Bu sergi, toplumsal cinsiyete yönelik zorluklarla karşılaşan ancak bu zorluklarla dirençli bir şekilde yüzleşen kadınlar hakkında hikayeler anlatıyor. Ve bu sergi moral verici bir deneyim yaşamak için ilham verici bir fikrin de bütününü yansıtıyor.
İstanbul ve Ankara'da sanatseverlerin beğenisine sunulan "Yılmazlık-Değişimi Esinleyen Kadınların Öyküsü" sergisini böyle tarif ediyor World Press Photo'nun sergi yöneticisi ve küratörü Martha Echevarría.
Zorluklarla karşılaşıp mücadele eden, pes etmeyen güçlü kadınları konu alıyor söz konusu sergi.
İstanbul'da İFSAK, Ankara'da ise GaleriM Sanat Galerisi ARMADA'da sisteme, sistemin dayattıklarına, şiddete ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik mücadelesine ilişkin onlarca fotoğraf yer alıyor.
ABD Louisiana'da siyahlara yönelik polis şiddetini protesto eden Ieshia'nın da hikayesi var, Kamerun'da gelenek adı altında meşrulaştırılan "meme ütüleme" işkencesine maruz kalan Kamini'nin de…
Kıdemli Güzeller Yarışması'nda geçmiş yıllardan kalma yeteneklerini özgüvenle sunup yaşlanmanın ayrımcılık ile yan yana konulamayacağını ispata soyunan Ruth'un öyküsü de var, Arjantin'de koronavirüs salgını sonrası yüz yüze eğitim alamayınca saçlarını arkadaşlarıyla bir araya gelinceye kadar kesmeme kararı alan 12 yaşındaki Anabella'nın da…
Rejime rağmen gönüllerince futbol maçı izleyen İranlı kadınların coşkusu da objektiflere yansımış, Meksika'da 15 yaşındaki Pura'nın kadınlığa adım atışını yansıtan Quinceañera da…
Ya da Güney Sudan'da psikolojik travma ve şiddete maruz kalanlar, Endonezya'da ibadet etmeleri engellenen trans kadın warialar ve çok daha fazla öykü...
"Kadının gücü bize yabancı değil"
İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) Uluslararası İlişkiler Bölümü üyesi Burçin Meçik, "Kadın gladyatörlerin savaştığı bir coğrafyada doğmuş ve yetişmiş kadınlar için kadının gücü yabancı bir konu değil" diyor.
Antik Roma'dan günümüze dünyanın hemen her yerinde farklı derecede zorluklarla karşılaşan kadınların mücadelelerini sürdürdüklerini belirten Meçik, serginin çok çarpıcı hikayeleri barındırdığı kanaatinde:
Yılmazlık- Değişimi esinleyen kadınların öyküleri sergisinde yaşadıkları, her gün yüzleştikleri sorunlara rağmen güçlerini yitirmemiş kadın ve kız çocukları göreceksiniz. Açlığa, toplumsal baskıya, ruhsal rahatsızlıklara, siyasi baskılara rağmen yılmayan insanlar göreceksiniz. Dilerim ki bu sergi aklınızda ve kalbinizde bir iz bırakır.
25 Kasım: Karayipler'deki küçük bir ülkedeki üç kadının büyük direnişi
Sergiye konu olan ve değişimi esinleyen kadınların tümünün öyküsü birbirinden farklı.
Ortak noktası eşitsizliğe karşı sergiledikleri duruş.
Tabi bir de serginin sanatseverler ile buluştuğu tarih mühim.
Yani 25 Kasım.
Yani Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün yıldönümü.
Dominik Cumhuriyeti bundan tam 62 yıl önce tarihi bir olaya tanıklık etmişti.
O olay yaşandığında Rafael Trujillo iktidardaydı.
Son 30 yıldır ülkeyi demir yumrukla yöneten Trujillo muhaliflerini susturuyor, susturmakla kalmıyor orduda öğrendiklerini de uyguluyor yani öldürüyordu.
Öyle ki; yönetimi boyunca en az 50 bin insan katledilmişti. Ülkedeki dağların, nehirlerin, caddelerin adını kendi adıyla değiştirecek kadar narsisti.
Bir diktatörün ruh haline yaraşacak birçok özelliğe sahipti; acımasız ve tahammülsüzdü.
Latin Amerika tarihinin en kanlı diktatörlerinden birini sıkı sıkıya tutunduğu koltuğundan koparmak için ise üç genç kadının ortaya çıkması gerekti.
Minerva, Maria ve Patria yani Mirabal kız kardeşler başaracaktı bunu.
Diktatörlüğe karşı savaşmak için parti kurdular.
Her yerde Trujillo'yu eleştirdiler, otoriteye açıkça karşı çıkmanın bedelini ise ölerek ödediler.
Diktatörün askerleri onlara tecavüz edip öldürdükten sonra yaşanan tüm pisliğe trafik kazası süsü vermeye çalışsa dahi tarih günün sonunda doğrulardan bahsetti.
Politik bir cinayete kurban giden Mirabal kız kardeşlerin adı, yıllar içinde kadına yönelik şiddete karşı mücadelede sembole dönüştü.
Bir yıl sonra diktatör devrildi, 1999'da ise Birleşmiş Milletler, bu üç genç kadının anısından hareketle 25 Kasım'ı "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" olarak tanıdı.
Minerva'nın kızı Minou'ya göre annesi ile teyzelerinin verdiği mücadele şiddeti sona erdirmek için farkındalık yaratmayı sağladı.
Ancak aradan yarım asırdan fazla bir süre geçse bile kadınlar dünyanın her yerinde hala ayrımcılığa uğruyor, baskı görüyor, şiddetle karşı karşıya kalıyor ve öldürülüyor.
Bu özel gün dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye'de de hatırlanıyor.
Değişimi esinleyen kadınların öyküsü 21 yıla uzanıyor
BM Kadın Birimi'nin "Orange the World" kampanyası, tam potansiyellerine ulaşmaları engellenen kadınların o engelleri ortadan kaldırmak için ortaya koydukları çabaya odaklanmış durumda.
İşte bu kapsamda 2000'den 2021 yılına kadar uzanan 21 senelik süreçte Dünya Basın Fotoğrafı Yarışmaları'nda (World Press Photo) ödül alan hikayelerden oluşturulan bir seçkiyi temsil ediyor İstanbul ve Ankara'daki sergi.
Meksikalı küratör Martha Echevarría'ya göre serginin zamanlaması hayli anlamlı:
Kadına yönelik şiddet çok farklı yerlerden geliyor. Zaten bu sergi de bir anlamda bunu ele alıyor. Kimi zaman kendi evlerinin içinde ama aynı zamanda sistemden, siyasetten, kurumlardan gelen bir şiddet var... Bence asıl mesele yine görmek... Kadın ve erkeği toplumun tamamen farklı parçaları olarak görmek, ikisini bütünleştirmek ve ikisinin de eşit çalışmasına, toplumda eşit temsil edilmesine, birlikte katılmasına izin vermek. Bence dünyanın her yerinde kadınlar hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele etmeye devam ediyor. Ne kadar hak kazandıkları, toplumdaki yerlerinin ne olduğu konusunda coğrafi olarak pek çok farklılık var. Ama yine de uğrunda savaşılacak çok şey olduğunu düşünüyorum ve bence endüstri ve foto muhabirliği içinde hâlâ büyük bir eşitsizlik, büyük bir dengesizlik olduğunu görüyoruz. Kadın fotoğrafçılar hâlâ tamamen yetersiz temsil ediliyor. Yani bu sadece (toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde) küçük bir yönü ama gerçekte bu sergide gerçekten bulabileceğiniz her şeyin hikayelerinde de görüyoruz. Doğum, haklar, yaşlılık, okul ve eğitim... Tüm bunlar kadınların hala mücadele ettiği konular...
Foto-muhabirlikte de eşitsizlik
Martha Echevarría, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin fotoğraf gazeteciliğinde de hakim olduğunun altını çiziyor.
Gerçekten durum bu iş kolu için de iç açıcı değil.
Women Photograph'ın 2021'de yaptığı bir araştırmaya göre New York Times, Le Monde, Wall Street Journal, The Guardian gibi dünyanın önde gelen sekiz basın kuruluşunda kadın foto-muhabirlerinin temsili erkek meslektaşlarına göre çok az.
Dengeyi sağlayabilen tek uluslararası yayın kuruluşu 1865'ten bu yana yayın yapan San Francisco Chroncile.
Gelenek adı altında şiddet: Kamini'nin hikayesi
Küratör Martha Echevarría, lisans ve yüksek lisans eğitimini Hollanda'da güzel sanatlar üzerine tamamlamış, göç ve çok yönlülük konuları üzerine yoğunlaşmış bir isim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sergide en çok dikkatini çeken fotoğraflardan biri Kamerun'un Bafang kasabasında Kamini'nin hikayesi anlatan çarpıcı bir fotoğraf karesi.
6 Kasım 2016 tarihli fotoğraf, annesi tarafından göğüsleri ütülendikten sonra kendisini gizlemeye çalışan Kamini Tontines'e odaklanmış.
Bu Echevarría'nın da dikkat kesildiği eserlerden biri:
Fotoğraf Kamerun'daki meme ütüleme uygulamasıyla ilgili. Fotoğrafçı, annelerin kızlarını cinsel şiddetten korumanın yollarını bulduklarını ve ne yazık ki bu yöntemin kadınlara yönelik bir şiddet uygulaması olduğunu söylemek istiyor. Ele almaya çalıştığı şey bir cinsel şiddet sorunu. Yani anneler kızlarını korumaya çalışıyor ama bu sorunun kökü meme ütüleme uygulamasının kendisi değil. Sorun kızların maruz kaldığı kültür ve toplumsal cinsiyet şiddeti.
"Yılmazlık-Değişimi Esinleyen Kadınların Öyküleri" sergisinin odak alanları insan hakları, halk sağlığı, kadın ve kız çocukların sorunları.
15 Aralık'a kadar açık kalacak olan etkinlik tüm fotoğraf tutkunları ve kadının toplumdaki yerine dair edecek sözü olanları bekliyor.
© The Independentturkish