Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Sözcü yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtladı.
Mengi'nin "Yakın Tarihin Gerçekleri kitabınızda 'Cumhuriyetin Osmanlı'yı reddetmediği' de anlatılıyor. Oysa iktidar partisi hep Cumhuriyetçilerin Osmanlı'yı reddettiğini öne sürdü, hala Osmanlı'yı yaşatma isteğini de görüyoruz. 2023'te ‘davamız’ dedikleri davanın hilafeti, sultanlık rejimini geri getirmek olduğunu iddia edenler var. Bu mümkün mü?" sorusuna Ortaylı şu yanıtı verdi:
19'uncu yüzyılda Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz döneminde sultan hükümetin gerisinde kalmıştır, Abdülhamit Babıali'yi bastırmıştır. Abdülhamit'i sevmek başka bir şey, onun şartlarına sahip olmak başka bir şey, bu çok önemli, belirli vasıfları, nitelikleri var, herkes Abdülhamit olamaz. Abdülhamit kozmopolit bir imparatorluğun başında, onu tanıyor ve gereklerini yerine getiriyor. Diğer tarafta bazı noksanları var, donanma çok ihmal edilmiş, geriye hiçbir şey kalmamış. İkincisi sansür meselesi, o iyi bir şey değil. Sen sansürle asıl ayaklanan ve İmparatorluğa karşı kastı olan azınlıklara bir şey yapamıyorsun. Yayın organları dışarda, basılıyor geliyor. Cumhuriyet'te Osmanlı'yı reddetme durumu söz konusu değildir. Bugün Türkiye, askeri bakımdan birçok Avrupa ülkesinin önündedir.
Hilafet geri gelmez, çünkü hilafet Bohemia kristali gibidir, kırılır, gider. Kırıldığı yerden onu bir daha bitiştiremezsin, eski görünümü kaybolur. Porseleni bağlarsın, tınısı gider ama kristali hiç bağlayamazsın. Hilafet kurumu zaten 20'nci yüzyılla birlikte işlevini yitirmiş bir kurum olduğu için kaldırılması Cumhuriyet'in iç ve dış politikasını önemli bir şekilde etkilemedi. Bundan sonra saltanat da gelmez, hilafet de gelmez, bunu herkes aklından çıkarsın.
"Yeni ekonomi politikası olmadı, kadrolarını iyi kuramadı, rekabeti kaldırdı"
Ortaylı, Mengi’nin “İktidarın Osmanlı hayranlığı var ama Osmanlı'da var olan üretimi taklit etmediler. Türkiye üretmiyor, her şeyi dışardan aldığı için de iki yakası bir araya gelmedi” demesi üzerine de ekonomiye ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
Yapamadı, yeni ekonomi politikası olmadı, kadrolarını iyi kuramadı, rekabeti kaldırdı, rekabetin kalkması çok kötü, “Ben bu işleri şu kişilere vereceğim dersen” ve verirsen böyle olur işte. Bakan Nebati maliyecilerin belki en kötüsü değil ama onunla alay edenler sadece muhalifler mi, kendi partisindekiler de alay ediyor, sonra da adamı oraya koyuyorlar, bu dürüst bir davranış mı? Yani sen birini “Bu benim bakanım” diye koyuyorsun, bırak muhalifleri kendi adamların en başta onu iğneliyorlar ve ben bunu çok ayıp buluyorum. Batmış ekonomi, adam geldiği gün felaketin üstüne oturmuş zaten, farkında değil, o başka. Kaç lirayla devraldılar, neredeyse dolarla TL eşitti, değil mi, 20 yılda geldiğimiz yer belli, Nebati'yi mi bekliyordu o yani. Her memlekette az bulunan iki cins adam vardır; birisi hariciye memurlarıdır, en önemlisi de maliye memurlarıdır. Hitler bile Almanya ekonomisi batık olduğu için kendisine önerilen maliyecinin bütün şartlarını kabul etmiştir. “Emirleri sizden alırım, muavinim Yahudi'dir” dediğinde bile sesini çıkarmamıştır. Her memlekette bunların sayısı çok azdır. Kıymetini bilmediğiniz zaman böyle başınız dertten kurtulmaz.
Independent Türkçe