Aralarında Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Almanya Barolar Birliği, New York Barolar Birliği’nin de bulunduğu 30 uluslararası kuruluş, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’nun görevden alınması, Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir’in tutuklanması, protestolara destek veren avukatların gözaltına alınmasına ilişkin ortak açıklama yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
21 Mart 2025’te İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Avukatlık Kanunu’nun 77/5 Maddesi uyarınca İstanbul Barosu’nun seçilmiş liderliğinin görevden alınmasına karar verdi. Karar, baro başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son vermekte ve Baro’nun yeniden seçim yapmasına hükmetmektedir. Bu girişim, avukatlık mesleğinin bağımsızlığını zayıflatmakta ve Türkiye’de temel adalet ilkelerini ve hukukun üstünlüğünü hiçe saymaktadır.
Buna paralel olarak, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve on yönetim kurulu üyesine, ‘basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak’ ve ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçları isnat edilmekte ve savcılık tarafından 12 yıla kadar hapis ve siyasi yasak talep edilmektedir. Bu suçlamalar ve ilgili hukuk davaları doğrudan, Baro’nun Aralık 2024’te gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye’de öldürülmesine ilişkin yaptığı, gazetecilerin ölümlerinin bağımsız olarak soruşturulması çağrısında bulunan açıklamasından kaynaklanmaktadır. Bir meslek örgütünün, böyle ilkeli ve hak temelli bir müdahale nedeniyle ceza soruşturmasıyla karşı karşıya kalması, Türkiye’de insan hakları savunuculuğu yapan avukatların karşılaştığı ağır kısıtlamaları ortaya koymaktadır.
"Fırat Epözdemir’in keyfi olarak tutuklanması da baro liderliğini hedef alan yargı tacizinin bir diğer örneğidir"
İstanbul Barosu’nun yönetim kurulu üyelerinden Fırat Epözdemir’in keyfi olarak tutuklanması da Baro liderliğini hedef alan yargı tacizinin bir diğer örneğidir. 23 Ocak 2025’te, Avrupa Konseyi’ne yaptığı savunuculuk ziyareti dönüşünde gözaltına alınan Epözdemir, 8 Nisan 2025 tarihli iddianame kapsamında sözde ‘terör örgütü üyeliği’ ve ‘terör örgütü propagandası yapmak’ ile suçlanıyor. Epözdemir’in devam eden tutukluluğu ve davası, Türkiye’de devletin politikalarına itiraz eden ve insan haklarını savunan avukatlara yönelik artan baskıları yansıtmaktadır.
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart 2025’te gözaltına alınmasından bu yana, Türkiye ülke genelinde yaygın protestolara ve yüzlerce kişinin gözaltına alınmasına tanıklık ediyor. Bu kitlesel gözaltılara, hukuki destek sağlamak amacıyla müdahil olan avukatlar bizzat baskıların hedefi oldu. Evine gerçekleştirilen şafak baskınıyla gözaltına alınan eski İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel de dahil, İzmir ve İstanbul’da çok sayıda avukat, gözaltına alınan protestoculara destek olmaya çalışırken gözaltına alındı. Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan da 28 Mart 2025’te gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Gözaltındaki kişilerin müdafiliğini üstlenmek isteyen avukatlar, müvekkilleriyle iletişim kurmakta ve mesleki görevlerini yerine getirmekte ciddi engellerle karşılaştı. Birçok vakada avukatların, emniyette gözaltında tutulan müvekkillerine erişimleri engellendi veya müvekkilleriyle yalnızca, gizliliği ve etkili temsili olumsuz etkileyen kısıtlı koşullarda görüşmelerine izin verildi. Yapılan bildirimlere göre, avukatların kilit sorgu süreçlerinde mahkeme salonuna girmelerine izin verilmedi veya hakimlikteki ifadelerin avukatların yokluğunda alındı. Bazı durumlarda avukatların, gözaltındakilerin nerede tutulduğunu doğrulamaları bile engellendi. Gözaltındakilerin akıbeti ve nerede tutulduğunu kabul etmeyi, bildirmeyi veya doğrulamayı reddetmek, zorla kaybetme suçunun bir unsurudur.
Türkiye yetkililerinin bu eylemleri, yasal savunma hakkına doğrudan müdahale teşkil etmekte, adalete erişimi engellemekte ve barışçıl protestolara ve muhalefete hukuki destek sağlamayı daha da kriminalize etmektedir. Bu eylemler, avukatlık mesleği üzerindeki baskıların tehlikeli bir biçimde arttığını ve adil yargılanma güvenceleri ile hukukun üstünlüğünün aşındığını göstermektedir.
"Artan saldırılar, yargı süreci güvencelerini ve mekanizmalarını hiçe sayan bir baskı modelini ortaya koymaktadır"
Bu artan saldırılar, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü korumak amacıyla oluşturulmuş yargı süreci güvencelerini ve mekanizmalarını hiçe sayan bir baskı modelini ortaya koymaktadır. Bunlar aynı zamanda, avukatlık mesleğini hedef alarak, avukatların ve meslek örgütlerinin, mesleki işlevlerini yerine getirirken oynadıkları rolü ve sahip oldukları hakları koruyan uluslararası standartları zayıflatma çabalarının bir örneğidir.
Uluslararası toplumu şu adımları atmaya çağırıyoruz:
İstanbul Barosu Başkanı ve yönetim kurulu üyelerine yönelik tüm hukuk ve ceza davalarına derhal son verilmesi talep edilmelidir.
Türkiye yetkililerinin, bağımsız avukatlık mesleğini ve kurumlarını bastırmak için adalet sistemini kötüye kullanması ve hukukun üstünlüğüne olan kamu güvenini zayıflatması alenen kınanmalıdır.
Fırat Epözdemir’in ve yalnızca mesleki görevlerini yerine getirdikleri için gözaltına alınan diğer tüm avukatların derhal ve koşulsuz serbest bırakılması konusunda ısrarcı olunmalıdır.
Türkiye yetkililerine, İstanbul Barosu’nun sindirme, taciz veya misilleme olmadan, bağımsız faaliyet göstermesine izin verme çağrısı yapılmalıdır.
Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği kuruluşları da dahil uluslararası mekanizmalara, Türkiye’de avukatlık mesleğinin bağımsızlığını, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü korumak için kararlı ve etkili adımlar atma çağrısı yapılmalıdır.
ANKA