Kadın bilim insanları zorluklarla mücadele sırlarını anlattı: Zorlukları nasıl başarıya dönüştürüyorlar?

Farklı alanlarda bilimsel çalışmalara imza atan kadın bilim insanları, yaşadıkları zorluklarla mücadele ederken bunu nasıl başarıya dönüştürdüklerini anlattı

Kolaj: Independent Türkçe

Kadınlar, cinsiyet eşitsizliğine rağmen bilim alanında çok sayıda başarıya imza atıyor.

Independent Türkçe, dünyada önde gelen kadın bilim insanlarıyla yaşadıkları sorunları konuştu.

Farklı alanlarda bilimsel çalışmalara imza atan kadın bilim insanları, yaşadıkları zorluklarla mücadele ederken bunu nasıl başarıya dönüştürdüklerini anlattı.  

Bilim dünyasında kadınların elde ettiği başarılar da yaşadığı sorunlar da oldukça göz ardı ediliyor. 

Bilim dünyasında kadın olmak zor mu? Bu zorlukları nasıl aşıyorlar?

Rol modelleri kimler? Bilim insanı olmak isteyen gençlere önerileri neler?

Türk kadın bilim insanlarını yakından tanımak ve hem başarılarını duyurmak hem de yaşadıkları sorunları gündeme getirmek istedik.


"Aşmanız gereken engellerin, tarih boyunca defalarca kez aşıldığını görmeye ihtiyacınız var"

"Erkek egemen dil tepeden tırnağa toplumun bütün boyutlarında yerini alıyor" diyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Esin Şenol, "Türkiye'de bu kültürel ve aslında eğitimle aşılması gereken ama bir türlü bu yönde eğitime yanaşılmayan bir konu. Kadın olmak her yerde zor. Daha çok çünkü idareciler, siyasetçiler, karar vericiler ve aslında yönetenlerin erkek olduğu bir toplumda, kadın diline diğer kadınlar da çok kolay alışamıyor. Kadınlar kadınla iş hayatında bir işbirliği içinde olmak yerine tam tersine büyük bir rekabet içinde oluyor" şeklinde konuştu.
 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Esin Şenol2.jpg
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Esin Şenol

 

Prof. Dr. Esin Şenol, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Elbette ki bu durum basınçtan kaynaklanıyor. Bir grubun üzerine basınç uygularsanız o grup kendi içinde de uzlaşamaz ve dar bir alan içinde büyük rekabet olur.  Aşabilmenin en iyi yolu geniş bir bakış açısına sahip olmak. Bakış açınızı 360 dereceye genişletmek.  Genişletilmiş bir bakış açısı için ise; doğaya, sanata, edebiyata ve sinemaya ihtiyacınız var. Kendi kendinizle iyi oyalanmaya, meselenin aslında kişisel olmadığını ve aşmanız gereken engellerin, tarih boyunca defalarca kez aşıldığını görmeye ihtiyacınız var.


"İşe yarıyor olma duygusunu bana verecek şeyler yapmaya çalışıyorum"

Zorlukların gücünden yararlanmaya ihtiyacın olduğunu vurgulayan Şenol, "Çünkü koşullar adil değil. Koşulların adil olmadığı durumda zorluğu, bir güç yakıtı haline getirmeniz gerekir. İş alanında üretim saatleri dışında ve çok çekirdek bir grup yakın arkadaşlarım, dostlarım dışında çoğunlukla sanatla, edebiyatla, yazmakla ve çizmekle zaman geçiriyorum. İşe yarıyor olma duygusunu bana verecek şeyler yapmaya çalışıyorum. Bu da aslında hem ilham kaynağım hem de güç kaynağım" şeklinde anlattı.  
 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Esin Şenol,.png
Prof. Dr. Esin Şenol

 

"Bilimin içinde kendimi çok konforlu hissediyorum"

Kadınlara zorlu koşulların dayatıldığı bütün coğrafyalarda çok güçlü kadın modeller olduğunu vurgulayan Şenol, şunları söyledi:

En önemli rol modelim Türkan Saylan ve Muazzez ilmiye Çığ. Bu ülkede yalnızca kendileri engelleri aşmakla kalmayıp, engelleri aşmaya çalışanların elinden tutan kadınlar oldukları için bu iki değerli ismi özellikle söyleyebilirim. Kuşkusuz çok saygı duyduğum bilim sanat ve edebiyat insanı hemcinslerim var.  Bilim zaten müthiş bir kadın dili yani bilim dünyada bizim varoluşumuzu açıklamaya çalışan sayısız soru soruyor ve bunlardan işe yarar olanları belleğe atıyor. Bu belleği yazılı kayıt haline getirerek elden ele geçiriyor. Onun için ben bilimin içinde kendimi çok konforlu hissediyorum. Yalnız geçtiğim bu yolda bu yalnızlığımın bana ferahlık verdiğini söyleyebilirim. Bu perspektif bu 360 derece bakışta aslında hikayeye daha serinkanlı bakmamı sağlıyor. İçinde bulunduğum coğrafyanın koşullarında hem üretken hem keyifli bir insan olabilmemi sağlıyor.


Tüm bu nedenlerle, bilim insanı olmak isteyen kadınlara "Lütfen bilim insanı olunuz" dediğini anlatan Prof. Dr. Şenol, "Bunu uluslararası boyutlara da taşımalarını öneriyorum. Ama hiçbir şekilde asosyal olmamalılar, kamunun kendilerinden bu coğrafyada yarar beklediğini unutmamalılar. Kendi hemcinslerine karşı da özellikle el uzatmalılar ve engelleri aşmalarına yardımcı olmalılar" ifadelerini kullandı


"Erkekler kabiliyetleri konusunda hiç mütevazı olmuyorlar"

Öğrencilik yıllarının çok zor olmadığını söyleyen Formula 1 Aerodinamik Mühendisi Emel Çankaya, "Ama iş hayatına atılınca zorlaşabiliyor, özellikle erkek egemen ağırlıklı bir endüstride çalışıyorsanız. Erkeklerin kendine olan güveni ve kendilerini gösterme şeklinde hiç mütevazı olmuyorlar. Kadınları geri plana itiyorlar. Adeta pozisyonları için 'şavaşıyorlar', savaş alanıymış gibi. Kadınlar çok daha mütevazı oluyor genelde" dedi. 

Formula 1 Aerodinamik Mühendisi Emel Çankaya (1).jpg
Formula 1 Aerodinamik Mühendisi Emel Çankaya

 

Rol modelinin Astronot André Kuipers olduğunu belirten Çankaya, bilim insanı olmak isteyen kadınların kendilerine güvenmelerini ve inanmalarını ayrıca kabiliyetleri hakkında mütevazı olmamaları gerektiği konusunda öneride bulundu. 
 

Formula 1 Aerodinamik Mühendisi Emel Çankaya (2).jpeg
Emel Çankaya

 

"Üniversitelerimizde kadın akademisyen sayısının yüzde 50'ler seviyesinde" 

Bilim dünyasında kadın olarak bir zorluk yaşamadığını söyleyen Koç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Yasemin Gürsoy Özdemir, "Aslında temelinde ülkemizde bilim yapmak ve bilim üzerinden hayatınızı kazanmak dünya geneline göre daha zorlayıcı olabiliyor. Kendi bilim yolculuğuma baktığımda esas zorlandığım konuların buralarda olduğunu görüyorum. Yoksa ülkemiz genelinde kadınlar daha fazla bilime yöneliyor. Üniversitelerimizde kadın akademisyen sayısının yüzde 50'ler seviyesinde ve hatta daha fazla olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.
 

Koç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Yasemin Gürsoy Özdemir4.jpg
Koç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Yasemin Gürsoy Özdemir

 

"Ne akademik hayatımda ne de son yıllarda aktif olarak yürüttüğüm yöneticilik deneyimimde kadın olmakla ilgili bir zorluk yaşamadım" diye anlatan Prof. Dr. Özdemir,  "Belki kadın olmanın en zor yanı tüm diğer meslekler için de geçerli, bir yandan anne, bir yandan da eş olmak olabilir. Eve döndüğünüzde ne bilim insanı ne yönetici ne de akademisyensiniz. Anne olarak çocukların sorunlarını çözmek, onlara gereken sevgi ve ilgiyi vermek, eş olarak da eşinize hayatı paylaştığınızı hissettirmeniz gerekiyor. Tüm bunlar biraz yorucu olabiliyor, ama artık günümüzde erkeklerinde baba olmak, eş olmakla ilgili benzer zorlukları olduğunu düşünüyorum" dedi. 
 

 

"Gerçekten bu sorunları aşmak için çok yaratıcı fikirler bulmanız gerekebiliyor"

Ülkemizde bilim yapmakla ilgili zorlandığı alanları Özdemir, şöyle anlattı:

Özellikle sağlık alanında araştırma yaparken ve orijinal bir fikre sahip iseniz, çok hızlı davranmanız gerekiyor. Ancak laboratuvar çalışmalarında bu gerekli malzemenin temini demek oluyor ki, çoğu yurt dışından alınan malzemelerin alım süreleri Avrupa veya Amerika'da bilim yapan rakiplerimize kıyasla en az 3-4 ay daha uzun. Bir de ülkemizde araştırma için fon bulabilmek çok zor olabiliyor. Avrupa ve Amerika'da bu tür kaynaklar çok daha fazla, ülkemizde de bu tür kaynakların artması lazım. Gerçekten bu sorunları aşmak için çok yaratıcı fikirler bulmanız gerekebiliyor, bazı alet ve cihazları kendi kendimize yapmamız gibi. Bir anne olarak ise çocuklarıma yıllar içinde bilimin önemini aşıladığımı sanıyorum. Eğer bir çalışma için çok vakit harcayacaksam ellerinden gelen desteği veriyorlar ve mutlulukla söyleyebilirim kızım sanırım beni rol model aldı, bilim insanı olmak istiyor.


Ayrıca Prof. Dr. Özdemir, "Birlikte geçirdiğimiz zamanı da daha kaliteli olarak harcamaya özen gösteriyoruz. Mesela akşamları evde veya bir kafede hep beraber oturup o günün veya haftanın hepimiz için önemli konularını konuşuyoruz, dertlerini dinliyorum ve bazen benim de o yaşlarda yaşadığım örnekler ile aslında olup biten herkesin başına gelebileceğini ve hayata daha kucaklayıcı bakıp, yaşanan olaylardan dersler çıkartmaları gerektiğini vurguluyorum. Bu da aramızda anne çocuk ötesinde bir arkadaşlık, sırdaşlık ilişkisi de oluşturuyor. Eşimle beraber de ikimizin bir arada olacağı zamanlar yaratıyoruz veya çocuklarla hep birlikte geçirilecek zamanlar oluşturuyoruz. Bu hepimize çok iyi geliyor. Evle ilgili sorumluluklar da ise, gerek çocuklar ve gerekse eşim üstlerine düşen iş paylaşımları ile yardımcı oluyorlar. Zaman zaman bu alanda çok zorlandık ama, hep beraber konuşup iş paylaşımı ile bunu da aştık" diye konuştu.
 

 

"Marie Curie'nin merakının peşinden gidişine ve yılmadan çalışmasına hep hayran oldum"

Rol modelinin Marie Curie olduğunu söyleyen Özdemir, "Lise yıllarından itibaren onun merakının peşinden gidişine hep hayran oldum. Tabi bir de yılmadan çalışmasına. Daha sonra tıp fakültesi yıllarında Nöroloji hocamız Prof. Dr. Tülay Kansu beni çok etkilemişti. Profesyonel duruşu, samimi konuşmaları, herkesi dinleyip çözümler üretmesi, her zaman güler yüzlü olması ve etrafına pozitif bir enerji vermesi" diye anlattı. 


"Bilim yapmanın verdiği mutluluğu gerçekten başka bir yerde bulmak çok zor" 

Bilim insanı olmak isteyen kadınların hiç düşünmeden kalplerini dinleyip bu amaç için yol almaları gerektiğine dikkat çeken Özdemir, şu önerilerde bulundu:

Çok zor yıllar ve çok çalışma ile geçen zamanları olacak ama bilim yapmanın verdiği mutluluğu gerçekten başka bir yerde bulmak çok zor. Öğrencilerime hep söylüyorum, bilim aşkı içinize yerleştikten sonra bir daha asla gitmez. Bilinmeyeni aydınlatmak, kimsenin bilmediği şeyleri anlamak ve göstermek, tüm o zorlukları bir anda siliyor ve çok mutlu ediyor.


"Kendinizi sürekli olarak kanıtlamak durumundasınız" 

Bilim dünyasında kadın olmanın oldukça zor olduğunu söyleyen Max Planck Dünya Dışı Fizik Enstitüsü'nden Dr. Esra Bülbül, "Kendinizi sürekli olarak kanıtlamak durumundasınız. Etrafınızdaki herkesten çok daha fazla çalışmanız ve çok daha dikkatli olmanız gerekiyor. Ne yazık ki kadın bilim insanlarının yaptıkları hatalar az hoşgörü ile karşılanabiliyor. Buna yayın baskısı ve iş bulma kaygısı da eklenince, bilim hayatı çok yorucu olabiliyor doğal olarak. Birde çevreden gelen negatif mesajlarla da sürekli mücadele etmeniz gerekiyor. Benim çevremde gözlemlediğim diğer bir zorluk ise, kadınların bilim çevrelerinde izole edilmesi ve yüksek pozisyonlara gelmelerinin sistematik olarak engellenmesidir" şeklinde konuştu.  
 

Max Planck Dünya Dışı Fizik Enstitüsü'nden Dr. Esra Bülbül.jpg
Max Planck Dünya Dışı Fizik Enstitüsü'nden Dr. Esra Bülbül

 

"Öncelikle çok çalışın ve inatla kariyerlerinize devam edin"

Zorlukları aşmak için destekleyici insanları çevrenizde bulundurmak gerektiğine dikkat çeken Bülbül, "Kendinize bilim camiasında sosyal network oluşturmanız çok önemli. Birde tabi daha önce ayni yollardan geçmiş, kadın veya erkek fark etmez, mentor ve sponsor bulmanız faydalı olabiliyor. Bu destek mekanizması sayesinde birçok zorluğun üstesinden gelmek mümkün" diye önerilerde bulundu. 
 

Max Planck Dünya Dışı Fizik Enstitüsü'nden Dr. Esra Bülbül2.jpg
Dr. Esra Bülbül

 

Bülbül, "Kitap okumayı seven bir insan olduğum için Simone de Beauvoir gibi edebiyat alanında başarılı ve güçlü kadınlar bana yol gösterici oldu. Bilim insanı olmak isteyen kadınlara önerim, öncelikle çok çalışmaları ve inatla kariyerlerine devam etmeleridir" dedi.
 

Ankara Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özlem Evren Kemer (2).jpg
Ankara Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özlem Evren Kemer

 

"Bilim dünyasında kadın olmanın farklı yanı bence 'anne' olmaktan kaynaklanır"

"Bilim dünyasında olmak ayrı bir yaşam şeklini benimsemektir" diyen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özlem Evren Kemer, şunları söyledi:

Her zaman araştıran, kendini yetiştiren, yeniliklerin peşinde koşan bir yapıda olmak demektir. Bilim dünyasında kadın olmanın farklı yanı bence 'anne' olmaktan kaynaklanır. Bir bebeği dünyaya getirmek, ona sevgi vermek, büyütmek insanın hayatına başlı başına bir anlam katar ve ona zaman ayırması gerekir. Yıllar önce çocuk psikiyatristi hocamız Dr. Atalay Yörükoğlu'nun şu sözünü hiç unutmam: Çocuklarla geçirilen sürenin uzunluğu değil kalitesi önemlidir! Gerçekten de öyle.
 

Ankara Şehir Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özlem Evren Kemer (1).jpeg
Prof. Dr. Özlem Evren Kemer

 

"Ruhunda 'merak' olan, bilimle uğraşmaktan mutluluk duyan bir kadının başaramayacağı hiçbir şey yoktur"

Prof. Dr. Özlem Evren Kemer, bilime yönelmesini şu sözlerle anlattı:

"Benim annem eczacıydı ve eczanesinde akşam sekize kadar çalışırdı. Ben okul çıkışı eczaneye gelirdim. Orada hem işini yapardı hem benimle zaman geçirirdi. Eczanenin arka odasında beraber ödev yapar, yemek yerdik. İlaç kutularını dizmekten, annemi hastalara bilgi verirken dinlemekten çok keyif alırdım. Benim için rol model annemdi. Kendine güveni, çalışkanlığı, işini çok iyi yapmaya gösterdiği özen, hastalarıyla kurduğu güzel ilişkiler ile annemle hep gurur duydum. Ben de yüksek hedefleri olan, bilim camiasında yükselen, uluslararası aktif bir hekim olmayı hedefledim. Bu süreçte içinde bulunduğum çalışma koşullarında hep destek gördüm, cinsiyet ayrımı görmeden yükseldim.
 

Alman Havacılık ve Uzay Merkezinin Stuttgart yerleşkesinde çalışan Dr. Işıl Şakraker Özmen (2).jpg
Alman Havacılık ve Uzay Merkezinin Stuttgart yerleşkesinde çalışan Dr. Işıl Şakraker Özmen

 

"Kendim anne olduğum zaman da 'annem' gibi, işimi yaparken çocuklarımla kaliteli zaman geçirmeyi hedefledim" şeklinde konuşan Prof. Dr. Kemer, "Ruhunda 'merak' olan, bilimle uğraşmaktan mutluluk duyan bir kadının başaramayacağı hiçbir şey yoktur. İnsanın en önemli engeli kendi zihin kalıplarındadır. Hayata karşı kendini güçlü, bilimle ifade eden, yükselen aynı zamanda da güzel bir yuva sahibi, şefkatli bir anne olarak tanımlayan bir kadın, hayatına bu muhteşem deneyimi davet edecektir" ifadelerini kullandı.


"Kadın olduğumuz için değil, yaptığımız işler ve becerilerimizle bir yerlere gelmek istiyoruz"

"Sadece bilim dünyasında değil aslında dünyada da kadın olmak maalesef kolay değil" diyen Alman Havacılık ve Uzay Merkezinin Stuttgart yerleşkesinde çalışan Dr. Işıl Şakraker Özmen, "Neyse ki iyiye doğru bir gidiş ve ümit var. Bugün AB, ESA projelerinde, işe alımlarda kadınlar için bir pozitif ayrımcılık uygulanıyor. Bu çok hoşumuza gitmeyen bir durum çünkü, kadın olduğumuz için değil, yaptığımız işler ve becerilerimizle bir yerlere gelmek istiyoruz. Maalesef tam eşit haklara sahip olana ve pratikte önyargılar tamamen ortadan kalkana kadar bu yapılmak zorunda" dedi. 
 

Alman Havacılık ve Uzay Merkezinin Stuttgart yerleşkesinde çalışan Dr. Işıl Şakraker Özmen (1).jpg
Dr. Işıl Şakraker Özmen

 

"Erkeklere göre kendini iki kere kanıtlama gereksinimi duyma sanırım bu ayrımcılığın en çok görülen yansımaları olabilir"

Birçok kadın meslektaşı gibi zorluklar yaşadığını söyleyen Özmen, karşılaştığı sorunları şöyle anlattı:

Kendini yetersiz hissetme, erkeklere göre kendini iki kere kanıtlama gereksinimi duyma sanırım bu ayrımcılığın en çok görülen yansımaları olabilir. Konferanslarda ya da toplantılarda asla etek giymemeyi, makyaj yapmamayı, abartı güç kullanarak el sıkmayı kural haline getirmiş, yani kadınlıkla ilgili her şeyi ortadan kaldırıp kendini erkekleştirerek hayatta kalmaya çalışan bir sürü kadındık, kadınız. Neyse ki bu konulardaki farkındalık giderek artıyor ve kendi aramızda konuştukça da bunların farkına vararak bazı şeyleri toplumsal olarak aşabiliyoruz.


Kariyerine araştırmacı bilim insani olarak devam etmek isteyen gençlerin, farkındalık seviyesinin dünyada da daha fazla olduğu bu zamanlarda şanslarının farkına varmaları gerektiğini vurgulayan Dr. Özmen, sektördeki kadın sayısına, saha veya laboratuvar işlerine, iş bulup bulamamaya veya yönetici olup olamamaya kesinlikle bakmadan sevdikleri konulara yönelmelerini önerdi.  

Özmen, rol modeliyle ilgili şunları anlattı:

Doktora sırasında, yani imposter sendromunun ne olduğunu bilmeden cebelleştiğim zamanlarda, bana güç veren rol modellerimden birisi NASA'nın Curiosity aracının paraşütlerinden sorumlu Dr. Anita Sengupta'ydı. İmposter sendromu; kişilerin başarılarını kendilerinin hak etmediklerini düşünmeleri, başarılarından ve becerilerinden sürekli şüphe duymaları şeklinde tanımlanabilecek psikolojik bir durum.


"Haksızlıklara uğradım ama bu, 'kadın' kimliğimden dolayı değil; sistemin neden olduğu zorluklardı"

"Akademik kariyerimde hiçbir şey altın tepsi içinde sunulmadı" diyen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden Prof. Dr. Süphan Nâsır, sözlerini şöyle sürdürdü:

Tabii ki zorluklar ile karşılaştım, haksızlıklara uğradım ama bu 'kadın' kimliğimden dolayı değil sistemin neden olduğu zorluklardı. Genç yaşta profesör oldum, üniversite dışında da TÜBİTAK, YÖK ve YÖKAK gibi Türkiye'nin önemli kurumlarında görevlerim oldu, uluslararası alanda saygın bilimsel dergilerde editörlük yaptım, uluslararası yayınevleri tarafından basılan kitaplar yazdım kısaca dışarıdan bakıldığında başarı dolu bir kariyerim vardı ama bunları başarmak için neler çektiğimi ben bilirim. Frida Kahlo'nun güzel bir sözü var;

'Bir dik duruşun; kaç yenilgi, kaç gözyaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini bilemezsiniz.' 

Gerçekten de öyle zorlukları aştıkça insan daha da güçleniyor. Hayatta zorluklar ile karşılaşabiliriz, yenilebiliriz, her şeyin bittiği an gelebilir, işte o an küllerinizden yeniden doğabiliyorsanız, o güç hayattaki tüm makamlardan ve unvanlardan daha büyük bir güçtür. Siz o güçle ayağa kalkıyorsunuz ve yıkılmadım ayaktayım deyip yola devam ediyorsunuz. Her şeye rağmen başardığımızı gördükçe, bu güç ile her zorluğun üstesinden geliyorsunuz.

 

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süphan Nâsır2.jpg
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süphan Nâsır

 

"İlkelerinizden hiçbir koşul altında vazgeçmeyin, işinizi layıkıyla yapın"

Başarılı insan ile başarmış insan arasında fark olduğuna dikkat çeken Nâsır, "İlkelerinizden taviz vererek, kısa yollara başvurarak veya birisine sırtınıza dayayarak da başarılı bir kariyeriniz olabilir ama ilk fırtınada yıkılırsınız. Halbuki ilkelerinizden hiçbir koşul altında vazgeçmezseniz, işinizi layıkıyla yaparsanız ve kendinize yaslanırsanız yani gücünüzü yalnız kendinizden alırsanız tüm zorluklara göğüs gerersiniz. İşte bu her şeye ve herkese rağmen başarmış insandır. Yenilseniz bile ayağa kalkmayı bilirsiniz" diye önerilerde bulundu. 
 

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Süphan Nâsır.jpg
Prof. Dr. Süphan Nâsır

 

"Engele odaklanmak yerine hedefe odaklanırlarsa yol alırlar"

Bilim insanı olmak isteyen kadınlara kendilerine güvenmelerini söyleyen Nâsır, "İlkeli olsunlar, önlerine engel çıkaran güç odakları ile doğrudan mücadeleye girmek yerine engellerin etrafından dolanarak yollarına devam etsinler. Su akar yolunu bulur. Önlerindeki engel ile mücadele etmek yıpratıcıdır ve zaman kaybıdır. Engele odaklanmak yerine hedefe odaklanırlarsa yol alırlar. Unutulmasın ki engel çıkaranların aslında kendileri ile dertleri vardır. Hedefinize odaklanın, engelleri görmezden gelin. En güzel intikam, başarıdır çünkü sizi sevmeyen herkesi üzer. Uzaktan bakıp imrendiğiniz başarmış insanlar mutlaka bu başarılarının bedelini aile ve sosyal hayatlarından fedakarlık yaparak ödemişlerdir. Her şeyin ilacı kendimizde, bunu dışarıda aramamak gerekir. Her bir yenilgi, zorlukla mücadele bizim içimizde yara izleri bırakır ama bizleri güçlendirir" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU