AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan protestolara ilişkin, "Boğaziçi Üniversitesinde mesele rektör değil. Bunlar her seferinde sandıkla, demokratik yollarla, seçimle, millet iradesini temsil eden yapıların meşruiyetine inanmadılar. Dolayısıyla mesele kendi irademize, millet iradesine sahip çıkma meselesidir" dedi.
Ünal, partisinin Kars İl Başkanlığını ziyaretinde, Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara tepki göstererek şunları söyledi:
Boğaziçi Üniversitesinde mesele rektör değil. Bunlar her seferinde sandıkla, demokratik yollarla, seçimle, millet iradesini temsil eden yapıların meşruiyetine inanmadılar. Dolayısıyla mesele kendi irademize, millet iradesine sahip çıkma meselesidir. Bu millet o sandıkta bize bu yetkiyi, hükümet olma yetkisini kendi güvenliğini, huzurunu, geçimini sağlama, Türkiye'nin refahını artırma ve Türkiye’yi büyütmek için bize verdi. Kimse kusura bakmasın bin kişi protesto eylemi yaptı diye 26 milyon kişinin iradesi sorgulanamaz. Bin kişi protesto eylemi yapıyor diye 26 milyon kişinin reyi, iradesi sorgulanıyorsa bunun adı demokrasi değil, bunun adı anarşizm arayışıdır. Biz milletin bize verdiği iradeyi, Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesi söylediği gibi ölümüne, ölümüne muhafaza edeceğiz. Eğer birileri sokaktan, medet umuyorsa, birileri geçmişte tezgahladıkları oyunları tekrardan tezgahlamayı düşünüyorlarsa bu millet her şeyin farkında. Bu milletin kendi iradesinin de kendi kararının da artık kendisine ait olduğunun farkında. Biz terörü bitirmek için mücadele ettik, siz ise bugün teröristlere belediyelerinizde kontenjan ayırıyorsunuz. Bir gün dönüp HDP'ye 'Terör ile arana mesafe koy' demediniz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Eyleme katılanların birçoğunun öğrenci olmadığını iddia eden Ünal, "Şimdi bunların amaçları demokrasi olsa, millet iradesine saygı duyacaklar, demokratik siyaset olsa terörle aralarına mesafe koyarlar. Bir il başkanı üniversiteye gidip öğrencileri koordine ediyor, sosyal medya gruplarından polise nasıl direnç göstereceklerinin, nasıl koordine olacaklarının planını yapıyorsa bu artık bir siyasi partinin il başkanı değildir" diye konuştu.
"İlk gözaltına alınan 17 öğrenciden 2'si MLKP üyesi"
Ünal, Boğaziçi Üniversitesi önünde Kabe fotoğrafının yere serilmesine ses çıkaran öğrencilerin uluslararası üniversitelere kabulünün engellenmesi için fişleme yapıldığını dile getirerek şu değerlendirmelerde bulundu:
Orada Müslümanların inançlarına yapılan hakarete sessiz kalacaksınız, bu hakarete ses çıkaran öğrencileri fişleyip uluslararası üniversitelere kabulü gerçekleşmesin diye öğrencileri isimlerini bildireceksiniz, sonra buna tepki gösterildiğinde Rektörlüğü abluka altına alacaksınız ve sonra yasanın gereği olarak polis kamu düzenini sağlamak adına 'Evlerinize lütfen, herhangi bir şiddete mahal vermeden dağılın' dediğinde 'katil polis' diye bağıracaksınız. Pandemi dolayısıyla polis memuru sosyal mesafeyi korumak adına 'Aşağı dağılın' dediğinde bu cümleyi alıp 'Aşağı bakın' deyip, 'Aşağı bakmayacağız' deyip ortalığı birbirine katacaksınız. Pandemi döneminde, yani bütün dünya küresel bir salgınla, ekonomik dağılma ile boğuşurken salgından kaynaklanan insani sorunlar derinleşirken ve Türkiye salgın sürecini en iyi yöneten 5 ülkeden birisiyken siz bu ülkenin huzurunu bozmaya kalkışacaksınız, bunu da demokrasi, barış, özgürlük adına yapacaksınız, buna izin vermeyiz. Boğaziçi Üniversitesi bizim çok seçkin bir üniversitemizdir, İlk gözaltına alınan 17 öğrenciden 2 tanesi MLKP üyesi ve öğrenci değillerdi. Orayı karıştıranlar Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri midir, yoksa dışarıdan gelme midir, buna iyi bakmak lazım. Kimse Boğaziçi Üniversitesinin adını kirletmeye kalkışmasın.
Ünal, Türkiye'de öğrencilerin inançlarından dolayı üniversiteye alınmadığı dönemlerin olduğunu anımsatarak konuşmasını şöyle tamamladı:
Bu ülkede inançlarından dolayı öğrenciler üniversiteye alınmazken Kemal Kılıçdaroğlu 'Devletin kuralları var' diyordu. Yani devletin kurallarını bir yasak üzerinden savunuyorlardı. Peki bugün yasa dışı eylemler yapılırken niye Kemal Kılıçdaroğlu 'Devletin kuralları' var demiyorsun. Çünkü o günkü devlet bunların isteklerine uygun hareket ediyordu. Bugünkü devlet ise milletin çıkarlarını koruduğu için işlerine gelmiyor. Tıpkı 'Ordu göreve' pankartı açtıklarında, ordu siyasete müdahale etsin diye 'Ordumuzun karşısında saygıyla eğiliyoruz' diyenler bugün ordu Azerbaycan'da, Libya'da, Suriye'de kahramanlık gösterirken 'satılmış ordu' dedikleri gibi. Kusura bakmasınlar bu millet kurumlarıyla, devletiyle milletiyle artık bütünleşmiştir. Artık devlet, milletin devletidir. Sandık orada 2023'te hodri meydan, gelsinler sandık da ne karar verirse buyursunlar.
Independent Türkçe, AA