Pazar günü başkent Hartum'da Kızıl Haç konvoyuna Sudan ordusunun açtığı ateş sonucu düzenlenen ve uluslararası misyon çalışanları arasında ölü ve yaralanmalarla sonuçlanan saldırı olayı, insani yardım çalışanlarını tehdit eden büyük tehlikeyi ortaya çıkardı. Ordu ile Hızlı Destek Güçleri (HDK) arasındaki çatışmaların yaşandığı bölgelerde mahsur kalan yüzbinlerce insana, insani yardım ulaştırılmasını zorlaştırdı.
Olay, sivillerin tahliyesi sırasında, Kızıl Haç ve savaşan iki taraf arasında önceden varılan güvenlik düzenlemelerine rağmen meydana geldi.
Sudan'da faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler kuruluşlarının ve ulusal kuruluşların raporları, savaş bölgelerinde gıda, su ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, sivillerin bu bölgelerden güvenli bir şekilde çıkamaması da dahil olmak üzere insani koşulların son derece kötü olduğunu gösteriyor.
Sudan sivil siyasetinin temsilcisi olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nin (ÖDBG) lideri Mahir Ebu’l Cuh “Kızıl Haç konvoyuna yapılan tehlikeli saldırının yansımaları ve etkileri olacaktır. Aslında bunun, görev heyetine yoldayken eşlik eden HDK'ye ait bir askeri araçla ilgili konuşulan teknik konularla hiçbir ilgisi yok” ifadelerini kullandı.
Geçen Kasım ayında savaşın iki tarafı arasında imzalanan Cidde Anlaşması'ndaki açık hükümlere rağmen, saldırının, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) örgütünün ülkedeki faaliyet izninin yenilenmemesi, insani yardım ekiplerine ülkeye giriş vizesi verilmemesi gibi bir dizi başka olaydan ayrılamayacağını sözlerine ekledi.
Ebu’l Cuh, “Genel izlenim, ordunun üzerinde anlaşılan insani meseleleri kolaylaştırma konusunda gerçek anlamda istekli olmadığı yönünde. Bunu işçiler için güvenli geçişler açarak yapıyoruz ve insani yardım çalışmalarının askeri değerlendirmelere konu olan siyasi bir araca dönüşmesiyle bundan en çok etkilenenler savaş bölgelerindeki siviller oldu”diye belirtti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ebu’l Cuh "Birçok veriye göre durum kıtlığa doğru gidiyor. Savaş bölgelerinde sivillerin karşılaşacağı asıl tehlike, yardımın tehlikeli bölgelerdeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılamaması halinde bölgesel ve uluslararası düzeydeki yardım sağlama konusundaki isteksizliğidir” ifadelerini kullandı.
Ebu’l Cuh ayrıca “bundan her iki tarafın da sorumlu olduğunu söyledi. Ancak ordu kontrolü altındaki bölgelerde yardımların girişine izin verilmemesi, insani yardım çalışanları için yolların açılmasına ve vizelerin yenilenmesine engel olması dolayısıyla en büyük sorumluluğu taşıyanın Sudan ordusu olduğunu” belirtti.
Buna karşılık, ülkedeki insan hakları ihlallerini izlemekten sorumlu Acil Durum Avukatları Kurumu’ndan yapılan açıklamada Kızıl Haç konvoyuna yapılan saldırı “insani misyon üyelerini koruyan uluslararası yasaların açık bir ihlali” olarak değerlendirildi ve “Bu saldırının sorumluluğu savaşan tüm taraflara ait” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, "Sivilleri korumak ve onları tehlikeye maruz bırakmamak savaşın her iki tarafının da sorumluluğundadır, ancak buna rağmen çatışmalar kötüleşiyor ve gerekli yardımın sağlanması için yerel ve uluslararası çabalar gösteriliyor" denildi. Ayrıca bu durumun, kuşatma ve gerekli yardımın olmayışı nedeniyle sivilleri ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığını da sözlerine ekledi.
Komisyon, Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin savaş sırasında engellere rağmen çeşitli operasyonları koordine etmek için çalıştığını kaydederek, her iki tarafa da uluslararası hukuka uygun olarak "görevlerini yerine getirebilmek için misyonları koruma, personelinin güvenliğini ve serbest hareketlerini sağlama taahhüdünde bulunma" çağrısında bulundu.
Bağımsız kuruluş, "uluslararası toplumu, Kızıl Haç Misyonu ve diğer insani yardım kuruluşlarının insani rollerini etkili bir şekilde yerine getirebilmeleri için bireyleri ve çalışmalarını korumak amacıyla dayanışma içinde olmaya ve işbirliği yapmaya" çağırdı.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi çalışanlarının hedef alınması, uluslararası kuruluşlardaki işçilerin maruz kaldığı ilk durum değil. Geçtiğimiz aylarda Darfur bölgesindeki (ülkenin batısındaki) eyaletlerde ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında yaşanan çatışmalarda yaklaşık 19 Sudanlı insani yardım çalışanı öldürüldü.
“Cidde 2” görüşmelerinde savaşan iki taraf, ülkedeki Birleşmiş Milletler İnsani İşler Ofisi liderliğinde iki taraf arasında ortak bir mekanizma kurmanın yanı sıra insani yardımın artırılmasını kolaylaştıracak adımlar atma taahhüdünde de bulundu.
Anlaşmanın imzalanmasının ardından BM Genel Sekreteri Sudan Özel Temsilcisi Yardımcısı ve Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta-Salami, iki tarafa, hayat kurtarıcı yardımın engelsiz sağlanmasının önündeki tüm engelleri kaldırmak ve tüm taraflardan güvenilir garantiler sağlamak için acilen “acil ve somut” önlemler alma çağrısında bulundu.
BM kuruluşlarının "başkent Hartum, Darfur ve Kordofan ve savaşın harap ettiği diğer bölgelere güvenlik olmadan ulaşamadığını" belirtti.
Sudan'da Uluslararası Kızılhaç Komitesi konvoyunun sivilleri tahliye ettiğine dikkati çeken Dujarric, "Genel Sekreter, sivillerin korunmasının en temel öncelik olduğunu vurguluyor" diye konuştu.
Dujarric, insani yardım çalışanlarının hiçbir zaman hedef olmaması gerektiğini kaydederek, "Genel Sekreter, sivilleri tahliye etmeye çalışan Uluslararası Kızılhaç Komitesi konvoyuna yönelik saldırı karşısında dehşete düştü." ifadelerini kullandı.
Sudan ordusu, Uluslararası Kızılhaç Komitesi konvoyuna, belirlenen güzergahın dışına çıktıkları ve beraberlerinde Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) ait silahlı aracın bulunduğu gerekçesiyle ateş açıldığını iddia ederek, olayda çok sayıda örgüt çalışanının yaralandığını bildirmişti.
Sudan İç Savaşı
Sudan ordusu, paralel bir ordu gibi davranması nedeniyle tehdit olarak gördüğü HDK'nin askeri ve güvenlik reformu kapsamında 2 yıl içinde tamamen orduya entegresini istemişti.
HDK'nin, sivil hükümetin ardından yaklaşık 10 yıla yayılan bir süreçte bunu kabul edebileceğini açıklamasıyla başlayan söz savaşı ve gerginlik, 15 Nisan sabahı taraflar arasında başkent Hartum ve çeşitli şehirlerde silahlı çatışmaya dönüşmüştü.
HDK, 15 Nisan'da patlak veren iç savaş öncesinde sisteme entegrasyonu henüz tamamlanmamış askeri bir güçtü. Sudan hükümeti, uluslararası topluma HDK'yi "terörist grup" olarak kabul etmesi çağrısında bulunmuştu.
Sudan'da taraflar, başkent Hartum'un yanı sıra ülkenin batı ve güneybatısındaki 9 eyalette ağır silahlarla çatışmayı sürdürüyor.
BM'ye göre, çatışmalar sonucu 12 binden fazla kişinin öldüğü, 33 binden fazla kişinin yaralandığı Sudan'da, nüfusun yaklaşık yarısına denk gelen 25 milyon kişi insani yardıma muhtaç hale geldi.
Sudan'da yaklaşık 6,8 milyon kişi ülke içinde yerinden edildi veya komşu ülkelerde güvenlik arayışıyla evlerinden kaçtı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.