Göbeklitepe'nin ardından insanlık tarihine ışık tutan yeni keşif: Karahantepe

Karahantepe'nin önemini, tarihte ne amaçla kullanıldığını, Göbeklitepe'den eski olup olmadığını, dünyanın ilgisini çekip çekmeyeceğini, erkek cinsel organını yansıtan alanı ve Netflix'teki Kadim Uygarlıklar belgeselinin iddialarını ele aldık

Arkeolojik keşifler sonucunda Göbeklitepe'nin 12 bin yıllık bir dini merkez olduğu öne sürülmüş, öğrendiklerimiz tarihin bilinen akışını önemli ölçüde değiştirmişti.

Göbeklitepe, "dünyanın ilk mabedi" ve aynı zamanda "tarihin sıfır noktası" olarak anılmaya başlarken, binlerce yıl öncesinde yaşayan avcı-toplayıcı toplumların mimari, mühendislik ve zanaat gibi alanlarda sanılanın çok daha ilerisinde oldukları görüldü.

Buranın ardından Neolitik çağın en önemli yerleşim merkezlerinden bir diğeri olan Karahantepe de ismini duyurmaya başladı.

Göbeklitepe gibi Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesinde bulunan ve tarihe ışık tutmak amacıyla kazılan 11 farklı noktayı içeren Taş Tepeler projesinin bir parçası konumundaki Karahantepe'deki kazı çalışmaları 3 yıl önce başladı.

Proje kapsamında 2022 yılında 9 alanda kazılar gerçekleştirildi.

Alan ağustos ayında ise "ören yeri" statüsüne alındı.

Şimdi akıllarda pek çok soru var. İlk sırada ise 'Karahantepe'deki buluntuların tarihin akışına ilişkin bilgileri değiştirip değiştirmeyeceği' yer alıyor.

Birçok arkeoloğa göre Göbeklitepe gibi Karahantepe de tarihi açıdan kilit bir nokta olduğundan hızlı bir şekilde dünyanın radarına girecek.

Tarih öncesi dönemin en anıtsal yapılarını barındıran Göbeklitepe'nin ardından gözlerin buraya çevrilmesiyle burası şimdiden yerli-yabancı birçok insanın ziyaret ettiği bir yer haline geldi.

Hatta dünya tarihi açısından kritik noktaların yer aldığı Netflix belgeselinin bir bölümü Göbeklitepe ve Karahantepe'ye ayrıldı. Ancak yapımda yer verilen bazı iddialar, tartışmalara neden oldu.

Karahantepe kazılarındaki son durumu, buranın da Göbeklitepe gibi dünyanın ilgisini çekip çekmeyeceğini, alanda bulunan erekte vaziyette erkeklik organı şeklindeki dikilitaşların (phallus) neyi temsil ettiği, Netflix belgeselindeki iddiaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı gibi pek çok soruyu, Karahantepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul ile arkeolog-yayıncı Nezih Başgelen'e yönelttik.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Göbeklitepe, o dönem insanlarının tahmin edilenden çok daha ileri mimari, yüksek teknoloji ve gelişkin düzeye sahip olduğunu gösterdi"

"Taş Tepeler" projesi kapsamında bu yerleri bütüncül şekilde anlamaya çalıştıklarını kaydeden Necmi Karul, Göbeklitepe'nin 90'lı yıllarda kazılmaya başlandığında kısa sürede kamuoyunda merak uyandırıp hak ettiği ilgiyi gördüğünü söyledi. Karul, en dikkat çekici noktaların başında Göbeklitepe'de yaşayanların o dönemde tahmin edilenden çok daha ileri mimari, yüksek teknoloji ve gelişkin düzeye sahip olmalarının geldiğini kaydetti.

"Karahantepe de Göbeklitepe gibi dünyanın ilgisini çekecek"

Harbetsuvan'daki kazılar ve yüzey araştırmalarının Göbeklitepe'nin yalnız olmadığını gösterdiğini belirten Prof. Karul, 2019'da başlanan Karahantepe projesindeki kazıların sürdüğünü, ortaya çıkan kalıntıların sürprizlere açık olduğunu ve buranın da -Göbeklitepe gibi- dünyada ilgi görmesinin beklenen bir durum olduğu yorumunu yaptı.

"İki yerin en azından bin yıl boyunca çağdaş olduğunu söyleyebiliyoruz"

Karahantepe'nin en önemli özelliğinin günümüzden yaklaşık 11 bin yıl önce yeni bir toplum düzeninin nasıl inşa edildiği, tarih öncesinde insanların nasıl bir yaşam sürdüğü ve sembolizmanın tuttuğu yeri görme fırsatı sunduğuna dikkati çeken Karul; mimari, alet teknolojileri ve nasıl bir doğal çevreye sahip olduklarını öğrenme çabasının bilim insanları için heyecan verici olduğunu aktardı.

 

Necmi Karul Arkeolojik Haber.jpg
Prof. Necmi Karul / Fotoğraf: Arkeolojik Haber

 

"Konut özelliği taşımayan, özel amaçlarla inşa edilmiş yapılar"

Göbeklitepe’deki anıtsal yapı ve dikilitaşların hayvan kabartmalarıyla bezenmiş olmasının, buranın özel amaçlarla inşa edilmiş, kamusal yönü ağır basan mekanlar olduğuna işaret eden Prof. Necmi Karul, Karahantepe’de kamusal amaçlarla inşa edilmiş birkaç yapıdan oluşan bir kompleksin ve bunun yanı sıra günlük yaşamın izlerini barındıran konutların varlığına dikkati çekti. Prof. Dr. Karul sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

"Karahantepe'de hem Göbeklitepe'den bildiğimiz yapı kalıntılarına hem de benzer sembolik ögelere rastlandı. Ayrıca Göbeklitepe’de bugüne dek karşılaşmadığımız, dönemin başka yönlerini yansıtan mekanlar açığa çıkarıldı. Göbeklitepe'de konut yapılarının varlığı bilinse de bugüne kadar daha çok özel yapılardan konuşuldu ve bu yapılar birçok kişi tarafından tapınak olarak tanımlandı. Karahantepe'de kamusal amaçlarla inşa edildiğini düşündüğümüz, birkaç yapıdan oluşan bir kompleks açığa çıkarıldı. Bu binalar birbirinden farklı yapısal özelliklere sahip ama hiçbiri konut olarak kullanılmamış. Dolayısıyla   farklı işlevlere sahip kamusal mekanlardan bahsedebiliyoruz, bu da yapıların işleviyle ilgili birçok yeni soruyu beraberinde getiriyor.”

"Günümüzde kullandığımız anlamda bir dinin varlığından söz etmek mümkün değil"

Bu soruların başında ise Karahantepe’nin bir tapınma merkezi olup olmadığı geliyor.  Burayı tapınak olarak adlandırmanın bir dinin varlığına işaret edeceğini belirterek bu tanımı kullanmayı tercih etmeyen Necmi Karul, şu yorumu yaptı: 

“En azından bu dönemde, günümüzde kullandığımız anlamda bir dinin varlığından söz etmek mümkün değil ama daha sonra bir dine dönüşecek, oldukça katı ve tanımlı kuralları olan ritüellerin gerçekleştiği bir dönemden, toplumdan bahsedebiliriz. Dolayısıyla bu yapıların işlevini tanımlarken, bu ritüellerin neler olabileceğini anlamamız gerekir. Ayrıca bugün din kavaramı bir ekonominin varlığına da işaret eder oysa sözünü ettiğimiz zaman diliminde artı değere dönüşmüş bir üretimden söz edemeyiz.”

 

 

Kamusal yapıların işlevi neydi?

Ritüellerin neler olduğunu anlayabilmek için yapıları her yönüyle analiz etmemiz gerekli. Karahantepe’deki yapı kompleksinin merkezinde, 23 metre çapında, büyük bir bina bulunduğunu belirten Prof. Karul, burada yapı duvarının içine eşit aralıklarla yerleştirilmiş, üzerlerinde tilki, varan, leopar gibi hayvan betimleri bulunan dikilitaşlar olduğunu aktardı. 

Ayrıca duvarı boyunca giden ve olasılıkla oturma yeri olarak kullanılan iki basamaklı sekiler (toprak üstündeki yükseklik) açığa çıkarıldığını belirten Karul, net amacı bilinmese de bu mekanların özellikle insanları bir araya getirmek gibi bir işlevinin olduğunu, burada bazı ritüellerin gerçekleşebildiğini, müzik dahil bir çok farklı amaca hizmet etmiş olabileceğini söyledi.

“Dikilitaşların yazı tahtası gibi kullanılması, bir nevi mitolojik bir hikâyenin anlatımını ifade ediyor”

Dikilitaşların üstündeki hayvan motifleri çok dikkat çekici. Dikilitaşların üzerinin adeta ‘yazı tahtası’ gibi kullanılmasının o dönemdeki toplum için mutlaka bir anlam taşıdığını vurgulayan Necmi Karul, sadece tekil olarak değil, motiflerin bir araya geldiklerinde oluşturdukları sahnenin de önemli olduğunu, bunun bir nevi mitolojik bir hikâyenin anlatımını ifade ettiğini ileri sürdü.

Ortak özellikler hayvan motifleri, bunların çeşitlilik göstermesi betimlerde hareket halinde saldırgan hayvanların resmedilmesi, toplumsal bir hafızanın varlığına işaret etse de bu çizimlerin tam olarak neyi ifade ettiği belirsizliğini koruyor. Akıllara, “Neden insanlar bir mekânı bu şekilde süslerler?” sorusu geliyor. 

Karahantepe’de sürecin daha sofistike hale geldiğini, insanların içinde bulunduğu ortamdan uzaklaşarak kendini giderek yaşamın odak noktası haline getirdiğini düşündüren buluntularla karşılaştıklarını söyleyen Karul, şu yanıtı verdi:

“Milyonlarca yıl süren avcı-toplayıcı, konar-göçer yaşamın yerini yerleşik yaşam alıyor. Yerleşik hayat insanın daha önce çevresiyle kuruduğu ilişkinin büyük ölçüde değişmesi anlamına gelir. Dönemin ilk aşamalarında insan çevresindeki diğer canlılarla daha bütünleşik bir yaşam sürmektedir; bu onun zaten bildiği, alışık olduğu bir yaşam tarzıdır. Karahantepe’nin de gösterdiği gibi bu durumun zaman içinde değişmeye başladığını görüyoruz. Yeni bir toplum düzeni inşa ediliyor ve insan da kendi kurduğu bu düzen içinde kendine yeni rol biçiyor. Başka bir ifade yerleşiklik daha fazla insan merkezli bir yaşamı beraberinde getiriyor. Yine de bunu ‘tarihin sıfır noktası’ sloganıyla açıklamak yanlış olur. Sözünü ettiğimiz şey aslında bir dönüşüm."

“Kompozit heykeller, karışık yaratıkların olduğu anlamına gelmiyor”

Karahantepe’nin en dikkat çekici mekanlarından biri de içerisinde ana kayadan yapılmış bir insan başı bulunan yapı.

Hayvan ve insanın bir arada betimlendiği heykellere “kompozitheykel” isminin verildiğini belirten Necmi Karul, insan başlı hayvan ya da sırtında hayvan taşıyan heykel örneklerinin yalnızca Karahantepe’de değil, farklı yerlerde de görüldüğünü aktardı.

Yılan, leopar, tilki gibi canlıların, diğer çağdaş yerleşimlerde olduğu gibi Karahantepe’de de en çok betimlenen hayvanlar olduğunu belirten Karul, ekledi: "Farklı canlıları bir araya getiren heykeller, bu tür canlıların olduğu anlamına gelmiyor."

İnsanın çevresindeki canlılara yüklediği anlamlar ya da seçilen hayvanların insanlar üzerinde bıraktığı etkinin heykellere yansıtılmış olabileceğini söyleyen Karul'a göre dikkat çekici olan, iki canlının bir ara getirilmesi ve bunun kavramsal anlama sahip olması.

 

Karahantepe Independent Türkçe Lale Elmacıoğlu.JPG
Karahantepe / Fotoğraf: Independent Türkçe / Lale Elmacıoğlu

 

“Yapıların içindeki yaşanmışlık, hatıralar koruma altına alınmış”

Karahantepe’ye ilişkin en merak edilen durumlardan biri de buranın üzeri örtülüp saklanmış bir alan olması. O dönemde bireylerin konutları, kamusal alanları belirli bir zamandan sonra bilinçli olarak gömdüğünü ama bunun tamamen burayı terk etmek anlamına gelmediğini belirten Karul, orada yaşamaya devam ettiklerini dile getirdi:

“Göbeklitepe’de de Karahantepe’de de bu büyük, kamusal yapıların içlerini doldurmak için tonlarca dolguya ihtiyaç var. Budolgunun bir yerden çıkarılıp bir binanın içine taşınması, yani binaların fiziki olarak gömülmesi çok büyük bir efor gerektiriyor. Bunu da ritüelin bir parçası olarak görmek gerekir. Sadece doldurmayla yetinmiyorlar, bazı yapıları kısmen de olsa tahrip ettiklerini görüyoruz. Bu yapıların üzerine yenilerinin inşa etmemeye özen gösterdiklerini görüyoruz. Bu da orada yaşamın devam ettiğini, bu mekanlardan haberdar olup bu yapıların misyonunu devam ettirdiklerini gösteriyor. Yapıların doldurulmasını yapının değil içindeki yaşanmışlığın korunması olarak görmeyi tercih ediyorum. Dolayısıyla korunan binanın kendisinden ziyade yaşanmışlıklar ve biz arkeologlara da bu yaşanmışlıkları anlamak kalıyor.”

"Phallusların görüldüğü yapı, erginlenme törenlerine işaret ediyor"

Alan hakkında bilgi vermeyi sürdüren Prof. Karul’a erekte vaziyette erkeklik organı formundaki dikilitaşların bulunduğu yapıyı da sorduk. Karul, şu yorumu yaptı: 

“Ana kaya içerisinde oyulmuş, 8.5 metre oval bir yapı var, yerinde bırakılarak 11 tane dikme var, biçimleri phallus görünümü taşıyor, yani erekte vaziyette erkeklik organı yansıtılmaya çalışılmış. Yapının duvarında, ana kayadan şekillendirilmiş bir insan başı ve onun önünde simetrik bir düzen içerisinde yerleştirilmiş falluslar yer alıyor. Bu yapıya giriş ile çıkış iki uçtaki ayrı merdivenler ile sağlanıyor. Ayrıca yapının içine bir sıvı akıtılmasına olanak sağlayacak bir kanal mevcut. Mekânın içi belirli bir seviyeye kadar dolduktan sonra bu sıvı, bitişikteki küçük bir havuza aktarılıyor. Bu yapının işlevini kesin olarak söylemek güç, ancak bir sürecin tamamlandığı, bir ritüelin gerçekleştiğini düşünmek akla yatkın geliyor. Bu yapı, geleneksel toplumlarda en sık rastlanan uygulamalardan erginleme törenlerine işaret ediyor. Erginlenme törenleri, toplumda yetişkinler için geçerli olan kuralların bu eşiği aşan aday için de geçerli hale gelmesi anlamına gelir. Eşiği aşan birey sınanmıştır ve artık diğer yetişkinler kadar toplumlu sorumlu bir bireyi haline gelmiştir.”

Karahantepe 2 Haliliye Belediyesi.jpg
Karahantepe / Fotoğraf: Haliliye Belediyesi

 

O dönemde aynı anda farklı yerlerde yaşam var mıydı?

Aynı anda hem Göbeklitepe’de hem de Karahantepe’de yaşamın olup olmadığı da merak konusu.

Bölgedeki çağdaş yerleşimlerde yaşamın M.Ö. 10 binli yıllarda başladığı ve benzeri ögeleri yansıtacak şekilde 1500 yıl boyunca sürdüğünü belirten Karul, bu süreçte Göbeklitepe ve Karahantepe’nin uzunca bir süre çağdaş olduğunu aktardı. Bunların birbirleriyle tümüyle örtüşüp örtüşmediklerinin daha fazla kazı yapıldıktan sonra anlaşılabileceğini kaydeden Karul, “Birbirleriyle ne kadar süre boyunca çağdaş olduklarını söylemek güç ama tüm süreç boyunca eş zamanlı kullanılan yerler olduklarını süşünüyoruz” yorumunu yaptı.

“Netflix’teki belgesel popülerliğe katkı sağlar ama bilimsellikten uzak yerleri tehlikeli”

Söyleşimizin son noktası ise Netflix belgeseli oldu. Sinemanın popülerliğe etkisi yadsınamıyor ve bundan ülkeler, şehirler ve özellikle tarihi mekanlar da payını alıyor.

Netflix’te üç yıl önce yayınlanan Atiye dizisi, Göbeklitepe’yi konu etmesiyle çok konuşulmuş, yapım sonrasında alana ilgi daha da artmıştı. Yine aynı platformun yeni içeriklerinden “Ancient Apocalypse (Kadim Uygarlıklar)” adlı belgeselde Göbeklitepe ve Karahantepe’nin ele alındığı “Bilgelerin Mirası” bölümü, son günlerin en çok konuşulan işleri arasında. Zira gazeteci GrahamHanckok’un sunuculuğunu üstlendiği belgeselin bu bölümünde “kayıp bir uygarlığın olduğu” iddia edildi.

Prof. Dr. Karul, avcı-toplayıcı toplulukların böyle ileri düzeydeki bir yapıyı inşa etmelerinin mümkün olup olmadığını sorgulayan bu yapımda yer alan iddialara mesafeli. 

Arkeolog Karul, dünya genelinde geniş izleyici kitlesi bulunan yapımlarda Göbeklitepe ve Karahantepe’nin yer alması alanapopülerlik katabilir ama bilimin izinden şaşılmaması durumunda bunun zarar vereceğini savundu:

“Bölgenin insanın evrensel geçmişine yaptığı katkıyı anlamaya çalışıyoruz. Bu tür yapımlar yerleri popüler hale getirebilir ama yanlış bilginin yayılması daha bir büyük zarar verecektir. Söz konusu Göbeklitepe, Karahantepe olunca bizim de en çok karşılaştığımız konulardan biri bu. Bir bilim insanı olarak topluma doğru bilgi vermeyi görevimiz olduğunu düşünüyorum ancak insanlar gerçekten çok fantastik olanın peşinden gitmeyi tercih ediyorlar, birileri de bunu menfaati için kullanıyor.’’

Karahantepe 3 Haliliye Belediyesi.jpg
Karahantepe / Fotoğraf: Haliliye Belediyesi

 

"Türkiye coğrafyasındaki kültürlerin Neolitik döneme katkısı öngörülenin çok üstünde"

Uluslararası Türkiye'de Neolitik Dönem Yayın Projesi Editörü ve Arkeolog Nezih Başgelen de "Taş Tepeler" projesinin önemine ve Türkiye'nin özellikle neolitik döneme konusunda dünya arkeolojisine yaptığı katkıya vurgu yaptı.

Türkiye'nin üzerinde yer aldığı coğrafyanın uygarlık tarihinin her döneminde önemli bir rol oynadığını, sayısız eski uygarlığın dönemlerinden çarpıcı izlerin görüldüğünü aktaran Başgelen, özellikle son 2 yıldır Taş Tepeler projesiyle büyük bir ivme kazanan "Anadolu Neolitik Çağ" araştırmalarının Göbeklitepe, Karahatepe, Harbetsuvan Tepesi, Çakmaktepe, Sayburç, Sefertepe, Körtiktepe, Gre Fıla, Boncuklu Tarla gibi kazılarda bilim dünyasını şaşırtan sonuçlara ulaştığını söyledi.

Başgelen, günümüz dünyasının uygarlık temelleri Neolitik dönemde atılırken, bu oluşuma Türkiye coğrafyasındaki kültürlerin katkısının öngörülenden çok üstünde olduğunun özellikle bu yeni kazıların sıra dışı sonuçlarıyla açıkça ortaya çıktığını da belirtti.

"Çok gelişkin bir sembolik anlatımı yansıtan sanat eserleri var"

Göbeklitepe ve Karahantepe'yi, avcı-toplayıcı yaşam biçiminden tarım ve hayvancılığa geçiş sürecini anlamaya önemli katkı sağlayan, sıra dışı tarih öncesi yerleşimleri olarak niteleyen Başgelen, şöyle konuştu:

Bu iki alanı benzersiz kulan özelliklerin başında, o dönem açısından beklenilmeyecek düzeyde anıtsal mimarlık anıtları ve bunlarla bağlantılı çok gelişkin bir sembolik anlatımı yansıtan sanat eserleri olmasıdır. Bu yerleşimlerdeki ilginç bulgular insanlık tarihinde dini mekanların biçimlenmesi, tapınak mimarisinin ve sanatın gelişimi açısından bilinen en eski örneklerdir. Türkiye'de son dönemde yapılan neolitik kazı ve araştırmalar, ülkemizin avcı-toplayıcı dönemin ve neolitik çağın tanımını değiştirecek ölçüde gelişkin ve kendine özgü kültürleri barındırdığını göstermiştir."

Arkeolog Nezih Başgelen Independent Türkçe
Nezih Başgelen / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Özelleşmiş kullanımlara sahne oldukları düşünülmektedir" 

Karahantepe'deki yapılara dikkati çeken Başgelen'e göre henüz cevaplanması gereken pek çok soru bulunuyor. Bunların başında da yapıların oluşturduğu kompleks ve kullanım amaçları geliyor. 

"Burada özel toplanım yapıları ile konut yapılarının birlikte bulunması dikkati çekmektedir" diyen Başgelen şunları söyledi:

Konutlar özel yapıların çevresinde topografyaya uygun birbiriyle bağlantılı eklemlenmeleriyle organik bir gelişim göstermektedir. Özel yapıların bir yapı kompleksi oluşturduğu, bu kompleks içindeki yapıların bazılarının, örneğin 'phalluslu yapı' gibi örneklerin daha önce benzerini görmediğimiz çok özelleşmiş kullanımlara sahne oldukları düşünülmektedir. Bu sıradışı yapıların kullanım amaçları, içlerinde gerçekleştirilen ritüeller, toplumu bir araya getiren etmenler ve mekanın biçimlenmesinin ilişkili olduğu değerler açıklanmayı bekleyen konular arasındadır." 

"Netflix belgeselinde Göbeklitepe'deki dikilitaşların üzerindeki tasvirlerin yıldızlarla bağlantılı olması düşüncesi pek çok açıdan temelsiz"

"Kadim Uygarlıklar" adındaki Netflix belgeseline de değinen arkeolog Nezih Başgelen, iddialara karşı itirazını şu sözlerle dile getirdi: 

"Taş Tepeler kazılarının sıradışı bulguları bazı şaşırtıcı bilgiler sağlamasına karşın elmalar ile armutlar bu dizide bir hayli karışmış. Göbeklitepe'deki dikilitaşların üzerindeki tasvirlerin, yıldızlarla bağlantılı olması düşüncesi pek çok açıdan temelsiz duruyor. 8bölümlük belgeselin ana fikrini oluşturan gelişmiş küresel bir Buzul Çağı uygarlığı teorisini destekleyecek küresel ölçekteki arkeolojik kanıtlardan yoksun. Belgeseldeki Meksika'dan, Endonezya'ya kadar dünyanın çok farklı bölgelerindeki yerlerin arkeologlar tarafından iyi incelenmiş ve Buzul Çağından çok daha sonraya tarihlenmiş yerler olması da belgeselin ana fikri ile ciddi tezatlar oluşturuyor. Bu arada Hancock'un bu dizide sık sık olumsuz bir bakışla iddia ettiğinin aksine arkeologların maddi kanıtlara dayanarak geçmiş kültürleri anlamaya çalışan gerçekçi bilim insanları olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Belgesel genel olarak bir anlamda İsviçreli yazar Erich von Däniken'in 1968'de yayınlanan 'Tanrıların Arabaları: Geçmişin Çözülmeyen Gizemleri' adlı kitabındaki görüşlerin günümüzdeki yeni versiyonlarını konu ediyor gibi duruyor." 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU