Eğitim, her kesimin üzerine konuştuğu, öneriler getirdiği meselelerin başında geliyor.
Öğrenim sürecinin nasıl daha verimli hale getirilebileceği, herkesin cevap bulmak istediği en önemli sorulardan.
Her öğrencide farklı öğrenme yöntemleri etkili oluyor. Bazı öğrenciler matematiksel verilerle daha kolay öğrenirken, bazı öğrenciler yazarak öğrenmeyi daha çok seviyor.
Öğretim yönetimi geliştirirken, bu farklı öğrenme yöntemlerine sahip öğrencilerin hepsini içeren metotlar geliştirmek önem taşıyor.
Peki, etkili öğretim ve öğrenim yolları neler?
Öğretmen eğitimi neden önemi?
Öğrencilerin daha iyi öğrenmesi için neler yapılmalı?
Veliler bu noktada nelere dikkat etmeli?
Eğitim ve öğretime dair merak edilenleri Independent Türkçe için Cambridge Üniversitesi Eğitim Birimi Yöneticisi Dr. Kenan Barut ile konuştuk.
"Eğitim baş ağrısı değil, ağrı kesici ilacı alınca geçmiyor"
Dr. Barut'a göre eğitim süreci, öğretmenin kendi öğrencilik döneminden başlıyor ve bu sürecin fakültede devam ediyor.
Süreç, öğretmenliğe başlanıldığında belli bir noktaya çıksa da her sene sürekli olarak bu eğitim mekanizmasının devam etmesi gerekiyor;
Çünkü 'yaşam boyu öğrenme' dediğimiz, yılda bir, 5 yılda ya da 10 yılda belli bir seviyeye çıkmak istiyorsanız bunu almamız gerekli şeklinde değil. Verilen eğitimler baş ağrısı gibi değil, ağrı kesici ilacı alınca geçmiyor.
Öğretim geliştirirken, öğretmenlerin gerekli bilgi ve becerilerine sahip olması gerektiğini vurgulayan Barut, "İhtiyaç duyulan araç ve gereçlere sahip olurken, öğretmenlerin bunları en etkili şekilde kullanmayı bilmeleri önem taşıyor" dedi.
"Her öğretmenin bir pasaportu olmalı"
Dr. Kenan Barut, her öğretmenin bir pasaportu olması gerektiğini söyledi.
Elbette bu, yurt dışına gitmek için olan pasaportlar değil.
Barut, sözlerine şöyle açıklık getirdi:
Öğretmenlik pasaportlarında her sayfada aynı bizim vize sayfaları gibi kendilerinin öğretmenlik yapmaya devam etmeleri gerektiği süreçte kullanmaları gereken eğitimleri yazmak gerekli. Tabii öğretmenlere o eğitimleri sağlamalıyız ki, motivasyon ve destek olsun. Bunlara sahip olduktan sonra da ödüllendirilmeleri gerekiyor.
"Okuma yazma eğitimini 40 senedir aynı kitaplarla ve yöntemle yapıyoruz"
Eğitimde kullanılan kitapların çok önemli olduğuna dikkat çeken Barut, bunun sürekliliğinin önemini şu sözlerle anlattı:
İngiltere'de her çocuğun okuma yazmayı öğrenmek için kullandığı bir kitap serisi var ve bu seri yaklaşık 40 sene önce yazılmış. Bu seri tabii ki güncelleniyor ama yöntem hiç değişmiyor. Çünkü bu, kullanılan ve uygun görülen bir yöntem. Sadece İngiltere'de değil, Birleşik Arap Emirlikleri, Singapurya da İspanya'da bir İngiliz okuluna gidiyorsanız 40 senedir aynı şekilde uygulanıyor.
Cambridge Üniversitesi olarak Moğolistan'da ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde ihtiyaçlar doğrultusunda çalışmalar yaptıklarını kaydeden Barut, bu ihtiyaçların müfredatın geliştirilmesi, kitap yazmak ya da Kazakistan'daki kitaplarını nasıl yazmaları gerektiğini öğrettiklerini söyledi.
"Öğretmenlerimiz gerekli yetkinliğe sahip değilse maalesef gerekli sonuçlar alınamıyor"
Dr. Kenan Barut'a göre, eğitimde öğretmenin rolü oldukça önemli.
Zira "İşin kalbi olan öğretmenlerimiz gerekli yetkinliğe sahip değilse, maalesef gerekli sonuçlar alınamıyor."
"İlk bakılması gereken en önemli nokta: 'Eğitim fakültelerinde ne yapıyoruz? Eğitim fakültelerinde eğitim alan öğretmenlerimiz mezun olduktan sonra bu öğrendikleri bilgileri uygulayacakları ortamlara sahip oluyorlar mı? Hangi kitapları inceliyorlar?'" diye konuşan Barut, sözlerine şunları ekledi:
Ben yaklaşık 15 sene önce eğitim fakültesinde ders verdiğimde, şöyle bir geri bildirim aldım:
'Biz öğretmen olduğumuzda şu anda bize verilen kitapları okuyamayacağız. O yüzden sizin bize öğrettiklerinizle, bizim öğreteceğimiz bilgiler çok farklı olacak. Lütfen müfredatı değiştirelim.'
Tabii hepsini değiştiremedim ama ikiye böldüm ve ilk yarıda bu kitapları inceledik, ikinci yarıda bizim öğretmenlerimizin okullarda kullandığı kitapları inceledik. Bu iki kitap arasında çok fazla fark vardı. Öğretmen eğitiminde Tayland, Tayvan ve İngiltere gibi farklı ülkelerin eğitim sistemlerini inceledim.
Öğretmenlerimiz inanılmaz etkileşimli eğitimler alıyorlar. Ancak eğer öğretmenlik yapacakları ortamda 40 kişilik sınıf varsa, öğretmenlik yapacakları ortamda öğrenciler öğrendikleri şeyleri uygulayacak fırsatlara sahip değillerse, lütfen ona uygun eğitimler verelim.
"Farkındalık, bilimsel kaynaklara dayanarak yapılmalı"
Eğitim kalitesini yükseltmek için ilk aşamada farkındalığın tüm kurumlar tarafından bilinmesi gerektiğini söyleyen Barut, sözlerini şöyle sürdürdü:
Varsayımlar üzerinde konuşmayı gerçekten bırakmalıyız. Dünyada PISA olarak kısaltılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı sınavı gibi farklı sınavlar var. Yıllar öncesinde şöyle bir algı vardı: 'Bizim okullarımızda biz o kadar fazla matematik ve fen öğretiyoruz ki, bir İngiliz çocuk gelse sınıfta kalırdı.' Bunun doğru olduğunu varsayalım. Neden o sınavlarda biz gerekli puanları alamıyoruz? Mesela 2018 yılında yapılan PİSA sınavının sonucunda 79 ülke arasında Türkiye matematik alanında 43'üncü, bilim alanında 40'ıncı ve okuma anlamada 41'inci olmuştu. Bizden iyi olan ülkeler arasında Malta, Letonya ve Litvanya bulunuyor.
İlk aşamada farkındalık, bilimsel kaynaklara dayanarak yapılmalı. Şu anda dünyada kullanılan en fazla bilimsel kaynaklardan birisi PİSA sonuçları ve bu sınavlarda nerede olduğumuzu bilmeliyiz. Farkındalığı sağlarsak ikinci aşamaya geçmemiz çok kolay olur. İkinci aşamada tamamen bir sistem sentezi yapmalıyız. Biz sistem olarak neredeyiz? Sistemden kastım da şu: Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise ve daha sonra üniversite ve sonrasında kullanılan müfredatlar doğrultusunda kullanılan kitaplarımız, araç, gereçlerimiz, öğretmen eğitimlerimizi içeren bir sistem analizine ihtiyacımız var. Bu analizleri yapan üçüncü bir kurum olması gerekli ki objektif ve şeffaf olarak nerede olduğumuz söylenebilsin. Sonra da uzun dönemli ve gerçekçi hedefler konmalı.
"Bilimsel gerçeklerden uzaklaşarak anlatılan hikayeler faydasızdır"
Müfredat çalışması, öğretmen eğitimi, sınavlar, kullanılan kitaplar ve ortamdaki teknolojik araç gereçlerin eğitimdeki önemli parçalar olduğunu vurgulayan Barut, "İdeal olarak bir okul yılı bu araştırmayı yapıyoruz. Sonunda gözlemlerimizi anlatıp, ilerlemek için gereken konuları ve ne kadar ilerlemek istiyorlarsa ona göre yol haritası belirliyoruz. Nasıl yapabileceklerini anlattıktan sonra da tek tek müfredatla, sınavlarla, öğretmen eğitimiyle ve kitaplarla ilgili projelere başlıyoruz. Sonra o projeleri gerçekleştiriyoruz. Tüm bunları da sosyal medyadan ve internet adreslerimizden şeffaf şekilde paylaşıyoruz. Hikayeler güzeldir ama bilimsel gerçeklerden uzaklaşarak anlatılan hikayeler faydasızdır. Ondan dolayı gerekli ölçümleri başlarken ve bitirdiğimizde yapıyoruz. Sonuçları açıklıyoruz" şeklinde konuştu.
"Türkiye'de benim gördüğüm herhangi bir eksik yok"
Barut, "Türkiye'de benim gördüğüm herhangi bir eksik yok. Biz gerçekten en iyi niyetli ve en çalışkan öğretmenlere sahibiz ama onların yaşadığı belli sorunlarını anlamamız lazım O sorunları nasıl gidereceğimizi anlamalıyız ve mutlaka en iyi şekilde onlardan faydalanmalıyız" dedi ve sözlerine şunları ekledi:
Gerekli içerikleri yazmak ya da geliştirmek için kaynak sorunumuz olduğunu da düşünmüyorum. Ama kaynaklarımızı nasıl harcadığımız çok önemli. Mesela Fatih Projesi inanılmaz bir proje, tüm öğrencilerimize gerekli teknolojik araç gereci vereceğiz ve bu araç gereci verdikten sonra tamamıyla teknolojik bir devrim yaratacağız. Her şey çok güzel ama hiç kimse şunu sormadı: 'Biz o araç gereçlerin içine koyuyoruz?' Yani öğrenci tableti açtığında ne görecek? Asıl önemli olan bu nokta. 'Devrimsel yeniliklerde hep neyi pazarlama aracı olarak kullanabiliriz?', onların üzerinde kalıyoruz. Çok fazla konuşuldu, çok fazla etkinlik yapıldı ama hiç gerekli soruları sormuyoruz. En önemli soru şu aslında, 'Şu an yaptığımız bu harcama sonucunda daha iyi neyi yapacağız?' Devamlı bunu sorgulamalıyız.
"Özel okullar, velilerden ayrılamaz"
İngiltere'de akademik bir okulun amaçları ve vizyonu arasında öğrencilerinin gittiği iyi üniversitelerin yer almadığını söyleyen Barut, "Bu okulun 10 tane değeri var. Bu değerler arasında paylaşmak, takım olmak, sorgulayıcı olmak gibi daha iyi bir insan olmayı öğretmeyi hedefliyorlar. Ülkemizde başarılı öğrencilere akademik ya da sporcu olarak burs verip okulun tanıtımında kullanmak normal karşılanıyor" dedi.
"Veli olarak beklentilerinizin kesin olması, bunu sorgulamanız ve doğru soruları sormalısınız"
Okulla ilgili yapılan araştırmalarda kütüphanedeki kitap sayısından, gerçekten öğrenciye vizyon kazandıracak, hayat değerlerini öğretecek kitapların olup olmadığını incelediklerini söyleyen Barut, şu önerilerde bulundu:
Veli olarak beklentilerinizin kesin olması, bunu sorgulamanız ve doğru soruları sormalısınız. İkincisi diğer tarafa baktığımızda sistem olarak biz özel okulları kurarken ne bekliyoruz? Bunu sorgulamamız lazım ve bu beklentilerde o okullara teftişte ya da tavsiye olabilir ama kesinlikle şunu yapmamız lazım. Özel okulu kurmuşsunuz tamamen bağımsızsınız ve dilediğini yapabilirsin mantığından çıkılması gerekiyor.
Bizim kendi ulaşmak istediğimiz değerler nedir?
Barut, eğitim sistemi ile ilgili son olarak şu gözlemlerini dile getirdi:
Finlandiya'daki eğitim sistemi inanılmaz. Bu sene Finlandiya'daki eğitim sistemini deneyelim. 3-5 sene deniyoruz, sonra diyoruz ki aslında Singapur'da bir matematik sistemi varmış, o daha iyiymiş. Hadi Singapur matematiği deneyelim. Baktığınızda gerçekten eğitim sistemleri neden yaratılıyor, neden kullanılıyor? Buna bakmalıyız. Biz bu ülke kurulduğunda, bu ülkeyle ilgili kanunlar geliştirildiğinde farklı ülkelerden gerçekten faydalandık. Ama bunların hepsinin sentezini yaptık. Bizim milli değerlerimizi oluşturduk. Aslında önemli olan bu, Finlandiya eğitim sisteminin gerçekten çok güzel yerleri var. Singapur'da matematik gerçekten çok güzel öğretiliyor. İngiltere'de gerçekten okuma yazma çok güzel öğretiliyor. Bunların hepsini incelememiz lazım. Ama önemli olan bizim kendi ulaşmak istediğimiz değerler nedir? O değerlere ulaşmak için hangi sistemlerden yararlanmamız lazım? Bunları bulmalıyız. Ama bu kesinlikle 5 sene Finlandiya'yı deneyelim, 3 sene Singapur'u deneyelim değil.
© The Independentturkish