Son 20 yılda üniversite sayısını en çok artıran ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı açıklamalarla bunu sık sık dile getiriyor.
2000'lerin başında 73 olan üniversite sayısına son yıllarda 134 tane daha eklenmiş durumda.
207 üniversitenin olduğu Türkiye'de doğal olarak öğretim üyesi sayısı da artış gösteriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Özellikle profesör unvanı almış öğretim üyesi sayısının 28 bin 500'ü aştığı ifade ediliyor. Sayının artmasıyla ile ilgili birtakım iddialar da sözkonusu.
İddialara göre profesörler makalelerini hakemli dergiler yerine paralı dergilerde yayınlatıyor. Bu dergilerdeki yayınlarını kaynak göstererek unvan alıyor.
Son dönemde konu sıklıkla sosyal medyada gündeme getiriliyor. Bununla ilgili Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) gerekli adımları atılması için çağrılar yapılıyor.
Konuyu dillendirenlerden biri de Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) Genel Başkanı Dr. Vahdet Özkoçak.
"Son 10 yılın tüm dosyaları incelensin"
Independent Türkçe'ye konuşan Dr. Özkoçak, sorunun akademisyenlerin danışmanlığı kadar Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) bir sistem oluşturamadığından kaynaklandığını söyledi.
Konuyla ilgili yurtdışından örnekler veren Özkoçak, katı kural uygulayan Almanya'nın 1950'den itibaren doktora süreçlerinde hiçbir değişime gitmediğini aktardı.
Türkiye'de denetleme ve disiplin süreçlerinin iyi yönetilemediğini belirten Özkoçak, "Bizde para ile tez ve makale yazımı büyük bir artış gösterdi. Dünyada Çin ve Hindistan'dan sonra maalesef üçüncü ülkeyiz" dedi.
Doçentlik başvurularında para ile tez yazımı konusunda jürilerin keyfi uygulamalarına ilişkin çok sayıda şikayet aldıklarını kaydeden Özkoçak, "ÖGESEN olarak da bu şikayetler geldiğinde aynı dergideki farklı yayın ile doçent olabilen bir öğretim üyesi varken, doçent olamamış ve etik ihlal süreci başlatılmış doçent adayların da olduğunu biliyoruz. Yükselme ve akademik unvan alma konusuyla ilgili neden detaylı inceleme yapılmıyor? Son 10 yılın tüm dosyaları indirilmeli, gerekli inceleme ve soruşturmalar yapılmalıdır. Para ile makale yazma sektörü engellensin" diye konuştu.
Özkoçak, para verme suretiyle bazı akademisyenlerin başka akademisyenlere tez ve makale yazdığı şeklinde duyumlar aldığını da aktardı.
"Zihinsel dönüşüm gerçekleşmeden sorunlar çözüme kavuşmaz"
"Avcı-yırtıcı-şaibeli" olarak adlandırılan ve parayla yazı yayınlayan dergilerdeki makaleleri denetleme adına bir liste oluşturulması gerektiğini kaydeden Özkoçak, şu ifadeler eyer verdi:
"Sözü edilen dergiler için bir düzenleme yapılmalı. Sadece ilgili jüri, profesör ve doçentlerin uhdesinde kalmamalı. En büyük sorunumuz bu, kişisel inisiyatif çok fazla. Bir diğeri de YÖK'ün üniversitelere yetki devri konusu. Oluşan sıkıntılar YÖK'e intikal etmeden üniversite içerisinde kalıyor. Mesela üniversitede belli bir yapıya veya çoğunluğa sahipsiniz ve hakkınızda para ile makale yazdırdığınız için soruşturma açıldı. Bu soruşturma ne kadar doğru sürdürülür? YÖK kaldırılmalı ve Yükseköğretim Bakanlığı kurulmalı. Bu birçok gelişmiş ülkede var."
Türkiye'de hep birlikte bir zihinsel dönüşümün sağlanması gerektiğine vurgu yapan Özkoçak, "Nasıl kentsel dönüşüm diyorsak zihinsel dönüşüm de şart. Neden insanları "avcı-yırtıcı-şaibeli" dergilere iten sistem hala ayakta? Zihinsel dönüşüm gerçekleşmeden bu sorunların çözüme kavuşması neredeyse imkansız. Zihinsel dönüşümü sağlayalım, kutuplaşmayı akademiden uzaklaştıralım, eğitim apolitik olması gereken bir alandır. Eğitimi öncelemek zorundayız. Bunu önceleyen ülkeler kaliteli bireyler yetiştirir ve yeni dünya düzenindeki yerini daha sağlam bir şekilde alır. Ülkenin tüm alanlarda gelişmesini istiyorsak zihinsel dönüşümü sağlamak zorundayız" yorumu yaptı.
"Paralı dergilerde yayınlanan makaleler puanlama ve atama yükseltme için kullanılamıyor"
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı (ÜNİAR) Direktörü Prof. Dr. Engin Karadağ, YÖK'ün para karşılığı makale yayımlayan dergileri "yağmacı-yırtıcı" olarak adlandırdığını söyledi.
Dünyada böyle bir piyasanın olduğunu belirten Karadağ, "Para karşılığı makale yayımlayan dergiler var. Ama bütün yapıyı bununla itham etmek doğru değildir" dedi.
Yükseköğretim Kurulu'nun iki yıl önce bir karar aldığını hatırlatan Prof. Dr. Karadağ, şunları kaydetti:
Bu sözünü ettiğimiz dergilerde yayınlanan makaleler puanlama veya atama yükseltme için kullanılamıyor. Dolayısıyla ‘parayı veren profesör olur' imgesi çok doğru bir imge değil. Bununla profesör olanlar olmuş mu? Elbette vardır, yok diyemeyiz. Ama bütün camiayı bununla itham etmek çok doğru değildir.
Akademide yayınlanan makalelerin karşılaştırılmaması gerektiğine de değinen Karadağ, şu uyarıda bulundu:
"Yayınlanan makaleleri yorumlamak çok güç. Çünkü alan hatta kişi değerlendirmek gerekir. Şöyle bir durumda var: Mesela bir akademisyenin 20 tane yayınlanmış makalesi var, bir diğerinin de 5 tane var. 20 makalesi olan hocaya diğerinden daha iyidir diyemeyiz. Dediğim gibi alanlara göre yayınlarda fark oluyor."
© The Independentturkish