Antik İsrail ve Amarna Çağı sonrası (3)

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Hicaz Bölgesi 

M.Ö 13'ncü yüzyıl dolaylarında ıssızlaşan ve kent formundan uzaklaşan Suriye beldesi terk edildi. Ürdün sınırı ve Mekke bölgelerinde yoğun bir yerleşme hareketi görülür.

Bu hareketleri gerçekleştirenler aynı zamanda Myken çömlekçiliğini, Hurri, Mitanni ve Amori gibi kültür birikimlerini de götürmüşlerdir.

Siyasal bir gelecek olarak karşımıza çıkan Medyenler de dikkate değer unsurları tarih sahnesine çıkaracaktır.


Güney Türkiye 

Geç Tunç Çağının hazin çöküşü, ardında bir nüfus akınını bırakmış olacak ki, Suriye sınırına Hititlerin merkezinden akan mülteciler yerleşmeye başladılar.

Bu bölgede yaşanan yoğun sosyo-kültürel akınlar üç asır sonra Hattileri meydana getiren yeni bir siyasallaşma sürecine girecektir.

Hatti adı dönemin Assurları tarafından onlara verilen bir ad olarak karşımıza çıkar. Tunç Çağı krallıkları yıkılırken kim bilir belki de yerlerini Demir Çağı krallıklarına bırakmış olabilirler.

Birçok görüş arasında dikkate değer bir düşünce ise kurulan bu krallıkların Yeni Hitit kentleri olabileceği yönündedir.
 

1.jpg
Hitit haritası 

 

Filistin Dağlık Bölgesi ve Mavera-i Ürdün (Eski Ürdün)

Eskiçağ modernizmi içerisinde yeni köylerin ve kentlerin inşa edildiği M. Ö 1200 dolaylarında hızla yaşanan gelişmeler, bir bakıma yerleşik hayata geçen çöl göçebelerini ifade etmekteydi.

Özellik bakımından yoğun olarak Kuzey Suriye ve Kenan kültürlerini kendi içlerinde barındırmaktaydı.

Bir avuç ya da daha fazla bir grup bir araya gelerek teşkilatlanıp yeni toplumsal hareketlere girişirler ve biz bunlara İsrailliler demekteyiz.
 

2.jpg
Musa ve açılış hadisesi

 

Musa siyaseti ve çıkış

Kitab-ı Mukaddes; temelde tekvin (yaratılış) ile başlayan ilk kitaba sahipken İbrilerin hakkında hüküm veren ve onları bize anlatan kısım çıkış bölümüdür.

Böyle bir ayrıma götüren temel nedenlerden biri ise şüphesiz düşülen çeşitli görüş ayrılıklarıdır.

Kabul gören ve çok daha öncesine dayandırılması pek de muhtemel olmayan bir görüş de şudur: Birçok tarihçi bu köklerin başlangıcını Geç Tunç Çağına dayandırmaktadır.
 

Kitab-ı Mukkades yazıları kurmaca mı?

Mukaddes kitabın kurmaca olduğunu dair çeşitli rivayetler baş göstermiştir. Yakındoğu coğrafyasının b.c 13 yüzyılda yaşadığı yoğun bir nüfus haraketi yaşadığını daha önce ifade etmiştik.

Yapılan Arkeolojik çalışmalar neticesinde elde edilen bulgular bize gösteriyor ki; Geç Tunç devri sonunda Filistin dağlık bölgesi ve Eski Ürdün'de nüfus patlaması yaşanmış, Hicaz bölgelerine yerleşen mültecilerin çömlek uğraşıları Myken unsurlarını taşımaktaydı.

Hülasa Kitab-ı Mukkades ve İbrilerin varlıklarına dair kanıtlar Yakındoğu'daki nüfus değişimleri ile açıklanmaya çalışılmıştır.

 

Mısır emperyalizminin gerilemesi

Yakındoğu hattı boyunca çeşitli çekişmelere sahne olan bir başka coğrafya ise şüphesiz Mısır olmuş ve hem iç hem de dış siyasette etkin bir güce ulaşmak için ciddi mücadelelere girmiştir.

12. Hanedanlık döneminde yerli Mısır halkının kendi topraklarını koruma ve geri alma düşüncesi Hyksos iktidarının düşmesine neden olmuştu.

18 ve 19. Hanedanlığın (M. Ö. 1500-1200) iktidarı elinde bulundurma mücadelesi, aynı zamanda iç siyasetinde baş gösteren etnik köken çeşitliliğinin Nil deltasındaki iskanı dikkat çekicidir.

Bu deltaya yerleşenlerin köken bakımından kimler olduğu kadar oraya nasıl geldikleri de gündemi meşgul eden diğer bir başka tartışma konusudur.

Kimi yerleşimci kendi isteğiyle bu bölgeye gelirken bazıları ise köle pazarlarında sergilenip Mısır'a getirilen kölelerden ibarettir.

Mısır ekonomisi tarımsal işlevi, bu dönem itibariyle çeşitli işçi nüfusunu beslemiştir. Filistin bölgesinden Mısır'a işçi olarak gelen yerleşimciler olduğu kadar Firavun saraylarını ve mezarlarını inşa edecek amele nüfusu da geniş bir yer tutar.

Firavun'un inşa işlerinde çalışan İbrileri-Apiruları da bu nüfus içerisine yerleştirmek mümkündür.
 

3.jpg
Hiksoslar 

 

Çıkış hadisesi oldukça dramatize edildiği hususu bir kenarda dururken Mısır'dan çıkan Musa'nın ardında kimlerin yer aldığı sorusu da zihinleri oldukça meşgul etmektedir.

Çoğu görüşler Suriye ve Filistin halkları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yeni Krallık döneminin karizmatik bir firavunu olan II. Ramses olmuştur (M. Ö 1279-1213).

Her ne kadar kendiden sonraki varisi Merneptah, babası kadar karizmatik olmasa da onun dönemi de dikkate değerdir.

Merneptah (M. Ö 1213-1200), on yıl boyunca hüküm sürer ve babasının döneminden kalan siyasi buhranının da aslında bir bakıma kurbanı olur.

Onuncu yılın ardından bir buhran dönemi yaşanır ki bu süre 20 yıldan uzun sürer.

Henüz iktidarının beşinci yılında olan Merneptah'ın topraklarına çeşitli saldırılar düzenlenir, aynı hadise yine aynı şekilde III. Ramses döneminin sekinci yılına denk gelir.

Saldırıları düzenleyen deniz halkları, Mısır memleketi üzerinde nüfuz etmeye çalışmışlardır; bu halklardan biri ise Eski Ahit'te adına rastladığımız Filistinliler olmuştur.

İttifak orduları* olarak karşımıza çıkan deniz halkları kendi aralarında Mısır beldesini bölüştürme yoluna gitseler de her iki firavun da bu saldırıları püskürtmeyi başarmışlardır.

Elbette siyasi uzantılar Mısır hükümetini zor durumda bırakmış III. Ramses her ne kadar mücadele etmiş olsa da Filistin'de bir bölgeyi bu gruplardan bazılarına tahsis ettiğini dönemin verilerinden öğrenmek mümkündür.

Yine aynı şekilde Tjekerler, Biblios çevresinde mülk sahibi olurken Filistinliler, Filistin'in Güney kıyı bölgesindeki düz alanlara ilişiklerdi.

Şu dikkate değer bilgi son derece mühimdir: Assur yazıtları genellikle sonraki Filistin krallarını Kenani isimleri ile anmış ve politik bir gerilimin fitilini ateşlemişlerdir.
 

4.jpg
Ramses Mumyası 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU