İstanbul Barosu'nun yeni yönetiminin belirleyecek seçim, 16-17 Ekim Cumartesi ve Pazar günleri Haliç Kongre Merkezi'nde yapılacak.
Seçimde başkanlık için yarışacak avukatlardan biri de Avukat Hakları Grubu'nun (AHG) adayı Mustafa Gökhan Ahi.
1974 yılında Gaziantep'te doğan Ahi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1999 yılında mezun olduktan sonra başladığı avukatlık mesleğinde özellikle bilişim hukuku üzerine yaptığı çalışmalarla tanındı.
21 Ekim 2018'de yapılan İstanbul Barosu seçimlerini üçüncü sırada tamamlayan Ahi, hafta sonu yapılacak yeni seçim için propaganda çalışmalarını ekibiyle birlikte hem adliyelerde avukatlarla birebir görüşerek hem de sosyal medya üzerinden sürdürüyor.
Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nin önünde buluştuğumuz Ahi, çalışmalarına ve hedeflerine dair sorularımızı yanıtladı.
"Duruşmalardan atılan, sözü kesilen avukatlar var"
Seçilmeniz halinde meslektaşlarınıza ne öneriyorsunuz?
İstanbul Barosu'nda uzun zamandır unutulmuş olan savunmanın güçlendirilmesi, savunma kurumunun daha etkin rol alması için çalışmalar yapacağız. Son 19 yıldır, özellikle siyasal iktidar döneminde yargı gittikçe yürütmeye bağlı hale getirildi. Yargının içerisinde savunma makamını oluşturan avukatlar bir şekilde pasifize edilmeye çalışılıyor. Biz bunu günlük hayata duruşmalarda, icralarda veya adliyelere girerken, karakollarda, cezaevlerinde fiili olarak yaşıyoruz. Duruşmalardan atılan, sözü kesilen avukatlar var. Cezaevlerine girişte zorluk çıkarılan avukatlar bulunuyor. Bütün bunların hepsi aslında savunmayı daha güçsüz hale getirmek, itiraz eden, didikleyen avukatları güçsüz kılmak amacıyla gerçekleştiriliyor. Bizim amacımız da avukatların yargı mekanizması içindeki yerini tekrar hatırlatmak, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak için baroyu daha etkin ve güçlü kılmaktır.
"Etkisiz eylemlerle ikinci baronun kurulmasına bir nevi çanak tuttular"
Şu anki baro yönetiminin bunları yapmadığını mı düşünüyorsunuz?
Tuhaftır ki biz 19 yıllık siyasal iktidardan bahsederken şu anki baro yönetimimiz de 19 yıllık bir yönetim olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla yeteri kadar bu konuda çaba sarf etmediklerini düşünüyoruz. Eskiden İstanbul Barosu'nun sözü çok kıymetliydi. Herhangi bir konuda ana akım medyada yer bulur, tartışma yaratırdı. İstanbul Barosu'na sorulmadan herhangi bir kanunun çıkma ihtimali yoktu. İstanbul Barosu'nun hukukla ilgili her konuda bir sözü olurdu ve o söz doğru kabul edilirdi. Ancak son 6 - 7 yılda İstanbul Barosu da etkisizleşmiş durumda. İnternet sitesinden cılız açıklamalar yapan, avukatların güçsüzleştirilmesine karşı koyamayan hatta ikinci baro tartışmalarında dahi avukatları bir şekilde bir araya toplayamadan tek başına yalnız etkinlik planları yaparak, etkisiz eylemlerle ikinci baronun kurulmasına bir nevi çanak tuttular diyebiliriz.
"Birlikte yönetim modeli geliştireceğiz"
Siz nasıl bir yönetim biçimi uygulayacaksınız?
Öncelikle bizim farklı olarak yapacağımız şu. Baroda dar kadrocu bir yapı vardı. Başkasını kabul etmeyen, sadece kendinden olanları, kendine yakın olanları baronun etrafına toplayan bir yapı. Biz bu yapıyı kırıp tüm avukatların etkin olarak katılımını sağlayabileceği birlikte yönetim modeli geliştireceğiz.
"Baro, etkin bir muhalefet mekanizması olacak"
Nasıl bir baro planlıyorsunuz?
Baro sadece bir meslek kuruluş olmaktan çıkacak etkin bir sivil toplum kuruluşu (STK) olacak. Etkin bir baskı kurumu olacak. Etkin bir muhalefet mekanizması olacak.
"İdeolojimiz hukukun üstünlüğü"
Avukatlar içerisinde kendilerini farklı ideolojilerle tanımlayan gruplar var. Siz hangi ideolojiye yakınsınız?
51 bin avukatın olduğu yerde 51 bin farklı görüş vardır. Yani avukatların görüşlerini herhangi bir siyasi ideolojide, potada eritmek mümkün değil. Bizim, bir ideoloji aranacaksa 'hukukun üstünlüğü ve insan haklarıdır' ideolojimiz.
"Baronun tavrı olmalı, herkese görevlerini sert bir şekilde de hatırlatabilmelidir"
Barolar toplumsal konularda da tavır göstermeli mi?
Baronun tabii ki tavrı olmalı. Baronun tavrı olması gerektiği bizzat Avukatlık Kanunu'nda yazıyor. Baroların görevlerinden iki tanesi hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak. Bunun içerisinde çevre, kadın, çocuk, engelli hakları var. Onun dışında savuma özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı var. Bunların hepsinde baronun bir tavrı olmalı ve baro burada bütün herkese görevlerini ve konumlarını sert bir şekilde de hatırlatabilmelidir.
"Kamu kurumlarının dava dosyalarının ikinci barodaki arkadaşlara gittiğini görüyoruz"
İkinci baronun kurulması sizin de şu an başkan adayı olduğunuz baroyu nasıl etkiledi?
İkinci baro bizi sayısal olarak etkilemedi. İkinci baro kurulurken 48 bin avukat üyemiz vardı şimdi 51 bin avukat var. O da iki bin avukat ikinci baroya geçtiği halde. Ama ikinci baronun farklı yansımaları var. Bir siyasi oluşum. Sanki siyasal iktidarın politikalarını destekler tarzda kurulduğunu düşünüyoruz. İkinci olarak ekonomik bir birliktelik yapısı olduğunu düşünüyoruz. Kamu kurumlarının icra ve kamulaştırma dosyalarının bu barodaki arkadaşlara gittiğini görüyoruz. İşin hem siyasi hem ekonomik boyutu var.
"Dip dalga etkisiyle 19 yıllık baro yönetimi bu seçimde son bulmuş olacak"
Seçimi kazanacağınıza inanıyor musunuz?
Avukat Hakları Grubu olarak sorunlara her daim eğildik. Seçimden seçime değil son iki üç yıldır özellikle aktif çalışarak, birçok şeyi kanun değişikliği olmadan ezberleri bozarak, başvurular yaparak, sahanın her yerinde olarak avukatlara destek olarak sürdürdük. Baro yönetimine geldiğimizde bunun daha iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum. Yeni katılan 10 bine yakın meslektaşımız var. 10 bin meslektaşımızın da sonuçları değiştireceğini düşünüyorum. Dolayısıyla bir dip dalga etkisiyle zannedersem 19 yıllık baro yönetimi bu seçimde son bulmuş olacak. Avukat Hakları Grubu bayrağı devralacak.
© The Independentturkish