Kanal İstanbul, Marmara'daki kirliliğe çözüm olur mu?

Uzmanlara göre Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun Kanal İstanbul'un Marmara Denizi'ndeki deniz salyasının (müsilaj) önlenmesine katkıda bulunacağına ilişkin sözlerinin bilimsel karşılığı bulunmuyor

Bakan Karaismailoğlu, Marmara Denizi'ni etkisi altına alan deniz salyasını azaltmada etkili olacağı gerekçesiyle Kanal İstanbul'un yapımının öne çekilebileceğini söylemişti / Fotoğraf: AA

 Kanal İstanbul yapıldığında Karadeniz'e akan nehirlerin getirdiği temiz suyun Marmara'ya karışması söz konusu. (Kanal İstanbul) Marmara Denizi'ndeki su kalitesi artmış olacak, deniz salyasının önlenmesine katkıda bulunacaktır.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun, ay sonu temeli atılması beklenen Kanal İstanbul projesine ilişkin geçen hafta Kanal 24 yayınında sarf ettiği sözlerin yankıları sürüyor.

Ancak uzmanlara göre deniz salyasını (müsilajı) Kanal İstanbul ile temizlemek mümkün değil.

Dolayısıyla Bakan Karaismailoğlu'nun sözlerinin bilimsel dayanağı bulunmadığı ifade ediliyor.

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, Marmara Denizi'ni etkisi altına alan deniz salyasının sözkonusu kanal projesiyle ortadan kalkması fikrinin gerçekçi olmadığı görüşünde.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Kanal İstanbul'un hiçbir olumlu etkisi olmayacağı açıktır"

Su Politikaları Uzmanı, Devlet Su İşleri (DSİ) eski yöneticisi ve Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız'a göre, Bakan Karaismailoğlu'nun sözleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Marmara Belediyeler Birliği'nin ortaklaşa düzenledikleri "Marmara Denizi Kirliliği Çalıştayı"nda verilen bazı bilgilerle uyuşmazlık gösteriyor.

Yıldız, çalıştayda bu konuda uzun dönemdir emek sarf eden uzmanların, Marmara'nın toplam kirlilik yükünün yüzde 60'ının karasal kirlilik yükü olarak geldiğini, diğer (yüzde 40) bölümün ise Karadeniz'den kaynaklandığını dillendirdiklerini söyledi.

Aynı çalıştayda ayrıca Karadeniz'e Tuna ve Dinyeper Nehri'nden boşalımların organik kirlilik yükünün yüksek olduğu ve bu boşalımın yüzde 70'inin de İstanbul Boğazı'ndan geçtiği bilgisinin paylaşıldığını ifade etti Yıldız. 

Konuya hidrolik açıdan bakıldığında bölgede tabaka akımlarının görüldüğünü dile getiren Dursun Yıldız, "Karadeniz'den Marmara'ya giren tuzluluğu daha düşük ve daha soğuk akım ile Ege'den gelip Marmara'dan Karadeniz'e geçen tuzlu, sıcak ve daha yoğun dip akımı birbirleriyle karışmazlar. Bu ikisinin arasında bir ara tabaka oluşuyor. Bu ölçümlerle de tespit edilmiş durumda" dedi.

Bu nedenle Kanal İstanbul'un yapılmasıyla buradan Marmara'ya girecek olan akımın yine organik yüke sahip kirli bir akım olacağının altını çizen Yıldız, "Ayrıca temiz gelse bile, müsilaj oluşumunun gerçekleştiği dip akımına karışmayacağı için bu oluşumu engelleyecek bir işlev görmeyecek. Marmara Denizi'nin kirlilik yükünün bir plan dahilinde azaltılması çalışmalarında Kanal İstanbul'un olumlu hiçbir etkisi olmayacağı açıktır. Birçok bilim insanı bu kanalın çok olumsuz etki yaratacağına yönelik bilimsel açıklamalar yapıyor" diye konuştu. 

Dursun Yıldız.jpg
Dursun Yıldız / Fotoğraf: Twitter

 

"Bana göre, Kanal İstanbul projesine ilişkin çalışma yok hükmünde"

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar da benzer görüşleri paylaştı. 

Kanal İstanbul projesinin müsilajı temizlemek bir yana, hayata geçirilmesinin dahi doğru bir karar olmadığının birçok kişi tarafından dile getirildiğini anımsatan kendisinin de bu görüşte olduğunu aktaran Yaşar, "Kanal İstanbul projesine ilişkin ÇED verileri yeterli değil. Ben deniz kısmını okudum, yetersiz çalışma bile diyemeyeceğim çünkü ortada bir çalışma yok! Yazılanların denizle ilgisi yok! Kanal İstanbul gibi projeler için oşinografların alanda çalışması şart ama bunların hiçbiri yapılmamış" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Yaşar'a göre bilim insanlarının seslerine kulak verilmeli ve Kanal İstanbul'dan vazgeçilmeli.

Karadeniz'in biyolojik açıdan zenginliğine vurgu yapan Doğan Yaşar, normal boğazda Akdeniz suyunun Karadeniz'e gittiğini hatırlattı.

Prof. Dr. Doğan Yaşar şunları kaydetti:

"Bunun 25 metre olması sebebiyle tek yönlü bir geçişin oluyor ve bu su çok zengin bir su. Biz Akdeniz'e 'mavi çöl' deriz. Çıplak gözle 20 metreyi görürsünüz, canlı sayısı çok azdır. Karadeniz'de ise en fazla 7 metre görünüyor. Bu da biyolojik açıdan burada çok sayıda canlının bulunduğunu, bu suyun zenginliği gösterir. Böylesine zengin bir suyun tek taraflı olarak Marmara'ya verilmesine mantıksal olarak gerek yok, zaten Marmara zengin. Proje oya gibi işlenmeden, artıları-eksileri belirlenmeden olmaz! Kanal İstanbul projesine ilişkin çalışma yetersiz, bana göre yok hükmünde! 60-70 milyar liralık projenin çalışması böyle amatörce yapılmaz."

 

Prof. Dr. Doğan Yaşar Dokuz Eylül Üni..jpg
Prof. Dr. Doğan Yaşar / Dokuz Eylül Üniversitesi

 

"Yerel yönetimler de merkezi yönetimler de suçlu"

Müsilaj sorununun aniden ortaya çıkmadığını, adeta "göstere göstere" geldiğini vurgulayan Prof. Yaşar, 1988 yılında yazılan bir tezde Marmara'nın doygunluğa ulaştığının ve daha fazla organik yükün kaldırılamayacağının belirtildiğini söyledi.

Müsilaj tehlikesinin senelerdir bilim insanları tarafından dile getirildiğini ve yetkili mercilerin uyarıldığını da savunan Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Buna rağmen harekete geçilmedi. 2007 yılında Marmara isyan etti ve ilk ciddi müsilaj patlaması gerçekleşti. Yıllardır önlem alınmadı. Yerel yönetimler de merkezi yönetimler de suçlu" şeklinde konuştu.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU