Irak'ta Şii-Sünni-Kürt dengesi İran lehine değişirken halk bundan yararlanmıyor

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Bağdat'ın Firdevs Meydanı'nda Humeyni ve Hamaney podterleri asılı / Fotoğraf: Al-Jazeera

Irak'taki siyasi, sosyal, ekonomik ve mezhepsel dengeler her geçen gün Şiiler lehine şekilleniyor ve Sünniler ile Kürtler ülke nimetlerinden mahrum bırakılmak isteniyor.

Bu totalde Irak Şii halkının da lehine bir sonuç doğurmuyor ve şartlar sadece İran'ın daha fazla hegemonyasına hizmet ediyor. 


Irak'ta Şiiler Tahran gibi bir merkez sayesinde Kürtler ve Sünnilerden şanslı

Irak'ta Şiiler her ne kadar dağınık, parçalı ve ayrı bir görüntü verse de onları aynı amaç etrafında toplayan ve mobilize eden bir merkez var.

İran, 2022'nin son aylarında yaşanan olaylarda olduğu gibi içeride çok meşgul değilse ve enerjisini dahildeki sorunları bastırmakla harcamıyorsa Irak'ta Şiiler arası bir krize izin vermez.

İçeride meşgul olsa bile Irak Şiilerini bir araya getirir ve uzlaştırır. Önceki yazılarımızda işaret ettiğimiz gibi Maliki ile Sadr arasında 2008'deki çatışmalar nasıl ki Süleymani tarafından yatıştırıldıysa 2022 Eylül'ündeki Sadr ve Haşdi Şabi çatışmaları da İran'ın müdahalesiyle son bulmuştur. 

İran, Saddam'ın 2003'te devrilmesi ve ABD'nin 2011'de askerlerini çekmesiyle Irak'ın egemen gücü olmuştur.

Bugün Haşdi Şabi ile bu ülkenin silahlı gücünü kontrol edecek imkanlarına sahiptir. Yüksek Federal Mahkeme ile de çıkarlarını tehlikeye atan her türlü kararı ya da uygulamayı durdurabilecek mekanizmaları kurmuştur.

Sünniler Baas rejiminin en büyük kurbanları olmuştur ve onun diyetini ödemeye devam etmektedir.

Saddam Sünni olduğu ve de Sünniler o dönemde ayrıcalıklı haklara sahip olduğu için ondan sonraki dönemin en mahrum kesimi haline gelmiştir.

Sünniler 2005'te referandumla onaylanan anayasada etkin bir rol almadıkları gibi 30 Ocak 2005'te yapılan seçimleri de boykot ederek iyice saf dışı kaldı. 

Sünniler ikinci büyük darbeyi ise 2014'te IŞİD'in ortaya çıkmasıyla aldı. 2005'te büyük fırsatı kaçıran bu topluluk IŞİD'in Tikrit, Musul ve Ramadi'yi ele geçirmesiyle on yıllarca telafi edemeyecekleri darbeler aldı.

Gelinen aşamada Sünniler biraz toparlanmış olsa da siyasi arenada etkili bir aktör olamıyorlar. 

Musul, Ramadi ve Tikrit gibi Sünni kalelerde bugün Hamaney ve Süleymani'nin boy boy posterleri arzı endam ediyor.

Buralara artık "Sünni şehri" demek çok zor. Askeri olarak Haşdi Şabi kontrolünde ve Şiilerin Hüseyniyeleri her geçen gün artıyor. 

Halihazırda Sünniler, İran'a karşı durabilecek ve Irak'taki planlarını sekteye uğratacak siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal imkandan yoksunlar. Sünniler bölgesel ve küresel müttefiklerinin de çok etkili olduğu söylenemez. 

Kürtler ise 2005'te Irak'ın yeniden inşasında KDP ve KYB olarak Celal Talabani ve Mesud Barzani'nin ortak hareket etmesi sayesinde de facto statüyü anayasal bir güvenceye kavuşturmayı başardı.

Bu önemli kazanımı Süleymaniye ve Erbil hükümetlerinin birleşmesi ve Kürdistan Başkanlığı seçimlerinin yapılması izledi. 


Kürtler Sünnilere göre avantajlı olsa da kendi aralarındaki ihtilaflar ellerini bağlıyor

Kürtler bu süreçte birlikte hareket ettiği için Bağdat'a karşı elleri çok güçlüydü ve federal hükümetin başındaki Maliki de Erbil'in bütçe payını yüzde 17 olarak gönderiyordu.

IKB 2005'ten 2013'e kadar bu sayede büyük bir ilerleme kaydetti ve bolluk dönemi yaşadı. Bu süreçte Peşmerge güçleri de Irak ordusunun bir parçası olarak tanındı. 

İran, bu nedenle Kürtleri ve özellikle de KDP'yi Irak'ı Şiileştirme politikalarının önünde büyük bir engel olarak görüyor.

Sünniler devre dışı bırakıldı ancak Kürtler ülkenin önemli bir aktörü. Musul, Tikrit ve Ramadi'de asılan Hamaney ve Süleymani posterleri buraların "fethedildiği"ni gösterir.

İşte aynı şey Süleymaniye, Erbil ve Duhok'ta da olmalı İran'ın Irak politikasında. 
 

Iraklılar, Süleymani'nin öldürülmesinin yılını ABD karşıtı sloganlarla andı.jpg
Iraklılar, Süleymani'nin öldürülmesinin yılını ABD karşıtı sloganlarla andı

 

Bafıl "Kürt Birliği" yerine "az olsun benim olsun" politikası yürütüyor

Şimdi ise Süleymaniye bölgesinde Goran ve Yeni Nesil gibi partiler ortaya çıktığı için KYB'nin gücü iyice zayıfladı ve Talabani'nin de ölmesiyle eski kadrolarını iyice kaybetti. 

YNK'nin sıradışı lideri Bafil Talabani son dönemde attığı adımlarla dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.

Renkli kişiliği, ezber bozan tavırları, samimi ilişkileri ve harbi çıkışları ile IKB'de alışık olunmayan bir lider profili çizen Talabani, kuzeni Lahor'u 2021'in temmuz ayında tasfiye ettikten sonra ilgileri iyice üzerine çekti ancak partiyi eski parlak günlerine götürmekten uzak.

Talabani, KYB'yi KDP'ye karşı güçlü tutabilmek için çok tehlikeli girişimlerde bulunuyor ve riskli adımlar atmaktan çekinmiyor. 

Bafil, cumhurbaşkanlığı seçiminde Haşdi Şabi ile işbirliği yaptı. Bu siyasi bir hamle olarak değerlendirildi ancak bununla yetinmedi ve Erbil'de işlenen Hawkar Caf cinayetinin bir numaralı sorumlusu olarak görülen Vahab Halebçeyi'yi Anti Terör Birimi ve Asayişin başına getirdi.

Eski başkan Ejey Emin'i ise hedefe koydu ve suilkasd girişimlerinde bulunuldu. 

Bafil'in bu hareketleri KDP'nin sert tepkisiyle karşılaştı ve IKB yargısı Bafil'in en yakın isimlerinden olan Vahab Halebçeyi hakkında tutuklama kararı çıkardı.

Bu karar KYB ile KDP arasında gerilen iplerin kopmasına yol açtı ve yaklaşık 7-8 aydır ortam çok gergin. Birkaç aydır da KYB'li bakanlar toplantılara katılmıyor. 

KYB'de tek adam olan Bafil, KDP'nin köşeye sıkışması ve zor durumda kalması için İran'ın federal hükümet ve kurumlar üzerinden Erbil'e yönelik tüm hamlelerine destek veriyor, alkış tutuyor. 


Irak Federal Mahkemesi İran'ın Irak'taki en güçlü baskı aracı

Gelinen aşamada Irak Yüksek Federal Mahkemesi, İran'ın elindeki en güçlü silahtır.

İran, Kürtleri köşeye sıkıştırma, güçsüzleştirme, anayasal güvenceleri ortadan kaldırma ve sahadaki etki alanını da daraltmak için hazırladığı stratejiyi adım adım hayata geçiriyor. 

Maliki 2014'te bütçeyi ve maaşları keserek IKBY'yi ekonomik bir darboğazla karşı karşıya bıraktı. Tam bu esnada IŞİD saldırıları başladı. Kürtler çok ağır bir süreç geçirdi.

2017'ye kadar IŞİD savaşı derken 16 Ekim'de Kerkük ve tartışmalı bölgeler Kürtlerden alındı ve dünya ile ilişkileri kesilerek boğulmak istendiler. 

Son bir yılda ise İran, Federal Mahkeme üzerinden önce Erbil'in petrol ve doğal gaz satmasının anayasaya aykırı olduğu kararı çıkarttı, ardından yabancı şirketlere IKB ile yaptıkları anlaşmaları iptal etmeleri çağrısı yapıldı. Bu Erbil'i iyice zorladı. 

Geçen hafta ise yine Federal Mahkeme sahneye çıktı ve Sudani hükümetinin IKB'ye göndermeyi kararlaştırdığı 400 milyar dinarlık bütçenin gönderilmesini durdurdu ve yine anayasaya aykırı olduğunu ileri sürdü. 

Irak Yüksek Federal Mahkemesinin, Irak Hükümetinin Kürdistan Bölgesi yönetimine göndermeyi kararlaştırdığı 400 milyar dinarın anayasaya aykırı olduğuna dair aldığı karar, hukuki değil siyasidir ve Irak'ın bu kurum üzerindeki etkisinin açık bir göstergesidir.

Çünkü ülkedeki bütçenin nerelere nasıl harcanacağı mahkemenin değil hükümetin yetkisindedir. IKB'nin bütçedeki payı da yasalarla belirlenmiştir, Irak hükümeti bunu sadaka ya da lütuf olarak vermiyor.

Meclis'in onayladığı bütçeye göre Irak hükümeti IKB'nin bütçesini göndermeyi kararlaştırıyor. Bunun anayasal hiçbir yönü yoktur. 

Mahkeme siyasi bir karar vermekle kalmıyor daha önce de olduğu gibi yetkisini aşan konulara girerek ülkeyi yönetilemez hale getiriyor.

Tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçimi için Meclis'in 3'te 2'lik çoğunluğunun oylama esnasında genel kurulda hazır bulunması gerektiği yönündeki kararı gibi.

Bu kararıyla ülkedeki siyasi süreci tıkamış, cumhurbaşkanının seçilmesini engellemiş ve Sadr taraftarlarının gösterilerine yol açmıştı.

Hatırlatacağı gibi Eylül 2022'de Sadr yanlılarının gösterilerine Haşdi Şabi milisleri müdahale etmiş ve 30'dan fazla insan hayatını kaybetmişti. 

Halihazırdaki ve geçmişteki örnekler Federal Mahkemenin, anayasal bir kurum olmaktan uzak olduğu ve Irak'ın değil İran'ın çıkarlarını öncelediği gerçeğini ayan beyan ortaya koyuyor. 

Mahkeme şimdi de IKB Parlamentosunun görev süresini 1 yıl uzatmayla ilgili aldığı kararı görüşecek. I

KB Parlamentosu'nun aldığı karar Yüksek Mahkeme'nin işi mi yoksa siyasi partilerin konusu mu?

İran, Yüksek Mahkemeyi tabiri caizse Irak'ın başına "kayyum" olarak atamış durumda. İşine gelmediği her konuda mahkemeden rahat bir şekilde karar çıkartabiliyor.

IKB'nin doğal gaz ve petrol satmasının anayasaya aykırı olduğuna dair kararı da yine bu mahkeme vermişti. Peki Irak'ın bir petrol ve doğal gaz yasası var mı? Yok.

Peki hangi yasaya göre IKB'nin petrol ve doğal gaz satması yasal değil, ona dair bir şey.

Sadece madem bana en üst merci yetkisi verilmiş o halde İran'ın çıkarlarını tehlikeye atan her konuda caydırıcı bir güç gibi Kürtlerin tepesine binerim zihniyetiyle hareket ediyor. 

İran'ın Federal Mahkeme'ye bundan sonra aldıracağı karar Peşmergenin "yasadışı silahlı güç" olarak ilan edilmesi ve Peşmergenin elindeki silahın alınmasıdır. 

Hiç şüphesiz ki İran'a bu kadar geniş sahada hareket etmesini sağlayan ve dikensiz yolda amacına rahatça ulaşmasına imkan veren şey KYB'nin "az olsun benim olsun" poltikasıdır. 

Bunu nereden mi anlıyoruz?

KYB, Federal Mahkeme'nin IKB aleyhine aldığı kararlara itiraz etmemiş ve konuyla ilgili açıklama yapmamıştır.

Tersine milletvekilleri alınan kararın "doğru ve yasal" olduğunu savunmuştur. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU