Fidel Spiti
Son James Bond filmi ‘Ölmek İçin Zaman Yok (No Time To Die)’, İngiltere'de vizyona girdiği ilk gün 5 milyon sterlin hasılat elde etti. Film, James Bond külliyatının 25’inci filmi olarak karşımıza çıktı. 1962'de vizyona giren seri, izleyicilerin her yıl birçok nedenden dolayı yeni versiyonunun yayınlanması için hevesle beklediği en ünlü ajan filmleri serilerinden biri haline geldi. Bu nedenlerin başında, genelde yeryüzüne ölüm ve kaos getirmek isteyen bir grup kötü insana karşı dünyayı kurtarmak amacıyla dünyanın dört bir yanındaki operasyonlarında ‘Ajan 007’ye yardımcı olacak son model icatları, makineleri ve garip silahları ile beyaz perdenin hayal gücünün ulaşabileceği son noktayı görmek isteyen izleyicilerin merakı geliyor.
Klasik casuslar rol kaybetmedi
Bond filmlerinin hayal dünyasının Gizli İstihbarat Servisi (SIS) olarak bilinen İngiliz istihbarat servisi MI6'nın ajanlarının gerçek dünyasıyla hiçbir alakası yok. Zira Londra'daki meşhur gizli ajan kovalamaca sahnesinin gerçekleşmesi, şehrin yarısının yok olmasına ve yoldan geçenlerin yarısının kovalamacanın kurbanı olmasına yol açacaktır. İstihbaratçılara gelirsek; onlar artık eski dinleme aletlerini taşımıyorlar ya da cihazlarını ayakkabılarında veya kıyafetlerinde gizlemiyorlar. Bu tür casuslar artık sınırlı görevler yürütüyor. Çünkü elektronik dünyada artık casusluk, cep telefonundan iz sürmenin yanı sıra ne kadar saklanmaya çalışırsa çalışsın aranan herhangi bir kişiyi tespit eden ve göz ile yüz kodlarını okuyan dört bir köşedeki kameralar ya da uydular aracılığıyla herhangi bir yerde herhangi bir vatandaşı kontrol etme konusunda çok ileri aşamalara geçti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre bilgisayar korsanları, tek bir düğmeye basarak bir ülkeye füzelerle yapılan uzun bir savaştan daha fazla zarar veren siber savaşlar ve geniş çaplı elektronik casusluk faaliyetleri göz önüne alındığında, klasik casusluk rolünün geçmişte kaldığı görüşündeler. Siber savaşlar artık gizli veya tehlikeli silah programlarına sızma girişimi üzerinden dönüyor. Uluslararası toplum artık, nükleer veya biyolojik silahların terörist çetelerin veya her türlü aşırılık yanlısı grubun eline geçme tehlikesinin farkında.
BBC'nin güvenlik muhabiri klasik casus rolünün kaybolduğuna ilişkin iddiaya şöyle yanıt veriyor:
2015'teki son Bond filmi Spectre'dan bu yana gerçek istihbarat dünyasında pek çok olay yaşandı. DEAŞ, Suriye ve Irak'ta ortaya çıktı ve ardından kayboldu. İstihbarat görevlileri ve ajanlar bu noktada kilit oyunculardı. Arap Baharı ayaklanmaları sırasında yapılan casusluk operasyonları ve İsrail dış istihbarat servisi Mossad'ın İran içinde yürüttüğü ve uranyum zenginleştirme projesi üzerinde çalışan İranlı bilim insanlarını hedef alan istihbarat operasyonları var. Bu insanlara evlerinde ve arabalarında suikastlar düzenlendi. Bunun dışında İran’ın nükleer bomba üretimine dair bilgilerin bulunduğu arşivin tümü İran’dan İsrail’e getirme operasyonu yapıldı. Bir de El Kaide lideri Usame bin Ladin'in ve yerine geçen Eymen ez-Zevahiri'nin kısa süre önce öldürülmesi ile sonuçlanan iki casusluk operasyonu gerçekleşti. Saha ajanları ve elektronik casuslar, hedefleri yakından takip ederek yerlerini belirleyerek bu iki operasyona katkı sağladılar. Bir yandan Çin ile ABD arasındaki, diğer yandan özellikle Ukrayna topraklarındaki savaştan önce ve savaş sırasında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile Rusya arasındaki meşhur casusluk savaşı ne ilk ne de son. Daha önce de KGB ekibi, eski KGB ajanı Sergey Skripal'e suikast düzenlemek için 2018'de İngiltere'nin Salisbury kentine kolayca gitmişti.
Düşmanın planlarını suya düşürmek için istihbarat sırlarını açığa çıkarmak
Ukrayna savaşı öncesi ve sonrası istihbarat bilgilerinin analiz edilmesi, istihbarat dünyasında ‘aile içi mesele’ olarak tanımlanan bir çalışma kapsamında ABD ve İngiltere arasında ortak yürütülen bir çalışmaydı. Bir İngiliz yetkili, savaştan önceki Rus askeri hareketleri hakkındaki istihbarata rağmen ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns’un Washington'un Rusya’nın niyetini bildiğine dair uyarıda bulunmak için Moskova'ya gittiği 2021 Kasım ayının başlarına kadar ‘savaşın çıkacağından emin oldukları bir an’ olmadığını söyledi. 21’inci yüzyılda Avrupa'da büyük bir kara savaşının çıkmasının pek olası olmamasından dolayı İngiliz istihbaratının bilgileri bazı çevrelerde çok itibar görmedi. Bu yüzden istihbarat çalışmalarının gelecek aşamasında yeni bir çalışma metodu izlenmesine karar verildi: Kamuoyuna bazı gizli istihbarat belgelerini sızdırma.
Bu doğrultuda İngiltere tarafından yayınlanan gizli bir raporda Rusya'nın Kiev'de kendisine bağlı bir hükümetin parçası olacak bazı kişileri görevlendirme planlarının ayrıntılarına yer verildi. Washington, Moskova'nın savaş için bahaneler sunma planlarını ya da bazı insanların Ukraynalılar tarafından öldürüldüğünü iddia ederek cesetlerinin görüntülerini paylaşmayı içeren ‘sahte bayrak’ operasyonlarını afişe etti.
Bilgilerin yayınlanmasının ardından Batı istihbarat departmanları, bunun Moskova'nın işgali kendi halkı ve diğer ülkeler karşısında ‘bir savunma adımı’ olarak haklı gösterme ihtimalinin önünü kestiğini açıkladı.
Eski İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, Times gazetesi için kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verdi:
Rusya'nın eylemleri ve niyetleri hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmak, iyi istihbaratın Ukrayna savaşında güçlü bir silah olduğunu kanıtlıyor. İstihbarat, başka bir ülkeyi yaklaşan bir saldırı konusunda uyarmak için kullanıldığında, buna inanmayı reddetmeleri yaygın görülen bir şey. Bunun klasik örneği, Stalin'in Londra'dan gelen çok sayıda kanıta ve tekrarlanan uyarılara rağmen Hitler'in 1941'de Rusya'yı işgal etmeyi planladığını kabul etmeyi ısrarla reddetmesidir. Gizli bilgilerin yayınlanması, Ukrayna savaşında önceki savaşlardan daha önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Putin'i kimyasal silah kullanmaktan vazgeçirmek için dünya bunu yapma olasılığı konusunda önceden uyarıldı. Ancak ilk bilgi, düşmanın hareketlerini ve adımlarını izleyen gizli bir kaynaktan gelir.
İstihbaratlar zorbaları ehlileştirebilir
Batılı istihbarat teşkilatları, 2014'ten bu yana suç faaliyetlerine karışan Rus casuslarını, özellikle de Rusya'nın Askeri İstihbarat Servisi GRU bünyesinde faaliyet gösteren Birim-29155’i tespit etmeye çalışıyor. Sabotaj ve suikast eylemlerinden sorumlu olan bu birim, Ekim 2014'te Çekya ormanlarından birindeki bir mühimmat deposunu yok eden büyük bir patlamanın arkasındaydı. Üzerinden yedi yıl geçtikten sonra olayın aslında Rusya-Ukrayna'ya savaşının altyapısının hazırlamasının da bir parçası olduğu anlaşıldı.
Bu birim, 2018'de İngiltere'nin güneyindeki Salisbury'de de zehirleme operasyonları gerçekleştirdi. Aynı birim Bulgaristan'da bir silah satıcısını zehirlemeye çalıştı. Bu birimin üyeleri, 2014 yılında Ukrayna'dan Rus yanlısı liderlerin çıkarılmasına yardımcı oldu. Batı istihbaratı halen birimi yakından takip etmeye çalışıyor.
Bununla birlikte her bir casusu ayrı ayrı izlemek ve takip etmek çok külfetli bir iş. Ancak Rusya'daki Batılı casuslar uzun süredir 24 saat gözlemlenirken Batı başkentlerindeki Rus casuslar yakın bir şekilde takip edilmiyor. ABD’li bir istihbarat yetkilisinin şu ifadesi durumu özetliyor:
Sayıları ne kadar çok olursa tam olarak ne yapmak istediklerini öğrenmek de o kadar zorlaşıyor.
ABD’li casus avcıları da yaptıkları açıklamada “Ruslar, onların varlığına ses çıkarmadığımız için bizimle dalga geçiyor” açıklamasında bulundular. Bu eleştirilere rağmen bazı Avrupa ülkeleri, Kıta genelinde Rus istihbaratının gücünü kırmak için birtakım önlemler aldı. Berlin, Ukrayna'daki savaşın başlangıcından bu yana casusluk yapmakla suçlanan 40 Rus'u sınır dışı etti. Eskiden Almanya'nın operasyonlar için ‘uçak gemisi’ görevi gören yaklaşık 100 Rus istihbarat yetkilisini barındırdığı söyleniyor.
Diğer yandan İngiltere’de Salisbury'deki zehirlenme olayının ardından casuslar sınır dışı edildi. Sadece resmi iletişim için irtibatı sağlayan kimlikleri açık görevliler bırakıldı. ABD’de sınır dışı etme işlemleri, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından toplanan istihbarat bilgilere, bireysel soruşturmalara dayanıyor. Rusya bu hamlelere aynı şekilde karşılık verdi. Aralarında 40 Alman diplomatın da bulunduğu Batılı diplomatları sınır dışı etti. Ancak bu sayı, başkentindeki diplomatik kadronun yaklaşık üçte birini oluşturuyor.
Ukrayna, 2014'ten sonra üst düzey yetkililerinin öldürülmesiyle başlayan şiddetli bir gizli çatışmanın merkez üssü haline geldi.
Cibuti'de istihbarat birimleri yan yana
Cibuti, Afrika'daki en büyük ABD askeri üssüne, Çin'in ilk dış askeri üssüne ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk Japon askeri üssüne ev sahipliği yapıyor.
İngiliz gazetesi The Telegraph muhabiri Will Brown, “Inside the new Berlin: China and America's awkward dance over cheese and wine in Djibouti's nest of spies” (Yeni Berlin'in içinde: Çin ve ABD’nin casuslar yuvası Cibuti’de peynir ve şarap üzerindeki garip dansı) başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:
20’inci yüzyılın başlarında Oslo, 40'larda Kazablanka ve 50'lerde Berlin'di. Bugün ise dünyanın casusluk başkentinin, az bilinen Afrika ülkesi Cibuti olduğunu söyleyebiliriz (...)Nüfusu 1 milyondan az olan bu ülke son 10 yılda, yeni dünya düzeninin küçük bir evreni haline geldi. Eski Batılı güçlerin Çin'in yükselen gücüne karşı nüfuz için yarıştığı bir pist ve casus yuvasına dönüştü.
Brown yabancı bir diplomatın “Herkes ne yaptığınızı biliyor. Hiçbir şeyin özel olarak kalmamasına alışmak zorundasınız. Burada herkes komplo kuruyor. Bu ulusal bir eğlence” dediğini aktardı ve sözlerni şöyle sürdürdü:
Batılı yetkililer, Çin'in çok gizli tesisinin patlamalara dayanıklı beton duvarlarının arkasında 10 bin Çinli asker olabileceğini tahmin ediyor. Ancak dışarıdan gelenler için dikenli tel ve gözetleme kulelerinden oluşan yapı gizemli bir şekilde ıssız görünüyor. İçeriden biri çıkacakmış gibi görünmüyor (...) 2018'de ABD uçakları tesise çok yaklaştığında, Çinliler ABD pilotlarının görüşünü engellemek için askeri sınıf lazerler kullanmışlardı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Şarku'l Avsat