Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş pek çok silah sisteminin etkinliğini de gözler önüne serdi.
Örneğin Rusya, askeri olarak pek çok noktada zorlanırken savaşın başından beri çoğunlukla karadan atılan İskender balistik füzeleri ile gemilerden fırlatılan Kalibr seyir füzeleri ile rakibine ciddi kayıplar verdi.
Buna karşın Ukrayna ise savaşın başında Sovyet döneminde üretilen ve artık demode kabul edilen Toçka balistik füzeleriyle düşmanına karşılık vermeye çalıştı.
Ancak Ukrayna son dönemlerde ABD'nin temin ettiği uzun menzilli HIMARS çok namlulu roket sistemleri ile Rus güçlerine karşı etkili saldırılar düzenliyor ve kazandığı son başarılarda bunların da etkisi var.
Bu durum yaşanan savaşta füze ve roket teknolojisinin önemini ortaya koydu. Günümüzde ciddi bir füze envanteri ve savunmasına sahip olmak caydırıcı bir askeri gücün olmazsa olmazlarından biri haline geldi.
Türkiye füze gücünü geliştirmeye çalışıyor
Birçok ülke gibi Türkiye de füze teknolojisi geliştirerek silah ve savunma araçlarını çoğaltmaya çalışıyor.
1990'larda başlayan çalışmalar, 2000'li yıllardan itibaren ilk sonuçlarını verdi. 280 kilometre menzili Bora füzesi yerli imkanlarla geliştirilen ve karadan karaya atılan en önemli balistik füze.
Türkiye'nin elindeki bir diğer balistik füze ise Yıldırım olarak da bilinen 150 kilometre menzilli J-600 füzeleri.
Bunun yanı sıra Türkiye'nin elinde menzili 120 kilometreye kadar çıkan Kasırga olarak da bilinen TRG-300 dışında TR-122, TRB-122, TRG-122, TRLG-122, TRG-230, TRLG-230 gibi topçu roket sistemleri var.
Tabii ki saydığımız bütün bu silahlar karadan karaya atılan füze ve roket sistemleri.
Türkiye'nin bunun dışında hava ve deniz hedeflerine karşı kullanılan ya da havadan karaya atılan füze sistemleri de bulunuyor.
Bilindiği gibi balistik füze; nükleer, kimyasal ve biyolojik başlık taşıyabilen uzun menzilli güdümlü veya güdümsüz füze demek.
Günümüzde artık havadan atılabilenleri var. Ama balistik füzeler, genellikle karadan karaya atılan füzeleri tanımlamak için kullanılıyor.
Savunma sanayisi uzmanı Kılıç'tan balistik füzelere dair kitap
Füzelerin öneminin Rusya ve Ukrayna çatışması ile bir kez daha anlaşıldığı bugünlerde savunma sanayii analisti Hakan Kılıç'ın "Balistik Füzeler-1 / Dünya'da Roketçiliğin Tarihsel Gelişimi ve Füze Sistemlerinin Tarihsel Gelişimi" adlı kitabı Papirus yayınlarından çıktı.
1971 doğumlu Kılıç, savunma sanayisine dair yazı ve analizleriyle tanınıyor.
Uzun yıllar boyunca banka ve finans sektöründe çalışan Kılıç, çocukluk merakı nedeniyle havacılık ve füze teknolojisine yöneldi.
Çok sayıda yerli ve yabancı yayından bilgi ve deneyimi kazanan Kılıç, bir hobi olarak başlayan bu uğraşını sonraki yıllarda profesyonel bir çalışmaya dönüştürdü. Kılıç, savunma sanayisine dair yazılar kaleme alarak, programlar yapmaya başladı.
Kitabına dair görüştüğümüz Kılıç, kitabın 6-7 yıllık araştırmanın sonucu olarak ortaya çıktığını bu süreçte 30 yıllık kişisel arşivinden de faydalandığını, bir yıllık yazım sürecinin ardından bitirdiğini kaydetti.
Ukrayna'nın roket teknolojisinin temelini Lagari Hasan Çelebi'nin öğrencileri attı
Kitabın iki kısımdan oluştuğunu kaydeden Kılıç, ilk kısımda roketçiliğin tarihsel gelişimi, roketlerin anatomisi, balistik füzelerin teknik incelenmesi ve nükleer silahlara bakan yönünün anlatıldığını belirtti.
Kılıç, roketçiliğin tarihsel gelişimine dair bölümde 17. yüzyılda yaşamış olan Lagari Hasan Çelebi'nin o zamana kadar başarılmamış büyüklükteki roket çalışmalarını da anlattığını belirtti.
Kılıç, kitabında sonradan İstanbul'dan Kırım'a sürülen Lagari Hasan Çelebi'nin orada yetiştirdiği öğrencilerinin yıllarca oluşturduğu bilgi birikiminin Ukrayna'nın bugünkü roket teknolojisinin temelini attığını Rus kaynaklarına dayanarak anlattığını da kaydetti.
12 Mart muhtırası, roketçilik çalışmalarını sekteye uğrattı
Kılıç, kitapta ayrıca zamanında Türkiye'de roketler üzerine önemli araştırmalar yapan Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği'nin 12 Mart 1971 muhtırasıyla kapatılmasının 1988'de ROKETSAN kurulana kadar ki geçen sürede Türkiye'de roketçilik çalışmalarına ne büyük bir darbe vurduğuna ilk kez dikkat çekildiğini de söyledi.
Kılıç, kitabın ikinci bölümünde güdümsüz roketler ile güdümlü, güdümsüz füzelerin teknik özelliklerine dair detaylı bilgiler verdiğini, üçüncü bölümde balistik füzeleri tüm yönleriyle anlattığını kaydederek, ikinci kısımda ise ülkelerin elindeki balistik füzeleri inceledikten sonra son bölümde Türkiye'nin balistik füze ve topçu roketlerine özetler halinde yer verdiğini belirtti.
Bu genel bilgilendirmenin ardından Kılıç, Türkiye'nin balistik füze gücüne ve politikasına dair sorularımızı cevapladı.
"Türkiye, füze programında hızla ve kendi yağıyla kavrularak ilerliyor"
Türkiye'nin bir balistik füze politikası var mı yoksa "Diğer ülkelerde var. Bizde de biraz olsun" düşüncesiyle mi hareket ediliyor?
Tabii ki var. Türkiye'nin balistik füze programı gelişmiş ülkelerin hepsinden ve çok geç başlamış olsa da hızla ilerliyor. Ayrıca İran ve Kuzey Kore'den farklı olarak artık kendi yağımızda kavrularak ilerliyoruz.
"Başlangıçta Çin'den teknoloji transferi oldu"
Türkiye'nin balistik füze teknolojisinde Çin'den destek aldığı biliniyor. Türkiye, Çin'den alınan ya da teknolojisi transfer edilen füzelerin ötesine geçilebildi mi yoksa aynı noktada mı?
Evet, açık kaynaklarda da yazdığı gibi ilk zamanlar teknoloji transferi oldu ve bugün gördüğümüz bazı ürünler çıktı. Ancak günümüzde yani artık başka bir ülkenin Türkiye'ye balistik füze konusunda yardım ettiğini sanmıyorum. Adaylara bakıyorum en güçlü aday olan Çin bugün bir NATO ülkesine SRBM (kısa menzilli) ötesinde yardım yapmaz.
Balistik füze teknolojisinde işbirliği yaptığımız başka ülkeler var mı? Çin'le işbirliği sürüyor mu?
Sürdüğünü sanmıyorum, açık kaynaklarda da duymadım.
"Füzelerde öncelikli hedefimiz 1000 kilometre üzerine görmek"
Türkiye balistik füzelerde ne hedefliyor?
Bence hedefimiz öncelikle MRBM (orta menzilli füze) sınırını yakalamak yani 1000 kilometre üzerini görmek. Diğer yandan yarı balistik yörüngeli füzeler. Bu hedef var mı bilemem ama bence olmalı.
"Uzun yıllardır hiçbir ülkeden alım yapmadık"
Türkiye'de milli imkanlarla ya da teknoloji transferi dışında direk alım yoluyla temin edilen balistik füzeler de var mı?
Eskiden ABD'den alınan topçu roketleri MLRS sistemi vardı ama uzun yıllardır hiçbir ülkeden balistik füze veya topçu roketi almadık.
Türkiye balistik füze teknolojisi ve envanteri açısından dünyada sıralamasında nerede?
Kısa menzilli füze yapabilen yani 280 kilometre menzilli Bora yapabilen bir ülkeyiz. Yani Güney Kore'nin 800 kilometreyi gördüğünü düşünürsek, 9 nükleer güç+İran+Güney Kore'den sonra Belarus ile aynı seviyede 12 sıradayız demektir, düz mantık olarak.
"Rusya ve İran hariç balistik füzelerde komşularımızın önündeyiz"
Komşularımızla kıyaslanınca nasıl bir noktadayız?
Rusya ve İran hariç balistik füzelerde diğer komşularımızın önünde, balistik füze harici diğer füze sistemlerinde İran ve Rusya ile rekabet edecek noktadayız.
Füze motoru üretebilecek noktada mıyız?
Füze motoru zaten yapıyoruz. Yukarıdaki füzeler ve uzaya gönderilen sonda roketlerinin motorunu ROKETSAN yapıyor.
Türkiye'nin de imzacısı olduğu MTCR anlaşması nedir? Bu anlaşma füze menzili konusunda bir sınırlama mı getiriyor?
Türkiye başka ülkeden parça olmadığı sürece bir sınır yok. Sadece 35 ülkenin imzası olan MTCR'ye göre 300 kilometre üzeri füzeler için teknoloji transferi ve bileşen almayacağımızı/satmayacağımız taahhüt ediyoruz. Zaten Bora 280 kilometre
Peki alırsak yaparsak ne olur? Zaten kimse vermez ama verilerse Türkiye'yi bağlayıcı bir anlaşma değil MTRC. Eğer çiğnerseniz diğer gelişmiş 34 ülke size sen MRTC'ye uymuyorsun diyerek füze yapımında kullanılan hiçbir malzeme, araç, teknoloji hatta füzelerin konacağı kamyonları dahi satmaz.
"Türkiye'nin sadece balistik füzeye ağırlık vererek caydırıcılık sağlaması mümkün değil"
Uçak alımlarında yaşadığımız sorunlar ve örtülü ambargolar nedeniyle Türkiye bir zamanlar İran'ın da yaptığı gibi oluşabilecek açığı dengelemek için balistik füze teknolojisine daha fazla ağırlık vermeli mi
Ekonomik şartlar, rakip ülke ordu envanterleri ve MTCR'den ötürü teknoloji transferinin imkansız olduğunu düşündüğümüzde Türkiye'nin sadece balistik füzeye ağırlık vererek caydırıcılık sağlaması mümkün değil. İran örneği doğru ama uygun örnek değil. İran'ın yaptığı lüksten değil zorunluluktan.
Kitabımda İran başlığında aynen şöyle yazdım "İran Balistik Füze Programı"nın bugünkü seviyesi hepsinden ziyade, devrimden sonra bir nevi zorunluluktan ötürü savunma stratejisindeki değişim ve Batı dünyası kontrolünden çıkmış bir ülke olarak dış ülkelerden roket teknolojisi ihraç edebilmesi ile ilgilidir."
"Balistik füzeler, Suriye ve Irak'ta operasyonlarda kullanıldı"
Son soru balistik füzelerimizi kullandığımız operasyonlar oldu mu? Bunlardan nasıl sonuç alındı?
Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyine yapılan harekatlarda kullanıldı ve medya ile paylaşıldı.
© The Independentturkish