Yabancı dil öğrenmede yetersizlik Türkiye'nin yıllardan beri eğitimde çözemediği kronik sorunlarından biri.
Ancak Türkiye'de sadece yabancı dilin öğrenilmesinde değil, bizzat Türkçenin yazımı ve kullanılmasında da ciddi eksiklikler var.
Pek çok kişi ya dilbilgisine uygun şekilde yazamıyor ya da derdini yeterli derecede doğru dürüst anlatamıyor.
Üniversite sahibinin tweetlerindeki hatalar gündem oldu
Hatta bu sıkıntı sadece eğitimsiz kesimlerde değil, eğitimli çevrelerde de görülüyor.
Sosyal medya paylaşımları bu sorunu daha da belirgin hale getirdi.
Son olarak Bahçeşehir Üniversitesi Kurucusu ve Bahçeşehir Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel'in, Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) üniversiteye giriş sınavlarında uygulanan baraj puanını kaldırmasıyla ilgili attığı tweetlerdeki imla hataları sosyal medyada gündem oldu.
Yücel'in mesajlarını alıntılayan birçok kişi eleştirilerde bulundu.
Peki toplum olarak dilbilgisi ve anlatım noktasında ne durumdayız? Sorunun kaynağı ne?
"Toplum olarak yazım ve anlatım konusunda sıkıntımız var"
Bu soruların cevaplarını konunun uzmanları dilbilimci ve yazar Feyza Hepçilingirler ile Prof. Dr. Erhan Erkut'tan aldık.
Geçmişte 10 yıl boyunca edebiyat öğretmenliği yapan Hepçilingirler'in doğru Türkçe kullanımı konusu dahil olmak üzere 20'den fazla kitabı ve yaptığı çalışmalardan ötürü aldığı edebiyat ödülleri bulunuyor.
"Toplum olarak yazım ve anlatım konusunda genel olarak sıkıntımız var" diyerek Independent Türkçe'ye açıklama yapan Hepçilingirler, dil öğrenmenin ihmal edildiğini söyledi.
"Konuşuyor olmak dilimizi biliyor olduğumuz sanısı uyandırıyor" diyen Hepçilingirler, "Bilmek için başkaca bir çaba göstermiyoruz. Bunun için çok okumak gerekiyor. Okuduğuna dikkat etmek gerekiyor" dedi.
"Da, de meselesini ülkece çözemedik"
Türkiye'de çoğunluğun yazım yanlışı yaptığını ve bunun da çok ayıp bir şey olduğunun altını çizen Hepçilingirler, "Da, de meselesini ülkece çözemedik. Hangileri bitişik, hangileri ayrı yazılıyor bunu bile bilmiyoruz, beceremiyoruz. Hakikaten içler acısı bir durumdayız. Kendi dilimizi konuşamıyoruz, yazamıyoruz" diye konuştu.
"Eskiden kompozisyon dersleri vardı, diksiyon dersleri gerekiyor"
Okullarda diksiyon dersinin gerekli olduğunu kaydeden Hepçilingirler, şöyle devam etti:
"Ayrıca eskiden kompozisyon diye bir ders vardı. Yazı çalışmaları yapılıyordu. Öğretmenler yazılı ödev veriyordu. 10 yıl edebiyat öğretmenliği yaptım. O zaman kompozisyondan yazılı yapıyorduk. Bu yazılarda da çocukların yaratıcı gücünün biraz daha kullanılabilmesi için birtakım konular verilmesi gerekiyor. Yani eğitimde eksiklik var, bireysel olarak dilimize özen göstermeme gibi eksikliğimiz söz konusudur."
"Dilbilgisi ve anlatım açısından iyiye doğru gitmiyoruz"
Dilbilgisi ve anlatım bozuklukları açısından geçmişe oranla iyiye doğru gidilmediğini vurgulayan Hepçilingirler, "Babam ortaokul mezunuydu ama pırıl pırıl bir el yazısı vardı. Yazım yanlışı falan yaptığını hatırlamıyorum. Biz de yapmamak için elimizden gelen çabayı gösteriyor, bütün dikkatimizi harcıyorduk. Şimdi yanlış yazmak neredeyse bir ayrıcalık gibi algılanıyor" ifadelerini kullandı.
"Sosyal medyada hızlı yazmak için hiç özen gösterilmiyor"
Hepçilingirler, özellikle sosyal medyada çok hata yapıldığını söyleyerek, "Çalakalem yazılıyor. Harfler atlanıyor. Kısaltmalar ardı ardına geliyor, şifre gibi işaretler kullanılıyor. O emoji denen işaretlerle neredeyse hiyeroglife benzeyen resim yazı gibi bir yere doğru gidiyoruz yani" dedi.
"Elle yazmayı neredeyse unuttuk"
Sürekli bilgisayar ve telefon kullanılmasının insanlarda elle yazma yeteneğini bitirmeye doğru götürdüğünü aktaran Hepçilingirler, "Elle yazmayı neredeyse unuttuk. Özellikle okullarda yapılması gereken şeylerden birinin de bu olduğu ortaya çıkıyor. Okullarda tablet dağıtmakla iş bitmiyor. Defter, kalemi hayatımızdan çıkardık. Oysa öğrencilik kalemle defterle özdeş bir durumdur. Yazmayı unutuyoruz öyle bir tehlikemiz var" değerlendirmesinde bulundu.
"İlkokul öğretmenleri bile bu hatayı yapıyorsa doğrusunu öğretmiyor demektir"
Günümüzde kimi ilkokul öğretmenlerinin "ki ve mi" takılarının bitişik mi yoksa ayrı mı olduğuna özen göstermediğini belirten Hepçilingirler, "Normalde ilkokul mezunu bile bunlar bitişik mi ayrı mı diye düşünmeden yazabilmelidir. İlkokul öğretmeni bile bu hatayı yapıyorsa doğrusunu öğretmiyor demektir. O zaman kökten yanlışlık başlıyor" yorumunu yaptı.
"Türkçeyi doğru kullanamamak da yabancı dil öğrenmeye engel"
Türkçeyi doğru kullanamamanın yabancı dil eğitimi konusundaki en büyük eksiklerden biri olduğunu iddia eden Feyza Hepçilingirler, sözlerini şöyle tamamladı:
Bunu geçmişte yurtdışına dil eğitimi için giden çok dostumdan duydum. Gittikleri ülkelerdeki dilleri öğrenemeden döndüler. Öğrenememe nedenlerini de 'Biz Türkçeyi bilmiyormuşuz' diye açıkladılar. Anadil ne kadar sağlamsa yabancı dil onun üstüne oturur. O temel sağlam değilse 300 kelimelik ancak turiste yol tarif etme dışında işe yaramayacak kadar yabancı dil öğrenilebiliyor.
"25 yıl yurtdışında kaldım hala gençlerin da, de'yi ayırırken yaptıkları hatayı yapmıyorum"
MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut da toplumdaki dilbilgisi ve anlatım sıkıntısının nedenini eğitim yetersizliğine bağlayanlardan.
Erkut, "Eskiden Türkçe dersinin yanında kompozisyon dersi vardı. Almancanın yanında Almanca kompozisyon dersi vardı. Yani hayatımın 25 yılını yurtdışında yaşadım geri döndüm hala Türkiye'de gençlerin da, de'yi ayırırken yaptıkları hataları yapmıyorum" diyerek sözlerine başladı.
"Bir metni anlamayacak seviyedeki insanları liseden mezun ediyorsunuz"
Yaşanan sıkıntının eğitim sisteminin bozulmasının bir göstergesi olduğunu öne süren Erkut, "Öğrenci sayısını artırmaya çalıştık ama kaliteyi yüksek tutmayı başaramadık. 1999'da sınıfta kalma kaldırıldı. İşin çivisi çıktı. 1999'da eğitim sistemimiz yoktur demiş olduk" dedi ve sözlerini şu şekilde tamamladı:
Ortaokul seviyesinde bile bir metni okuyup anlayamayacak insanları şu anda liseden mezun ediyorsunuz. Genelde eğitimin geriletilmiş olmasının bunda çok büyük etkisi var.
© The Independentturkish