Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) seçim sonrası "değişim" tartışmaları devam ediyor.
Yükselen değişim taleplerinin liderlik yarışı kızışıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in bu yarışa dahil oldukları biliniyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bunların dışında İlhan Cihaner ve Gürsel Tekin'in de adaylık için nabız yokladıkları belirtiliyor.
Kongre hazırlıklarının devam ettiği bu süreçte eski Konya Milletvekili Abdullatif Şener'in açıklamaları da gündemdeki yerini koruyor.
Geçen perşembe Halk TV ekranlarına katılan Abdullatif Şener, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sinan Oğan'a, 28 Mayıs'taki ikinci turda da geçersiz oy kullandığını söyledi.
Tartışmalar farklı kulvara evriliyor
Şener'in açıklamaları, CHP'de yaşanan tartışmaları farklı bir kulvara çekti.
Birçok CHP'li partinin "sol", "laik" ve "Atatürkçü" kimliğinden uzaklaştığını seslendiriyor.
Bu da beraberinde "CHP kapılarını sağ ve muhafazakârlara kapatıyor mu" sorusunu getiriyor.
Sağ seçmenin desteğini almadan CHP'nin tek başına İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin gibi büyükşehir belediyelerinin alamayacağı bilinen bir gerçek.
CHP sağ seçmenle kurmuş olduğu bağı koparıyor mu? Yerel seçimlere nasıl bir stratejiyle gidecek?
Kamuoyu araştırmacı ve siyaset bilimciler, konuyu Independent Türkçe değerlendirdi.
"Siyasilerin geçmiş kimliklerinin sorgulanması doğru değil"
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun, konunun yanlış eksende tartışıldığını ve siyasetçilerin kategorize edilmemesi gerektiği görüşünde.
Tosun'a göre siyasilerin geçmiş kimliklerinin sorgulanması doğru değil, bu daha çok siyasal etik meselesi.
CHP içinde de sosyal-demokrat veya CHP kökeninden gelip sağ partilere geçmiş aktörlerin olduğunu hatırlatan Tosun, "Bunu ideolojik bir zemin üzerinden tartışırsak siyasal etiği göz ardı etmiş oluruz. Burada asıl mesele genel anlamda kişinin hayata dair bakışıdır" dedi.
Özellikle CHP'li seçmenin "bakın sağdan olunca böyle bir tablo çıkıyor" şeklinde değerlendirmede bulunduğunu kaydeden Tosun, "Bunun ötesinde CHP'nin kendi ideolojik kimliğini bir şekilde netleştirmesi ve bu gerçekleştirdikten sonra yoluna devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yolda sağ değerleri benimsemiş kitleleri küstürmemek ve dışlamamak gerekir" diye konuştu.
"Sonuç getirmediği 14 ve 28 Mayıs'ta bu açık görüldü"
Her şeyden önce bir partinin güven kaybı yaşamadan önce seçmenini sağlam tutması gerektiğine işaret eden Tosun, "Ondan sonra kapsayıcı birtakım politikalarla seçmeni bulunduğunuz yere kazanacaksınız. Bunun üzerine düşünmek gerekiyor" dedi ve ekledi:
Oysa ulusalcının sağı, sağın da sosyal demokratı kabul etmemesi ne dünyanın ne Türkiye'nin gidişatının ruhuna uygun. Bulunduğu yerde konuşlanması koşuluyla her parti seçmeni çekebilir. Partiyi ideolojik anlamda belirsiz bir rotaya sürüklenmek yerine, aktörleri davet etmekle ya da seçim kazanmaya yönelik gündelik birtakım kimlik değişiklikleri CHP için bugüne kadar bir sonuç getirmedi. 14 ve 28 Mayıs'ta bu görüldü."
"Başarısızlık var olan değişim talebini yüzeye çıkardı"
Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seda Demiralp da CHP'nin 2023 seçim sonuçlarında beklenen başarıyı elde edememesi parti içinde "nerede hata yaptık" sorusunu gündeme getirse de aslında bir süredir var olan değişim talebinin yüzeye çıkardığı görüşünde.
Değişim talebinin parametrelerinin sanıldığı kadar da net olmadığını kaydeden Demiralp, "Sadece farklı bir liderden mi yoksa yeni bir vizyondan mı söz ediliyor? Yoksa değişim derken ileriye değil büsbütün eskiye dönüşten mi söz ediliyor? Şüphesiz bu sorunun cevabı 2023 seçimlerinde neyin ters gittiğiyle ilgili düşüncelere göre değişiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Demiralp'a göre CHP içerisinde bir grup için asıl sorun liderlik meselesi. Kılıçdaroğlu'nun çekirdek CHP seçmeni dışındaki gruplarda yeterince çekim gücü yaratamadığı düşünülüyor. Bazı isimler, bagajı olmayan ve farklı seçmen profillerinden destek alabilecek özelliklere sahip, yeni bir liderle partinin seçmen tabanını genişletebileceğini düşünüyor.
"Önce ne getirdiği ne götürdüğüne bakılmalı"
Bir diğer grubun ise tersine sorunu CHP'nin çekirdek mesajından yani Atatürkçü çizgiden uzaklaşıp muhafazakâr sağ partilerle yakınlaşma çabasında gördüğünü belirten Demiralp, "Bu kesimler 'helalleşme' hareketinden de çok memnun değillerdi. "Altılı Masa"daki muhafazakâr geçmişten gelen partilere şüpheyle yaklaşıyorlardı. Şener'in açıklamaları bu şüpheyi tetikledi ve bazıları için de sağ partilerle ittifak konusundaki öteden beri sahip oldukları olumsuz duruşlarını gerekçelendirme vesilesi oldu" ifadelerini kullandı.
Demiralp, "Şu şartlarda CHP'nin 2024 seçimleri öncesi istikameti ne olmalı? Dindar-sağ seçmene yakınlaşma çabasını sürdürmeli mi? Yoksa eski Cumhuriyetçi çizgisine geri mi dönmeli? Bu yolları Kılıçdaroğlu ile mi, yoksa yeni bir liderle mi yürümeli?" soruları yönelterek devamında şunları kaydetti:
Bu soruları isabetli cevaplayabilmek için önce 2023 seçim sonuçlarının çok daha kapsamlı analizlerinin ve hangi partinin, hangi ismin, hangi mesajların ve kampanya yöntemlerinin Millet İttifakı'na ne getirip götürdüğünün analizini yapmak lazım ki bu tür analizlerin yeterli ölçüde yapıldığını düşünmüyorum. Bu olmadan varılan sonuçların ise, çeşitli aktörlerin seçim mağlubiyetini hali hazırdaki mevcut siyasi görüşlerini meşrulaştırmak için kullanmalarından öteye gitmeyeceğini düşünüyorum."
"CHP, sağ seçmenden oy almadan seçim kazanamaz"
MAK Araştırma Şirketi Başkanı Mehmet Ali Kulat ise söz konusu meselelerin tartışılabileceği ama CHP'nin kapılarını sağ ve muhafazakârlara kapatmasının pek mümkün olmadığı kanaatinde.
Kulat'a göre genel anlamda Şener'in açıklamalarının çok ilkesiz olsa da açıkça ifade ediliyor olması önemli.
Normalde kimi insanların böyle davransa da açık bir şekilde bunu söylemediğine dikkati çeken Kulat, "İtiraf çok şaşırtıcı. Bugüne kadar bu düzeyde bir itirafa çok rastlamadık. Bu Şener açısından siyasi geleceğini bitiren bir açıklama oldu. Çünkü kendisine karşı büyük bir güvensizlik oluşacaktır" dedi.
CHP'de olduğu gibi tüm partilerde farklı kesimlere karşı rahatsızlık ifade edenlerin olduğuna değinen Kulat, "CHP'de en azından bu ifadeyi kullananlar bunu göz ardı ediyor; Türkiye'nin yaklaşık yüzde 35'i solcu, geriye kalanı sağcı. İnsanlar kendilerini böyle tarif ediyor. Böyle bir süreçte yüzde 50+1 almanız, hele hele yerel seçimlerin yaklaştığı bu dönemde seçim kazanmanız için sağ seçmenden oy almanız gerekiyor" yorumunda bulundu.
"CHP yüzde 20'lerde kalmak istemiyorsa, farklı kesimlere açılmalı"
Mevcut sistemde CHP'nin sağ seçmenden oy almadan seçim kazanmasının ihtimali olmadığı gibi bunun matematiğe aykırı olduğuna vurgu yapan Kulat, sözlerini şöyle tamamladı:
Türkiye'nin yüzde 60-70'i kendini 'sağcı' diye tanımlıyor. Siz ise 'sağ siyasete kapıyı kapatalım' diyorsunuz. Bu çok tutarlı bir değerlendirme olmaz. Doğal olarak sizin sağ seçmenden oy almanız gerekiyor. Bu ya ittifaklar şeklinde olmalı ki son seçimde bu denendi ya da kendi bünyenize sağ tandanslı bazı isimleri almanız gerekir. Mansur Yavaş solcu mudur? Ekrem İmamoğlu sol tandanslı bir siyasetçi mi? Bunlar solcu değiller. Onlarla Ankara ve İstanbul'u kazandınız. Dolayısıyla bu tartışmalar olur ama sonuç itibariyle siyasetin kendi mecrası içerisinde CHP eğer yüzde 20'lerde kalmakla yetinmek istemiyorsa daha yukarılara çıkmak istiyorsa, farklı kesimlerden oy almayı tercih etmeli."
© The Independentturkish