11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birinci Orta Asya Medya Forumu’nda bir açılış konuşması gerçekleştirdi.
“Zamanlaması doğru ve vizyoner bir bölgesel girişim olan Birinci Orta Asya Medya Forumu'na katılmaktan onur duyduğunu” kaydederek konuşmasına başlayan Gül, Kazakistan Cumhuriyeti Enformasyon ve Sosyal Kalkınma Bakanlığına teşekkür etti.
“Hepimizin bildiği gibi dünyamız tektonik bir değişimden geçiyor” değerlendirmesinde bulunan Gül şunları kaydetti:
2022, Avrasya'nın güvenliği ve refahı için çok zorlu bir yıl oldu. Ukrayna'daki savaş sadece Avrasya için değil tüm dünya için jeopolitik anlamda bir deprem etkisi yarattı: Toprak bütünlüğünün, egemenliğin ve kurallara dayalı dünya düzenine saygının önemini bize hatırlattı. Aslında söz konusu bu tektonik kayma çok daha erken başlamıştı. Daha kapsayıcı, kapsamlı ve daha geniş bir temsile dayalı olması gereken yeni bir dünya düzeninin parametreleri hakkında yeniden düşünmeye yönelik bariz bir ihtiyaç aslında her zaman vardı. Çünkü ancak böyle bir yeni dünya düzeni, bugünün her zamankinden daha karmaşık ve daha az öngörülebilir olan zorluklarına karşı çözüm olabilirdi.
Bu karmaşık dünya düzeninde, küresel ekonomi ve siyasi ağırlık merkezlerinin Asya'ya kaydığının kabul edilen bir gerçek olduğunu belirten Gül, “Orta Asya, dünyanın ‘kalbi’ olarak jeo-stratejik önemini yeniden kazandı. Orta Asya ülkeleri, 1991 yılında bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından artık kendi ayakları üzerinde sağlam bir şekilde duruyor. Dengeli ve çok vektörlü bir dış politika anlayışına sahipler. Bölgesel gelişmeleri şekillendiriyor ve jeopolitik hesapları değiştirebiliyorlar. Geçmişte olduğu gibi artık Avrasya'da “büyük veya küçük oyunların” bir parçası değiller. Artık hepsi, bölgenin gerçek sahibi ve uluslararası toplumun saygın birer üyesi. Bu bakımdan Orta Asya, sahip olduğu geniş doğal ve beşeri kaynaklarla kalkınma için büyük potansiyele sahip olmakta ve bu tabloda Türk devletlerinin önemli bir rolü bulunmaktadır” diye konuştu.
"Her birey birer dünya vatandaşına dönüştü"
Gül şöyle devam etti:
Dünyamızın içinden geçmekte olduğu bu tektonik değişim, aslında bagajında bir mesajla birlikte bize geldi. Bu mesaj oldukça net. Yaşadığımız yeni dönem, hem içişlerinin hem de uluslararası ilişkilerin sofistike bir şekilde yürütülmesini gerektiriyor.Yaşanan bu değişimde, yalnızca ulusal düzeyde değil, küresel düzeyde de daha hesap verebilir, şeffaf, iş birliğine hazırlıklı ve esnek olunması gerekiyor. Bu çerçevede kendi başına bir güç olarak değerlendirilmesi gereken medya önemli bir rol üstleniyor. Son dönemdeki dijital dönüşümle daha da güç kazanan enformasyon çağında, hepimiz her türlü bilgiye ulaşabiliyoruz. Aynı zamanda, dijital ortam bize bir nevi izleme ve takip etme gücü sağladı. Sonuç olarak, hızlı bir şekilde neler olup bittiğini öğrenebiliyor ve olumlu gelişmeleri takdir edebiliyoruz. Ya da doğru yönde olmayanlara tepkimizi hızlıca gösterebiliyoruz. Böylece, her birey, dünya siyasetine ilişkin görüşlerini ifade edebilen ve bu yolla yaşanan gelişmeleri izleyebilen birer dünya vatandaşına dönüştü.
Medyanın ayna etkisini arttırdığını ifade eden Gül, “Çünkü yeni medyanın imkanlarıyla birlikte ulusal düzeydeki her gelişme doğrudan dış dünyaya yansıyor. Sonuç olarak, ifade özgürlüğü üzerinde herhangi bir baskı olsa da olmasa da ülkelere yönelik gerçek tablo rahatlıkla görülebiliyor. Dolayısıyla, dışarıdan bir şey saklamak artık imkansız. Yeni medya teknolojileri, ülkelerin röntgenini çekmemize ve gerçekleri keşfetmemize yardımcı oluyor.Bu durum,aynı zamanda bir ülkenin imaj oluşumunda da önemli bir rol oynuyor. Böylece medya, ülkelerin rejim türü ne olursa olsun, hükümetleri ve toplumları daha şeffaf ve hesap verebilir olmaya zorluyor.Bu durum, medyayı iyi yönetişimin sağlanmasında kritik bir sektör ve aktör haline getiriyor. Medya ve iyi yönetişim aslında birbiriyle yakında ilişkili ve kesişim noktaları bulunan iki kavram. İyi yönetişim, katılım, hukukun üstünlüğü, demokratik değerler, yanıt verebilirlik, hesap verebilirlik, şeffaflık, eşitlik ve kapsayıcılık gibi değerlerle alakalıdır.Bu değerlerin her biri, vatandaşların kısa ve uzun vadeli ihtiyaçlarını anlamayı ve bunları ele almak için doğru araç setini geliştirmeyi içeriyor” dedi.
“Fırsat eşitliğini ve eşit gelir dağılımını sağlamak iyi yönetişimin olmazsa olmazıdır” bilgisini paylaşan Gül, “Böylesine eşit bir muamelenin somut sonuçlarını elde edebilen toplumlar daha dayanıklı hale gelebilir. Böyle bir politika, her türlü çatışmanın barışçıl yollarla çözülmesi için geniş bir alan sağlayacaktır. Böyle bir senaryoda, hükümetler tüm enerjilerini güvenlik sorunlarına harcamak yerine, kaynaklarını vatandaşlarının yararına, refahına ve yaşam standartlarının iyileştirilmesine daha fazla tahsis edebilecektir” ifadesini kullandı.
"Kazakistan ve halkı çok şanslı"
Bu anlamda Kazakistan ve halkının gerçeklerinin farkında olan bir liderliğe sahip olduğu için çok şanslı olduğunu belirten Gül, “Bağımsızlığını elde ettikten sonra, Kazakistan, doğru bir şekilde egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına odaklandı.Komşularıyla iyi ilişkiler sürdürmeye ve güvenlik sorunlarını çözmeye öncelik verdi.Devlet ve ulusal kimlik inşası süreçlerinde çok büyük bir çaba sarf etti. Ciddi engellere rağmen piyasa ekonomisine geçiş mücadelesi verdi. Birinci Cumhurbaşkanı Nazarbayev, bu alanlarda dikkate değer sonuçlara imza attı.Ayrıca Kazakistan, Orta Asya'da bölgesel iş birliğinin ilerlemesini ve Türk devletleri arasındaki iş birliğinin geliştirilmesini en çok savunan ülkelerden biri oldu. Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurulması için Birinci Cumhurbaşkanı Nazarbayev ve diğer Cumhurbaşkanları ile yakın çalıştım. Bugün bu örgütün ümit verici bir bölgesel iş birliği mekanizması haline geldiğini görmekten memnuniyet duyuyorum.Dolayısıyla, bölgesel sahiplenme de Kazakistan tarafından başarıyla uygulanan kilit politikalardan biri olmuştur.Ayrıca, kısa bir sürede Kazakistan uluslararası tanınırlık da kazandı. Ve sonuç olarak, Kazakistan BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üye olmayan üyesi olarak seçilen ilk Orta Asya ülkesi oldu” değerlendirmesinde bulundu.
Gül şunları kaydetti:
Şimdi, Cumhurbaşkanı Tokayev'in önderliğinde Kazakistan tarihinde reformist bir sayfa açıldı. Bu reformist fasıl, kesinlikle ülkenin ve halkın güçlenmesine katkı sağlarken ülkenin dünya siyasetindeki etkisini de arttırıyor. Bu reformist yaklaşım, ülkenin dayanıklılığının ve iyi yönetişimin garantisidir. Parlamentoya daha fazla yetki aktarılmasından toplum ve hükümet arasındaki iletişimin sağlamlaştırılmasına, karar verme sürecinde denge ve kontrol sisteminin kurulmasından Kazak kurumlarının güçlendirilmesine kadar kaydadeğer reformlara Cumhurbaşkanı Tokayev ülkesinde öncülük etti. Bu reformlar, gücün yerelleşmesini, tekellerin ulusal kaynaklara imtiyazlı erişiminin önlenmesini ve halkın ülke yönetimine katılımını sağlıyor. Ayrıca, bu reformlar, uluslararası aktörleri Kazakistan ile çeşitli alanlarda iş birliği yapmaya teşvik edecektir. Bu nedenle, bu reformlar, bir bütün olarak, ülkenin içişlerine olduğu kadar dış dünya ile ilişkilerine de faydalı oluyor. Cumhurbaşkanı Tokayev'in bu reformist anlayışı, talihsiz 2022 Ocak olayları sürecinde sergilediği liderlikte de görüldü.Bu olaylar sırasında ülkedeki sorunları net bir şekilde tespit etti ve gerekli tedbirleri dürüst bir şekilde aldı.Kazak halkının isteklerine cesaretle cevap verdi. Aldığı tedbirler, ülkedeki refahın eşit dağılımı ve uzun vadeli istikrar için yerinde ve vizyoner tedbirlerdi.Böylece bütün dünya bu tedbirlerin anladı ve takdirle karşıladı. Şahsen bengelişmeleri medya aracılığıyla çok yakından takip ettim ve medyanın bu tür krizlerde doğru mesajı iletmek, insanları bir araya getirmekiçin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha teyit ettim.
"Hükümetler özgür medyadan korkmamalı"
“Medya kesinlikle insanların sesidir ve kendi içinde çift yönlü bir role sahiptir” diyen Gül, şöyle devam etti:
Medya bir yandan, insanların ihtiyaçlarını yansıtan reformlar için çağrıda bulunabilir. Öte yandan, reform paketlerinin hayata geçmesinin izleyicisi olabilir.Bu çift rolle birlikte, medyanın, şu anda kamu yönetimine temel bir meydan okuma oluşturan herhangi bir dezenformasyon girişiminden de kendisini uzak tutması, arındırması gerekiyor.Bu nedenle, medya, toplumları yanıltmak yerine aydınlatmalıdır. Medya, “nefret söylemi” ile ilişkili olmamalı, diyaloğa öncelik veren eğitici bir role sahip olmalıdır. Yapay zeka ve büyük veri ile medya, bir sürü yenilikçi teknolojiden yararlanmaktadır. Fakat bu teknolojilerin tehlikeli yanları da bulunmaktadır.Bu nedenle, bu tür teknolojiler, herhangi bir suç eylemi veya siber güvenlik ihlali için değil toplum yararı içinkullanılmalıdır. Ayrıca, sosyal medya platformlarında kasıtlı olarak çatışma ve düşmanlık yaratmaya çalışan ve dezenformasyona neden olan trollere yer olmamalıdır. Öte yandan, hükümetler özgür medyadan korkmamalıdır. Özgür bir medya, gerçek için savaşacak ve gücü hesap verebilir hale getirecektir. Hükümetlerin yanlış yönlere gitmesini engelleyecektir. Bu nedenle özgür medya, iyi yönetişimin hayati bir gereğidir.
Tüm bu fikir ışığında, dünya siyasetinde jeopolitik önemini yeniden kazanan Orta Asya ülkelerinin özgür dünya ile uyum sağlayacak sağlam ve güçlü bir medyaya ihtiyacı bulunuyor. Bu sadece bugüne değil, geleceğe de hazırlanmamızı sağlayacaktır. Aynı zamanda, bu bize dünyaya seslenmek ve sesimizi daha iyi duyurmak için daha fazla güç verecektir. Bölgemizdeki gelişmelerle ilgili doğru bilgi akışı büyük önem taşımaktadır. Bunun için medya kuruluşlarımızı gerekli teknolojik imkanlarla ve doğru içeriklerle donatmamız gerekiyor. İlaveten, medya temsilcileri arasında bilgi ve iyi uygulama alışverişi için platformlar kurmamız gerekiyor. Bu bağlamda, kapasite geliştirme programlarının yürütülmesi önem arzediyor. Günün sonunda, medyamızın ortak bir platformla güçlendirilmesi, bireysel çabalarımızı birleştirecek ve bölge olarak markalaşmamıza kesinlikle katkıda bulunacaktır.
Independent Türkçe