajıyla bugünkü arasında büyük fark var. O zaman BAE ve Bahreyn ile barış anlaşmaları imzalamıştı ve merkez sağ birlik hükümetinin güçlü ve nispeten popüler bir lideri olarak görünüyordu. Sam Amca'nın ilk başta kendisine mutlak destek verdiği ama çok geçmeden sahnenin değiştiği Gazze savaşından yaklaşık 10 ay sonra, bugün ise kendi evinde tartışılan, zayıf, siyasi çıkarlarını Hamas tarafından tutulan rehineleri serbest bırakmak için yapılacak bir anlaşmaya tercih eden bir lider olarak görülüyor. Siyasi çıkarlarını ön planda tutması, bilhassa ona verilen desteğin ahlaki faturasını, Ortadoğu'daki pek çok yakın müttefikin ABD'ye kesmesinden sonra, onu Amerikalılar tarafından sevilmeyen ve çoğu zaman istenmeyen biri haline getirdi.
Netanyahu ise resmi ABD ile yaşanan kırılmayı onarmak istediği için bu ziyarete büyük önem veriyor. Washington ile Tel Aviv arasındaki ikili, göreceli ve dogmatik organik ilişkinin ışığında büyük olasılıkla onarmayı da başaracak.
Bunun birinci nedeni, İsrail'in en yakın müttefik olmasıdır. Bu nedenle yakın zamanda yeni bir başkanlık dönemi için adaylıktan çekilen Başkan kendisini Siyonist olarak tanımlamış ve böyle olması için Yahudi olmasının şart olmadığını söylemişti.
Diğeri ise Yahudi ruhunun Beyaz Saray'da kuruluşundan bu yana var olmasıdır. Bunun kaynağında da ilk Avrupalı göçmenlerin, bu toprakların, bir zamanlar eski İbranilerin arzusu ve gayesi olan Kenan topraklarının bir benzeri olduğuna inanmaları yatıyor.
Ancak son 20 yılda aslında bir şeyler değişti ve popülist, elitist düzeyde birçok kişi İsrail'i eleştirmeye cesaret etmeye başladı.
Bu satırların yazıldığı sırada Washington'da dolaşan haberler, yüzlerce ve belki de daha fazla kişinin Kongre Meydanı'nda Netanyahu'nun hem ziyaretini hem de politikalarını reddeden öfkeli gösterilerle onu karşılamaya hazırlandığını söylüyor. Bunların arasında Amerikalı Yahudi sesler de var ve bunlardan bazıları Netanyahu'nun yaptıklarının, Hamas'ın 7 Ekim'de yaptığından daha fazla İsrail'e zarar verdiğini açıkça görmeye başladılar.
Netanyahu'nun heybesi aslında hem hassas hem de tehlikeli dosyalarla dolu. Bunların başında rehinelerin kurtarılması ile ilgili müzakere dosyası ve Biden'ın krizi çözmek için sunduğu son girişim geliyor.
Ayrıca her an patlayabilecek bir barut fıçısı gibi olan bazı sıcak sorunlar da var. Bunların başında da Güney Lübnan ve Hizbullah ile devam eden ve bir gecede geniş çaplı savaşa dönüşebilecek kademeli çatışma geliyor.
Her an ve ne yaparsa yapsın ister uyanık ister uykuda olsun, Netanyahu'yu endişelendiren en tehlikeli konu İran'ın nükleer bombasıdır. Çalkantılı ve sıkıntılı Washington'un bu sorunu askeri açıdan en az altı aydan önce ve Trump'ın ABD başkanı olması şartıyla çözebilecek konumda olmadığının farkında ve bu süre de Tahran'ın kendisini nükleer güç ilan etmesi için yeterli. Tel Aviv ise bunu kabul edemez.
Netanyahu Washington'a gitti ama ortada Gazze'deki savaşın ertesi gününe dair net bir görüş yok ve buna giden yollar puslu. Dolayısıyla Washington’da herhangi birisinin iki devletli çözüm hakkında konuşmak için yeterli zamanı olmasının, fikri ve stratejik olarak bir lüks olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki, iki devletli çözüm hep Washington’un sözlü olarak müjdelediği ama kalben kendisini gerçekleştirmekten çok uzak olduğu bir çözümdür.
Burada temel ve en önemli soru şu; ABD'de ve bu kritik dönemde kendisini Netanyahu'ya ve meselelerine adamak isteyen kimse var mı?
Elbette önümüzdeki birkaç saat içinde Kongre’nin her iki kanadından üyelerin, Netanyahu'yu konuşması boyunca defalarca ayakta alkışladığını göreceğiz. Ancak gerçek şu ki, Demokratlar konuşmanın sonuna kadar sabredemeyecekler çünkü bilhassa Kamala Harris'i çevreleyen bariz anlaşmazlıkların gölgesinde asıl endişeleri, Biden'a halef bulma konusunda yaşadıkları kendi iç mücadeleleri. Nitekim Chuck Schumer ve belki de Barack Obama da dahil olmak üzere pek çok kişinin onun adaylığını kesin olarak kabul etmeyi reddettiği açıkça görülüyor.
Cumhuriyetçilere gelince, Harris'in eski defterlerini karıştırıyor, kusurlar, daha doğrusu skandallar arıyorlar. Bunları Harris'e karşı kullanıp, terazinin tamamen Trump'ın lehine olmasını sağlayarak, onun kesin zaferini teyit etmek istiyorlar.
Özetle, Netanyahu büyük ihtimalle bu sefer ABD’de pek şanslı olmayacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish