Trump’ın federal idam cezasını geri getirmesi hukukla değil, 2020 seçimleriyle ilgili

Analiz: Bu, ABD Başkanı’nın sorunu kendi yararına kullandığı ilk durum değil

Los Angeles'taki St. Camillus Merkezi'nin lideri Peder Chris Ponnet, idam cezasını protesto eden bir miting sırasında konuşuyor, 25 Şubat 2017 (Reuters)

ABD idaresi, mahkumları infaz etmeye yeniden başladığında Oklahoma City’deki bombalı saldırıda suçlu bulunan iki kişiden biri olan Timothy McVeigh'i idam etmişti.

33 yaşındaki McVeigh, 2001'de ılık bir haziran sabahında bir sedyeye bağlanmış ve 1995’te meydana gelen, 168 kişinin öldüğü ve çok daha fazlasının yaralandığı bombalı saldırının cezası olarak enjeksiyonla idam edilmişti. Anlatılanlara göre, ölürken mahkumun gözü sonuna kadar açıktı.

Indiana eyaletinin Terre Haute şehrindeki federal hapishanede gerçekleşen infaz, kapalı devre televizyon yayınıyla Oklahoma City'deki 200'den fazla hayatta kalan felaketzedeye ve akrabalarına canlı izletilmişti. George W. Bush yönetimi ayrıca, iki mahkumu daha öldürmüştü: McVeigh’ten bir hafta sonra Juan Raul Garza ve Mart 2003’te Louis Jones.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bugünlerde, neredeyse yirmi yıllık bir aradan sonra Donald Trump, federal hükümeti tekrar idam tartışmalarının içine soktu. Başsavcı William Barr perşembe günü yaptığı açıklamada, adalet bakanlığının cinayet ve cinsel suçlardan suçlu bulunmuş 5 federal mahkum için idam tarihleri belirlediğini duyurdu.

Barr, “Adalet sistemimizin verdiği cezaları uygulamayı mağdurlara ve ailelerine borçluyuz” dedi ve daha fazla infazın gelecek günlerde ilan edileceğini söyledi.

Yine de pek çok kişi bu hamlenin adalet sağlama arzusuyla ilgili olduğu kadar Trump’ın yeni seçim kampanyasıyla da ilintili olduğundan şüpheleniyor. Ölüm cezası geleneksel olarak Cumhuriyetçilerin kampanya malzemesi yaptığı bir mesele. Öte yandan, son yıllarda ABD'de idama verilen destek azaldı.

Merkezi başkent Washington’da bulunan Ölüm Cezası Bilgi Merkezi, “Kamuoyu yoklamaları, idam cezasına verilen desteğin 1994'te zirveye çıkmasının ardından 25 yıldır azalmakta olduğunu ve şu anda tarihin en düşük seviyesine yakın olduğunu gösteriyor” dedi.

Geçen yıl yapılan bir ankete göre ABD yurttaşlarının yalnızca yüzde 54'ü ölüm cezasını destekliyor ve yarıdan azı ölüm cezası politikasında ortaya çıkan geniş ırksal ve ekonomik ayrımcılığın da altını çizerek, adil bir şekilde uygulandığına inanıyor.

ABD’de Afrika kökenliler nüfusun sadece yüzde 12’lik kısmını oluştursa da idam cezalarının yüzde 42’sinde siyahi yurttaşlar mahkum ediliyor.

New York'taki Iona Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü Jeanne Zaino, “Bu tam olarak Trump'ın, tıpkı vergi indirimlerinde ve Yüksek Mahkeme atamalarında yaptığı gibi destekçilerine hitap etmesiyle alakalı” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bütün bunlar seçmen toplamakla ilgili. Parti kongresinde ve tartışmalar sırasında da bunun hakkında konuşabilir.”

Zaino’ya göre bu duyurunun, Robert Mueller'in başkanın kendisini kovmaya çalıştığını ve soruşturmanın başkanı aklamadığını doğruladığına dair haberlerin yayıldığı esnada yapılması tesadüf değil.

Zaino The Independent’a yaptığı açıklamada, “Mueller'in son ifade vermesi gerektiğinde, Trump miting düzenledi. Mueller duruşması ertelendiğinde miting de iptal edildi. Bu duyuru  söz konusu haberlerin pek çoğunu örttü dedi.

Bu, ABD Başkanı’nın idam meselesini kendi yararına kullandığı ilk durum değil. 1989'da emlak imparatorluğunu inşa ederken ve “İş Bitirme Sanatı” isimli ilk kitabını tanıtırken de Trump, 5 siyahi gencin beyaz bir koşucuya taciz ve tecavüz ettiği suçlamalarıyla gözaltına alınıp tutuklandığı Central Park Davası’na da sıkıca sarılmıştı.

Masum olduklarında ısrar eden genç erkeklere karşı öfke uyandırmak için atılmış bir hamle şeklinde görülen bir hareketle Trump, kentin büyük gazetelerinde ölüm cezasının yeniden uygulamaya sokulması çağrısında bulunan tam sayfa ilanlar bastırmak için binlerce dolar harcamıştı. O yıl CNN’le yaptığı röportajda Trump, Larry King'e şunları söylemişti: “Bir şeylerin halledilmesini sağlamak istiyorsak belki de ihtiyacımız olan nefrettir.”

 

 

5 genç daha sonra aklanmış, şehir tazminat olarak milyonlarca dolar ödemek zorunda kalmıştı. Trump bu güne kadar hatalı olduğunu ya da gençlerin masumiyetini kabul etmeyi reddetti.

Yakın zamanda Netflix’te “When They See Us” ismiyle dizi haline gelen dava hakkında geçen ay sorulan sorular karşısındaysa geçmiş eylemlerini savunmuştu.

Beyaz Saray'da gazetecilere “İki tarafta da insanlar var. (...) Suçlarını itiraf ettiler” demişti.

Trump’ın federal hükümeti ölüm cezasına bir kez daha dahil etme kararını bütün muhafazakarlar ya da Cumhuriyetçiler desteklemeyecek. İnfazların büyük çoğunluğu Teksas, Oklahoma ve güney eyaletlerinde yapılsa da yaklaşık 30 eyaletin yasalarında idam hala bulunuyor.

ABD’de şu anda idam cezasına çarptırılmış 62 federal mahkum var. Bunların arasında 2013’te Boston Maratonu'na bomba yerleştiren Dzhokhar Tsarnaev de bulunuyor. Bu mahkumların 26 tanesi siyahi, yüzde 27’si beyaz, 7 tanesi Latin kökenli. Ayrıca da bir Amerika yerlisi ve Asyalı da mevcut.

Ölüm Cezası Konusunda Endişeli Muhafazakarlar grubunun ulusal yöneticisi Hannah Cox, hareketin ulusal eğilime aykırı olduğunu söyledi.

Cox, “Giderek artan sayıda muhafazakar yasa koyucu bu eğilimden uzaklaşıyor çünkü ölüm cezasının hayatın değerine, maddi sorumluluğa ve yönetimin sınırlanmasına dair kendi ilkelerine zarar verdiğini ve idamla yurttaşları daha güvenli hale getirmek için aslında hiçbir şey yapılmadığını idrak ediyorlar” dedi.

 

 

* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU