TRT'nin son dizisinde yapılan bir hata manidardı.
Selahaddin Eyyubi'yi Nureddin Zengi'nin oğlu olarak vermesi şüphesiz bir tarih hatasıydı.
Zengi, Türk kökenli bir komutan, Eyyubi ise Kürt kökenliydi.
Bu konu Türkiye sınırları dışında bir yerde pek tartışılmaz.
Ne yazık ki bazı akademisyenler ve aydınlar ısrarla Eyyubi'yi Türk göstermeye çalışıyor.
Bu meseleyi yazımızın konusu yapmayacağız.
Konuyu derinlemesine merak edenler yaşayan en büyük şecere uzmanı Müfid Yüksel Hocanın çalışmalarını inceleyebilir.
Türk yahut Kürt olmasının zerrece bir önemi yok.
Hele Kürtler açısından bu hiç sorun değil.
Zira bugün dahi Kürtlerin çocuklarına en fazla verdiği isim Selahaddin ise onu arkasından Nureddin izler.
Kürtler açısından Selahaddin'e duyulan bağlılık sebebiyle bugün Filistin meselesine belki dünya kamuoyunda en fazla ilgi ve hassasiyet Kürt kökenli vatandaşlarımızda hasıl oluyor.
PKK ve çevresi şüphesiz bu ilgiden fazlasıyla rahatsız.
Siyonist akılla stratejik ortaklığı bulunan örgütün yıllardır Kürtlerin kalbinden sökmeye çalıştığı isim Selahaddin Eyyubi'dir.
Tüm bu çabaya rağmen Kürtlerin Kudüs'e olan hassasiyeti artarak devam ediyor.
Velhasıl, bu hata TRT'nin kurguda yaptığı bir hatadan ibaret; yok öyle değil de ısrarla bir yanlışı galat-ı meşhur kılmaya çalışıyorsa senarist arkadaşlar boşuna yorulmasın PKK yıllardır bunu beceremedi.
Lakin konunun bu denli art niyet taşıması pek ihtimal dahilinde değil, muhtemelen iyi bir tarih danışmanının yoksunluğundan kaynaklanan bir vaziyet söz konusu.
Makus talihi Türk bir hükümdar ve onun Kürt komutanı yıkıyor: İmameddin Zengi ve Şirkuh
Kudüs düştükten sonra Bağdat, Kahire, Konya başta olmak üzere hiçbir Müslüman başkenti güvende değildi.
Müslümanların makûs talihi bir Türkmen komutanı olan İmameddin Zengi'nin Musul Atabeyliği'ne geçmesiyle değişti.
Bu Türkmen komutan yüzlerce sarayı olmasına rağmen hiçbirinde uyumuyor, at sırtından inmiyordu.
En büyük hedefi Müslümanları, Haçlılara karşı birleştirerek 40 yılı aşmış Haçlı zulmüne son vermekti.
Bu amaçla Urfa'yı yeniden fethetti ve Antakya üzerine seferler başlattı.
Haçlılar kısa süreli şoku üzerinden attıktan sonra toparlandı ve Papa III. Eugenius'tan yeni bir Haçlı seferi için destek istedi.
Papalık bu çağrıya olumlu cevap vererek sayısı 70 binin üzerinden yeni bir orduyu İmameddin Zengi'yi yok etmek üzere bölgeye yönlendirdi.
Zengi'yi yok etmek için harekete geçen büyük Haçlı ordusu, hiç beklemediği bir düşmanı karşısında buldu.
Kılıçarslan'ın oğlu Sultan Mesud, babasının yenildiği Eskişehir'de, Haçlı ordusunu yakaladı ve babasının intikamını Haçlılardan aldı.
Savaş sona erdiğinde devasa Haçlı ordusundan geriye 5 bin civarında asker kalmıştı. Willermus Tyrensis, "I. ve II. Haçlı Seferleri Vekayinâmesi" isimli eserinde Sultan Mesut'un zaferini şöyle anlatacaktı;
(…)Savaştan önce silah, güç ve sayı bakımından mukayese edilemez gibi güçlü görünen birliklerden ve büyük şövalyelerin kuvvetlerinden şimdi geriye kalanlarda önceki ihtişamından hiç eser yoktu. Birlikte olanların ifadesine göre 70 bin zırhlı atlıdan ve sayısız yayadan geriye onda biri bile kalmamıştı.
Sultan Mesut'un zaferi İmameddin Zengi'nin fetihlerini hızlandırdı. Kürt komutan Şirkuh ile beraber büyük zaferler peşi sıra geldi.
Şirkuh, kısa boyu ve sürekli öfkeli tabiatına rağmen Zengi'ye son derece bağlı bir komutandı. Tarihe adını Sina çölünü bir avuç adamla aşıp Fatımi İmparatorluğuna son veren ve Mısır'ı zapt eden komutan olarak yazdırmıştı.
Bu seferde Şirkuh'un yanında Yusuf isminde genç yeğeni vardı. Bu genç çocuk ileride Selahaddin Yusuf olarak ünlenecek ve Kudüs'ü fethedecekti.
Nureddin Zengi tarih sahnesine çıkıyor
Nureddin Zengi babasının ölümünden sonra hükümdar oldu. İki yönlü bir düşman belirleyen Zengi hemen harekete geçti.
Bu iki düşmandan birisi Haçlılar iken diğeri de Bâtıni terör örgütleri eliyle bölgeyi tehlikeye atan Şiilerdi.
Haçlılarla savaştan başka bir strateji gözetmeyen Zengi Şiilere karşı ise hem manevi hem de maddi bir savaş başlatmıştı.
Zengi, Şiilik düşüncesinin yayılmasını engellemek için Sünni inancını güçlendirip ve 40 kadar medreseyi inşa ile eğitim faaliyetlerini destekledi.
Bu Nizamülmülk'ün Nizamiye medreselerinden bu yana girişilen en büyük eğitim hareketiydi.
Yine halkın kalbine yerleşmiş Haçlı korkusunu söküp atmak için Zengi döneminde cuma hutbelerinde Kudüs'ün yeniden fethedilmesi işlenmiş, şairlere ise bu konuda şiirler yazdırılmıştı.
Bu hareket ile Nureddin Zengi Müslüman emir ve komutanların kendisine karşı bir saldırıya ya da ittifaka girişmesinin meşru alt yapısını ortadan kaldırmıştı.
Bu siyaset kısa sürede karşılık bulmuş; Dımaşık ve Mısır tamamen Zengi'nin kontrolüne geçmişti.
Mısır'da Fatimilerin tamamen ortadan kaldırılması Haşaşiyunlar benzeri terör örgütlerinin Sünni İslam beldelerinde bir daha hayat bulamamasını sağlamıştı.
Emirler ve komutanların her türlü fenalığı işlediği, Frenklerle ittifaklar kurup Müslümanları öldürmekten çekinmediği bir ortamda, Zengi'nin dürüstlüğü İslam aleminde büyük bir heyecan dalgası yarattı.
Kudüs'ü fethetmek en büyük arzusu olan Zengi, bu hayaline kavuşamayacaktı; ama komutanlarından Selahaddin Eyyubi bu zaferi elde edecekti ve hükümdarının Kudüs'ü fethettikten sonra Mescidi Aksa'ya koymak üzere yaptırdığı minberi Halep'ten Kudüs'e getirerek Zengi'nin anısına saygısını sunacaktı.
Zengi'nin en büyük zaferi ise Müslümanların elinde bulunsa da Haçlılarla ittifak kurarak Müslümanlara karşı seferler yapan Şam'ın yozlaşmış idaresine son vermek oldu.
Öyle ki Zengi'nin Şam seferine halk herhangi bir müdahalede bulunmayarak hükümdarları Abak yerine Zengi'nin yanında saf tutmuştu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şirkuh ve Mısır
Büyük Türk Beyi Nureddin Mahmut Zengi'nin tahta geçmesiyle bölgede gelişmeler Müslümanlar lehine değişmeye başlamış; ama hala stratejik noktalar olan Mısır, Fatımilerin ve Kudüs, Haçlıların elinde bulunuyordu.
Üstelik Müslümanların birliği son derece kırılgan bir yapı arz ediyordu.
Haçlıların Mısır'a hâkim olması durumunda Zengi'nin birçok Müslüman müttefikinin Haçlılar ile ittifak kurarak isyan etmesi güçlü bir ihtimaldi.
Mısır meselesi yalnızca Zengi'nin aklını kurcalamamaktaydı. Kısa boyu, bir kör gözü ve öfkeli üslubuna rağmen cesareti ile Zengi'nin büyük sevgi duyduğu Şirkuh isimli Kürt komutanı Mısır'ı saplantı haline getirmişti.
Zengi'den Mısır üzerine yapılacak bir sefer için mütemadiyen destek ve izin istemekteydi.
Zengi ise böyle bir seferin Fatımiler ile Haçlı Kudüs Krallığını birbirine yakınlaştıracağı gibi Şirkuh gibi değerli bir komutanını intihar anlamına gelen böyle bir göreve göndermek taraftarı değildi.
Zengi'yi ikna edecek gelişme ise Fatımilerin sabık veziri Şaver'in kendisine sığınması oldu.
Şaver, Mısır'a yapılacak bir seferle eski görevine geri gelebileceğine ve Zengi ile ittifak kuracağına dair Türk hükümdarı ikna etmeyi başardı.
Zengi hem bu talebe cevap hem de Şirkuh'un bitmek bilmeyen ısrarına karşılık vermek adına Mısır'a sefer için izin verdi.
Mısır'a iki bin kişilik sınırlı bir ordu ayırdı ve başına Kürt komutan Şirkuh'u atadı.
Zengi, Şirkuh'un genç yeğeni Yusuf'u (Selahaddin) zekası ve görgüsü ile çok beğenmiş ve Şirkuh'tan sarayda yanına vermesini istemişti.
Bu anlamda Yusuf'un cevherini ilk keşfeden Zengi idi. Oysa Şirkuh, Kudüs'ün kaderini değiştirecek bir tavır takınacak ve Zengi'ye Yusuf olmadan Mısır'a gitmeyeceğini söyleyecekti.
Şirkuh'un inatçılığını iyi bilen Zengi, ricasında ısrarcı olmayacaktı.
Ve nihayet Amca-yeğen Kudüs'ün ve bölgenin kaderini bütünüyle değiştirecek yolculuklarına başlayacaktı…
Sonrasında Mısır yönetimini ele alan Yusuf, Zengi'nin vefatına kadar ciddi bir atılıma girişmeyecekti.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish