6 Eylül'de başlayan yüz yüze eğitimde ilk 40 gün geride kaldı. Öğretmenler, öğrencilerde görülen okula uyum sorunlarının başlıcalarını şöyle sıralıyor: "Bireyselleşmişler, bilgisayara alıştıkları için göz teması kuramıyorlar, sosyal ilişkiye açlar ama bir yandan da duygusal ve sosyal gelişimleri yavaşlamış, ödev yapmakta zorlanıyorlar, takım çalışmasına alışamadılar, dikkatleri azalmış, disiplin sorunu yaşıyorlar, yazmayı unutmuşlar..."
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
En büyük zorluğu birinci, 5'inci, 9 ve 10'uncu sınıflar yaşıyor. Eğitimcilerin bugünlerde birinci önceliği çocukların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmek. Akademik gelişme daha sonra geliyor.
Hürriyet'ten Nuran Çakmakçı'ya konuşan Özel Üsküdar SEV İlkokulu öğretmeni Barış Durmuş, Sezin Ortaokulu Müdür Yardımcısı Pınar Turan, Bilfen Lise ve İlköğretim Okulları Rehberlik Bölüm Başkanları Sebahat Başusta ve Tuğçe Kılıç öğrencilerde gözlemledikleri sorunları ayrıntılarıyla anlattılar:
Dikkat ve disiplinleri azalmış: 1.5 yıl önce bıraktığımız öğrenci profilinin şimdiki ile farklı olduğunu hem öğretmenlerin hem de velilerin kabul edip buna göre aksiyon alması gerekiyor. Öğrencinin uzun bir dönem evde büyükleri ile vakit geçirmesi, pandemi sürecinin psikolojik etkileri, etrafta duyulan ya da yakınlarında yaşanan kayıpların ebeveynlerin çocuklar üzerindeki etkisini de azalttığını görüyoruz. Evde sınırlar, kurallar ve sorumluluklar noktasında serbest kalan öğrencilerin bu eğilimlerini okula da taşımaya çalıştığını gözlemledik.
Bireyselleşmişler: Ortak bir alanı paylaşmanın gerekliliklerini unutmuşlar. Daha bireysel bakan, değerlendiren ve hareket eden çocuklarla karşılaştık. Bu da arkadaşlarına karşı tutum ve genel kurallar anlamında zorluk yaşanmasına sebep olmuş. "Önce ben" diye düşünüyor çocuklar. Çok bireyselleşmişler ve arkadaş ilişkilerinde benciller. Grup içinde yaşamak, kurallara uymak, sınıf ortamında ders dinlemek, empati kurmak, topluluk içinde sıra beklemek, kendi kendine organize olmak, dikkatini uzun süre sürdürebilmek gibi sosyal konularda yol almamız gerekiyor.
Göz teması kuramıyorlar: Evde tek başlarına, bilgisayarın önünde, göz teması kurmadan, istediklerinde oturup istediklerinde kalktıkları bir ders süreci geçirmiş olmaları, şu an karşılaştığımız bu durumun ana sebepleri olarak sayılabilir. Bilgisayar ekranları onları uzak tutmaya çalıştığımız bir ortamken, pandemiyle birlikte sekiz saat boyunca bilgisayarın önünde oturmak durumunda kaldılar. Şimdi sınıf içinde öğrenmeleri ve ders boyunca öğretmenle göz temasını sürdürmeleri için çalışıyoruz. Görüyoruz ki bilgisayardan ders dinlemeye alışmış çocuklar göz teması kurmuyor.
Duygusal ve sosyal gelişimleri yavaşlamış: Ev ortamında anne-babalar ne kadar destek olurlarsa olsunlar, çocuklar yeni tutumlar geliştirmişler. Olmaları gereken yaştan daha geride davranış sergiliyorlar, özellikle küçük yaş gruplarında daha belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Yaşı daha büyük olan çocuklar adaptasyona daha hazırlar. Onların da en büyük eksikliği akran etkileşimi, çatışma yönetimi, ikili iletişim becerileri ve saha faaliyetleri.
Derse hazırlanamıyorlar: Öğrencilerin pandemi öncesi döneme göre yönerge almakta zorlandıkları, okul kurallarını daha fazla sorguladıkları, itiraz ettikleri, tepkisel davrandıkları, bireysel olarak daha fazla yönergeye ihtiyaç duydukları gözlemlendi. Derste online derslerde mikrofonları kapalıyken yaptıkları gibi ses çıkarma, resim yapma gibi davranışlarını sürdürdükleri görüyoruz. Eşyalarını toparlama, gerekli materyali getirme, derse hazırlanma, zaman yönetimi, ödevlerin/ev çalışmalarının takibi gibi alışkanlıklarını kaybettiklerini de gözlemledik.
Disiplin sorunu yaşanıyor: Öğrenciliği bir beceri alanı, bir disiplin olarak kabul edersek, çocuklarımız bu disiplinin gereklerinden ciddi derecede uzaklaşmış görünüyor. Birinci sınıfta olan bir çocuk, 3'üncü sınıf öğrencisi olarak geri döndü. Birlikte yaşam kültürü bu süre içinde maalesef kazanılamadı. Sürecin en olumsuz çıktısı da bu.
Takım çalışmasına uygun değiller: Önemli yetkinliklerden takım çalışması ve iş birliği yapma becerilerinin de köreldiğini görüyoruz. Ekranda her ne kadar takım hâlinde çalışma fırsatı buldularsa da yüz yüze, yan yana olan işbirliği ve iletişim bambaşka oluyor. İletişim kültürü doğrultusunda kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözebilmede ve çatışma kültüründe birtakım eksiklikler gözlemliyoruz.
Sosyal ilişkiye açlar: Arkadaşlarını özlemişler. Ama kurdukları ilişkilerin niteliğinde sıkıntılar var. Hastalık döneminde kendini koruma durumu ve ilişkilerdeki davranış biçimleri biraz birbirine karışmış. 10-14 yaş grubundaki öğrenciler çok enerjik ve evde oldukları sürede o enerjiyi sarf edemediler. Bir odanın içinde, bilgisayarın önünde tek başlarına oturmak onlar için hiç de kolay bir süreç olmadı. Çocukların akademik becerilerinin desteklenmesine değil, daha çok sosyal ve duygusal yönden desteğe ihtiyaçları olduğunu gördük. Bu süreçte öğretmenlerimize ve tabii ki rehberlik bölümlerine çok iş düşüyor. Çünkü bambaşka yapıda çocuklar var; anne-babası çalıştığı için evde hayatlarını tek başlarına sürdürmüş olanlar, ailece kayıplar yaşamış olanlar, evdeki atmosferi değişmiş olanlar... Bu çocukların daha farklı gereksinimleri oluyor.
Yazma becerileri zayıflamış: Öğrencilerin okuma-anlama becerilerinde daha az bir gerileme varken yazma becerilerinin oldukça gerilediğini gözlemledik. Hem kalem tutma hem de metin oluşturma becerileri zayıflamış.
Hürriyet